• Sonuç bulunamadı

Katılımcı

Öncelikle teşekkür ediyorum tutumumuz için. Şimdi hepimiz biliyoruz ki insan yaşamı- nı yazılı kurallar ve yazılı olmayan kurallar düzenliyor. Yazılı kuralları da sağlayan kolluk kuvvetleri olarak sıralayabiliriz. Yazılı olmayan kurallarda da etik ön plana çıkıyor. Ben şunu öğrenmek istiyorum müsaade ederseniz. Bu kurallar içinde yani etik konusunda devlet şu anda yeterli midir çalışmaları? Veya bunu daha da ön plana çıkarmak için devletin hangi kurumları daha fazla etkin olmalıdır? Bu konuda yardımcı olabilirseniz sevinirim.

Prof. Dr. Harun Tepe

Devlete yasa, yönetmelik çıkarma, kurum oluşturma olarak bakarsanız gayet iyi durum- dayız. Ben kendi çalışma alanlarımdan biri olduğu için oradan örnek vereyim, örneğin insan hakları konusunda dünyada birçok ülkede olmayan kurullarımız var. Türkiye İn- san Hakları ve Eşitlik Kurumu var, çeşitli bakanlıklarda insan haklarıyla ilgili birimler var, illerde ve ilçelerde insan hakları kurulları var, yani yeterli mevzuat ve kurul var. Bu açıdan gayet iyi durumdayız. Ombudsmanlık yasası çıkardık ve kurumunu kurduk, adına Kamu Denetçiliği Kurumu dedik, bu kurumun işi hiç de denetim olmadığı halde, ama olsun. Böyle bir kurumumuz da var artık. Kısaca yasa, yönetmelik, kurum ve kuru- luşlar açısından iyi durumdayız. Bizim bugün üzerinde konuştuğumuz kişisel veriler ko- nusunda da bir kanun çıkarılmış, bir Koruma Kurumu oluşturulmuş. Kurum üyelerin- den bir kısmı da aramızda, toplantımızı izliyorlar. Problem başka yerde, bu kurumların biraz önce söylediğim şekilde işlememesi. Bu kurul ve kurumlar daha kuruluş yasalarıy- la, amaçlarını gerçekleştirmeleri güçleştirilerek oluşturuluyor. Siyaset bu kurumların ba- ğımsız olmasının kendisi için risk yarattığını düşünüyor. Bu kurulların kendisine sıkıntı yaratmasını istemiyor. Ben ana sorunu burada görüyorum. Yoksa Türkiye’ye bir yabancı gelse, mesela Avrupa’nın herhangi bir ülkesinden gelsin bizim programlara müfredata baksa, devletin oluşturduğu bu konuda kurumlara baksa, örneğin insan hakları konu- sunda müthişiz. Böyle dersler bile var orta öğretim programlarında, insan hakları ve demokrasi dersi var okullarımızda. Üniversiteler de öyle, insan hakları dersleri var, insan hakları merkezleri var, ben de bu merkezlerden birisinin müdürüyüm. Gördüğünüz gibi kurum ve kuruluşlar konusunda müthişiz. Peki, bu kurum ve kuruluşlar insan hakları

konusundaki sorunlarımızı giderebildi mi? İnsan hakları konusunda karnemiz nedir? Ben bir şey söylemeyeyim. Ben sorunu uygulamada görüyorum. Yoksa yasa çıkarırsınız, yönetmelik yaparsınız, kurullar oluşturursunuz, bu kurullar yasa ve yönetmelikler doğ- rultusunda çalışır. Bütün bunlar oluyor bizde de. Şikâyetler olduğunda bunlar üzerine duracak, onları inceleyecek ve gerekli uyarılarda bulunacaktır Kişisel Verileri Koruma Kurulu. Kendilerine çizilen çerçeve içerisinde kurullara hangi yetkiyi verirseniz, o yet- ki çerçevesinde işini yapmaya çalışacaktır kurullar. Ama yapabildikleri kadar yapıyorlar işlerini, herkes kendi sınırlarını biliyor; çünkü yasanın verdiği sınırlar dışında zaten bir şey yapamazsınız.

