• Sonuç bulunamadı

Keykubâd Dönemi Kalonoros Kalesi (Alanya)’nin Hâkimi Kir

Belgede KONYA KİTABIXVII (sayfa 148-153)

Fard ve ailesi, buranın Sultan I. Alâeddin Keyku-bâd tarafından fethedilmesi üzerine, Akşehir’de bulunan iki köye yerleştirildiler. Bu köyler Selçuk-lu Sultanı tarafından Kir Fard’a mülk olarak veril-miş ve o ve ailesi burada sultanın ölümüne kadar yaşamıştır. Kir Fard, kızlarından birini ise sulta-na eş olarak vermiştir. Hont Hatun veya Mahperi Hatun adını alan bu hanım, uzun süre Hıristiyan kaldıktan sonra, hayır ve hasenat sahibi Müslüman birisi olmuştur. Kir Fard’ın kendisi Alâeddin

Key-22 Niketas, Historia, s. 56.

23 Niketas, Historia, s. 53-57. Krş. Turan, Türkiye, s. 239-241;

Selim Kaya, I. Gıyâseddin Keyhüsrev ve II. Süleymanşah Dönemi Selçuklu Tarihi (1192-1211), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2006, s.

47.

kubad’ın ölümünden sonra II. Gıyâseddin Keyhüs-rev ve ailesine karşı oluşan muhalefet nedeniyle daha güvenli Sille-Hatunsaray civarına göçmek zorunda kalmıştır. Bu göçte Sille-Hatunsaray çev-resinin seçilmesinin en önemli sebebi yörenin Hı-ristiyan nüfusudur. Bu nedenle onlar kendilerini burada daha güvende hissetmişlerdir. Kir Fard’ın oğullarını da üçlü saltanat dediğimiz Celâleddin Karatay döneminden sonra (1249-1254) II. İzzed-din Keykâvus ile beraber Moğollara karşı müca-dele ederken görüyoruz. Yani Kir Fard’ın oğulları II. İzzeddin Keykâvus döneminde Selçuklu Devle-ti’nin idaresinde etkin rol almışlardır.24

Moğol İstilası Dönemi

Moğol istilası, Orta Asya Türkmen boyları için tam bir felaket oldu. Moğol hükümdarlarının boyunduruğu altına giren Türkmenlere ağır ver-giler ve mükellefiyetler yüklendi. Moğol istila-sı, Türkmen halklarının tarihî kaderleri üzerinde olumsuz etkilere yol açtı. İstilacılar, çok sayıda şe-hir ve köyleri yakıp yıkmış, binlerce masum insanı katletmişlerdi. Hayatta kalanlara ise, kaldırılama-yacak ağırlıkta haraç ve vergiler yüklenmişti.25

Oğuz ve Türkmen boylarının büyük bir kıs-mı, Moğol istilası sonucunda Orta Asya, Kafkasya ve İran topraklarını terk etmişlerdi. Cengiz Han’ın ordusundan kurtulmak için Anadolu’ya kaçanlar arasında Kayı boyu da vardı. Bazı kaynaklarda Kayıların Ankara yakınlarındaki Karadağ civarına yerleştikleri kaydedilmektedir. Mahan’da yaşayan Oğuzlar, Moğolların Belh ve Horasan’ı tahrip et-mesinden sonra Azerbaycan ve Diyar-ı Rum’a göç ettiler. Anadolu’ya gidenler arasında

Karamanlı-24 M. Ali Hacıgökmen, “I. Alaeddin Keykubat’ın (1220-1237) Kayınpederi Kir Fard Hakkında Bir Araştırma”, Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi, C. II, sy. 1, Antalya 2012, s. 127; Krş. Vladimir Aleksandroviç Gordlevskiy, Küçük Asya’da Selçuklular, (trc. Ab-dülkadir İnan), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2015, s. 112-113.

