• Sonuç bulunamadı

Özel hayat alanı ile gizlilik alanı, çalışmada daha önce de belirtildiği gibi, hukuken birbirinden farklı kavramlar olmasına rağmen, uygulamada gizli hayat alanının, özel hayatla iç içe geçtiği görülür257. Bu sebeple, her iki alan da özel hayat kapsamında değerlendirilmektedir. Özel hayat, kişinin gizli tutmakta çıkarının bulunduğu hususları içeren hayat alanıdır. Bu alanın korunmasındaki hukuki yarar, kişinin özel hayatına dair herkes tarafından bilinmeyen, özel araştırma ve bilgi edinmeyle sağlanan kişisel hususların öğrenilmemesi ve başkalarına açıklanmamasıdır. Kişilerin özel hayat alanları ile ilgili bilgilerin açıklanması, özel hayatın ifşası sayılmaktadır258.

Özel veya gizli hayata ait bir olay veya hareketin basına intikal etmesi, kişinin rızasıyla veya rızası dışında meydana gelir.

Kişinin rızası ile bilgi edinme farklı yollardan gerçekleşebilir. Bu yollardan ilki, sır sahibinin bizzat topluma açıklama yapması veya basın açıklamasında bulunarak sırlarını dışarıya ifşa etmesidir. Özellikle sanatçılar, yazarlar vb. gibi kamunun ilgisini çekmek isteyen kişilerin rızalarıyla yapılan röportajlar, bunun klasik örneğini oluşturur259. Bunun dışında, kişilerin basın mensubuna duydukları güven dolayısıyla, şahsi bilgilerini onlarla paylaşmaları da söz konusu olabilir. Basın mensubunun gerçek kimliğini gizleme yoluyla, kişinin şahsi sırlarını

256

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 161; Zevkliler/Acabey/Gökyayla, s. 422.

257

Bkz. § 2, I, D.

258

Özek, s. 250.

259

Dural, s. 139; Şengün, s. 56; § 2, I, D. Doktrindeki kimi yazarlara göre, gazeteciyle yapılan röportajlar da gerçek birer sözleşme niteliğindedir. Bu görüşe göre, kendisiyle röportaj yapılan kişi, sözlerinin yayınlanmasına izin verdiği gibi, gazeteci de, sorularına aldığı yanıtları farklı şekilde anlamlandırarak yayınlamama yükümlülüğü altındadır. Konuyla ilgili olarak bkz.

öğrendiği durumlarla da karşılaşılabilir. Kişinin açıkça rızasının bulunduğu açıklamalar dışında sayılan diğer hallerde, rızaya dayanan bir bilgi edinme olmasına rağmen, bu rıza, kişinin, sırlarının yayınlanması yönünde verilmiş bir rıza değildir. Bu sebeple, basın mensubunca öğrenilen sırların haklı bir sebep olmaksızın açıklanması, kişinin özel hayatına yapılan hukuka aykırı bir müdahaleyi oluşturur260.

Kişinin rızası dışında onun özel hayatına giren, özel mektup, anı, resim, hesap ve iş defterleri, yazışma vb. belgeler ile ailevi, duygusal ve cinsel alan ve bu alanlara ait sırların basın tarafından yayınlanması, kişinin özel hayatına yapılan bir müdahaleyi oluşturur. Bunlardan kişiye özel mektuplarla ilgili olarak, mektubun içeriğindeki sır niteliği taşıyan bilgilerin izinsiz yayınlanmasıyla, aynı anda hem mektubu gönderenin, hem de alıcısının özel hayatına basın yoluyla saldırıda bulunulduğu kabul edilir261. Farklı bir durumda ise, mektup alıcısının mektupta yer alan sırları basınla paylaşmasıyla, hem, kişi, sır saklama yükümlülüğüne, hem de basın mensubu, edindiği sırları yayınlamama yükümlülüğüne aykırı davrandıkları nedeniyle, özel hayat hakkına müdahaleden dolayı, her ikisinin de sorumluluğu söz konusu olur.

Sır sahibinin rızası dışında bilgi edinme, kişiye ait sırların basın tarafından teknik araçlar yardımıyla elde edilmesiyle de gerçekleşebilir. Çalışmanın önceki bölümlerinde262, teknik araçlarla kişilerin hayat alanlarına sızarak bilgi elde edinilmesi hakkında yapılan açıklamalar, burada basın için de geçerlidir. Ayrıca basın mensuplarının görevlerini yerine getirirken tesadüfen karşılaştıkları sırları

260

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 93-94; Tüfek, s. 102. Bu durum, ayrıca Basın Meslek İlkeleri m. 7’de “Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde

gerektirmedikçe yayınlanamaz.” şeklinde de ifade edilmiştir (http://www.basinkonseyi.org.tr/

lang_tr/pressOccupationPrinciples.asp, erişim tarihi: 2 Mart 2009). Ayrıca Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik’in 5’inci maddesinin ı fıkrası da aynı düzenlemeyi içerir.

