• Sonuç bulunamadı

“Basın ahlâkı” ile, basın-yayın organlarını kendi ellerinden bulunduran gazete sahiplerinin, bu gücü kullanan gazetecilerin; okura, topluma karĢı olan sorumlulukları ve kendi hakları ifade edilmektedir. Basın ahlâkı toplumsal ahlâkın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Basın yayın organları bu ahlâk boyutuna riayet ettikleri ölçüde topluma karĢı sorumluklarını yerine getirmiĢ olurlar. KiĢilerin veya kurumların, meslekî grup ve sivil toplum örgütlerin topluma karĢı sorumluklarının sınır ve ölçülerinin hepsi kanun ile belirtilmesi de gerekmiyor, belirtilmesi de mümkün değildir. Çünkü içtimaî hayatta kanunlar kadar, hatta çoğu zaman kanunlardan daha fazla ahlâkî değerler, ilkeler, örf ve adetler, inançlar, bireyler üzerinde etkili olmaktadır. Ġnsanoğlu yaĢadığı cemiyette kanunlardan daha çok ahlâk, vicdan, manevi ve sosyal sorumlulukları ile her zaman karĢı karĢı gelmekte ve bu doğrultuda hareket etmektedir.

Toplumsal bir varlık olan insan, hayatını sürdürürken bir meslek gurubunun içinde yer alarak hayatını idame ettirir. Bireylerde olduğu gibi mesleki guruplarda da karĢılıklı iliĢki her zaman söz konusudur. Her bir mesleki grup bir diğer mesleki gurupla çoğu zaman iliĢki halindedir. Birisinin varlığı bir diğerinin varlığına bağlıdır. Her meslek grubunun da kendine ait değerleri, prensipleri, riayet etmesi gerekli kuralları vardır. Birey hayatını devam ettirirken kendi çıkarları ile toplumun, meslek grubunun çıkarları zaman zaman çakıĢabilir. Dolayısıyla böyle bir çatıĢma çıktığında bireyin Ģahsi çıkarlarını toplumun çıkarlarına tercih etmemesi, kamu ve toplum yararını gözetmesi

adına birtakım mesleki kurallar vardır. ĠĢte çoğunlukla bu kurallar o mesleğin “etik kurallarını” oluĢturur. Basın da, toplumda var olan mesleki guruplardan biridir. Ve basının da kendisine ait kurallarının olmaması düĢünülemez.

Her mesleğe ait “etik kurallar” yeni bir olgu değildir. Tarihteki loncalar, Osmanlı‟daki ahîlik sistemi, günümüzdeki çeĢitli odalar birliği, bazı sivil toplum örgütleri, dernekler temsil ettikleri sınıfın, grubun, sektörün hakkını korumak ve kollama, üyelerini eğitmek, onlara rehberlik etmenin yanı sıra; onların uyması gerekli olduğu “etik değerlere” uyumunu kontrol eden kurum ve kuruluĢlardır.

Medya etiği konusunda ise ciddi bir Ģekilde düĢünülmeye ilk defa ABD‟de baĢlanılmıĢtır. 1947 senesinde Hutchins Komisyonu tarafından bir rapor yayınlanmıĢtır. 1960‟larda medyanın “Sosyal Sorumluluğu” konusuna her geçen gün daha fazla ilgi gösterilmeye baĢlanılmıĢtır. Bu ABD‟de tercih edilen bir terimdir, gazetecilerin insanlar karĢısında sorumlu olması anlamına gelmektedir. Avrupa‟da popüler olan terim “kamu hizmetidir” Ne yazık ki, bu terim devletle iliĢkilendirilmiĢtir. Çünkü çok uzun yıllar devlet tarafından pek çok kamu hizmeti gerçekleĢmiĢ, yönetilmiĢ ya da sıkı bir Ģekilde