25 S. G. Agacanov, Oğuzlar, trc. Ekber N. Necef-Ahmet Annaber-diyev, Selenge Yayınları, İstanbul 2004, s. 371- 373.

lardan da bahsedilmektedir. Nure Sofi başkanlığın-daki Karaman göçmenleri Şirvan (Kuzey Azerbay-can) üzerinden Ermenek’e gelmişlerdi.26

Moğol istilâsı neticesinde Anadolu’ya çok sayıda da İranlı gelmişti. Bunların başlıcasını ay-dınlar, dinî sınıf, tarikatlar, tâcir ve san’atkârlar zümresine mensup kimseler oluşturmakta idi. İran-lılar Moğol istilâsından önce de Anadolu’ya, göç ediyorlardı. Bu İranlı unsurun Türkiye’nin medenî gelişmesinde önemli rolleri olduğu inkâr edilemez.

Devletin mülkî kadrosu, eskiden de olduğu gibi genellikle İranlıların elinde idi. Moğol istilâsı so-nucunda yeni gelenler ise, Konya, Kayseri, Sivas vs. gibi büyük şehirlerde koloniler teşkil edecek derecede kalabalık bir sayıda idiler. Bu unsur Sul-tan I. Alâeddin Keykubad’ın halefleri zamanında devletin kadrosuna tamamen hâkim olmuşlardır.27

Selçuklu tarihinin son safhasında Türkmenler geniş çapta faaliyete geçmiş olup, Karamanlılar memleketin kaderini ellerine geçirmek gayesiyle hareket ediyorlardı.

Türkmen meselesi ile ilgili olarak ilk önce şu hususu belirtmek lâzımdır ki, Baycu’nun bütün askerleri ve bunların aileleri ile gelip Anadolu’da oturmaya başlamaları, Hülâgü (1256-1265) ve Abaka (1265-1282) devirlerinde yeni Moğol kuv-vetlerinin bunlara katılmaları, bu devirde Anado-lu’da cereyan etmiş olaylar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Orta Anadolu’nun doğu bölgelerinde-ki Türkmenler arasında geniş ölçüde yer değiştir-melere, yani göçlere sebep olmuştur. Türkmenler bir taraftan kuzeyde ve güneyde dağlık ve kıyı böl-gelerine çekilirken onlardan pek ehemmiyetli kü-meler de Bizans uçlarına ve Memlûk topraklarına göç etmişlerdi. Yukarıda da kaydedildiği gibi

mü-26 Agacanov, Oğuzlar, s. 372.

27 Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Ankara 1969, s. 6-7.

verrih İbn Şeddad28, Sultan el-Melikü’z-Zâhir Bay-bars devrinde Anadolu’dan 40.000 evden ziyade Türkmen’in geldiğini ve hükümdarın, Gazze’den Antakya’ya kadar olan yerlerde bunlara yurt verdi-ğini yazmaktadır. Bu Türkmenler Memlûk devleti için mühim bir yardımcı kuvvet olmasının yanı sıra Dulkadırlı Beyliği’ni kurarak Orta Anadolu’da ye-niden yurt tutmak, Çukurova’da Ramazanlı, Özerli beyliklerini kurup bu bölgeyi tamamen Türkleş-tirmek ve başka siyasî olaylara karışmak suretiyle başlı başına pek önemli roller oynamışlardır.29

Konya bölgesinde dirlik ve düzenlik bir türlü temin edilemiyordu. Karamanlılar Kongurtay’ın iki yıl önce yaptığı harekât neticesinde büyük bir felâket geçirmiş olmalarına rağmen kendilerini toparlamışlardı. Bu esnada Beyşehir taraflarında Eşrefoğlu da faaliyete geçmiş bulunuyordu. Bu hâ-nedanın menşeini aydınlatmak maalesef mümkün olamamaktadır. Sultan II. Mes’ud Kayseri’de otu-ruyordu. Bunu fırsat bilen Sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi, torunları olan Keyhüsrev’in oğullarını Konya’da, tahta çıkarttı. Fakat müşki-lât ile karşılaşınca bu şehzâdeleri desteklemeleri için Karamanoğlu Güneri Bey’e beylerbeğilik ve Eşrefoğlu’na da saltanat nâipliği menşuru gönde-rildi. Güneri Bey ve Eşrefoğlu askerleri ile birlik-te Konya’ya geldiler. Şehzâdeler törenle yeniden tahta oturtuldular (8 Rebiü’l-evvel 684 = 16 Mayıs 1285). Fakat bunların her ikisi de kısa bir zamanda ortadan kaldırıldılar.30

