• Sonuç bulunamadı

2. ELEŞTİREL KAYNAK İNCELEMESİ

2.2. Kişilik ve Girişimci Kişilik Özellikleri

2.2.2. Kişiliği Oluşturan Faktörler

Kişilik, bir kişiyi diğerinden ayıran ve zaman ve durum içinde devam eden karakteristik düşünce, duygu ve davranış örüntüsüdür (Phares, 1991: 4). Kişinin çevresel uyaranlara benzersiz tepkilerini oluşturan biyolojik olarak temellenmiş ve öğrenilmiş davranışların toplamıdır (Ryckman, 1982: 4). Kişilik kavramı varsayımsal olarak anlaşılmalıdır. Nörofizyoloji veya kortikal dopamin aktivitesi açısından kişiliğin temelini tanımlamak için girişimlerde bulunulmuş olmasına rağmen, net bir nörolojik zemin kaydedilememiştir (Pickering ve Gray, 2001). Kişilik yapısı farklı durumlar ve zaman boyunca oldukça istikrarlı ve öngörülebilirdir (Phares, 1991: 7).

Kişilik; insanın duygu, düşünce ve davranış biçimini etkileyen unsurların kendine özgü görüntüsüdür. Sürekli olarak içten ve dıştan gelen uyarıcıların etkisi altında kalan kişilik; bireyin biyolojik ve psikolojik, kalıtsal ve sonradan edinilmiş yeteneklerini, güdülerini, duygularını, isteklerini, alışkanlıklarını ve davranışlarını kapsamaktadır (Yelboğa, 2006: 198). Bireyin sahip olduğu özellikler ise kalıtım ve çevre koşullarının ortak bir ürünüdür. Genel bir ifadeyle yetenek, mizaç ve kişiliğe ilişkin çeşitli özellikler çevrenin ve kalıtımın etkileşimleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda, beden yapısına ilişkin özellikler geniş ölçüde kalıtımın; tavırlar, değerler, ilgiler ve çeşitli alışkanlıklar ise toplumsal yaşamın ve doğal çevrenin oluşturduğu nitelikler ve vasıflardır (Özgüven, 2003: 28-29).

Kişilik üzerine yapılan araştırmaların uzun süredir üzerinde tartıştığı konulardan biri de, bireyin kişiliğinin kalıtımın mı yoksa çevrenin mi etkisi sonucu oluştuğu üzerine yapılmaktadır. Bu konuda net bir cevap bulunmamakla birlikte,

62

kişiliğin hem kalıtımsal hem de çevresel faktörlerin etkileşimi neticesinde şekillendiği düşünülmektedir (Robbins ve Judge, 2013: 135). Dolayısıyla kişiliğin oluşmasında etkili olan faktörlerin tamamını belirlemek çok zordur. Ancak genel olarak kişilik kavramının çevre ve kalıtımın etkileşimi sonucunda şekillendiğini söylemek mümkündür (Soysal, 2008: 7; Güney, 2000: 258).

2.2.2.1. Kalıtımsal ve Yapısal Faktörler

Bir bireyin kendinden önceki ve kan bağı ilişkisi içerisinde bulunduğu kuşaklardan kendisine bazı özelliklerin geçmiş olması kalıtsal olduğu anlamına gelmektedir (İlal, 2001: 197). Kalıtımsal özellikler, bireylerin kişiliklerinin belirlenmesinde ve nitelendirilmesinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Her canlı türlerinde olduğu gibi insanlar da kendi türlerinin kalıtımsal özelliklerini taşımaktadırlar. Ancak diğer canlılardan farklı olarak her insan, kendi ailesine ait kalıtımsal özelliklerin yanı sıra, türüne özgü kalıtım özelliklerini de sergilemektedir (Eroğlu, 2017: 140). Kalıtım, çevrenin etkisiyle köklü olarak değişmeyen bazı özelliklerin, ebeveynlerin kromozomları ile bir nesilden başka bir nesle geçmesi olup, insanın tüm hayatına yön veren önemli bir faktördür (Soysal, 2008: 7). Bunlar; fiziksel duruş, cinsiyet, huy, kas yapısı ve refleksler, güç seviyesi ve biyolojik ritim gibi özellikler olarak sıralanabilir.

