• Sonuç bulunamadı

Şeyh Alâeddin ile İlişkisi ve Tasavvufa İlgisi

Molla Arab yaşadığı dönemin ilmî ortamında aktif bir şekilde bulunmasının yanı sıra tasavvufa olan ilgisiyle de döneminde dikkat çekmektedir. XV. yüzyıl Osmanlı dünyasında birçok tarikat gibi kendini gösteren tarikatlardan biri de Halvetiyye45

45

Halvetiyye: XIV. yy’da Ömer b. Ekmeleddin-i Lahcî el-Halvetî (ö. 1397- 1398) tarafından İran topraklarında kurulan bu sünni tarikat, XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarına girmiş ve tarikatın “pîr-i sânî” si kabul edilen Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî (ö. 1464) tarafından yayılmıştır.

tarikatıdır.46

Molla Arab’ın tasavvufa yakınlığı Halvetiyye tarikatı müridlerinden olan Şeyh Alâeddin47

ile tanışmasıyla başlamıştır.

Sicill-i Osmanî’ye göre Molla Arab, Şeyhü’ş-şüyûh Seyyid Muhammed

Arabî’nin oğlu olan Seyyid Muhammed’in oğludur. Babası tarafından Rıfâî tarikatına mensup olan Molla Arab’ın, Halvetiyye tarikatı ileri gelenlerinden Şeyh Alâeddin tarafından da Sühreverdî olduğu ve Şeyh Alâeddin’le Halep’ten ayrılıp Manisa’ya geldiği rivayet edilir. 48

Şakâik’te anlatılan ve kaynaklarda kabul gören rivayet ise Molla Arab’ın Şeyh Alâeddin’le Bursa’da tanıştığı yönündedir. Şeyh Alâeddin, hocası Yahya Şirvânî’nin emriyle halkı irşad etmek üzere Rum’a gelmiş ve Anadolu’yu gezmiştir. Fatih’in daveti üzerine Edirne’ye geçen Şeyh Alâeddin padişahla görüşmüş ve devletin ileri gelenlerinin de bulunduğu bir mecliste sohbette bulunmuştur. Bazı devlet erkânının bu sohbetten sonra şeyhe biat ettiği rivayet olunmaktadır.49

Molla Arab, Bursa Kaplıca Medresesi’nde müderrislik yaparken Bursa’ya gelen Şeyh Alâeddin bir gün Molla Arab’ın evine gider ve kendisiyle tasavvuf hakkında sohbet eder. Molla Arab bu dönemde tasavvufun sema ve vecd unsurlarını kabul etmemektedir ancak Şeyh Alâeddin’den çok etkilenir ve ondan tasavvufla ilgili bilgiler almaya başlar. Molla Arab bazen ders yapmak yerine onunla sohbet etmeyi tercih eder. Şeyh Alâeddin bu sohbetler esnasında kendisine tarikatla ilgili meseleleri anlatır ve onu irşad eder.50

Hulvî bu bilgilere ek olarak Molla Arab’ın cezbe ve vecd hallerini inkâr ettiğini ve şeyhin aleyhinde ithamlarda bulunduğunu söyler. Bu kaynakta nakledildiğine göre Şeyh Alâeddin Bursa’da bir mecliste iken Molla Arab’ın kulağına eğilip “Ya Hû” diye seslendiğinde Molla Arab kendinden geçer ve bir süre sonra kendine geldiğinde

46

Hasan Karataş, “The city as a historical actor the urbanization and Ottomanization of the Halvetiye sufi order by the City of Amasya in the Fifteenth and Sixteenth Centuries.” (Doktora Tezi, University of California, 2011), s. 5.

47Şeyh Alâeddin: Alâeddin Ali el-Halveti, Tire’lidir. Alâeddin ünvanı isminin başına sonradan

eklenmiştir. Halvetî tarikatı pîrlerinden Yahyâ-yı Şirvâni’ye intisap etmiştir. Rûm’a gelmiş ve irşad için Anadolu’yu gezmiştir. Himmet Konur, “XV. yüzyılda Tire’de Halvetilik”, Türk Kültüründe Tire II: Sempozyum Bildirileri 17-19 Kasım 2006, yay. haz. Mehmet Şeker, Arzu Taşcan, İzmir: Tire Belediyesi, 2008, 192-93.