685 (1286) baharında Geyhatu 20.000 kişilik bir ordu ile Konya taraflarına geldi. Geyhatu’nun yanında Sultan II. Mesud da vardı. Nitekim Mesud Konya’da oturmaya başlamıştı. Fakat Mes’ud zayıf şahsiyeti yüzünden sükûnet içinde bir hükümdarlık

28 İbn Şeddâd, Baybars Tarihi, (çev. Şerefüddin Yaltkaya), Ankara 2000, s. 155.

29 Sümer, “Moğollar”, s. 45.

30 Muharrem Kesik, “Gıyâseddin Mesud II”, Türkiye Selçukluları Makaleler, Kriter Yayınları, İstanbul 2015, s. 148.

süremiyordu. Bu defa da Germiyanoğulları hare-kete geçmişlerdi. Bu husus onların idaresindeki Türkmen nüfusunun yeni gelenler ile artmış olması ile ilgili olabilir. Sultan Mes’ud ancak Tayci oğlu Baltu kumandasındaki Moğol kuvvetleri sayesinde Germiyanlıları mağlûp ederek onların faaliyetleri-ni bir müddet için önledi.31

Argun’un 1291 yılında ölümü üzerine Türk-men toplulukları harekete geçerek her tarafta ka-rışıklıklar çıkarmışlardı. Türkmenler arasında Ka-ramanlılar yine başı çekiyordu. Gerçekten onlar Beyşehri’ni alıp Eşrefoğlu’nu öldürdükten sonra, Halil Bahadır’ın kumandasında Konya’ya da gire-rek şehri üç gün yağmalamışlardı. Sultan Mesud Kayseri’de olup, Suriye Türkmenleri’nin akınla-rını önlemeye çalışıyordu. Konya ileri gelenleri şehri Karamanlılar’a karşı koruması için, ordusuy-la Vezir Fahreddin Ali’nin torununu Denizli’den yardıma çağırmışlardı. Ancak daveti olumlu kar-şılayan vezirin torunu da pek bir şey yapamadı. Bu sebeple Sultan Mes’ud, Geyhatu (1291-1295)’ya mektup yazarak acele Anadolu’ya gelmesini rica etti. Moğollar yardıma gelmeseydi Türkmenler memleketi tamamen ellerine geçireceklerdi.32

Geyhatu Konya’ya geldi. Şehir halkı gelişi münasebeti ile şenlikler yaptılar. Ordusunun bir bölüğünü Akşehir’e gönderen İlhanlı hükümdarı, diğer bölüğü ile Karaman ülkesine yöneldi; Kara-manlılar’a karşı derin bir kızgınlık duyuyordu. Bu sebeple, Ereğli ve Lârende yörelerini korkunç bir şekilde yağma ettirip ele geçenleri acımaksızın öl-dürttükten sonra, kumandanlardan Tegin Timur’u İçel’e göndererek orada da aynı şeyleri yaptırdı.

Ele geçirilenler işkence edilerek öldürülüyorlar-dı. Ayrıca kadın, çocuk ve delikanlı olmak üzere Karaman ve Eşrefoğulları ülkesinden (Beyşehir)