İnsanlar üzerinde yapılan genetik çalışmaların, hayvanlar üzerinde yapılan genetik çalışmalardan daha kısıtlı olduğu için, genetik etkilerin kişilik üzerindeki etki düzeyinin tam ve net bir şekilde bilim adamları tarafından ortaya konulamadığı düşünülmektedir (Luthans, 1992: 90). Dolayısıyla yapılan çalışmalarda hangi özelliklerin kalıtım yolu ile aktarıldığı, hangi özelliklerin ise sonradan kazanıldığı net olarak bilinememektedir (Zel, 2001: 22).

Diğer taraftan literatürde bazı yazarlar tarafından, kişilik özelliklerinin neredeyse tamamının genetik faktörlerden etkilendiği savunulmaktadır (Gerrig ve Zimbardo, 2012: 412). Robbins (2001: 92-93), kişilik oluşumunda genetik faktörlerin etkili olduğu yaklaşımının doğru bir yaklaşım olduğunu vurgulamaktadır ve buna örnek olarak da 39 yıl önce birbirinden ayrılan bir ikiz çiftin birbirlerinden habersiz olarak aynı model ve renkte arabayı satın aldıklarını, aynı marka sigarayı içtiklerini,

63

eşlerinin isimlerinin aynı olduğunu ve çocuklarına da aynı isimleri koyduklarını vermektedir. Ancak Robbins, kişiliğin sonradan da gelişebildiğini ifade ederek, kişilik oluşumunun tamamen genetik faktörler ile açıklanamayacağını da vurgulamaktadır. Yapılan başka bir araştırmada da, erişkin ikizlere kişilik testleri uygulandığında, tek yumurta ikizlerinin çift yumurta ikizlerine oranla sorulara daha benzer yanıtlar verdiği tespit edilmiştir (Atkinson vd., 1995: 525). Buchanan ve Huczynski (1985: 98) yaptığı çalışmalarında ise kişilik özelliklerinin genetik kodların etkisi altında kaldığı görüşünü savunmuşlardır ve genetiğin kişilik ile olan ilişkilerini şu şekilde ifade etmişlerdir:

 Genetik veya çevresel faktörlerle oluşan kişilik özelliklerinin derecesi kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir.

 Kişiliğin gelişimini anlamak için genetik ile çevre arasındaki etkileşimin iyi araştırılması gerekir, çünkü ikisinin de bu ilişkide etkisi vardır.

 Genetik, karakterin gelişme sınırlarını belirler ve sınırlandırır. Çevre ise, ancak genetiğin çerçevesini çizdiği sınırlar ölçüsünde karakterin gelişimini etkileyebilir. Yapılan araştırmalardan da anlaşılacağı üzere kalıtımsal özelliklerin insanın ana rahmine düşmesi ile başlayan bir sürece işaret ettiği görülmektedir. Anne ve babadan gelen genlerin aktarılma sürecinde bireylerin fiziksel özellikleri (saç, göz ve ten renkleri ile cinsiyetleri), biyolojik özellikleri (bağışıklık sistemlerinin kuvvetliliği) ve psikolojik özellikleri (zorluklar ve baskılar karşısında duygusal dengeleri), kalıtımla geçen kişilik özellikleri arasında gösterilmektedir. Ancak birçok araştırmada kişiliği oluşturan faktörlerin sadece bunlarla sınırlı olmadığı dile getirilmektedir (Barrick ve Mount, 1991).

2.2.2.2. Çevresel ve Diğer Faktörler

Kişilik genel olarak kalıtım ve çevre faktörlerinin etkileşiminden şekillenmektedir. Kalıtım, fiziksel karakteristikleri içerirken; çevre ise kültürel, sosyal ve durumsal faktörlerden meydana gelmektedir. Kültürel değerler ve normlar, bireyin kişilik ve davranışlarının gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Kişiliğin, hem zihinsel ve bedensel hem de bazı psikolojik ve sosyal yönlerinin bazılarının kalıtımla aktarıldığı bilinmesine rağmen, bu gibi özelliklerin belirlenmesinde ve

64

gelişmesinde sosyo- kültürel ve diğer faktörlerin de etkili olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda bireyin doğuştan gelen özelliklerinin büyük bir kısmının kalıtsal olduğu gerçeği ilke olarak kabul edilmekle birlikte, sonradan kazandığı özelliklerin de büyük çoğunluğunun sosyo-kültürel faktörlerden meydana geldiği ve diğer bir kısmının ise kalıtsal özelliklerin sonradan psiko- sosyal bir gelişmeye maruz kalmasıyla oluştuğu söylenebilir (Eroğlu, 2017: 223-226).

