• Sonuç bulunamadı

2. GENEL OLARAK KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ

2.2.4. KOBİ’lerin Türkiye Ekonomisi İçin Avantaj ve

küresel rekabete yine küresel ölçekte yanıt verebilmesi için; belli ve tanımlı özelliklere sahip, etkinlik ve verimliliğinin ölçülmesi her sektör için önemli bir konu haline gelmiştir.

Toplam işletme sayısı içinde neredeyse tamamı denebilecek kadar büyük bir paya sahip KOBİ niteliğindeki işletmelerin (ki mevcut sayının önemli bir bölümü de küçük ölçekli işletmelerdir) varlığının, Türkiye ekonomisi açısından avantajları şu şekilde sıralanabilir;

™ Daha az yatırımla daha çok üretim ve ürün çeşitliliği sağlayabilmektedirler. ™ Daha düşük yatırım maliyetleriyle istihdam imkanı yaratmaktadırlar.

™ Yapıları itibarıyla ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenmektedirler. ™ Talep başta olmak üzere piyasa değişmelerine daha kolay uyum

gösterebilmektedirler.

™ Teknolojik yeniliklere daha yatkındırlar.

™ Bölgeler arası dengeli kalkınmaya katkı sağlarlar. ™ Gelir dağılımındaki çarpıklıkları azaltırlar.

™ Bireysel tasarrufları teşvik eder, yönlendirir ve hareketlendirirler.

™ Büyük sanayi işletmelerinin vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısı niteliğindedirler. Büyük ölçekli işletmelerin kullandıkları hammadde, yardımcı malzeme, işletme malzemesi veya yarı mamul gibi girdileri

üreterek onların gelişimini tamamlama ve böylece ekonomide “yan sanayi” oluşturma62 işlevi görmektedirler.

™ Politik ve sosyal sistem açısından denge ve istikrar unsuru durumundadırlar ™ Kalkınmayı tabana yayma gibi önemli fonksiyonları ile Türkiye

ekonomisinin de temel dinamiğini oluşturmaktadırlar.63

KOBİ’lerin ekonomiye faydalarının yanında hem diğer KOBİ’ler için, hem de kendileri için 10 büyük fırsat sundukları söylenebilir;64

™ İç Pazarda Büyüme; KOBİ’ler iç pazarda büyümek için kendilerine uygun bir strateji yaratabilme bilgi ve yeteneğine sahip olmadıklarından dolayı bu konuda danışmanlık şirketleri ve Ar-Ge faaliyetlerine ihtiyaç duymaktadırlar.

™ Dış Pazara Açılma; Hem yeni pazarlara açılma hem de yeni pazarlarda tutunma hususunda sıkıntı çeken KOBİ’ler, yine bu konuda da yurtdışı yatırım danışmanlığı ve fuar şirketlerine ihtiyaç duymaktadırlar.

™ Markalaşma; KOBİ’lerin yüzde 60’ı markalaşma konusunda herhangi bir çalışma yapmamış olmaları bu konuda da danışmanlık almaları gerektiğinin bir göstergesidir.

™ Maliyet Düşürme; KOBİ’ler birbirleri için daha uygun maliyetli ara mal ve hizmetler üreterek pazar paylarını artırabilirler.

™ Teknolojik İyileştirme; KOBİ’ler hala teknolojiden uzak ticaret yapmaktadırlar. Uygun çözümler üretilmesi halinde bu pazarda çok büyük bir potansiyel bulunmaktadır.

62 Tahir Akgemci, S.20

63 Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, ppt.5

64 Adapazarı Ticaret ve Sanayi Odası, Sakarya İli İktisadi Raporu 2006, Adapazarı 2006,

™ Yatırım İçin Ek Fırsat; KOBİ’lerin kredi kullanımından aldığı pay sanıldığı kadar yüksek değildir. Bankalar ve katılım bankaları ile birlikte diğer finansman imkanı sağlayan kuruluşlar bu pazarı müşteri isteklerine göre değerlendirdiklerinde hem bankacılık ve finans sektörü hem de reel sektörün karlı çıkacağı söylenebilir.

™ Türkiye’deki KOBİ’ler düşük işletme sermayesiyle çalışmaktadırlar. İşletme sermayesi yetersiz olan KOBİ’lere yönelik ciddi ve rekabetçi çözümler üreten finans kurumları için ciddi bir pazar bulunmaktadır. KOBİ’lerin sadece yüzde 30.48’i kredi kullanmakta, yüzde 69.52’si ise kredi kullanmamaktadır. Bu fonlama ise banka ağırlıklı olarak gerçekleşmektedir. Toplam fonların yüzde 93.85’i bankalar tarafından sağlanırken yüzde 5.20’si katılım bankaları, yüzde 0.95’i ise faktoring kuruluşlarınca sağlanmaktadır.

