• Sonuç bulunamadı

“Mes’ele” ve “el-cevâb” olarak iki temel unsurdan oluşan fetvaların mahiyetinin yanı sıra fetvanın biçimsel özellikleri de mecmuayı tanımada önem arz etmektedir. Soru ve cevaplarda sıkça kullanılan ifadeler, cevapların uzun ve kısalığı, müftünün imzasıyla cevapta görünmesi gibi özellikler fetvanın unsurlarından birkaç tanesidir. Bu unsurlardan birisi de soru ve cevapların dili meselesidir.

Osmanlı dönemi fetva mecmuları Türkçe ve Arapça olmak üzere iki dilde karşımıza çıkmaktadır. Mecmuların birçoğu Türkçe olarak kaleme alınsa da Arapça olarak kaleme alınan fetva mecmualarının sayısı da az değildir.181

XV ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı âlimleri Arapça fıkıh ve fetva kitaplarını derleme faaliyetiyle uğraşmışlardır. Bu derleme faaliyetinde XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı şeyhülislam ve müftülerinin Türkçe fetvalarının derlenmesi ve tertip edilmesine yoğunlaşılmıştır ve zamanla Türkçe fetva mecmualarının sayısı artmıştır. Böylece Osmanlı toplumunda önceleri Arapça fetva literatürü etkin iken son yüzyıllarda Türkçe fetva literatürü daha etkin hale gelmeye başlamıştır.

Özen, Türkçe fetvaya yönelişin Türk hukuk tarihi açısından önemli bir sürecin ipuçlarını verdiğini vurgular ve bu yönelişin arka planında Osmanlı Devleti’nin ilk yüzyıllarında olduğu gibi Osmanlı toplumunun temel kaynaklarını okuyup anlama ve tatbik edebilme yeteneğinin azalması probleminin olabileceğini söyler.182

Ancak Arapça bir kaynağı okuma-anlama ve uygulama noktasında Osmanlı toplumunda medrese eğitimi gören kimselerde bu problem görülmemektedir. Çünkü medresede fıkıh

180

Özen, “Osmanlı Döneminde Fetva Literatürü”, s. 283.

181

Şahin, “İslam Hukukunda Fetva ve Osmanlılar Dönemi Fetva Mecmuaları”, s.47-48-164; Örsten, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Fetva Mecmuaları”, s. 33.

182

alanında okutulan kitapların birçoğunun Arapça olduğu bilinmektedir.183

Aynı zamanda bu yöneliş Osmanlıların kendi hukukunu üretme sürecinin başladığını da gösterebilir. Türkçe ve Arapça olarak kaleme alınmış bu mecmualar, Osmanlı toplumunun önemli başvuru kaynakları arasında yer almıştır.184

Özellikle Türkçe fetva mecmuaları fetvaların Arapça ve fıkıh alanında ilim sahibi olmayan halk tarafından da anlaşılabilmesi açısından önemlidir.185

Mecmualarda bu iki dilin tercih edilmesinin birkaç tane sebebi bulunmaktadır. Mecmuaların birçoğunun Arapça olarak kaleme alınmasının sebebi, fetvayı veren kimsenin Arap asıllı olması veya bölgede yaşayan halkın Arapça konuşmasıdır. Bunun yanı sıra Pir Muhammed b. Yusuf el-Karamâni (ö. 1481)’nin Zübdetü’l-Fetâvâ isimli eseri gibi Türk asıllı olan kimseler tarafından verilen fetvaların Arapça olarak derlendiği örnekler de vardır. Bunun sebebi ise Arapça’nın dönemin bilim dili olması ile açıklanmaktadır.186

Bu noktada Molla Arab’ın mecmuası aynı mecmua içerisinde hem Arapça hem de Osmanlıca metin bulundurmasıyla mecmuanın dili meselesini farklı bir boyuta taşımaktadır. Fetva mecmualarında iki dili birlikte kullanmak nadir görülen durumlardandır. Bu iki dilin mecmuanın tamamında birlikte kullanılması Molla Arab mecmuasını diğer mecmualarından bir kere daha ayırmaktadır. Bu durum birkaç soruyu beraberinde getirmektedir. Mecmuada iki dilin birlikte bulunması nasıl açıklanabilir? Bu durumun mecmuayı zenginleştirdiği söylenebilir mi? Bu iki dilin metine yansıması nasıl olmuştur? Bu farklılık metin içerisinde problem oluşturmakta mıdır?