Eren (2017: 83-85) kişilik oluşumunu etkileyen faktörleri ve kişiliğin başlıca değişkenlerini, bireylerin dış görünüş özellikleri ve kişinin içinde yaşadığı toplumsal özellikler şeklinde nitelendirmektedir. Eren’e göre kişilik, bu kavramlar ışığında doğuştan var olan ve sonradan kazanılan eğilimlerin tamamından meydana gelmektedir. Çevre şartları içerisinde insanları en fazla etkileyen faktör, bireylerin içerisinde yaşadıkları toplumun sosyo-kültürel yapısıdır. Bu kapsamda bireylerin en büyük uyarlanma ve etkilenme noktası ise içinde bulunduğu toplumun sosyo-kültürel yapısından kaynaklanmaktadır (Baysal ve Tekarslan, 1987: 58).

İnsan, sosyal hayatta devamlı diğer insanlarla bir ilişki ve etkileşim içerisindedir. Kurulan bu ilişkiler neticesinde birey yaşadığı toplumun kültürel özelliklerini öğrenir, onları benimser ve bu kültürün özelliklerine uygun bir davranış sergiler (Güney, 2011: 58). Kültür yaşanan coğrafyada normları ve davranışları belirler ve zamanla oluşturulan değerlerin bir nesilden başka bir nesle aktarılmasını sağlar (Robbins, 2001: 93). Bireyin toplum içindeki davranışlarını anlamak için içinde yaşadığı sosyo-kültürel yapının tahlil edilmesi gerekir. Çünkü bireye, sergilediği davranışlar, hâkim sosyo-kültürel yapı tarafından kazandırılmıştır (Luthans, 1992: 94-95).

Kişiliğin oluşmasında etkili olan bir diğer çevresel faktörlerden birisi de ailedir. Doğumdan itibaren ailenin, bireyleri yetiştirme tarzı ve aile içinde bireylere verilen eğitim, gelecekte kişiliğin oluşmasında ve şekillenmesinde etkili olmaktadır. Örneğin, demokratik bir aile ortamında yetişen bir çocukğun büyük olasılıkla gelecekte iş hayatında da demokratik davranışlar sergileyeceği muhtemeldir (Yüksel, 2006: 61). Başka bir örnek vermek gerekirse, ailesinden ve çevresinden sevgi görmeden geçen bir çocukluk döneminin, ilerleyen yaşlarda aşırı hırslı bir kişilik yapısının oluşmasına sebebiyet vereceği düşünülmektedir (Zangwill, 2009: 227).

65

Aynı zamanda bireyin yetiştiği aile ortamında; anne ve babanın yanı sıra, büyükanne, büyükbaba, teyze ve dayının da bulunması, kişiliğin oluşumuna çeşitli düzeylerde etki etmektedir (Hellriegel vd.,1986: 66).

Dünyanın herhangi bir ülkesinde ya da bölgesinde, ait olunan kültür veya alt kültürler de, alt veya üst sosyo-ekonomik düzeyde yaşayıp yaşanmadığı durumuna göre farklılık göstermektedir. Hangi ortamda yaşanılırsa yaşanılsın, her kültürün kendine has ayırt edici değerleri, ahlak anlayışı ve davranış biçimleri bulunmaktadır. Bu değerler çocuk eğitimi ve aile içi ilişkilerde temel oluşturmaktadır. Böylece kültür, toplumsallaşma süreci ile kişiliğin gelişmesine katkı sağlamaktadır (Morgan, 1991: 324).

Kişiliği oluşturan bir başka değişken ise bireylerin ait oldukları gruplardır. Erdoğan (1997: 239-240) farklı kültürlerde incelemeler yapan uzmanların çalışmalarına dayandırdığı değerlendirmesinde, kültürel yapının kişiliğin oluşmasında önemli bir rol oynadığını bildirmektedir ve bireylerin kişiliklerini belirleyen ve görünür hale getiren değişkenlerden birisinin de bireyin benimsediği değer yargıları ve sahip olduğu inanç sistemi olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanı sıra kişiliğin oluşmasında oldukça önemli bir yer tutan ve yukarıda açıklanan faktörlerin dışında, yetişkinler grubu ve kitle iletişim araçları gibi faktörler de yer almaktadır. Dolayısıyla sosyal hayatta bireyler hedeflerini belirlerken veya davranışlarını düzenlerken, çevresindeki yetişkinlerden bazılarını kendilerine örnek alabilirler (Güney, 2000: 262).