• Sonuç bulunamadı

2.4. ĠletiĢim Ahlâkı

2.4.2. KiĢin Yaratıcısı ile Olan ĠletiĢiminde Riâyet Etmesi Gerekli Olan Ġlkeler

Ġnsanın yaratıcısı, Allah ile olan bağı sadece bir din bilhassa Ġslâm dinine münhasır bir olgu değildir. Her farklı toplumda ve farklı düĢüncedeki insanlarda bir yaratıcı, Allah fikri söz konusudur. Ancak insanların yaratıcı ile olan münasebetinin niteliği ve niceliği değiĢiklik arz eder. Meselâ Ġslâm‟dan önceki Araplar arasında insanın Allah tarafından yaratıldığına inanılırdı. Ancak onlar Allah tarafından yaratıldıktan sonra yaratıcı ile olan tüm bağlarını keserlerdi. Onlar hayatlarını, varlığını Allah‟a değil de baĢka varlıklara bağlar ve onların emir ve yönetimine girer, onlara kul

olurlardı. Bu varlık çoğu zaman “dehr” dedikleri zaman olurdu.151

Ayet-i Kerime‟de bu husus “Dediler ki: Bu dünya hayatımızdan baĢka bir Ģey yoktur; ölürüz ve yaĢarız, bizi

helâk eden dehr (zaman) dan baĢkası değildir.”152

diye belirtilir. GeçmiĢ dönemlerde kimi toplum ve kiĢiler varlığını bir puta, firavuna, nemruta, ateĢe verirken bugün kiĢiler ve toplumlar varlığını bir ideolojiye, Ģeytana, modaya, maddeye, tüketime çılgınlığına adayabilirler, böylece Allah ile olan iletiĢimlerinin yönünü değiĢtirebilir. KiĢinin Allah ile olan iletiĢimini kesmesi ve ilâh edinme adına baĢka varlıklarla iletiĢime geçmesi küfürdür. Ġslam ise kiĢinin Allah ile iletiĢim halinde olması ve Allah ile olan bağının son nefese kadar sürdürmedir. Bir cihetle iman, her an yaratıcı ile iletiĢim halinde bulunmaktır.

Ġnsanın yaratıcısı ile olan iletiĢim, yaratıcıdan insana ve insandan yaratıcıya olmak üzere iki yönlüdür. Yaratıcıdan insana olan iletiĢim vahiy, insandan yaratıcıya olan iletiĢim ise dua ile gerçekleĢir. Fârâbî ve Ġbnî Sinâ‟ya göre nebi, Faal Akılla doğrudan iletiĢim (ittisal) kurabilen kiĢidir. Faal Akıl ise, bilgi ve değerlerin ilk ilkeleri, ilk akledilirler (el-ma‟kalâtü‟l-ûlâ) de dâhik Tanrı‟dan feyezan eden feyzi ay-altı âleme

yansıyan bir sürekli etkin akıldır. (el-aklü‟l faal, ev-vâhibü‟s-süver.)153

Peygamberlerin

150 Kılıç, a.g.e.,71. 151 Ġzutsu, a.g.e., s.157. 152 Câsiye, 45/24.

taratıcıyla, aĢkın bir varlıkla temas halinde, iletiĢim halinde olduğunu söyleyen Fârâbî, insanlara gerçek mutluluğu getiren, sağlayan da ancak aĢkın bir varlıkla iletiĢim halinde olanların sağlayabileceğini ifade eder. Çünkü en doğru ve sağlam bilgi, ilkeler bu iletiĢimle sağlanmaktadır.

Bütün ilahi kitaplarda bilhassa Kur‟an-ı Kerim‟de insanoğlu hem birey olarak hem de cemiyet halinde ele alınmaktadır. Dolayısıyla muhatap alınan insanoğlunun isterse birey olarak kendi yaratıcısı ile olan iletiĢimi, cemiyet hayatında diğer varlıklarla var olması gerekli olan iletiĢimi bazı ahlâki temellere dayandırılmaktadır. Bu ahlâki düsturlar Ġslâm düĢüncesinin iletiĢim ahlâkının temelini oluĢturur. Ġzutsu, insanın Allah ile olan iletiĢimini ifade ederken “rab-kul” münasebetine dikkatlerimizi çeker. Ona göre bu münasebet Allah tarafından kendisinin rab olması dolayısıyla izzet, celâl, kudret vb. sıfatlara sahip olması gerektiğini, insanın da kul olması itibariyle mütevazi, itaatkâr gibi

kula yakıĢır diğer sıfatlara sahip olması154

gereklidir.

Yine Ġzutsu yaratıcının insan ile olan iliĢkisini zikrederken ahlâkî münasebete de dikkatleri çeker. O Allah‟ın birbirinden çok farklı ve birbirine tezât gibi görünen isim ve sıfatlarının olduğu; aynı Ģekilde de insanda da böyle zıt sıfatların olduğunu ve bu

zıtlıkların iman ile küfür gibi zıtlıkları meydana getirdiğini155

ifade eder. Tezatlıklar yumağı olan insanın kendine rehber edindiği sıfat ve hasretlere göre iletiĢimin muhtevası değiĢir ve farklı sonuçlar doğurur.

