• Sonuç bulunamadı

Kesinleşen Fakat İnfazı Tümü ile Bitmeyen Dosyalar

Bu başlık altında ele alınması gereken hukuki sorun; yargılaması tümü ile biten ve kesinleşen ancak infazı devam etmekte olan dosyalarda sonradan yürürlüğe giren kanun ile suçun uzlaştırma kapsamına girdiğinden bahisle infazının durdurulması ile dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilerek sonucuna göre yeniden yargılama yapılmasının mümkün olup olmadığı noktasındadır.

Bu tartışmanın temel çıkış noktası uzlaştırma kurumunun hukuki niteliğinin ne olduğuna ilişkin görüş farklılığıdır.

Sanıkla mağdurun uzlaşması ceza muhakemesinin ilerlemesini engellediği için uzlaştırma, bir muhakeme engelidir. Ancak, uzlaştırma ile failin cezalandırılması olanağı ortadan kaldırıldığından, uzlaştırmayı ceza ilişkisini düşüren bir neden olarak nitelendirmek de mümkündür. Bu iki yönlü oluştan hareketle uzlaştırmanın, muhakemeyi engellemesi nedeniyle usul hukuku kurumu, faille devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdiğinden ceza hukuku kurumu olduğu söylenmektedir

Uzlaştırmanın bir usul hukuku kurumu olduğu kabul edilirse; usul hükümlerinin derhal yürürlüğe gireceği ilkesi uyarınca, uzlaştırma kurumunun uygulama alanı genişlediğinden bahisle kesinleşen hükümlerin ele alınması olanağı yoktur. Zira bu görüş uyarınca, hükümlünün yargılandığı aşamada, işlediği belirlenen suç uzlaştırma kapsamında değildir ve bu nedenle uzlaştırma uygulanmamıştır. Bu durumda kanunda sonradan yapılan değişiklik ile suçun uzlaştırma kapsamına alınmış olması hükümlünün durumunu değiştirmeyecektir.

Uzlaştırmanın usul hukuku kurumu olduğunu kabul etmekle birlikte sanığın hukuki durumunu, ceza alıp almamasını etkilemesi nedeniyle aynı zamanda maddi ceza hukuku kurumu olduğu dolayısıyla uzlaştırmanın karma nitelikli bir yapıya sahip olduğu görüşünden hareket edildiği takdirde, kesinleşen hükümlerin tekrar ele alınması, uzlaştırma kapsamında kalan suçlar bakımından dosyanın uzlaştırma

171 bürosuna gönderilmesi gerekecektir370. Bu görüş kabul edildiği takdirde uygulama şu şekilde olmalıdır.

Suçun uzlaştırma kapsamında kaldığı belirlendikten sonra hükme yönelik infaz durdurulmalıdır. Dosya uzlaştırma işlemlerinin yapılması için Cumhuriyet başsavcılığı nezdinde kurulan uzlaştırma bürosuna gönderilmeli, uzlaştırma işlemleri sonucunda dosya yeniden ele alınmalıdır. Uzlaştırma sağlanamamış ise infazı durdurulan hükmün infazının devamına karar verilmedir. Uzlaştırma sağlanmış ise verilen önceki mahkumiyet hükmü ortadan kaldırılmalı ve düşme hükmü kurulmalıdır. Nitekim Yargıtay’ında görüşü bu yöndedir371.

370

ÖZBEK/DOĞAN/ BACAKSIZ/TEPE, 2017, s.847.

371

“…765 sayılı TCY’nın 482/3 maddesi ve 647 sayılı yasanın 4/1 maddesi uyarınca 726.927.000 TLağır para cezası ile cezalandırılan ve kesinleşen hükmün infazı sırasında lehe değerlendirme istemi üzerine mahkemesince aynı yasal hükümlere 756 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükme yönelik olarak, kanun yararına bozma isteyen Tebliğnamede; Kanun yararına sanığın üzerine atılı sövme suçunun şikayete tabi suçlardan olması ve uzlaşma hükümlerine bağlı bulunması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “uzlaşma” başlıklı 253.maddesi hükümlerinin öncelikle uygulanması suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmamasında isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK 309. Maddesi Uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmakla gereği düşünüldü:

Kanun Yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden BALIKESİR1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 24.02.2006 gün ve 1566-373 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi kanununun 309. Maddesinin 4. Fıkrasının B bendi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallerinde mahkemesince yerine getirilmesine, oybirliğiyle karar verildi…”2.CD.05.07.2007,11172/10198 Uyap Ağından Alınmıştır.

