• Sonuç bulunamadı

C- Yapılan Bir İhlalde Hukuka Uygunluk Sebepleri

II- Campbell Davası

İngiltere’de Lordlar Kamarası tarafından görülen Campbell v. MGN Ltd. Davası’nda422 (“Campbell Davası”), uyuşmazlık konusu olay; çarpıcı başlıklarla, ünlü model Naomi Campbell’in uyuşturucu bağımlılığının anlatıldığı birçok haber ve Campbell’in tedavi için gittiği, grup terapisi toplantılarının birinden çıkarken çekilen görüntülerinin, Daily Mirror gazetesinde yayınlanması şeklinde gerçekleşmiştir. Ele alınan haberlerde, ünlü modelin tedavi gördüğü yer, tedavisinin süresi ve sıklığı gibi ayrıntılara da yer verilmekle, Campbell’in daha önce yapmış olduğu, uyuşturucu bağımlısı olmadığı yönündeki açıklaması çürütülmek istenmiştir. Yapılan yayın üzerine Campbell, Daily Mirror’a karşı açtığı davada tedavisiyle ilgili ayrıntıların ve fotoğrafının gizli tutulması gerektiği halde gazetede yayınlanmasının, kişilik hakkının ihlali olduğu savunmasında bulunmuştur423. Ayrıca mahkemeden, bu durumun üzerinde yarattığı stres, utanma ve endişeden doğan zararlarının karşılanmasını talep etmiştir.

421

Moreham, Nicole, A., “Privacy in Public Places”, The Cambridge Law Journal, Vol. 65, Issue No. 3, 2006, s. 608-609.

422

Campbell v. MGN Limited [2002] EWCA Civ 1373, 6 Mayıs 2004, http://www.publications.parliament.uk/pa/ld200304/ldjudgmt/jd040506/campbe-1.htm, erişim tarihi: 8 Mart 2009.

423

Campbell, açtığı davada, uyuşturucu bağımlığının haber olarak gazetede yer almasını, dava konusu kapsamında iddia edememiştir. Çünkü, modelin önceden uyuşturucu kullanmadığına dair yaptığı yalan açıklamasının, kamu açıklamalarına halk tarafından duyulan güven ve bunların halka duyurulmasındaki kamu yararı göz önünde alındığında, düzeltilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Lordlar Kamarası’nca ele alınan olayda yapılan değerlendirmede, basın özgürlüğü ve gizli hayatın korunması hakkıyla korunan yararların tartılması neticesinde, kişisel bilgilerin gizli tutulması yükümlülüğüne aykırı davranılarak, gizli hayatın ihlal edildiği kabul edilmiştir. Kararda, her ne kadar kamusal bir alanda yer alsa da, tartışma konusu olayların gizlilik niteliliği taşıyıp taşımadıklarının tayininde, bunların gizli tutulması yönünde ilgilisinin makul bir beklentisinin olup olmadığı göz önüne alınmıştır424. Ancak, bu yönde bir özel alan beklentisinin karara haklı bir gerekçe oluşturabilmesi için, böyle bir beklentiyi aynı zamanda karşı tarafın bilmesi veya biliyor olması koşuluna dikkat çekilmiştir. Nitekim, olayda Campbell’in bu yönde makul bir beklentisinin olduğu ve yayıncının bu beklentinin varlığını bildiği ve bilmesi gerektiği halde dava konusu bilgileri yayınlamasının hukuka aykırılık oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki kişi, hakkındaki özel bilgi ve yaşam olaylarının, bunları bilen diğer kişilerce gizli tutulması yönündeki, makul özel alan beklentisinde haklı görülebilmesi için de, bir ölçüt bulunmaktadır. Lordlar Kamarası’nca belirtiliği üzere bu ölçüt, ilgili olayın kamusal alanda yer alması halinde dahi, kişiyi küçük düşürücü veya onun yoğun stres altında olduğunun anlaşıldığı anlarda fotoğrafının çekilip yayınlanmasıdır. Bunun tespiti için, ortalama hassasiyete sahip, mantıklı bir kişi ölçü alınmaktadır. Yapılacak değerlendirmede ele alınan bu ortalama kişi, eğer mağdurla aynı konumda olsaydı, yayının ona karşı ağır bir saldırı oluşturup oluşturmayacağının sonucu doğrultusunda, olaydaki tartışmalı eylemin hukuka aykırılığı saptanacaktır425. Campbell Davası’nda,

424

Makul beklenti testi olarak da adlandırılan bu kriter; kişinin özel hayatına yapılabilecek müdahalelere hazırlıklı olup buna karşı önceden tedbir alabileceği ve eğer kişi tedbir almıyorsa, bu alanı başkaları ile paylaşmakta sakınca görmediği görüşüne dayanmaktadır. Bu kritere AİHM kararlarında da yer yer başvurulduğu görülmektedir. Bkz. Uzeltürk, s. 10-11.