261

Bkz. § 2, I, D; Tüfek, s. 104. Ancak bu belgelerde, ortak yaşam alanına giren, sır mahiyetinde olmayan bilgilerin yayınlanmasında hukuka aykırılık yoktur. Bkz. Zevkliler/Acabey/Gökyayla, s. 420.

262

(sır saklama yükümlüklerine rağmen) ifşa etmeleri263 veya kişilerin güvendikleri yakınlarının, bu sırları basına sızdırma264 durumları da söz konusu olabilir. Verilen bu son örnekte, iki ayrı ihlalin mevcut olduğu kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, kendisine güvenilen kişinin, edindiği sırları basına sızdırmasıyla; ikincisi ise basının ele geçirdiği sırları yayınlayarak kamuoyuna sunmasıyla oluşur265. Ancak ilgilinin rızası alınmadan yapılan bir basın müdahalesinden bahsedebilmek için, olayda iki şartın bulunması gerekir. Bunlar; basın mensubunun bilgi kaynağının güvenilir bir kişi olduğunu bilmesi ve açıklamanın sır teşkil ettiğinin ayırdında olmasıdır266. Ancak bu şartları taşıyan rıza dışı bilgi edinme hallerinde, basının hukuken sorumlu olduğu kabul edilmektedir.

Kişiye ait özel yaşam hakkı ile şeref ve haysiyeti, birbirine benzerlik gösteren kavramlar olmakla birlikte, basın tarafından en sık müdahaleye uğrayan kişisel varlıklardandır267. Günlük hayatta sıkça karşılaşıldığı üzere, şeref ve haysiyete yönelik bir müdahalenin, aynı zamanda kişinin gizli veya özel hayat alanına yapılan bir müdahaleyi oluşturması mümkündür. Örneğin bir kimsenin sabıkasının veya başkalarıyla olan evlilik dışı ilişkilerinin kamuoyuna açıklanması böyledir268. Halbuki bu iki kavram, birbirinden bağımsız değerlendirilmesi gereken, iki ayrı kişisel varlıktır269. Özel ve gizli hayat alanlarına yapılan haksız bir saldırıyla, aynı zamanda kişinin şeref ve haysiyetine yönelik bir zarar meydana gelip gelmediğine bakılmaksızın, kişilik hakkının ihlal edildiği varsayılır270.

263

Örneğin basın mensubunun, kişiyle röportaj yapmak üzere bulunduğu evde, röportaj verene ait anı defterini bulması, tesadüfen karşılaşın sır niteliğinde belgedir.

264

Kişinin, eski iş arkadaşıyla aralarında geçen telefon görüşmesini banda alıp, basın mensuplarına birer kopyasını dağıtıp dinletmesi olayı, bu duruma örnek oluşturur. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklama için bkz. § 2, I, D.

265

Aynı yönde Yargıtay kararı için bkz. Yarg. 4. HD. 26.10.2007, E. 2006/13723, K. 13089 (Kazancı Bilişim- Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com.tr).

266

Bu durum, her somut olayın ve sır açıklamasının özelliğine göre, hal ve şartlardan anlaşılabilir. Ancak öncelikle, herkes gibi basının da, kanunen sır saklama yükümlülüğü olan kişiler ve özel anı, defter, mektup, işletme defteri, kişinin şeref ve haysiyetini ihlal niteliğindeki geçmiş olaylar vb. bilgilerin sır niteliğinde olduğunu bildiği kabul edilir. Bkz. Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 96; Tüfek, s. 104.

267

Eren, s. 769.

268

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 100; Tandoğan, s. 10; Öztan, Medeni, s. 279.

269

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 87; Tüfek, s. 34.

270

Arpacı, s. 141. Ataay’a göre, özel hayatın her ne suretle olursa olsun izinsiz olarak başkalarına açıklanması, o şahsın şeref ve haysiyetine yönelik bir ihlal oluşturmasa dahi kişiliğe aykırıdır.

Örneğin kişinin izni alınmaksızın özel hayatının bir esere konu olması durumunda, yayında kişinin toplumda küçük düşmesine veya yanlış tanınmasına yol açabilecek ifadelere yer verilmemiş olsa dahi, onun özel hayat alanının gizliliğine saldırıda bulunulduğu kabul edilmektedir271.