™ Yeni Ürün Geliştirme; KOBİ’lerin Ar-Ge çalışmaları için yönlendirilmeleri, kendi alanlarındaki gelişmelerden haberdar edilmeleri ve artan bilgi seviyelerine paralel olarak yatırımlarını bu yönde yapmaları, üniversiteler ve Ar-Ge kuruluşları ile iş birliklerinin artmasını sağlayacaktır.

™ Kalitenin İyileştirilmesi; Türkiye’deki KOBİ’lerin yüzde 60’tan fazlası, kalite artırma ile ilgili ciddi bir çalışma yapmamaktadır. Kalite belgeleri alınması yönünde yapılacak çalışmalar için yine danışmanlık hizmetlerine ihtiyaç duyacaklardır.

™ Yeni Dağıtım Kanalı Oluşturma; Lojistik şirketlerinin, yeni dağıtım kanalı ihtiyaçlarını bir an önce fark etmesi ve gerekli hizmeti sunmaları gerekmektedir.

Türkiye ekonomisinde özellikle istihdam açısından önemli bir yere sahip bulunan KOBİ’lerin sisteme olan katkıları ise65;

1. Bölge sanayisinin gelişimine başlangıç oluşturmak,

2. Bölge sanayisinin tamir ve bakım yönünden sorunlarını çözmek, 3. Özel beceri ve teknik isteyen kimi malları üretmek,

4. İkincil (tali) kontrol yoluyla büyük sanayi işletmelerine yardımcı olmak şeklinde özetlenebilir.

Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yapısında çok önemli bir yeri olan KOBİ’lerin başlıca sorunları ve ülke ekonomisi açısından dezavantajları ise şöyle belirtilebilir;

™ Kredi temininde hala güçlük çekmektedirler. Toplam banka kredilerinden aldıkları pay yüzde 28 seviyesindedir. Dolayısıyla yatırım finansmanında özkaynak kullanımı devam etmekte, fakat bunun yetersiz kaldığı bilinmektedir.

™ Teşviklerden yararlanabilme imkanları ve bilgileri düşük seviyededir. ™ Diğer finansman araçlarını fazla tanımamakta ve bu nedenle de yeterince

yararlanamamaktadırlar. Bununla birlikte, sayıca fazla olmaları ve finansal aracılar açısından düşük riskli gruplar oluşturmaları, KOBİ’leri bu kurumlar için cazibe merkezi ve yeni hedef pazar konumuna getirmektedir. ™ Teknoloji kullanım düzeyleri genellikle düşüktür.

™ Yurtiçi ve yurtdışı teknik ve ticari gelişmeleri izleyememektedirler. ™ Kalifiye eleman sıkıntısı çekmektedirler.

™ Düşük rekabet gücü sorunuyla karşı karşıyadırlar.

™ Küçük ölçekli ve dağınık yapıda olmalarından dolayı verimlilikleri düşüktür. Bu durum ise çeşitli sektörlerde atıl kapasite oluşumuna neden olmaktadır.

™ Ürettikleri ürün ve hizmetlerin kalitesi genellikle düşüktür.

™ Standartlara uygun üretim yapmadıklarından dolayı ihracat potansiyelleri düşüktür. İç talepteki düşüş veya yetersizlik karşısında işletme sermayesi gereksinimiyle karşılaşmakta ve piyasada kalmakta zorlanmaktadırlar. ™ Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDTŞ) şeklinde yapılanmalarında çeşitli

sorunlar olup, bu konudaki mevzuat karmaşıktır.

™ Teşvik mevzuatının karmaşık ve çelişkili olmasının da etkisiyle mevzuatı iyi bilmemekte ve yatırım finansmanında maliyeti yüksek yöntemleri seçmektedirler.

™ Devlet teşviklerinden ve diğer finansman araçlarından yeterli ölçüde yararlanamamaktadırlar.

™ Yurtiçi ve yurtdışı teknik ve ticari gelişmeleri izleyememekte dolayısıyla global pazarda rekabet şanslarını yitirmektedirler.

™ Doğru yere, doğru sektöre uygun şekilde yatırım politikaları üretememektedirler.

™ Vergiler ile SSK ve BAĞKUR primlerinden kaçınmak için yaygın olarak kayıt dışı çalıştıkları için haksız rekabete yol açmalarının yanı sıra devletin gelir dengesini de olumsuz etkilemektedirler.

™ KOBİ’lere hizmet veren kurumların koordineli çalışamaması ve bir çatı altında toplanamamış olması, işletmelerin ihtiyacları olan bilgilere ulaşmalarında zaman kaybı ve isteksizlik yaratmaktadır.