425

McDonald, Barbara, “Privacy, Princess and Paparazzi”, New York Law School Law Review, 2005/2006, Vol. 50, Issue 1, s. 226; McQueen, s. 421. Bu kriterin uygulanmasına karşı olan görüşler de mevcuttur. Buna göre, özel alan beklentisinin göreceli olduğu ve bu beklentinin, yalnızca mevcut olaydaki somut, belirli durum için söz konusu olduğu ileri sürülmektedir. Yine aynı yöndeki bir görüşe göre ise, tek taraflı olarak duyulan özel alan beklentisi, karşı tarafa bir sorumluluk yükleyemeyecektir. Bu durumda getirilen öneri ise, aynı sözleşmesel sorumluluk yükleyen ilişkilerde olduğu gibi, olayda, tarafların karşılıklı beklentilerinin var olması koşulunun aranmasıdır. Ayrıca bkz. Gomery, Geoffrey, “Whose Autonomy Matters? Reconciling the

Competing Claims of Privacy and Freedom of Expression Legal Studies”, Vol. 27 No. 3, 2007, s.

Campbell’in özel şartlar nedeniyle olay yerinde bulunduğu, model hakkındaki haber ve yayınlanan fotoğraflar bütünüyle ele alındığında, bunların potansiyel bir zarar oluşturduğu ve büyük ağırlığı olan bir gerçeğin söz konusu olduğu görülmektedir. Ayrıca görüntülerin gizlice, kasıtlı olarak ve yayınlama amacıyla temin edilmesi, burada davalı gazete tarafından saldırgan bir tutumun izlendiğini göstermektedir426. Yoksa, olay anında sokaktan geçen herhangi bir kişinin aynı görüntüleri çekmesinin, bir hukuka aykırılık oluşturmadığı yorumunda bulunmak mümkündür427.

Campbell Davası’nda yapılan incelemelerde ortaya çıkan önemli bir diğer sonuç da, her ne kadar sır saklama yükümlülüğünün temelinde, taraflar arasında önceden yapılmış bir sözleşme veya özel bir ilişki bulunması şartı aranmaktaysa da, somut olayda, bu tür bir ilişki olmamasına rağmen, sanki varmışçasına bir sorumluluk yüklenmiş olmasıdır428. Lordlar Kamarası’nda davayla bakmakla görevli bir hakimin de belirttiği üzere, başkasıyla ilgili özel bir bilgi edindiğinde, kişinin, hakkaniyete göre veya mantıksal olarak bu bilginin gizli olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği durumlarda, hukuken bu bilgiyi gizli tutma yükümlülüğü başlamaktadır429. Yapılan bu tespitten sonra, karşılaşılan olaylarda artık tartışılması gereken husus, kişilerin, kişisel bilgilerinin korunmasında makul bir gizlilik beklentilerinin varlığının kabul edildiği hallerde, bunlara mahkemeler tarafından, kamusal alan kapsamında sağlanacak korumanın kapsamı olmalıdır430.

426 McQueen, s. 421. 427 McDonald, s. 227; McQueen, s. 421. 428

McQueen, s. 421. Nitekim AİHM tarafından görülen Douglas and Ors v. Hello Ltd. Davası’nda da, taraflar arasında önceden var olan bir ilişkinin bulunmadığı hallerde, kişisel gizli bilgilerin yayınlanmasında dürüstlük kuralına değilse de, daha geniş olarak kişinin şeref ve haysiyetine dayandırılması gerektiği görüşü ortaya atılmıştır. Bkz. McDonald, s. 231, 234; Douglas and Others v. Hello Ltd. [2005] EWCA Civ 595, 18 Mayıs 2005, http://www.bailii.org/ew/cases/EWCA/Civ/2005/595.html, erişim tarihi: 8 Mart 2009).

429

McDonald, s. 230. Bu söylemin devamında, bir olayda yer alan haksız fiilin oluşmasının temelinde, gizlilik taşıyan bilgilerin kötüye kullanılması olduğu açıklanmıştır. Benzer yönde, sözleşme ve güven kuramlarının, kişiliğe gerekli korumayı sağlamada yetersiz kalacağından dolayı, burada da haksız fiil hükümlerine başvurulması gerektiği görüşü için bkz. İçel,

Kayıhan/Ünver, Yener, Özel Yaşam, Medya ve Ceza Hukuku, Ankara 2007, s. 34. 430

Moreham, s. 620 vd. Yazara göre, bu korumanın kapsamını belirlemede yardımcı olan ve kişiliğin gizliliğinin ihlali davasına dayanak oluşturan, dört ayrı faktör bulunmaktadır. Bunlar; kişinin bulunduğu yer (örneğin internette yayınlanan fotoğrafında kişinin sokakta bulunması), kişinin bulunduğu faaliyetin türü (mahrem, küçük düşürücü, travmatik veya ilgi çekici olaylar),