• Sonuç bulunamadı

4.1. Ġslam DüĢüncesi Açısından Basın Ahlâkına Dair Temel Ġlkeler

4.1.2. Ġyi ve Güzelin Yayılmasını Sağlamak

Ġyi ve güzel kavramı görecelidir, sınırlarını çizmek, kesin kategorilere ayırmak mümkün olmayıp kiĢiden kiĢiye, toplumdan topluma hatta zamandan zamana değiĢebilir. Bir insanın güzel gördüğünü bir baĢkası güzel görmeyebilir. Biri için iyi olan bir Ģey bir baĢkası için iyi olmayabilir. Bir zamanlar yapılması kiĢi ve toplum lehine olan ve bundan dolayı da iyi görülen bir eylem, baĢka zamanlarda fert ve toplum aleyhine olup kötü sayılabilir. Ancak genel itibariyle kiĢilere ve toplumlara fayda sağlayan, onların lehine olan ve yaratıcının, bir baĢkasının hukukuna tecavüz içermeyen, vicdanı rahatsız etmeyen Ģeyler iyi ve güzel sayılmaktadır. Meselâ yoldaki bir tehlikeyi, çukuru görüp sürücülerin dikkatini çekmek için koyduğun bir engele bir âmânın takılıp düĢmesi onun için bir kötülük olabilir. Ancak burada kötü niyet olmadığından ve genel itibariyle birçok insanı bir tehlikeden korumaya vesile olduğundan böyle bir eylem kötüdür denilemez. Ancak o engele takılıp düĢen için ise bu durum iyi olmayıp, hatta kötü olabilir. Zaten Ġslam hukukunun temel prensiplerden biri de halkı Ģer Ģer değildir, kesb-i Ģer Ģerdir, düsturudur. Meselâ yağmurdan zarar gören için yağmur kötü olabilir, ancak yağmurun bizatihi kendisi rahmettir.

Hz. Peygamber iyilik kavramını için Ģöyle der. “Ġyilik, güzel ahlâktır; kötülük

ise, vicdanını tırmalayan ve halkın duymasını istemediğin Ģeydir.”255

Kur‟an-ı Kerim bütün insanlığa toplumsal bir görev olarak iyi ve güzel davranıĢta bulunmayı emreder. Bunun içinde “içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan bir topluluk

253 Çubukçu, Ġbrahim Agâh, Gazzali ve Şüphecilik, Ankara 1983, s 79. 254 Çubukçu, a.g.e., s. 64.

81

olsun. ĠĢte kurtuluĢa erenler onlardır.”256

buyurur. Toplumsal bir görev olarak iyiliği emredip kötülükten men etmenin yolu ve metotları, araçları ise zamandan zamana, toplumdan topluma değiĢkenlik arz eder. Bugün irĢat ve tebliğin yerine getirilmesinin yollarından biri de iletiĢim araçlarıdır. Basın-yayın organları olan kitap, dergi, gazeteler ve medya organları internet, Radyo, Tv.‟ler aracılığı ile bir anda binlerce, milyonlarca kiĢiye güzellikler iletilebilmektedir, bu araçlar birer tebliğ aracı olabilmektedir. Elbette tebliğ aracı olarak kullanılan bu organların kullanacağı dil de Ġslam ahlâkının esaslarına uygun olmalıdır.

Basın yayın organlarının temel esaslarından biri, topluma güzel örnekleri aktararak güzelliklerin baĢka kiĢilerce örnek alınıp yayılmasını sağlamak olmalıdır. Ġnsanların çoğu okuyup araĢtırarak bir Ģeyler öğrenme ve güzel ahlâk sahibi olmaktan ziyade, yetiĢtiği cemiyet ve toplumun, ailenin, çevrenin etkisinden kalır, davranıĢları ona göre Ģekillenir. Hz. Muhammed (sav), her doğan çocuğun Ġslâm fıtratı üzerine doğduğunu, sonra annesi babası veya çevresinin etkisiyle Hıristiyan, Mecusi, Yahudi,

putperest veya Müslüman olabileceğine257

dikkatleri çeker. Dolayısıyla insanoğlunun çevresinin ve ailesinin tutum ve davranıĢlarından etkilenmemesi düĢünülemez. Güzel örnek teĢkil etmek ve güzel bir söz söz söylemek Ġslâm ahlâkının temel esaslarındandır. Kur‟an-ı Kerim‟de geçmiĢ toplumların, peygamberlerin hayatında güzel kıssalar aktarılarak bizlerin ibret almasını istenmekte ve zikredilen örneklerden ilham alarak nasıl bir davranıĢ modeli sergilememiz gerektiği bizlere bildirilmektedir. Kur‟an‟daki güzel örnek ve kıssaların yanı sıra ahenkli, güzel, veciz kelimelerin kullanılması, belagâtlı bir dil kullanılması, insanların gönlüne ve aklına hitap edilmesi ve müjdeleyici, kuĢatıcı bir dil kullanılması bir müminin konuĢurken nasıl bir dil kullanmasına dair edebi öğrettiği gibi, basın-yayın organlarının da takınması gereken edebe dair esasları içermektedir.

