• Sonuç bulunamadı

Kerkük Olayları ve Türk Basını

B- İŞGALİN BAŞLAMASI VE KÜRTLERİN KERKÜK’Ü

3- Kerkük Olayları ve Türk Basını

Kürt grupların Kerkük’e girerek tapu ve nüfus müdürlükleri başta olmak üzere devlet dairelerini yağmalamaları Türk basınında çok geniş yankı bulmuştur. Kerkük olaylarının Türk basınında değişik gazete ve köşe yazarlarında algılanış şekli şu şekilde sunulmuştur:

Akşam gazetesi bu konuya şöyle değinmiştir:

“…Korkulan oldu, Peşmerge Kerkük’e girdi. Bin yıllık Türk varlığını silmek isteyen Talabani güçleri, nüfus ve tapu kayıtlarını yağmaladı ...”48

Akşam gazetesinde köşe yazarı Tuncay Özkan bu konuyu şöyle yorumlamıştır: “…Kerkük’te Kürtlerin kente girer girmez yaktığı binalara bakın: Nüfus İdaresi ve Tapu Dairesi. Neden? Türkmen kayıtlarını yok ederek Kerkük kentinin hafızasını silmek istiyorlar. Bu noktada Türkiye’nin Kerkük noktasındaki tavrı müdahale edebilirlik durumudur. Bu neye göre belli olacaktır? Bu noktada Türkiye Amerika olmadan bir müdahaleye kalkışabilir mi? Bu sorunun yanıtı hayırdır... Ama Türkiye kararlı ve uygun diplomasi izleyerek çatışmasız da sorunu çözebilir. Bu noktada olması gereken şey Ankara’da siyasi iradenin net, kararlı, uygulanabilir politikalarla hareket etmesidir. Türkiye Irak olayını ancak bütünlük ve birlik içinde davranarak atlatabilir”49.

Konu, Cumhuriyet gazetesine şu şekilde yansımıştır:

“…Washington, kente giren Kürtlerin çıkarılacağı yönünde Ankara’ya güvence verdi. Türkiye, Musul ve Kerkük’teki gelişmeleri yakından izliyor. TSK sınırda hazır beklerken, Kürt grupların iki kentte kendi yönetimlerini ilan etmeleri, diğer etnik gruplara yönelik şiddet hareketine girişmeleri, nüfus yapısını ‘pasif

47

Milliyet, 11 Nisan 2003; Radikal, 11 Nisan 2003. 48

Akşam, 11 Nisan 1923.

geçişle de olsa’ değiştirmeye çalışmaları müdalıale nedeni sayılacak. İki kentin nüfus yapısına yönelik müdahalenin Irak yönetiminin düşmesinin ardından bölgede büyük sorunlara yol açabileceği vurgulanıyor”50.

Cumhuriyet gazetesinde Mümtaz Soysal olayı şöyle değerlendirmiştir:

“…Dün, Türkiye’ye verilmiş sözlerin tutulmadığı ve tahmin edildiği gibi Kerkük’ün peşmergelerce işgaline göz yumulduğu açıkça belli oldu. Koskoca ABD Dışişleri Bakanının ağzından çıkan ‘Merak etmeyin; işgal ettirmeyiz’ sözleri de yalan mıydı? Ya ‘Kürt devleti kurdurmayız’ hikâyesi? Kişiler arasında olduğu gibi devletlerarasında da sağlam ilişkiler ancak karşılıkIı güvene dayanır. Yapılanlar düzeltilmezse, Türkiye ile Amerika arasında sağlam ilişki de kalmayacak...”51

Cumhuriyet gazetesinde Mustafa Balbay da şunları yazmıştır:

“ ... Bu aşamadan sonra gidiş şu görünüyor: Irak’ın kuzeyinde, tümünde olduğu gibi ABD mandası kurulacak! Kerkük ve Musul ne olur? ABD, bu bölgeyi kimseye yedirmez. Ancak, iyi yönetmek için bölgeyi olabildiğince parçalayacaktır. Parçalama etnik kökene dayalı olarak yapılabilir. Bölgedeki gruplar birbirine girebilir. ABD bir süre araya girmeyebilir! Dün gelen haberler peşmergelerin Kerkük’e denetim dışı girdiği, yoğun bir yağmalamanın başladığı yönündeydi. İlk girdikleri yerlerin başında tapu dairesinin gelmesi kentte nasıl bir çekişme yaşanacağını gösteriyor...”52.