Yine Başka Yargıtay kararında da bu hususa vurgu yapılmıştır. Yargıtay 8 Ceza Dairesi 2012/8888 ESAS 2012/18886 Karar 31.05.2012 tarihli kararında belirtildiği üzere “… Gerek yasal düzenleme gerek yerleşmiş yargısal kararları, gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun karma hukuki niteliği nazara alındığında, bu kurumun kesinleşmiş, infaz edilmekte ve hatta hukuki yararı bulunmak koşuluyla infaz edilmiş olan hükümlere de uygulanması zorunludur. Bu itibarla, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, infaz olunmuş cezalar yönünden de şartları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine sanık hakkında verilen cezanın infaz olunduğundan söz edilerek Reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Dava ve Karar: Ruhsatsız silah taşımak suçundan sanık İ.'in, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un 13/1, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 59/2, 72, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 4. maddeleri gereğince 988.650.000 Türk Lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair, Erzurum İkinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin12.04.2000 tarihli ve 2000/58 esas, 2000/250 sayılı kararının infazını müteakip, sanık müdafiinin 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca uyarlama talebi üzerine, sanığın cezasının infaz edildiğinden talebin reddine dair aynı Mahkemenin 27.10.2010 tarihli ve 2010/245 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Erzurum Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20.12.2010 tarihli ve 2010/934 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak; Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı

172 Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin 5 ve 6. fıkrasında <Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesinde ‘Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun

uygulanır ve infaz olunur.'

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 98/1. maddesinde ‘Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.’

Hükümleri uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, infaz edilmiş cezalar yönünden de şartları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 20.02.2012 gün ve 10601 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığı'nın 12.03.2012 gün ve KYB- 2012/59527 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize Tevdii kılınmakla incelendi.

Gereği görüşülüp düşünüldü.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03.02.2009 gün ve 2008/250 esas, 2009/13 sayılı kararı ile 17.02.2009 gün, 2009/36-35 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, 5237 sayılı Yasa'nın 7. maddesinde tanımlanan lehe yasanın geçmişe yürümesi ilkesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun önceki hükümlere de uygulanması doğaldır. Kaldı ki, yasa koyucu da olası tartışmaları engellemek için 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında bu hususu; <Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmiş ve infaz edilmekte olan mahkumiyet kararları hakkında, lehe kanun hükümleri, hükmü veren mahkemece 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 98 ila 101. maddeleri dikkate alınmak ve dosya üzerinden incelenmek suretiyle belirlenir. Ancak, hükmün konusunun herhangi bir inceleme, araştırma, delil tartışması ve takdir hakkının kullanılmasını gerektirmesi halinde inceleme, duruşma açılmak suretiyle yapılabilir hükmü ile yasal bir çözüme kavuşturmuştur.

Gerek yasal düzenleme gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun ve Dairemizin yerleşmiş yargısal kararları, gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun karma hukuki niteliği nazara alındığında, bu kurumun kesinleşmiş, infaz edilmekte ve hatta hukuki yararı bulunmak koşuluyla infaz edilmiş olan hükümlere de uygulanması zorunludur.

Bu itibarla, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, infaz olunmuş cezalar yönünden de şartları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde sanık hakkında verilen cezanın infaz olunduğundan söz edilerek reddine karar verilmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı'nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden Erzurum Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20.12.2010 gün, 2010/934 değişik iş sayılı kararının CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 31.05.2012 gününde oybirliği ile karar verildi…” Uyap Ağından Alınmıştır.

173 Kanımızca yukarıda da ayrıntılı belirttiğimiz üzere, uzlaştırma kurumu usul hukuku kurumu olmakla birlikte, maddi ceza hukukuna yönelik sonuçları da olan bir kurumdur. Ceza hukukunun gelişmesi karşısında uzlaştırma kurumu devletin cezalandırma hak ve yetkisine ilişkin sonuçlar da doğurduğundan ceza hukuku içinde de ele alınması yerinde olacaktır. Ancak bu yorum kesinleşen ve yeni düzenleme uyarınca uzlaştırma kapsamına giren tüm dosyaların uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gibi bir sonucu da ortaya çıkaracağı sonucunu doğuracaktır. Bundan dolayı dosyadaki tarafların beyanlarına göre bütün dosyaların değil belli dosyaların uzlaştırma bürosuna gönderilmesi kanaatini taşımaktayız. Bu hususla ilgili olarak kanun veya yönetmelikte düzenleme yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Zira uzlaştırma kurumunun esası, taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı yollarla çözümlenmesini sağlamaktır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava yolu ile çözümlenmiş, dava tümü ile bitmişken uyuşmazlığı tekrar canlandırmak ve tarafları geride bıraktıkları uyuşmazlığı konuşmak ve bu uyuşmazlık üzerinde tekrar tartıştırmak anlamsızdır. Üstelik uzlaştırma kurumunun niteliğine de aykırıdır.