31 Sümer, “Moğollar”, s. 60; Krş. Kesik, “Gıyâseddin Mesud II”, s. 148-149.

32 Sümer, “Moğollar”, s. 62. Krş. Kesik, “Gıyâseddin Mesud II”, s. 150-151.

7.000 tutsak alınmıştı. Buradan Denizli ve hattâ Menteşe Türkmenleri tarafından yeni açılmış olan Muğla bölgesine kadar giden Geyhatu, oralarda da dehşet verici kıyım ve yağmalar yaptırdı. Konya-lılar, Geyhatu’yu sevinçle karşılamalarına rağmen on sekiz gün boyunca şiddetli zulme maruz kaldı-lar. Geyhatu ayrıca, Moğollar’ın elinde sadece bir oyuncak olan ve hiçbir varlık gösteremeyen Sel-çuklu Sultanı II. Mesud’u, Göktay, Anit ve Giray gibi bazı Moğol emirleri ile birlikte, Kastamonu taraflarında faaliyette bulunan kardeşi Rükneddin Kılıç Arslan üzerine yollayıp onun da Çobanoğlu ile birlikte giriştiği hareketi bastırdıktan sonra elde ettiği bol ganimetle İran’a döndü.33

Moğol zulmünden kaçan ilim adamları arasında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin babası Bahâeddin Veled de bulunuyordu. Bahâeddin Veled, Hicaz’dan dönerken Şam’a uğradı; 614’te (1217) Malatya’ya, 616’da (1219) Sivas’a geldi ve daha sonra Erzin-can’a ulaştı. Mengücük Beyi Fahreddin Behramşah ve karısı İsmetiye Hatun, ilim ve din adamlarına büyük saygı gösterirlerdi. Rivayete göre, Bahâeddin Veled ile Mevlânâ Celâleddîn, Erzincan’a geldikle-rinde onlardan büyük saygı görmüş ve Behramşah Erzincan’da bir medrese yaptırarak Bahâeddin Ve-led’in orada ders vermesini sağlamıştır. Hükümda-rın ısrarlaHükümda-rına rağmen Bahâeddin Veled, Erzincan halkının lüks ve refah içinde eğlenceye daldıkları-nı görerek burada kalmamıştır. Erzincan üzerinden Akşehir’e geçerek kendi adına yaptırılan medresede dört yıl ders okutmuş ve oradan Lârende’ye (Kara-man) giderek, burada da adına yaptırılan medresede en az yedi yıl müderrislik görevinde bulunmuştur.

Ardından Sultan Alâeddin Keykubad’ın daveti üze-rine babasıyla birlikte Konya’ya göçmüş ve buraya yerleşmişlerdir.34

33 Sümer, “Moğollar”, s. 63. Krş. Kesik, “Gıyâseddin Mesud II”, s. 151.

34 Abdülkerim Özaydın-Fahameddin Başar, İslâm Tarihi, Kayıhan Yayınları, İstanbul 2006, VIII, s. 47; Reşat Öngören, “Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî”, DİA, XXIX, 441-442.

SONUÇ

Selçuklular 1040 yılından itibaren çeşitli coğ-rafyalara yayılmışlardır. Bu bölgelerden birisi olan Anadolu’ya da yoğun bir Selçuklu göçü gerçekleş-miştir. Selçuklular ve Türkmenlerin Anadolu’da göç ettikleri önemli güzergâhlardan biri de Konya ve çevresi olmuştur. Türkiye Selçuklu Devleti’ne büyük ölçüde zarar veren I. Haçlı Seferi’nden son-ra Sultan I. Kılıç Arslan (1093-117) ve Anadolu Türkleri kendilerini toparlamaya başlamış ve bu süreçte Türkiye Selçuklu Devleti’nin başkenti İz-nik kaybedildiği için yeni başkent olarak Konya belirlenmiştir. İşte Birinci Haçlı Seferi’nin ardın-dan Haçlıların başarıları sonucu Bizans’ın Anado-lu’nun batısında Türkmenlere karşı baskılarını art-tırdığı ve bunun sonucunda Konya merkez olmak üzere civardaki göç yoğunluğunun büyük bir artış gösterdiği anlaşılmaktadır. Türkiye Selçuklu Dev-leti’nin Bizans İmparatorluğu ve Türkmen beylik-leri ile Anadolu’da yaşadığı siyasî ve ekonomik problemlerin de Konya ve çevresine yapılan göç-lerde etkili olduğu anlaşılıyor. Konya’ya yapılan göçlerde Moğol İstila hareketinin de etkilerinin büyük olduğu görülmektedir. Bu süreçte Asya’da Moğollar tarafından istilaya uğramış ya da uğrama tehlikesi ile karşı karşıya bulunan çeşitli şehir ve bölgelerden Anadolu’ya yoğun bir göç trafiğinin yaşandığını görüyoruz.