düzenlenmiĢtir.188

Ülkemizde ise uzun yıllar basın bir kamu hizmeti olarak görülmüĢtür. Osmanlı‟da ilk gazetenin devlet eliyle ve devletin tayin ettiği görevliler tarafından basılmıĢ olması ve yine Cumhuriyet Döneminde basının hükümetin tekelinde olması ve yakın zamana kadar TRT olarak devlet tekelinde tek kanalın olması basının bir kamu hizmeti olarak görünmesini sağlamıĢtır. 1990‟lı yıllarda özel tv‟lerin açılması ve çeĢitli görüĢ ve ideolojideki basın yayın faaliyetlerin rahatlıkla gerçekleĢtirilmesinin önü açılması, bilhassa hızla geliĢen bilim ve teknoloji, internet ile sosyal medya anlayıĢının hâkim olmasına yol açmıĢtır.

Her ülkedeki basın çalıĢanların riayet etmesi gerekli olduğu mesleki etiğe dair kurallar ve prensipler farklılık arz etse de genel anlamda bütün basın mensuplarını ülke gözetmeksizin ilgilendiren evrensel etik değerler vardır. Demokratik ülkelerde, basın ahlâk ilkeleri baĢlıca,

a) Mesleki geleneğinde, b) Mahkeme kararlarında,

c) Basın Ģeref divanları ve diğer kendi kendini denetim kuruluĢlarının (örneğin, basın konseyleri) kararlarında beslenmektedir.

188Berrand, Claude-jean, Medya Etiği, http://www.byegm.gov.tr/yayinlerimiz/kitaplar/medyaetiği/1- 2.htm,

49

ABD‟deki basın ahlâk ilkelerinin ilk örneğini oluĢturan, Amerikan Gazeteleri Yazı ĠĢleri Müdürleri Topluluğunca (ASNE) 1923 yılında onaylanan etik ilkelerin baĢlangıç bölümünde Ģu anlatıma yer verilmektedir. “Gazetenin ilk görevi, insan ırkının üyelerine birbirlerinin ne yaptıklarını, ne hissettiklerini ve ne düĢündüklerini aktararak haberleĢmelerini sağlamaktır. Bu nedenle, gazetecilik mesleği çalıĢanlarından, doğal ve eğitilmiĢ bir gözlem ve akıl yürütebilme yeteneğinin yanı sıra güçlü bir zekâ, bilgi

birikimi ve deneyime sahip olmaları beklenilmektedir.”189

Missouri Üniversitesi Gazetecilik Okulu Eski Dekanı Walter Williams (ö. 1935) ise bir gazetecide bulunması gereken ilkeler hususunda Ģunları zikreder:

Ġnanıyorum ki en büyük baĢarıyı yakalayan gazetecilik –ve baĢarıyı en çok hak eden gazetecilik- Allah‟tan korkar ve insanı Ģereflendirir. Ayrıca, o alabildiğine bağımsız, gücün getirdiği açgözlülük ve düĢüncenin doğurduğu gururdan uzak, yapıcı, hoĢgörülü; fakat asla ihmalkâr değil, irade sahibi, sabırlı, okuyucularına her zaman saygılı; fakat hep korkusuz, adaletsizliğe karĢı tahammülsüzdür; ayrıcalıklı konumundan kaynaklanan cazibe karĢısında sarsılmaz ve illegal güç odaklarının çıkardığı gürültüye sağırdır; baĢarıyı en çok hak eden gazetecilik her bireye bir Ģans, eĢit bir Ģans tanır. Bunu yaparken de kanunların, helal kazancın, ve bütün insanların kardeĢ olduğu düĢüncesinin çizdiği çerçevede hareket eder. BaĢarıyı en çok hak eden gazetecilik içtenlikle dünya halklarının kardeĢliğini ve uluslar arası iyiliği desteklerken gerçek bir milliyetçidir, o insanlığındır ve bugünün dünyasına aittir ve bugünün dünyası için vardır.190