Ġslam ahlâkının temel iki kaynağı olan Kur‟an-ı Kerim‟de ve Hz. Peygamber (sav)‟in hayatında güzel konuĢma ve güzel davranıĢta bulunmaya dair birçok ahlâki düsturlar vardır. Kur‟an-ı Kerim‟de “birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin zararda

olmadıkları”258

ifade edelirken fert ve toplumun huzuru için önemli olan iki önemli noktaya dikkat çekilmiĢtir: Felaket, belâ, musibet karĢısında fert ve toplumları teskin edecek, onların akl-ı selim hareket etmesini sağlayacak, her türlü azgın düĢünce ve

256 Al-i Ġmran, 3/104.

257 Canan, Ġbrahim, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, İstanbul 1993, C.I, s.164. 258 Asr, 103/1-3

davranıĢlardan uzak kalmalarını sağlayan bir itikad ve bu inanç doğrultusunda kiĢiyi düĢünmeye sevk edecek güzel bir söz söylemeyi ve ardında itikadinin gereğine uygun bir tutum sergilenmesi hususunda sabrı tavsiye eder. “Ġyilik ve güzel iĢlerde birbirinizle

yarıĢın”259

“Onlar Allah‟a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği/doğru olanı emrederler, kötülükten/yanlıĢ olandan alıkorlar ve iyilikte yarıĢırlar. ĠĢte bunlar dürüst erdemli kiĢilerdir.”260

gibi birçok ayette kiĢinin güzel Ģeyleri örnek alması ve hayır üzerinde yarıĢması istenmektedir. Hayır ve güzellikteki yarıĢ ise daha çok her bir kiĢinin yapmıĢ olduğu güzellikten bir baĢkasının haberdar olmasına bağlıdır. Basın-yayın organlarının görevlerinden biri de güzellikleri yaymak ile hayırdaki yarıĢın devamını sağlamak olmalıdır.

Allahu Teâla Kur‟an-ı Kerim‟de biz insanlara “Sen kullarıma söyle. (herkesle) en güzel biçimde konuĢsunlar. Çünkü Ģeytan insanların aralarını açmak için her zaman

fırsat kollamaktadır.”261

buyurarak insanlar arasında din, dil, mezhep, inanç vb. hiçbir ayırımın yapılmadan herkese karĢı gönül alıcı bir dil kullanılmasının esas olduğunu belirtmiĢtir. Nahl süresinde ise “ Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et,

onlarla en güzel Ģekilde tartıĢ”262

diye buyrulmaktadır. BaĢka bir ayeti kerimede ise “Rahman‟ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vakar içinde yürürler ve ne zaman kötü niyetli, dar kafalı (cahil) kimseler kendilerine laf atacak olsa, sadece „selam‟

derler”263

buyurarak kiĢinin kötü söze, aynen cevap vermemesi gerektiğini, herkes söyledikleriyle karakterini sergilediğini; yaratıcısı ve çevresi ile pozitif bir iletiĢim halinde olmayan, haddini bilmez cahillere karĢı müminin takınması gerektiği edebe dikkatleri çeker

“Güzel bir söz ve bağıĢlama, arkasından eziyet gelen sadakadan daha hayırlıdır.”264

âyet-i kerimesinde ise baĢa kalkan bir hayır yapmaktansa kiĢinin gönül alıcı bir iki söz söylemesi daha hayırlı olacağını söyler. “Eğer rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuĢak bir söz

söyle”265

bu âyet-i kerime ise kendisinden bir Ģey isteyenin talebine cevap verilemediğinden üzüntüden ne yapacağını bilmeyen samimi müminlerin takınması 259 Bakara, 2/148. 260 Al-i Ġmran, 3/114. 261 Ġsra, 17/53. 262 Nahl, 16/125. 263 Furkan, 25/63. 264 Bakara, 2/263. 265 Ġsra, 17/28.

