• Sonuç bulunamadı

Kişinin Gizli ve Özel Hayatına Yönelik Korumanın Sağlanabilmesi İçin

D- Kişinin Hayat Alanının Korunması

4. Kişinin Gizli ve Özel Hayatına Yönelik Korumanın Sağlanabilmesi İçin

Kılıçoğlu, kişinin başkalarından uzak tuttuğu gizli hayat alanında yer alan olay ve davranışlarının sır olarak korunabilmesi için objektif ve subjektif olmak üzere iki şartın varlığının gerektiği görüşündedir116. Bunlardan objektif şarta göre, bir olay veya davranışın gizli hayat kapsamında değerlendirilebilmesi için herkes tarafından, yani kişinin kendisi ve güvendiği kişiler dışında kalan üçüncü kişilerce de izlenebilir veya bilinebilir olmaması gerekir. Sırların, gerek sır sahibinin rızasıyla, gerekse onun rızası olmadan belirsiz kişilerce elde edilmesi, bunların artık gizli hayat kapsamında değerlendirilmesini olanaksız kılar. Buradan da anlaşılacağı üzere, kişinin sır olarak kalmasını istediği olay ve faaliyetlerin her zaman sır kalacağı şeklindeki kanı geçerli değildir. Ancak üçüncü kişilerin, sır sahibinin rızası dışında da olsa kişisel sırlarını öğrenmesi halinde, olayda söz konusunun özel hayat mı yoksa kamuya açık hayat alanının mı olduğu, sırların paylaşıldığı kişi sayısına göre saptanacaktır117.

Bir yaşam olayının gizli hayat alanı kapsamında değerlendirilebilmesi için gerekli diğer şart ise, sır sahibinin şahsını ilgilendiren subjektif şarttır. Bu şarta göre, kişinin sırrını gizli tutma yönünde açık veya örtülü (zımni) bir iradesi bulunmalıdır. Sır saklama iradesi, kişinin beyan veya davranışlarından açıkça anlaşılabileceği gibi, genel yaşam tecrübelerinden veya kişinin somut olaydaki yarar durumunun değerlendirilmesiyle de anlaşılabilir.

115

Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi Karar No. 428, 1970 (http://www.assembly.coe.int/default.asp, erişim tarihi: 2 Mart 2009).

116

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 87-91; Tüfek, s. 33.

117

Burada bir istisnadan söz edilmelidir. Kişinin herkesçe bilinen veya kamuya açık alanda meydana gelen bir olayın üzerinden zaman geçerek güncelliğini kaybetmesiyle, kişinin gizli hayat alanına dahil olabilir. Örneğin kişiye ait eski sabıkalar böyledir. Konuyla ilgili olarak bkz.

Kişinin sır saklama iradesinin açıkça bulunduğu hallere bir örnek; sır sahibinin sırlarını paylaştığı kişi veya kişilerden bunların saklı tutulmasını veya yayınlanmamasını açıkça istemesidir. Bunun dışında, sır sahibi sırlarının gizli tutulması yönündeki isteğini dış dünyaya çeşitli davranışlarla da belli edebilir. Örneğin kapı, tel örgü, çit, duvar, kilit, şifre gibi engeller koyması; işle ilgili evraklarını bir çantada tutması; anı defterini çekmeceye saklaması veya bir olayı anlatırken sesini alçaltması vb. kişinin bu tür açıklayıcı davranışlarından sayılır. Bunların dışında, kişinin evlilik ve aile ilişkilerinin, ticari itibarı sarsacak olayların, geçmişteki sabıkalarının, doktor veya avukatlara anlatılan sırların, bir işletmenin mali durumunun, mesleki başarısızlıkların, vergi kayıtlarının vb. sırların gizli tutulmasının da yaşam tecrübelerine dayanarak ve sır sahibinin yararına olacağı varsayımıyla başkalarına açıklanmaması gerekmektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi118, kişinin gizli hayatına giren sırlarını güvendiği belli birkaç yakınıyla paylaşması halinde bu kişiler kendileriyle paylaşılan sırları gizli tutmakla yükümlüdürler. Söz konusu bu yükümlülük, BK m. 390’da düzenlenen vekilin sır tutma yükümlülüğü, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu119 m. 73’te düzenli bankalara (ve bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklara) ve müşterilerine ait sırların saklanması zorunluluğu; m. 74’te bir bankanın itibarı, şöhret ya da servetinin zararına sebep olma ya da bu yolla asılsız haberlerin yayılması ve bunlara bağlı m. 158-159’da açıklanan yaptırımlar; TCK m. 239’da düzenlenen kişinin meslek veya sanatı icabı sahip olduğu ticari sır (ve ayrıca bankacılık ve müşteri sır) niteliğindeki bilgi veya belgeleri saklama vb. kanuni düzenlemelerden de doğabilmektedir120. Benzer şekilde, işçinin işverene

118

Bkz. § 2, I, A.

119

Kanun No.: 5411, Kabul Tarihi: 19 Ekim 2005, Resmi Gazete İle Neşir ve İlanı: 01 Kasım 2005- Sayı: 25983.

