• Sonuç bulunamadı

Molla Arab’ın ilmi hayatı muidlik, müderrislik ve müftü’l-enamlık yaptığı dönemlerden takip edilmektedir. Buradaki bilgilerden hareketle Molla Arab’ın ilmi faaliyetlerinin hayatının merkezine oturduğunu söylemek yanlış olmaz. Kaynaklardaki bilgiler takip edildiğinde Molla Arab’ın ilmi hayatının yanı sıra gündelik hayatına ve kişisel özelliklerine dair izlere de rastlanmaktadır.

Molla Arab uzun boylu, sakallı, güçlü kuvvetli bir zât idi. Öyle ki kış aylarında ders yaparken başı açık oturduğu nakledilir. Her gece cariyeleri ile vakit geçiren Molla Arab’ın yaz- kış evinde gusül alması ve haya ettiğinden dolayı hamama gitmemesi kaynaklarda üzerinde durulan bir ayrıntıdır. Hamama gitmekten haya eden Molla Arab ölümünden önce hastalanır, dönemin vezirlerinden birkaçı Molla Arab’ın yanına doktor getirir. Doktor Molla Arab’ın hamama gitmesini emreder ancak Molla Arab hamama gitmek istemez. Daha sonra vezirler Molla Arab’ı yatağından zorla kaldırır ve hamama götürür.87

Bu noktada aklımıza bir soru gelmektedir. Cariyeleriyle her gece vakit geçiren Molla Arab cariyelerle ilgili fetva verirken günlük hayatındaki pratiği fetvalarına yansıtır mı? Aslında bu soru müftünün günlük hayatındaki pratiklerinin fetva verirken etkili olup olmadığı şeklinde de sorulabilir.

Molla Arab, her gece yüz rekat namaz kılar, bir süre dinlendikten sonra teheccüd vaktinde kalkar ve sabaha kadar ilimle meşgul olurdu.88 Molla Arab’ın günlük hayatındaki pratikleri kendisinin düzenli ve disiplinli bir kimse olduğunu göstermektedir. Molla Arab, aklî ve şer‘î ilimlerin yanı sıra tefsir, hadis ve usûl-i fıkh alanında ilim sahibi idi. II. Bayezid’in Molla Lütfi’nin davasının görülmesi üzerine topladığı mahkeme heyetinde Molla Arab’ın da olması ve padişahın Molla Arab’ı, Molla Lütfi’nin idamıyla ilgili fetva verecek ilmî seviyede görmesi, Molla Arab’ın fıkıh alanındaki etkinliğini göstermektedir.89

87

Mecdi, Hadâik, s. 175; Taşköprizâde, Şakâik, s. 94.

88

Taşköprizâde, Şakâik, s. 95; Mecdi, Hadâik, s. 176; Müstakimzâde, Devhatü’l-Meşâyih, s. 89.

89

Elimizde Molla Arab’a ait olduğu düşünülen 4 tane şukka90

örneği bulunmaktadır. Özen, şu ana kadar kütüphane ve arşivlerde yaptığı araştırmalarda Zenbilli’den önce görev yapmış olan diğer şeyhülislamların şukka örneklerine rastlamadığını söyler. İlmiyye Salnamesi ve diğer kaynaklarda Zenbilli’den önceki şeyhülislamlara ait olduğu belirtilen şukkaların imzalarının ise belirtilen şeyhülislama ait olmadığını ve bu şukkalardaki fetvaların dilinin söylenen dönemi yansıtmadığını belirtir.91 Henüz bu argüman yazılı bir belgeyle kanıtlanmamıştır. Hem bu sebepten hem de kaynaklarda geçen bilginin okuyucuya ulaştırılmasının önemli görülmesinden dolayı bu çalışmaya Molla Arab’a ait olarak verilen şukkaların görselleri koyuldu ancak bu şukkalara dikkatli bakılması gerektiği de vurgulanmalıdır.

Şukkaların iki tanesi İlmiyye Salnâmesi’nde verilmiştir. Bu şukkaların asılları yanana kadar Fetvâhâne-i Âlî’de92

korunmaktaydı ancak bu yer günümüzde ne yazık ki mevcut değildir.93

Şukkalardan başka biri Atatürk Kitaplığı’nda bulunan Mecmuâ-i

Fetâvâ kitabında yapışdırma fetva olarak mevcuttur. Bu kitap İlmiyye Salnâmesi’nin

şeyhülislamların biyografilerinin ve fetva örneklerinin verildiği kısmı gibi hazırlanmış olup benzer şekilde şeyhülislamların kısa biyografilerini ve fetva örneklerini içermektedir.94

Son şukka ise Süleymaniye Kütüphanesi Şehid Ali Paşa Koleksiyonunda Fetva Mecmuası olarak tanımlanan bir eserde yapışdırma olarak bulunmaktadır.95

Fetvalarıyla ilgili Hadâik’in kenar notunda da “fetvaları Ebu’l-feth zamanında sekiz senedir…” ibaresi bulunmaktadır.96

Bu ibaredeki dönemle Fatih dönemi kastedilmektedir ancak Molla Arab’ın müftülük döneminini göz önünde bulundurduğumuzda bu dönemde resmi olarak ifta makamında bulunmadığı açıktır.