48

Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, s. 487; Repp, The Mufti of Istanbul, s. 176.

49

Cemaleddin Mahmud Efendi Hulvi, Yüce Velilerin Tatlı Halleri, haz. Mehmet Serhan Tayşi, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı (İFAV), 1993, s.407.

50

Taşköprizâde, Şakâik, s. 93; Mecdi, Hadâik, s. 173; Kefevî, Ketâib, s. 293; Repp, The Mufti of Istanbul, s. 175.

tevbe eder ve Şeyh Alâeddin’e biat eyler. Bu hâdise sonrasında orada bulunan birçok kimsenin de Şeyh Alâeddin’e biat ettiği rivayet edilmektedir.51

Molla Arab’ın Şeyh Alâeddin’le tanışması Sicill-i Osmanî ve Şakâik’te farklı şekilde anlatılsa da Molla Arab’ın tasavvuf ile olan ilişkisinin Şeyh Alâeddin ile ortaya çıktığı bu iki kaynakta da ortaktır. Repp de bu husus üzerinde durur ve bu bilgiyi şöyle doğrular; Molla Arab, Molla Güranî, Hızır Bey ve Fahreddin Acemî’den ders almıştır ancak bu kimselerin tasavvufla bir ilgisi yoktur. Bu durumda Molla Arab’ın tasavvufla olan ilişkisinde Şeyh Alâeddin’in etkisi göz ardı edilemez.52

Bu dönemde Şeyh Alâeddin’in müridleri ve toplum üzerindeki etkisi de artar. Bu durum Fatih tarafından tehlikeli görülür ve Şeyh Alâeddin’in Manisa’ya sürülmesine karar verilir. Bu kararı öğrenen Molla Arab, Şeyh Alaeedin’i savunur ve bunun neticesinde kendisi de Şeyh Alâeddin’le Manisa’ya sürülür.53 Buna göre Molla Arab’ın Manisa’ya Şeyh Alâeddin’le birlikte geldiği bilgisi Sicill-i Osmanî ve Şakâik’te ortaktır. Ancak ikisinin tanışması hususunda vurguladığımız gibi süreç iki kaynakta da birbirinden farklı şekilde anlatılmaktadır.

Molla Arab, Manisa’da ilmî faaliyetlerinin yanı sıra tasavvufla da ilgilenir ve tasavvufa olan ilgisi İstanbul’a gittiğinde de devam eder. Sahn-ı Seman’da müderrislik yaparken her cuma müridleriyle birlikte zikir halkasında bulunur ve bir süre sonra kendinden geçerdi. Bu sebepten cumartesi günü ders yapamaz ve bu derslerini pazartesi günü yapardı.54

Kaynaklarda bu sürece dair ayrıntı verilmese de Molla Arab’ın müridleriyle birlikte zikir halkasında bulunabilmesi önceden mürid edindiğini gösterir. Sürekli zikir halinde bulunan Molla Arab’ın yapmış olduğu kalbî zikir, etrafında bulunanlar tarafından uzaktan duyulur, bir mesele üzerine konuştuğu esnada bu ses kendi sesinden daha fazla çıkar ve söyledikleri duyulmazdı. Bu sebepten belli bir süre kalbinin sesini susturmak üzere bekler ve daha sonra konuşmasına devam ederdi.55

51

Hulvi, Yüce Velilerin Tatlı Halleri, s. 408.

52

Repp, The Mufti of Istanbul, s. 176.

53

Repp, The Mufti of Istanbul, s. 175; İpşirli, “Alâeddin Arabî Efendi”, 319.

54

Kefevî, Ketâib, s. 294.