Halk’a ve Olaylara Tercüman gazetesi bu konuda şunları yazmıştır:

“Irak’ın kuzeyindeki ABD kuvvetleriyle birlikte harekata katılan KYB’liIer dün (10 Nisan) Türkmen şehri Kerkük”e girdi. Koalisyon güçlerinin müdahale etmediği Talabani’ye bağlı güçler resmi dairelere yöneldi. Nüfus ve Tapu Müdürlüğü boşaltıldı. Doğum, mal ve toprak kayıtları yok edildi. Sivil Kürt grupların da kente akın ettiği bildirildi. Irak Türkmen Cephesi’nden Beyatlı, ‘Peşmergelerin sahte kimlik kullanarak Kerkük’e göçmen gibi dönmelerinden endişeliyiz’ dedi”53.

50

Milliyet, 11 Nisan 2003.

51 Mümtaz Soysal, “Sorular”, Cumhuriyet, 11 Nisan 2003.

52

Mustafa Balbay, “Irak’ta Manda Yönetimine Doğru”, Cumhuriyet, 11 Nisan 2003. 53 Halk’a ve Olaylara Tercüman, 11 Nisan 2003.

Halka ve Olaylara Tercüman’da Servet Kabaklı da köşesinde Kerkük Olaylarını şöyle yorumlamıştır:

“ABD, şu satırlar noktalanırken, Barzani ve Talabani çetelerine, mazlum Kerkük’ü yağmalatmaya başladı. Talancıların ilk hedefleri ise, tapu ve nüfus daireleri oldu. Kerkük’te sesleri duyulan çete silahları, korkarız ki Türkiye’nin kırmızı hatlarını aşıp, bu güzel beldenin asıl sahipleri Türkmen kardeşlerimize yönelmiştir. Maalesef, siz bu yazıyı okuduğunuzda, Musul da aynı akıbete uğramış olacaktır. Şimdi soruyoruz:

Kırmızı hatları çiğnenen Türkiye nerededir? Ankara’dakiler evde misiniz?”54.

Milliyet gazetesi de bu konuya şöyle değinmiştir:

“…Kırmızı hatlar içinde en önemlisi Musul ve Kerkük’e müdahale gerektirecek gelişmelerdi. Türk ordusu da bu durumda hangi birliğin, nerede görev yapacağını önceden saptamıştı. 2. Ordu birliklerinden bu görev için tahsis edilenler, dün gelen bir emirle hazırlıklarını ‘en üst düzeye’ çıkardı. Ankara, 24 saat süre verdi. Hükümet ve Genelkurmay, Amerika’ya 24 saat süre verdi. Bu süre içinde ABD Birliklerinin Musul ve Kerkük’te kontrolü ele alıp peşmergelerin çıkarılmaları resmen talep edildi. Son karar, bugünkü (11 Nisan) gelişmelere göre alınacak.

…Peşmergelerin Kerkük’e girmesi üzerine Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell’ı aradı. Gül, Powell’a verdiği garantiyi hatırlatarak, ‘Birlikte girelim’ önerisinde bulundu. Powell ise, ‘Birkaç saat içinde birlik indireceğiz. Girenleri biz çıkartırız’ dedi. Washington, peşmergelerin istilacı güç olmasına izin verilmeyeceğini belirtti. Kerkük’e girip yağma yapan peşmergeler, Ankara’nın sert tepkisi ve ABD’nin uyarısıyla geri adım atıp ‘çekiliyoruz’ dedi. ABD askeri kente girdi”55.

Milliyet gazetesinde Fikret Bila köşe yazısında şunları vurgulamıştır:

“Irak Savaşı öncesinde Ankara iyi bir kriz yönetimi sergileyemedi. Sık sık yalpaladı. Net görüşler ve tavırlar geliştiremedi. Siyasi netlik ve kararlılık gösteremedi. Irak Savaşı gösterdi ki askeri ve siyasi ortam çok çabuk değişebiliyor. Koşulların ömrü

54

Servet Kabaklı, ‘‘Türkiye nerededir”, Halk’a ve Olaylara Tercüman, 11 Nisan 2003. 55 Milliyet, 11 Nisan 2003.