Katılımcı

Devletten söz ediyoruz ve devletinin etiğinden söz ediyoruz ama bir yandan da biliyoruz ki gerçekte devlet diye bir şey yok devlet sözleşme ile anlaşma ile ve bizim aslında zih- nimizde oluşan bir yapı ve onun örgütlenmesi var. Yani devlet düşünüyor dediğimizde düşünen kimse yok aslında. Devleti yönetmek üzere oraya gelmiş birtakım insanlar böy- le düşünüyorlar yani gücü kullananlar. Şimdi ben de şunu düşünüyorum mesela sokakta iki kişi konuşuyor ya şu parti diyor kötü öteki de diyor evet çalıyor ama çalışıyor. Şimdi bakın çalışıyor üzerinden çalıyor ne demek? O bir şey yapıyor birileri bir şey alıyor bir parça da bana veriyor demek. Burada aslında çok temelde devletin başına doğru yüksel- tilen seçilenlerle altta başka bir yani yazılı olmayan sözü sözleşme var. Etik olmayan ya da başka bir görüşe göre başka bir etik sözleşme. Onunla bizim insan hakları ya da veri koruma diye düşündüklerimiz uyuşmuyor. Çünkü çalıyor ama çalışıyor diye düşünen zi- hin kendi verilerinin korunması ile ilgilenmiyor. Devlet de o zaman ben devletim yapa- rım diyor. Şimdi etik sorun tek başına devleti yönetenlerde değil toplumun bütününde. Etik sorun sizin başlığınızı okuduğumda ben şöyle bir zihin modeliyle düşündüğümü fark ettim. Biraz da mesleğimden söyleyeyim psikiyatride toplumun yüzde onu kafasını kesseniz kurallara uyar. Yoksa da icat eder. Bir yüzde 10 var ki kafasını kesseniz kurala uymaz ama aradaki yüzde 80 otoritenin tutumuna göre davranır. Yani otorite neye izin veriyor ya da neyi yasaklıyor üzerinden gidiyor. Eğer bir dönem diyelim ki kadına dö- nük saldırılar cezalandırılırsa azaldığını görürsünüz Şimdi niye artıyor diye bakarsanız kadına yönelik şiddet artık eskisi kadar cezalandırılmıyor. Otorite bir tutum seçti. Bütün bunu kişisel veriler için de uyarlayabilirsiniz. Devletin etik tutumu çok önemli ama işte yasaların hukuka uygun olup olmaması buna benzer bir durum. Çünkü temel kuralı bo- zuyorsunuz. Güç bende diye. Ama bu karşılıklı sizde bir değişiklik olunca devlette, top- lumda da bir değişme oluyor. Toplumdaki değişme devlete geliyor size bağımsız kurullar özerk olsun dediniz, doğru. Ama halkın kendisi bu özerkliği istemedikçe bu bağımsız kurullar özerk olmuyor. Şöyle bir başka faktör var. Etikle ilgili örneğin nükleer enerjiye karşı çıkan dernekler, gruplar var. Biraz altı kazanınca bu derneklerin petrol şirketle- rinin mali yönden desteklediği bilgisi çıkıyor, tersi de doğru. Fosil atıklara karşı çıkan yapıların da destekleyicileri nükleer enerji ile ilgili şirketler. Birdenbire her şey birbirine giriyor ve sanıyorum biz devleti düşündüğümüzde bireyi gözden kaçırmamız lazım etik bakımdan. Çünkü anne diyor ki çocuğum bugünün işini yarına bırakma ödevini yap. Beş dakika sonra diyor ki ya bugün çarşıya çıkmam gerekiyordu, kalsın yarın çıkarım

ve buradan artık bir etik çıkar mı çıkmaz mı ne bağışlanacak, neye karşı çıkacağız çok karışıyor. Epey bir düzenlemeye ihtiyacımız var. Sağ olun.