KAYNAKLAR

AGACANOV, Sergey Grigoreviç, Oğuzlar, trc. Ekber N. Necef-Ahmet Annaberdiyev, Selen-ge Yayınları, İstanbul 2004.

Anonim Selçuknâme, (yay. ve çev. Feridun na-fiz Uzluk), Ankara 1952.

BELÂZURÎ, Fütûhu’l-Büldân, (trc. Mustafa Fayda), Ankara 2002.

DEMİR, Taner, I. Süleyman Şah Dönemi Tür-kiye Selçuklu Devleti Tarihi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yük-sek Lisans Tezi, İstanbul 2018.

GORDLEVSKIY, Vladimir Aleksandroviç, Küçük Asya’da Selçuklular, (trc. Abdülkadir İnan), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2015.

HACIGÖKMEN, M. Ali, Türkiye Selçuklu Başkentleri İznik ve Konya, Çizgi Kitabevi Yayın-ları, Konya 2019.

HACIGÖKMEN, M. Ali, “I. Alaeddin Key-kubat’ın (1220-1237) Kayınpederi Kir Fard Hak-kında Bir Araştırma”, Akdeniz İnsani Bilimler Der-gisi, C. II, sy. 1, Antalya 2012.

Hudûdü’l-âlem, (nşr. Menûçihr Sütûde), Tah-ran 1362/1983.

İBN ŞEDDÂD, Baybars Tarihi, (çev. Şere-füddin Yaltkaya), Ankara 2000.

KESİK, Muharrem, 1071 Malazgirt, Timaş Yayınları, İstanbul 2014.

KESİK, Muharrem, Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi Sultan I. Mesud Dönemi (1116-1155), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2003.

KESİK, Muharrem, Türkiye Selçukluları Ma-kaleler , “Gıyâseddin Mesud II”, Kriter Yayınları, İstanbul 2015, s. 147-154.

NIKETAS KHONIATES, Historia, (çev.

Işın Demirkent), Niketas Khoniates’in Historia’sı

(1195-1206), Dünya Yayınları, İstanbul 2004.

ÖNGÖREN, Reşat, “Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî”, DİA, XXIX, 441-442.

ÖZAYDIN, Abdülkerim – BAŞAR, Faha-meddin, İslâm Tarihi, Kayıhan Yayınları, İstanbul 2006, VIII.

ÖZGÜDENLİ, O. G., Selçuklular, İsam Ya-yınları, İstanbul 2013.

RAMSAY, W.M., Anadolu’nun Tarihi Coğ-rafyası, (çev. Mihri Pektaş), İstanbul 1960.

KAYA, Selim, I. Gıyâseddin Keyhüsrev ve II. Süleymanşah Dönemi Selçuklu Tarihi (1192-1211), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2006.

SÜMER, Faruk, “Anadolu’da Moğollar”, Sel-çuklu Araştırmaları Dergisi, Ankara 1969.

SÜRYANİ MIKHAIL, Khronik, (trc. Hrant D. Andreasyan), Süryani Patrik Mihail’in Veka-yinâmesi 1042-1195, Ankara 1944.

TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1993.

TURAN, Osman, Selçuklu Tarihi Araştırma-ları, “Selçuklu Devri Vakfiyeleri I: Şemseddin Al-tun-Aba Vakfiyyesi ve Hayatı”, Türk Tarih Kuru-mu, Ankara 2014, s. 297-332.

Sana diyom sana şol Dede Dağı

Belgede KONYA KİTABIXVII (sayfa 148-153)