Bunun yanı sıra kesinleşen hüküm ile ceza alan failin bu aşamadan sonra yapılacak uzlaştırma görüşmelerinde özgür iradesi ile karar vereceği söylenemez. "Ya uzlaşırsın ya cezaevine gidersin" ikilemi altında karar vermek durumunda kalacak olan hükümlünün kötü niyetli müştekinin eline bırakılması ve hukuk devleti içinde kabul edilemeyecek baskılara maruz kalması ihtimali söz konusudur.

Taraflar yargılama sırasında suçun uzlaştırma kapsamında olduğunu bilselerdi uzlaştırma sağlanabilirdi, bu nedenle bu durumu bir kez daha soralım" demek, şikayetini ve sanığın cezalandırılması konusundaki iradesini açıkça ortaya koyan müştekinin tekrar yargılama sürecine dahil edilmesi ve bu anlamda mağdur edilmesi sonucunu doğurur. Bu sonucu haklı kılacak yasal dayanak olmadığı kanısındayız.

Ancak belirtmek gerekir ki kanun koyucu kanun ve yönetmelikte bu hususla ilgili olarak bir düzenleme getirmediğinden, lehe kanun değerlendirilmesi sonucunda infaz aşamasında olan dosyalarda mahkeme tarafından infazın durdurulması kararı verilerek dosya uzlaştırma bürosuna gönderilmeli ve gelen sonuca göre karar verilmelidir. Uzlaştırma sağlanmış ise düşme kararı verilecek, uzlaştırma görüşmeleri olumsuz sonuçlanmışsa bu durumda daha önce verilmiş olan kararın

174 infazına devam edilecektir. Tekrardan yargılama yapılıp yeni hüküm kurulmasına gerek bulunmamaktadır.

3. Yargıtay Ve İstinaf Mahkemesinde İlk Derece Yargılaması Dolayısıyla Uzlaştırma Hükümlerinin Uygulanması

Bazı durumlar vardır ki Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri kanunu ve gerekse kimi özel kanunlardaki düzenlemeler dolayısıyla Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri ilk derece mahkemeleri sıfatıyla karar verebilmektedir.

Bu hususta örnek vermek gerekirse, Yargıtay üyelerinin işledikleri kişisel suçlar ile bölge adliye mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcıların kişisel suçlardan dolayı yargılanmaları durumunda bölge adliye ve Yargıtay ilk derece mahkemesi sıfatıyla uzlaştırma hükümlerini uygulayabilecektir ancak bu durumda uzlaştırma hükümlerinin Yargıtay ve bölge istinafta kurulan uzlaştırma bürolarınca yerine getirilmesi gerekecektir.

VI. ALTERNATİF ÇÖZÜMLER DAİRE BAŞKANLIĞI,

UZLAŞTIRMA KURUMUNA ELEŞTİREL BAKIŞ VE ÖNERİLER

1. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı ve Başkanlıkça Uzlaştırmaya İlişkin İş ve İşlemler

Ön ödeme, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve uzlaştırma gibi cezada alternatif usullerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlama, görev alanıyla ilgili olarak uygulamayı takip etmek ve ortaya çıkan sorunların nedenlerini araştırarak çözüm önerilerini bakanlığa sunmak, cezada alternatif usuller konusunda kamuoyunu bilgilendirici çalışmalar yapmak, ulusal veya uluslar arası nitelikte bilimsel toplantılar düzenlemek, bu nitelikteki çalışmaları teşvik etmek ve desteklemek, ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmak, görev alanına giren istatistiklerin derlenmesi ve yayımı konusunda Adalet Bakanlığının ilgili birimleriyle iş birliği içinde çalışmak, ceza mevzuatı ile bakanlığa verilen alternatif usullere ilişkin görevleri yerine getirmek üzere Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Bünyesinde 10/10/2016 tarihli bakan oluruyla cezada Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı kurulmuştur.