• Sonuç bulunamadı

Kamuya Açık Hayatın (Ortak Yaşam Alanının) İhlali

Kural olarak, herkes tarafından izlenebilir olması nedeniyle, kamuya açık hayat alanında gerçekleşen olay ve faaliyetler, kişinin özel veya gizli hayatına tanınan koruma kapsamında değerlendirilmez. Buna bağlı olarak, bu alandaki olay ve faaliyetlerin başkalarına açıklanması ya da teknik bir araçla tespit edilmesi, kişinin hayat alanına karşı yapılan hukuka aykırı bir müdahale oluşturmaz. Böylece, üçüncü kişilerce bu alana müdahalede bulunabilinmesi için, haklı bir sebep göstermek zorunluluğunun bulunmadığı kabul edilir247.

Her ne kadar, ortak yaşam alanında yer alan faaliyetlerin basın yoluyla kamuya açıklanması, hukuka aykırı bir müdahale oluşturmasa da, kimi hallerde, bunun tersi durumlarla da karşılaşılabilinir. Örneğin bir olay veya faaliyetin, kişiliğe

245

Eleştirilerin ne tür sınırların dışına çıkıldığında hukuka aykırı sayılacağı, çalışmanın “Basın Yoluyla Hayat Alanının İhlali” kısmındaki “Yapılan Bir İhlalde Hukuka Uygunluk Sebepleri” başlığı altında, “Haberin Yayınında Kamu Yararı ve Kamu İlgisi Bulunmalıdır” alt başlığında incelenecektir.

246

Karikatürler, değer yargıları veya olay açıklamaları için de açıklama aracı olabilirler (bkz.

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 35; Tüfek, s. 50). Karikatürler, çarpıcılık ve güldürü

unsurunu barındıran değer yargıları niteliğinde olduğundan, eleştiriler için benimsenen hususlar, bu açıklama türü için de geçerlidir. İlgili bir karar için bkz. Yarg. 4. HD. 10.11.2005, E. 2004/15352, K. 11905 (Kazancı Bilişim- Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com.tr).

247

Ancak bu tür müdahalelerde bulunulabilinmesinin tek şartı, bunların dürüstçe yapılmasıdır. Bkz. Tandoğan, s. 26.

zarar verecek şekilde topluma açıklanması veya hatırlatılması halinde, kişinin şeref ve haysiyetine yönelik bir ihlalden bahsedilebilecektir248.

Kamuya açık alanın dışarıdan gelebilecek müdahalelere bütünüyle açık olması, bu alanın kapsamının, zaman zaman özel hayat alanı lehine daraltılması ihtiyacını doğurmaktadır249. Böyle bir gereksinim, özellikle de kamuya mal olmuş kişiler açısından mevcuttur. Kişi, her ne kadar günlük yaşamının, içinde bulunduğu toplumla paylaşılmasına engel olamasa da, sırf toplumda tanınmış biri olması, basına, toplumun bilgi edinme ihtiyacını aşan açıklamalarda bulunma hakkını vermez. Zira toplum hayatında meşhur olan kişilerin şöhretleri, tek başına, özel hayatlarının bütün ayrıntılarıyla, herkesin gözleri önüne serilmesini haklı kılmak için yeterli bir sebep oluşturmaz250. Bununla birlikte, bu tür açıklamaların yayınlanması sonucu, kişinin ortak hayat alanında geçen her olay ve faaliyetin basın yoluyla daha geniş kitlelere duyurularak, her zaman kolay ulaşılabilir ve tekrar okunabilir hale gelmesi, kişiye daha da olumsuz bir etkide bulunacaktır.

Yukarıda yapılan açıklamalardan, kişinin ortak yaşam alanının sınırsız olmadığı anlaşılmaktadır251. Bu bağlamda, basın tarafından yapılan ihlallerde, kişinin içinde bulunduğu kamuya açık alanın sürekli müdahale edilebilir bir alan olduğu görüşü, kabul edilemez bir görüştür. Özellikle de tanınmış kişilerin kamuya açık yerlerde, sade birer vatandaş olarak bulundukları faaliyetlerin rızaları olmaksızın resmedilmesi veya yayınlanması -örneğin bir politikacının plajda mayolu resimlerinin çekilmesi- kişilik hakkının ihlali sayılabilmektedir252.