Türkiye ekonomisi için KOBİ’lerin sorunlarını oluşturan başlıklar dünya ekonomisindeki ile hemen hemen aynıdır. KOBİ’lerin kayıt dışılık oranlarının yüksek olması, kurumsallaşmamaları gibi ülke ekonomisi için dezavantaj sayılabilecek başlıkların yanı sıra Türkiye’de faaliyet gösteren KOBİ’lerin ömürlerinin kısa olması da yine ekonomik açıdan bir başka dezavantajdır. Bununla birlikte, ülke ekonomisinin iyi veya kötü yönetilmesiyle işletme yaşam süresi arasında da doğrudan ilişki söz konusudur ve süre üzerinde etkiye sahiptir. Özellikle ekonomideki istikrarsızlıklar ve arka arkaya yaşanan krizler şirketlerin ömrünü kısaltan en önemli etken olarak ön plana çıkmaktadır. Diğer taraftan bir işletmenin uzun ömürlü olması, tecrübeli ve donanımlı olması, iyi yönetilmesi anlamına gelmektedir. Türkiye’de özellikle de KOBİ’lerde şirketleşme kültürünün gelişememiş olması, şirket sirkülasyonuna, işletme ömrünün kısalmasına, ticari hayatın gelişememesine ve işsizliğin artmasına yol açmaktadır.

Türkiye’deki işletmelerin yüzde 90 gibi bir çoğunluğu aile işletmesi yapısında olup, bu oran dünya genelindeki firmalar için yüzde 65 - 80’i, Amerikan Fortune Dergisi’nin yaptığı en büyük 500 listesindeki kuruluşlar içinse yüzde 40’ı seviyesindedir. Aile şirketlerinin en önemli sorunlarından birisini “kurumsallaşamama” oluşturmaktadır. Gerçekten de tüm işletmelerin çok büyük bir kısmını oluşturan aile şirketlerindeki miras kavgaları, yetki devrindeki güçlükler, boşanmalar ve aile içi yönetim anlaşmazlıkları, bu şirketlerin ömrünün kısalmasına neden olmaktadır. Bu konuda yapılan bir araştırmaya66 göre aile şirketlerinin ömrü, Türkiye’de dünya ortalamasının çok altında olup, yaklaşık 12 yıldır. Amerika, Avrupa ve Japonya’da 4. kuşak patron ve yöneticiler işlerinin başındayken, Türkiye’de bu oran 3. kuşakta ve 4. kuşakta oldukça azdır. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre birinci kuşakta son bulan aile şirketi sayısının oranı yüzde 80, ikinci kuşağa ulaşanların oranı yüzde 16 ve üçüncü kuşakta devam eden aile şirketi sayısının oranı ise ancak yüzde 4’te kalmaktadır.67 Diğer taraftan ortalama ömür süresi de şirket türlerine göre değişmektedir.68 “En uzun

66 Ankara Ticaret Odası, “1923 - 2005 Cumhuriyet'ten Günümüze Şirket İstatistikleri”,

Ankara, Aralık 2005, http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=331&l=1, (9 Kasım 2006)

67 Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Bankacılık ve Reel Sektör İlişkilerinin

Geliştirilmesine Yönelik Öneriler Raporu, Aralık 2005, s.35

4% 9% 22% 52% 35% Aile anayasasıyla Aile konse yinde

Hisse dar söz leşmesiyle Pe rformans ölçümüyle Malulen e meklilikle

yaşayan şirketler” 20 yıllık ortalama ömür ile “kollektif şirketler”, “en kısa ömürlü şirketler” ise 4 yıllık ortalama ömür ile “müesseseler”dir. Araştırmaya göre, “kooperatifler” ortalama 17 yıl, “komandit şirketler” 16 yıl, “anonim şirketler” ve “şahıs firmaları” 13 yıl, “limited şirketler” 10 yıl yaşamakta, “yabancı şirketler”in ortalama ömrü ise 9 yılda kalmaktadır.69 Türkiye’de şirketlerin kapanma nedenleri olarak ise genel ekonomik sebepler, ölüm, devir ve birleşme, mahkeme kararıyla fesih, sermaye yetersizliği, finansman teminindeki güçlük, ortaklar ve yönetimdeki ihtilaflar, ticareti terk vb. sebepler gösterilmektedir. Dolayısıyla, işletmelerin kurumsallaşmaya verdikleri önemin artması, gelecek nesillere ulaşabilmeleri açısından son derece önemlidir70. “Küresel Aile Şirketleri” araştırmasına göre Türkiye’deki aile şirketlerinin sorunları çözme şekli ise Grafik 2.3.’de gösterildiği gibi daha çok aile anayasası ile olmaktadır.

Grafik 2.3. Türkiye’deki Aile Şirketleri Sorunları Nasıl Çözüyor? Kaynak : Hürriyet, “3 aile şirketinden birinin 5 yılda el değiştirme planı var”, 10 Ocak 2008

69 Ankara Ticaret Odası, “1923 - 2005 Cumhuriyet'ten Günümüze Şirket İstatistikleri”, 70 Ankara Ticaret Odası, Basel II “KOBİ’lerin Kredi Riski ve Derecelendirilmesi”, s.44