bazen bir güne bile ulaşmıyor. Zemin çok kaygan. Zaten kriz yönetimi de bu nedenle gerekiyor. Türkiye açısından dün yeni bir kriz süreci başladı. Peşmergelerin Kerkük ve Musul’a girmeleri, ABD’nin kontrolü dışında Kerkük’ün altını üstüne getirmeleri, yeni bir krizin doğduğunu gösteriyor. ABD’nin en üst düzeyde güvence vermiş olmasına karşın, peşmergeleri kontrol etmedikleri veya edemedikleri anlaşılıyor. Dışişleri Bakanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’ün muhataplarıyla yaptıkları temaslarda ABD güvencelerini yineledi, müdahale edeceğini, verdiği garantilerin geçerli olduğunu ifade etti. Ankara şimdi bu sözlerin gereğini beklemek aşamasında. Ancak, olaylar Ankara kadar sabırlı gelişmiyor. ABD’nin bir küresel zafer sarhoşluğuna girmesi, bir süper güç olarak kendi amacına yoğunlaşması ve Türkiye’nin aylardır ‘kırmızı çizgiler’ diye vurguladığı duyarlılığını detay gibi görmesi krizi büyütecektir. Ankara, "kırmızı çizgiler"in geçilmesi halinde müdahale edeceğini, bu konuda kararlı olduğunu dünya kamuoyuna açıklamış durumda. Bu çizgilerin, sadece hükümetin değil devletin politikasını ve kararlarını ifade ettiği biliniyor. Hükümet de bu politikayı sahiplenmiş durumda. Bundan sonra sorun Türkiye için bir itibar sorunu niteliği de taşıyacaktır. Bu nedenle de Ankara’nın bu ikinci krizi çok daha başarılı yönetmesi gerekiyor. Aksi halde ‘kırmızı çizgi’ ilanının anlamı ve Türkiye’nın ağırlığı ve etkinliği daha çok yara alacaktır. Bu durumda, Ankara’nın, her türlü gelişmeye hızla yanıt verebilecek bir hazırlık içinde olması gerekiyor.Bilinen şu ki, Ankara, ulusal çıkar olarak da tanımlanan ‘kırmızı çizgiler’in korunmasını ABD’ye havale etmiş durumda. Bu çizgilerin korunması işini ABD üstlendi. Ama, ‘savaş oldu böyle oldu’ gibi bir gerekçeyle bu çizgileri Türkiye adına koruma sözünü tutmayabileceği de dikkate alınan ihtimaller arasındaydı. Şimdi bunun böyle olup olmadığı ortaya çıkacak. ABD dün de söz verdiği gibi Kerkük ve Musul’daki olayları önlemek konusunda ciddi bir girişimde bulunacak mı bulunamayacak mı? Bugün anlarız...Umarız Ankara, kriz yönetiminde ikinci kez savrulmaz...”56.

Milliyet gazetesinde Taha Akyol da köşe yazısında şunları yazmıştır:

“Kuzey Irak Kürtleri Kerkük’e girdiler. Silahlı peşmergelerin koruması altında, önce Talabani’nin, ardından Barzani’nin aktardığı kalabalıklar Kerkük’ü

yağmaladı... Aynı zamanda tapu ve nüfus dairelerini basıp kayıtları tahrip ettiler. Dükkônları, mağazaları, hatta evleri yağmalamayı anlarım. Ama tapu ve nüfus kayıtla- rının tahribi neden?! Maksat belli: Kerkük’ün mülkiyet ve nüfus kayıtlarını yok ederek etnik kompozisyonu bozmak! Sıradan bir halk yağması değil, planlı bir hareket olduğu belli... Barzani/nin adamları, Körfez Savaşı’nın ardından Mart 1991’de Baba Bush’un çağrısıyla ayaklandıkları zaman da Kerkük’e girmişler ve yine tapu dairelerini yakmışlardı. O zaman yanılmışlardı, şimdi de yanılıyorlar maalesef” 57.

Radikal gazetesinde bu konu şöyle yer almıştır:

“ Kerkük’e ilk Kürtler girince Powell, kendisini arayan Gül’e, ‘Hemen çıkaracağız’ dedi. Özkök de Myers ile konuştu. Barzani, ‘TSK’yla işbirliği yaparız’ sözünü verdi.

Peşmergeler dün sabah Irak askerlerinin terk ettiği Kerkük’e girdi. Gelişme üzerine Ankara diplomatik atağa geçti. ABD Dışişleri Bakanı Powell, Dışişleri Bakanı Gül’e, ‘Peşmergeler hemen kentten çıkarılacak. Dilerseniz gözlemci gönderin’ dedi.

Powell, akşam saatlerinde de şu açıklamayı yaptı: ‘Kürtlerin çekilmesi ve Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmemesi için bir anlaşma taslağı üzerinde Gül’le mutabık kaldık.’ Genelkurmay Başkanı Özkök de ABD Genelkurmay Başkanı Myers’ı aradı. Barzani ‘TSK ile işbirliğine hazırız’ diye konuştu.