90

Şukka: Parça, kumaş veya kağıt parçası anlamına gelir. Fetva söz konusu olunca özel hazırlanmış fetva soru formları anlamına gelmektedir. Burada Molla Arab’ın tekil olarak verdiği fetvanın asıl metni için kullanılmıştır.

91

Şükrü Özen, “Molla Arab Mecmuası Üzerine Bir Görüşme”, görüşmeyi yapan Gülsüm Gülsev Şanver ve Esra Bembeyaz, 27 Haziran 2019, İstanbul.

92

Fetvâhâne-i Âlî: Meşihat makamı içerisinde bulunan ve fetva işlemlerini yürütmekle görevli olan birimin adıdır.

93

İlmiyye Salnâmesi, (İstanbul: Meşihat-i Celile-i İslamiyye, 1916), s. 340.

94

Mecmuâ-i Fetâvâ, Atatürk Kitaplığı, Nr. K.576, s. 6.

95

Fetva Mecmuası, Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa Koleksiyonu, Nr. 2867, s. 10.

96

Şekil 4: Molla Arab Fetva Örneği 197

Şekil 5: Molla Arab Fetva Örneği 298

97

İlmiyye Salnâmesi, s. 340.

98

Şekil 6: Molla Arab Fetva Örneği 399

Şekil 7: Molla Arab Fetva Örneği 4100

99

Molla Arab, et-Telvih’i ezbere bilir ve bu kitaptan her gün iki sayfa okuturdu.101 Bu kitap sistematik olarak Hanefi fıkhı üzerine yazılmış usûl kitaplarıyla benzerlik gösterse de hüsün-kubuh, cebr ve kader gibi fıkıh usûlü ve kelam ilminin önemli konularını içermesinden dolayı Osmanlı dünyasındaki diğer usûl kitaplarından daha değerli görülmektedir. Bu da o dönemde Teftâzâni’yle canlı bir ilişkinin var olduğunu bize göstermektedir. Öyle ki bu kitabı anlamak ve müzakere etmek âlimlerin nitelikli görülmesinde bir ölçüt olarak kabul edilmektedir. Nitekim Kanûnî döneminde Sahn-ı Semân medreselerine müderris olarak alınacak âlimlerin başka eserlerin yanı sıra et-

Telvih üzerine risâleler yazdığı ve bu risâlelerin değerlendirmesi sonucunda müderris

olarak tayin edildiği bilinmektedir.102

Molla Arab’ın et-Telvih’i ezbere bilmesi, onu talebelerine günlük olarak okutması ve daha sonra da bahsedeceğimiz üzere bu eserin bir bölümüne yazmış olduğu haşiyeninin varlığı, Molla Arab’ın, bu eseri önemsediğini ve ezberlemek, ders vermek ve haşiye yazmak için bilinçli bir şekilde bu eseri seçtiğini göstermektedir.

Molla Arab’ın keramet sahibi biri olduğu kaynaklarda vurgulanmıştır ki

Vâridat’ın yakılmasıyla ilgili verdiği tavsiye sonrasında imamın bu tavsiyeyi

dinlememesi üzerine evinin alev alması olayını anlatmıştık.103

Şakâik’te Molla Arab’ın kerametiyle ilgili nakledilen bir anektot daha vardır. Bir gün bir adam hasta çocuğunu Molla Arab’ın evine getirir ve kendisinden çocuğunu iyileştirmesini ister. Molla Arab o sırada uzlet halinde olmasına rağmen ara verir ve çocuğa yardımcı olmayı kabul eder. Ölüm döşeğinde olan bu çocuğun yanında bir süre oturur ve iyileşmesi için dualar eder. Bunun üzerine Molla Arab’ın duasının kabul olduğu ve çocuğun yataktan kalkarak Molla Arab’ın evinden ayrıldığı rivayet olunur.104

Hadâik’te anlatıldığı üzere Molla Arab’ın yüz adet erkek çocuğu var idi. Molla

Arab çocuklarının her birine Esmaü’l-Hüsna’dan bir isim koyar, yüzüncü çocuğuna isim kalmayınca ona da “Abdü’n-nebî” ismini verir.105

Künhü’l-Ahbâr’da ise bu adet doksan dokuz olarak verilir ve bunlardan sadece on beş tanesinin vefatından sonra yaşadığı ve

100

Fetva Mecmuası, Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa Koleksiyonu, Nr. 2867, s. 10.

101

Taşköprizâde, Şakâik, s. 94; Mehmet Canatar, Cenabî Tarihi, s. 89.

102 Özen, “Tenkihu’l-Usûl”, s. 456. 103 Mecdi, Hadâik, s. 174. 104 Taşköprizâde, Şakâik, s. 94. 105 Mecdi, Hadâik, s. 176.

uzun ömürlü olduğu belirtilir.106

Hem cariyeleriyle vakit geçiren hem de çok sayıda çocuğa sahip olan Molla Arab’ın bu hane halkını geçindirebilmesi ekonomik gücünün iyi bir seviyede olduğunu da gösterir.