Molla Arab’ın fetva mecmuasında sorular Osmanlıca sorulmuş cevaplar Arapça verilmiştir. Bazı cevaplar Arapça verilmesinin yanı sıra Osmanlıca’ya da çevrilmiştir. Mecmuada iki dilin birlikte bulunması ve bu dillerin soru ve cevaplarda ayrışmasındaki temel sebebi Molla Arab’ın Halep asıllı olmasıyla açıklanabilir. Burada iki ihtimal akla gelmektedir. Birincisi Molla Arab’ın Türkçe’ye nazaran Arapça konusunda kendini daha yetkin hissetmesi ve pratikte bu dili kullanması, ikincisi ise fetvayı soran kimselerin Arapça’yı anlayacak düzeyde kimseler olmasıdır. Bazı cevapların Arapça’ya ek olarak Türkçe’ye çevrilmiş olması ikinci ihtimalin üzerinde düşündürmeyi gerektirse

183

Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 25-36.

184

İpşirli,”İnsan Hakları ve Sosyal Hayat Açısından Osmanlı Fetvaları”, s. 108.

185

Örsten, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Fetva Mecmuaları”, s. 34.

186

Şahin, “İslam Hukukunda Fetva ve Osmanlılar Dönemi Fetva Mecmuaları”, s. 58-164; Örsten, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Fetva Mecmuaları”, s. 34.

de metnin büyük bir kısmında cevapların Arapça olması fetvanın anlaşılması ile ilgili herhangi bir endişe duyulmadığını göstermektedir. Mecmuada soru ve cevaplardaki geçişlerde sürekli dil değişikliği olması metni okumayı zorlaştırsa da metinde kullanılan Osmanlıca ve Arapça’nın bu dili orta seviyede bilen kimseler tarafından anlaşılacak seviyede kullanıldığı söylenebilir. Metnin anlaşılması zor kısımları cevapların birkaç duruma göre verilerek normalden daha uzun tutulduğu kısımlardır.

Metin içerisinde iki dilin bulunması zihinsel anlamda sürekli geçiş yapmayı gerektirmektedir. Bu da metin içerisinde bağlantının kopmasına sebep olabilir ancak fıkhi terimlerin Osmanlıca ve Arapça’da ortak kullanılması bu geçişleri kolaylaştırmakta ve bağlantının kopmasını engellemektedir. Fetva metni fıkhi bir metindir ve burada anlaşılmak istenen fıkhi bir hükümdür. Bu anlamda soruda görülen fıkhi bir terim cevapta da aynı şekilde görüldüğünde dil farklılığından oluşacak problem azalmaktadır. Fetvayı talep eden kimsenin sorudaki fıkhi terimin ne olduğunu bilmesi ve cevapta bildiği bu fıkhi terimi görmesi fetvayı anlamasına yardımcı olmaktadır. Burada meseleyi sorudan yani Osmanlıca metinden hareketle açıkladık. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için metindeki fıkhi terimlerin Osmanlıca’da Arapça asıllarındaki gibi kullanıldığını vurgulamak gerekmektedir.

Molla Arab’ın mecmuasındaki birçok özelliğin yanı sıra soru ve cevaplardaki bu dil farklılığı da mecmuayı diğer mecmualardan farklı kılmaktadır. Okuma ve anlama kısmında bazı zorluklara sebebiyet verse de mecmuanın dilindeki bu ikilik, bir fıkhi meselenin Arapça ve Osmanlıca’daki karşılığını bir arada görmeyi sağladığı için mecmuayı zenginleştirmektedir. Bunun yanı sıra Osmanlı toplumundaki fetva mecmualarını derleme faaliyetlerindeki dil değişimi düşünüldüğünde Molla Arab’ın mecmuasının bu anlamda geçiş dönemine rastladığı söylenebilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MECMUADAKİ FETVALARIN İÇERİĞİ

Molla Arab mecmuasının ilk bakışta dikkat çeken unsurları, mecmuanın biçimsel özellikleri bağlamında her iki nüsha üzerinden bir önceki bölümde incelenmiştir. Bu bölümde ise mecmuanın yazılma şekli ve yazılma amacı üzerinde durulduktan sonra mecmuadaki fetvaların içeriğinden bahsedilecektir. Bu noktada mecmuadaki fetvaların konu başlıkları, fetvaların içerisinde zikredilen âlim ve eser isimleri, anonim isimler ve kimlerin fetva istediği üzerinde durulacaktır. Böylece fetvanın içerisinde çözüme kavuşturulmak istenen mes’ele haricinde hangi verilerle karşılaşıldığını gösterecektir. Bu da bize genel olarak fetvaların içeriği hakkında bilgi verirken Molla Arab fetvalarını yakından tanıma imkanı sağlayacaktır.