55

Taşköprizâde, Şakâik, s. 94; Mehmet Canatar, Cenabî Tarihi, s. 89; Mecdi, Hadâik, s. 175; Müstakimzâde, Devhatü’l- Meşâyih, s. 13.

Rivayet edildiği üzere bir yaz günü Molla Arab, Bozdağ56

denilen yaylakta oturuken eimme-i kurâ’dan biri kendisini ziyarete gelir. Molla Arab imama hitap ederek “Sende necaset kokusu var, kendini temiz ve pak eyle” der ve bunun üzerine imam üzerini yoklayıp kendisinde Molla Arab’ın bahsettiği gibi necîs bir şey olmadığını söyler ve oraya oturmak ister. Bu esnada koltuğunun altından Şeyh Bedrettin (ö. 1420)’in Vâridât57

isimli risalesi düşer. Molla Arab bu risalenin ehl-i sünnet ve’l- cemaate muhalif olduğunu, imamdan gelen necaset kokusunun bu risaleden kaynaklandığını ve risalenin yakılması gerektiğini söyler ancak imam buna karşı çıkar. Molla Arab, bu risaleden kendisine bir hayır gelmeyeceğini, yakılmazsa evinin ve ailesinin zarar göreceğini belirtirken karşıdan bir ateş gözükür. Bu ateş imamın köyünden gelmektedir ve yanmakta olan onun evidir.58

Bu olayda Molla Arab’ın

Vâridât’a verdiği tepkinin yanında köy imamının Vâridât okuması ve eseri

sahiplenmesi dikkat çekmektedir.

Künhü’l-Ahbâr’da Molla Arab’ın hayatı ana hatlarıyla özetlenmiş olmasına

rağmen Gelibolulu Ali’nin bu olayı ayrıntılı bir şekilde anlatması dikkat çekmektedir.59 Yine Hadâik’teki anlatıda Molla Arab’ın Vâridât’a olan tepkisi ve imamın reddi akabinde gösterdiği keramet üzerinde durulmaktadır.60

Şerafettin Yaltkaya, Şeyh Bedreddin’in bu eserinde âlem, vahdet-i vücûd, cennet-cehennemle ilgili fikirlerini bir sûfi olarak açıkça belirtmesinin sûfiler tarafından hoş karşılanmadığını ve sûfilerin Şeyh Bedrettin’e bu noktalardan hücum ettiğini söyler. Ancak Yaltkaya’ya göre sufilerin dikkatinden kaçan bir husus vardır ki o da Şeyh Bedreddin’in Vâridât’da bahsettiği meselelerin İslam filozofları tarafından önceden düşünülen ve yazılan meseleler olmasıdır. Şeyh Bedrettin risalesinde bunları tekrar etmiştir. Bu durumda özelde Molla Arab’ın genelde sufilerin Şeyh Bedrettin’e vermiş olduğu tepki aslında İslam filozoflarına verilen bir tepkidir.61

56

Bozdağ: Birgi’nin 22 km kuzeyinde, 2.157 m yüksekliğinde, 1.150 metre rakımda kurulmuş bir yayladır. Adını Batı Anadolu’nun en yüksek dağlarından biri olan Bozdağlar’dan alan Bozdağ Yaylası Ödemiş’e 28, İzmir’e 140 km. mesafededir.

57

Vâridât: Şeyh Bedrettin Simavî (ö. 1420) ‘nin tasavvuf ile ilgili yazmış olduğu Arapça eser.

58

Mecdi, Hadâik, s. 174; Gelibolulu Ali, Künhü’l-Ahbâr, s. 717; Taşköprizâde, Şakâik, s. 93; İbnü’l- İmad, Şezerât, s. 10.

59

Gelibolulu Ali, Künhü’l-Ahbâr, s. 717.

60

Mecdi, Hadâik, s. 174.

61

Şerafeddin Yaltkaya, “Şeyh Bedrettin'in Varidatı”, İnsan Fikir ve Sanat Mecmuası, c.1, sayı 3 (İstanbul, 1938): 234.