Kamuya açık hayat alanının, basın tarafından yapılan müdahalelere sınırsız bir biçimde açık olmadığı görüşünden hareketle, doktrindeki bazı yazarlar, kamuya açık alanı kendi içerisinde de ikiye ayırmışlardır. Bu sınıflandırmadaki ilk

248

Dural/Öğüz s. 126, bkz. § 2, I, D.

249

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 92; Tüfek, s. 98; Tandoğan, s. 28.

250

Bu konuyla ilgili olarak bkz. § 4, III, C, 2, c.

251

Yine, her kamuya açık olanın, yayınlanabilir olmadığı görüşüne yer veren yazarlar için bkz.

Helvacı, s. 62; Tüfek, s. 31. 252

kategoride, kişinin kendi rızasıyla toplumun bilgisine sunduğu olay ve faaliyetlerin yer aldığı, basına dahi açık olan (örneğin sporcunun resmi bir yarışmaya katılması, sanatkarın eserlerini sergilemesi vb.) ortak yaşam alanı bulunmaktadır. İkinci kategoride ise, kamuya açık alanda gerçekleşmesine rağmen, basının, kamunun gördüğü ve duyduğu şekilde yapanın kimliğini belirtmeden, yani herhangi bir kişi yapmışçasına yayınlaması gereken, özel-aleni davranış biçimleri (örneğin kişinin arkadaşıyla konsere gitmesi, seyahate çıkması vb.) yer alır253.

Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, hayat alanlarına, yani kamuya açık alan ve özel (veya gizli) alan ayrımına göre, kişinin özel hayat alanına müdahalede bulunabilineceği görüşü, özel hayat hakkını korumada yetersiz kalmıştır. Benzer şekilde, doktrinde az sayıda yazar tarafından savunulan, kamuya açık alanı, kendi içinde alt bölümlere ayıran görüşün de bu ihtiyacı karşılamayacağı açıktır. Nitekim Kılıçoğlu, özel yaşamın sınırlarının kesin çizgilerle belirlenmesinin ve zaten kısıtlı olan özel hayatın alanlarının ayrımlandırılarak, daha da alt bölümlere tabi tutulmasının gerekli olmadığını belirtmiştir. Hatta yazara göre, kamusal alan ve özel alan şeklindeki mekansal kriterin ve bunun getirdiği kesin sınırların da kalkması gerekmektedir. Yazarın, basın açıklamalarının hukuka aykırılığının tespitinde ölçü olarak, sınırları önceden belli mekansal kriterin uygulanması yerine, mevcut olaydaki tarafların karşılıklı yararlarının tartılması254 gerektiği haklı görüşünü savunduğu görülmektedir255.

İlerleyen konularda da ele alınacağı üzere, basın tarafından müdahale edilebilen kamuya açık hayat alanının kapsamına, tanınmış kişilerin toplumda işgal ettikleri görevleriyle bağlılık içinde olan ortak yaşam olayları girer. Bununla birlikte, bu kişilerin görevleriyle bağlantısı olmayan birtakım ortak yaşam olaylarının da

253

Tandoğan, s. 28-30; Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 92; Tüfek, s. 98-100; İçel, s. 273.

254

Yararların tartılması ilkesi hakkında yapılan açıklamalar için bkz. § 3, III, B.

255

Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 92; Tüfek, s. 101. Kişilik hakkının yalnız mekansal alanla sınırlı olmayıp, kamuya açık alanda dahi kişinin korunması gerektiği görüşünde bkz.

Şengün, s. 133. Ayrıca AİHM’in de kararlarında, kamuya açık alanın, özel hayatın gizliliği hakkı

kapsamında korunması gerektiği görüşünde olduğu görülür (ilgili kararlar için bkz. Uzeltürk, s. 221-222). Bu konuya çalışmanın “Uluslararası Alandaki Gelişmeler” kısmındaki “Prenses Caroline Davası” başlığı altında tekrar değinilecektir.

kamuya açıklanmasının, bazı hallerde hukuka uygun olduğu kabul edilebilir. Örneğin; kişilerin geçirdikleri hastalıklar, özel uğraşları ve zevkleri, katıldıkları toplantı, gösteri ve yürüyüşler, kaza haberleri, yeni atanma halinde bu kişilerin kamuya tanıtılması amacıyla yaşam öyküleri, doğum yeri ve tarihleri, ailesinin kim olduğu ve ne iş yaptıkları, vs. basın yoluyla kamuya açıklanabilir256.