120

Sır saklama borcunun yer aldığı diğer düzenlemelerden örnekler için bkz. TCK m. 134, 135, 137, İş Kanunu (Kanun No.: 4857, Kabul Tarihi: 22 Mayıs 2003, Resmi Gazete İle Neşir ve İlanı: 10 Haziran 2003- Sayı: 25134) m. 25/II e), TTK m. 57/7, 8, 363, Avukatlık Kanunu (Kanun No.: 1136, Kabul Tarihi: 19 Mart 1969, Resmi Gazete İle Neşir ve İlanı: 7 Nisan 1969- Sayı: 13168) m. 36, BK m. 48, 348, 455, 526, AY m. 20-22, TCK m. 135-137/I b), 239, FSEK m. 85, VUK m. 5, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi (Bakanlar Kurulu Kararı Tarihi: 13 Ocak 1960- Sayı: 4/12578, Dayandığı Kanun Tarihi: 23 Ocak 1953- Sayı: 6023, Resmi Gazete İle Neşir ve İlanı: 19 Şubat 1960- Sayı: 10436) m. 4, Hasta Hakları Yönetmeliği (Resmi Gazete İle Neşir ve İlanı: 1 Ağustos 1998 - Sayı: 23420) m. 5/f, 20, 21, 23. Ayrıca noter, ebe, hâkim ve avukatların sır saklama

karşı iş görme sözleşmesinde veya lisans alanın lisans verene karşı teknik bilgileri saklayacağına dair know-how lisans sözleşmesi yapmasında121 olduğu gibi sır saklama yükümlülüğü sözleşmesel bir ilişkiden de kaynaklanabilir.

Sır sahibinin sırlarını paylaştığı yakınlarının sır saklama yükümlülüğünden bahsedilebilmesi için, yukarıda anılan düzenlemelerin kapsamına giren bir durumun varlığı da her zaman şart değildir. Bir sırrın korunmasına ilişkin sözleşmesel veya kanuni bir yükümlülük bulunmasa dahi, kişiler için sır tutma yükümlülüğünün geçerli olduğu durumlar mevcuttur. Nitekim Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi’nin 31.10.2000 tarihli kararında122, kişinin eski iş arkadaşıyla olan telefon görüşmesinin basın mensuplarına dinletilip kopyasının dağıtılmasının, hukuka aykırılık teşkil ettiği ifadesi de bunu doğrulamaktadır. Yayınlanan kararda, özel hayata ve “son derece gizli kalması gereken yaşamın gizliliği” olarak ifade edilen gizli hayata karşı başlı başına haksız bir saldırının gerçekleştiği belirtilmiştir.

Kişisel sırları saklama yükümlülüğü karı ve koca ilişkilerinde de geçerlidir. Buna göre, eşlerden her biri evlilik hayatlarına dair, açıklanması diğer eşin kişilik hakkına ihlal oluşturabilecek sırları üçüncü kişilere açıklamaktan kaçınmalıdır. Ancak eşin söz konusu bu yükümlülüğü, kimi hallerde bir takım zorlayıcı sebeplerin bulunması nedeniyle sınırlandırılmıştır. Bu durumla en sık boşanma davalarında karşılaşılır. Boşanma davasında, eşin diğer eş aleyhinde delil oluşturan söylemlerde bulunması, onun sır tutma yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlamına gelmez123. Ancak boşanma davalarıyla ilgili kimi hallerde,

yükümlülüğü ve bunu destekler yönde söz konusu kişilerin tanıklık yapmasına izin vermeyen düzenlemeler için bkz. Akipek/Akıntürk, s. 411.

121

Özsunay, Gerçek Kişiler, s. 144.

122

Yarg. 4. HD. 31.10.2000 E. 6487, K. 9467 (Kazancı Bilişim- Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com.tr).

123

Yargıtay, eşe ait günlüğün aleyhe delil olarak sunulduğu bir boşanma davasında özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ilgili kararında, hayatın gizliliğinin korunmasının öncelikli olmasıyla birlikte, özel hayatın gizli alanlarının yine bu alana giren delillerle ispat edilebilmesinin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir (Yarg. HGK. 25.9.2002, E. 2-617, K. 648, Kazancı Bilişim- Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com.tr). Gizli ve özel alana ait sırların açıklanmasının meşru sayıldığı bir diğer durum ise, babalık davasında annenin evlilik dışı çocuğunun gerçek babasıyla olan bağını ortaya

sırf mahkeme ilamının varlığının dahi, eşlerin kişilik hakkına yönelik bir ihlal oluşturabileceği tehlikesi göz önünde bulundurulmalıdır. Bir boşanma davası hakkındaki tüm hususların, dava sonucu yayınlanan mahkeme ilamında aynen ve tamamıyla yer alması, eşlerin kimliklerini tanınabilir hale getirmekle beraber, onların mahremiyetine ilişkin sırların da ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu durum, ilam vasıtasıyla ifşa edilen eşin kişilik hakkına yönelik ciddi bir tecavüzü oluşturur124.