Bir Müslüman her iĢe Allah‟ın adıyla baĢlar. “Bismillahirrahmanirrahim” derken yaratıcının “rahman” ve “rahim” isimlerini zikreder. Cenab-ı Hakkın “kahhar” “cebbar” “Ģedid”… gibi isimleri varken, bu isimlerle değil de bütün insanlığı kucaklayan, sıcak, güven, dostça, pozitif bir enerji veren “rahman” ve yine kendisine inananlara özel bir müjde Ģefkat, dostluk, merhamet, acıma ihtiva eden “rahim” isimlerinin kullanılması ve her türlü söze, iĢe, diyaloga besmele ile baĢlanılması söze nasıl baĢlanması gerektiğine dair ahlâkî prensipler ihtiva etmektedir. Yine Cenab-ı Allah Kur‟an-ı Kerim‟in ilk

suresinin ilk ayetinde “hamd âlemlerin rabbi olan Allah‟adır”156

buyurarak özelde kulun kendisi ile olan, genel manada ise kulun kelama, konuĢmaya baĢlarken takınması gereken edebe, ahlâka dair iletiĢim ahlâkını ihtiva etmektedir. Ġzutsu Ġslâm‟ın, kiĢinin varlığının Allah‟a ait olduğunun bilincinde olması ve bundan dolayı da Allah‟a karĢı

154 Ġzutsu, a.g.e., s.95. 155 Ġzutsu, a.g.e., s.96. 156 Fatiha, 1/1.

41

Ģükür içinde olmak olduğunu belirtir.157

Küfür, kiĢinin yaratıcısı ile olan bağını kesme ve diğer yaratılan varlıklar ile yaratıcı arasındaki bağı göz ardı etme halidir ki bu büyük bir zulümdür. Çünkü küfür nankörlüktür. Ġslam ise kiĢinin kendisi ile birlikte tüm varlığın, tüm nimetlerin Allah‟tan olduğunun bilinip Ģükürden öte hamd etme halidir. Divan edebiyatında methiye türündeki Ģiirlerde, bilhassa Ģiirin revaçta olduğu Cahiliye dönemindeki kasidelerin methiye bölümlerinde Ģâirler kendi veya toplum için talep edeceği Ģeyi istemeden önce kendisinden bir Ģey istenilecek kiĢiyi, kralı, meliki, padiĢahı över, yüceltir ve sonra da O‟nun Ģanına, büyüklüğüne uygun, yarıĢır bir ihsanda bulunmasını talep ederler. ġairlerin methiyelerinde her ne kadar mübalağa bulunsa da büsbütün aldatıcı, içi boĢ, yalan sözler değildir. Bu medhiyeler daha çok Ģairin övülen kiĢinin durumunun, makamının, güzelliğinin farkında olduğunun ve kendisinin de haddini bildiğinin ilanından ibarettir. Kur‟an-ı Kerim‟in ilk süresi olan ve günde en az kırk defa okunan Fatiha‟nın “hamd” ile söze baĢlaması aslında kiĢinin yaratıcısı karĢısında kendi konumunun, edebinin, haddini bildiğinin ifadesidir. Bilhassa Osmanlı toplumunun kültürel yapısında Ġslami sanatın bir dalı olan Hüsn-ü Hat yazılarında hattatların “Edeb ya hu!” sözünü çokça yazmaları ve genellikle tasavvufi ekollerde ve eğitim yuvalarında kiĢilerin baĢucuna asılmaları Ġslâm düĢüncesinde iletiĢim ahlâkının en önemli düsturlarının “edeb” “haddini bilmek” “mütevazi olmak” gibi düsturları olduğunu göstermektedir.

Kur‟an-ı Kerim, yaratıcı ile biz akıl sahibi yaratılanlar arasındaki diyalogdur, iletiĢimdir, konuĢmadır. Hz. Muhammed (sav) Kur‟an okumanın Allah ile konuĢmak olduğunu belirtir. Dolayısıyla Kur‟an okumak bir iletiĢim halidir ve her iletiĢimin halinin kendisine ait riayet edilmesi gereken bir ahlâkı vardır. Allah ile konuĢtuğunun Ģuurunda olan insan, kendine çeki düzen verecektir. Kur‟an-ı Kerimde “Allah‟ı unutan ve bu yüzden Allah‟ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi

olmayın…”158

“yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz”159 “Onlar

ayaktayken, otururken ve yanları üzeri yatarken Allah‟ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılıĢı üzerinde düĢünürler. Rabbimiz! Bunu boĢ yere yaratmadın, seni eksiklerden

uzak tutarız. Bizi ateĢ azabından koru”160

derler. "Doğrusu Ġbrahim, yumuĢak huylu,

157 Ġzutsu, a.g.e., s. 30. 158 HaĢr, 59/19. 159 Fatiha, 1/5. 160 Al-i Ġmran, 3/191.

duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi.”161

“Rabbinize alçak ve gönüllüce ve

için için dua edin. Çünkü O, haddi aĢanları sevmez.”162

“Bizim ayetlerimize ancak, kendilerine bu ayetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, kibirlenmeksizin

Rablerine hamd ederek tespih edenler inanırlar.”163

“Onlar korkarak ve ümid ederek

rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar”164 “Allah, güzel sesli bir

peygamberin, Kur‟an‟ı teğannî ile yüksek sesle okumasından hoĢnut olduğu kadar

hiçbir Ģeyden hoĢnut olmamıĢtır.”165

vb. daha birçok ayet-i kerime ve hadislerde kiĢinin yaratıcısı ile olan iletiĢime ve bu iletiĢimde kiĢinin takınacağı edebe dair kurallar vazedilmektedir.

2.4.3. KiĢinin Çevresi/BaĢkaları ile Olan ĠletiĢiminde Riayet Etmesi Gerekli