83

gerekli olan davranıĢı öğretmektedir. “Ġyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bit tutumla karĢıla. O zaman göreceksin ki, seninle aranızda düĢmanlık bulunan

kimse candan bir dost olacaktır”266

ayet-i kerimesi ile her insanın, hatta her canlının, güzel bir sözden, tutum ve davranıĢtan etkilendiğini; küfür ve inat ile büsbütün katılaĢmamıĢ gönüllerin güzel bir söz karĢısında er-geç, yumuĢayabileceğini haber vermektedir. Bunun içindir ki Allahu Teâla Hz. Musa‟yı Firavuna gönderirken dahi “Sen ve kardeĢin, ayetlerimle gidin; beni anmakta gevĢek davranmayın. Firavuna gidin

doğrusu o azmıĢtır. Ona yumuĢak söz söyleyiniz. Belki öğüt dinler veya korkar”267

diye buyurmuĢtur. Hz. Muhammed (sav) islâm‟ı yaymak için Taife gittiğinde oranın ileri gelen Amr. B. Umeyr‟in oğulları Hz. Peygamber (sav) ile alay ederler. Biri: “Allah, Peygamber olarak gönderecek senden baĢka birini bulamadı mı?” derken, bir diğeri “Vallahi ben seninle kesinlikle konuĢmam. Çünkü sen gerçekten peygambersen, sana hitap edemeyecek kadar benden yücesin. Eğer, Allah adına yalan söylüyorsan, yani olmadığın halde peygamber olduğunu söylüyorsan, seninle konuĢmayı kendime

yakıĢtırmam.”268

derler. Hz. Peygamber (sav) Taif‟te taĢlanır ve nihayet Cenab-ı Allah peygamberine Cebrail‟i gönderir ve Cebrail “Ey Allah‟ın Resulü, beni rabbin gönderdi, emrindeyim. Ġstersen Ģunları Ģehirleriyle birlikte tarumar edeyim” der. Bunun üzerine Allah Resulü “Hayır ey Cebrail! Ben insanları helak etmek için değil, helâktan kurtarmak için geldim. Olur ki bunların neslinden zamanla bir tek de olsa Müslüman çıkar” cevabını verir ve Rabbine ellerini açar “Ey Rabbim, sen bunlara hidayet ver. Onlar bilmiyorlar, onun için böyle yapıyorlar” diye dua eder. Hz. Peygamber “onlar bilmiyorlar” diyerek insanların yanlıĢ, eksik bilgilerinden dolayı hemen kınanmaması, cezalandırılmaması gerektiğini ve aktif sabırla, pozitif düĢünme, olumlu hareket ile doğru bilgilendirme ile nelerin olabileceğini kendi 23 yıllık peygamberlik hayatında, bilhassa Mekke‟nin fethinde göstermiĢtir.

“(Güzel bir söz) kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. Kötü bir sözün durumu da, yerden koparılmıĢ,

ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.”269

“Af yolunu tut, iyiliği

emret ve cahillerden uzak dur”270

ayet-i kerimeleri iyilik ve güzellikte ısrarcı, sabırlı ve kararlı olmayı tavsiye eder. “Onlar yalana Ģahitlik etmeyen, faydasız boĢ bir Ģeyle

266 Fussilat, 41/34. 267 Tâhâ, 20/42–43.

268 Cebeci, Lütfullah, “Hz. Peygamberin Örnek Ahlâkı Çerçevesinde İslam ve Müslüman İmajı”, s. 248. 269 Ġbrahim, 14/24–25.

karĢılaĢtıkları zaman, vakar ve hoĢgörü ile geçip gidenlerdir.”271

âyet-i kerimesi boĢ sözlerden sakınmak gerektiğini öğütler. “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah rızası için mal harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanları affederler. Allah da

(böyle) güzel davranıĢta bulunanları sever.”272

“Allah Resulü de “Güzel söz

sadakadır”273

derken kiĢinin her konum ve durumda yapabileceği güzelliklerin olduğunu ve imkânları ölçüsünde iyilik ve güzelliği yapmak gerektiğini belirtir. Yunus Emre,

“Söz ola kese savaĢı / Söz ola kestire baĢı.

Söz ola ağulu aĢı/ Bal ile yağ ide bir söz”274

“Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil / YetmiĢ iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil

Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise / Bir gez hayr ettin ise, birine bin az değil”275

Ve

“Ben gelmedim dâva için, benim iĢim sevi için / Dost'un evi gönüllerdir,

gönüller yapmağa geldi”276

diyerek gönüllere girecek güzel bir tutum ve davranıĢ içinde bulunmanın kiĢinin aslî görevi olduğuna iĢaret eder.