Talabani’nin, ‘Amaç sivil girişini engellemekti. Yarın (bugün) kenti ABD’ye bırakacağız’ demesi gerilimin yatıştığının işareti oldu. Geç saatlerde Amerikalıların kente girmeye başladığı haberleri geldi. Beyaz Saray sözcüsü Fleischer: Türkiye’ye güvence verdik. Irak’ın toprak bütünlüğü korunacak.”58

Kürtlerin nüfus ve tapu kayıtlarını yağmalaması Sabah gazetesine şöyle yansımıştır:

“Peşmergelerin Kerkük’e girmeleri nedeniyle Ankara’da gerilen sinirleri KDP lideri Mesut Barzani’nin verdiği ‘Türkiye ile birlikte hareket edeceğiz’ sözü sakinleştirdi.

57

Taha Akyol, “Kerkük, Kürtler ve Petrol”, Milliyet, 11 Nisan 2003 58 Radikal, 11 Nisan 2003.

‘Kırmızı Hattın’ geçilmesi üzerine harekete geçen Ankara dün ABD ve ilgili taraflar nezdinde girişimlerde bulundu.

Ankara’nın tavrı üzerine hemen bir açıklama yapan KDP lideri Mesut Barzani, Ankara’ya ‘Biz, bu bölgede Türkiye ile birlikte hareket edeceğiz. Kaygılanmanızı gerektirecek bir durum yok’ mesajını gönderdi.

Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani, bu sabahtan itibaren Kerkük’ten çekileceklerini açıkladı. Talabani’nin dün akşam bir TV kanalında canlı yayında yaptığı açıklamanın ardından IKYB’nin Ankara temsilcisi Behruz Galali de AFP’ye, ‘Liderimiz Celal Talabani, Türk yetkililerine Kerkük’ten çekileceğimize dair teminat vermemi istedi’ dedi.

IKYB temsilcisi, takviye Amerikan birliklerinin dün gece Kerkük’e havadan indirme yaptıklarını, peşmergelerin de kenti yarın (bugün) sabahtan itibaren Amerikan askerlerine teslim edeceğini belirtti. IKYB lideri Celal Talabani’nin Ankara’ya gönderdiği mesajı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de doğruladı”59.

Sabah gazetesinde Mehmet Tezkan şunları yazmıştır:

“…Türkmenlerin güvence altında olması için ABD’den medet umuyoruz. ABD ‘Sınırını açsaydın, geçişe izin verseydin bunlar olmayacaktı’ dese ne yanıt vereceğiz?

AKP’nin Irak politikası çamura saplandı.. İşin içinden çıkılamaz hale geldi.. Demokrasilerde bunun bir tek yolu var..

Hükümetin çekilmesi.. En azından Dışışleri Bakanı’nın istifa etmesi..

Meclis Başkanı Arınç diyor ki: ‘Hükümet ile Silahlı Kuvvetler gerekli önlemleri alacaktır.’

Önlem belliydi..

Bunu engelleyen, izin vermeyen, Türkiye’nin elini kolunu bağlayan Arınç’ın başını çektiği grup değil miydi?

Dünü ne çabuk unuttuk?

Tezkerenin reddedilmesini ‘Demokrasinin zaferi’ olarak pazarlamaya çalışanlar, şimdi işin içinden çıksınlar bakalım..

Çözüm için önerileri var mı?

Yoksa onlar da Powell’ın daha fazla asker göndermesini mi diliyorlar…”60. 11 Nisan 2003 günü IKDP peşmergeleri, Amerikalıların öncülüğünde Musul’u ele geçirmiştir. Kerkük’te olduğu gibi Musul’da da yağma ve talan başlamıştır. Washington, Musul ve Kerkük dahil hiçbir bölgenin silahlı grupların elinde bırakılmayacağını bildirmiştir.

Başbakanlıkta, Genelkurmay Başkanının da katılımıyla Musul ve Kerkük zirvesi yapılmıştır. Toplantı sonunda Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “ABD uyarıldı. Güvenceler geçerli. Yerel unsurlar Musul ve Kerkük’ten çıkıyor. lrtibat timimiz bölgede. Birliklerimiz gerekirse girmeye hazır bekliyor” demiştir.

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mustafa Ziya, Kerkük ve Musul’a giren Kürt peşmergelerin bölgedeki Türkmen varlığını ve bunun belgelerini yok etmeyi amaçladığını; Kerkük’te 11 Türkmenin tutuklandığını söylemiştir. Mustafa Ziya, “Endişemiz, ABD ile Türkiye arasındaki temaslara karşın peşmergelerin şu ana kadar Kerkük’ü terk etmemiş olmalarıdır. Orada bir takım emrivakilerle çok şeyler değiştirilebilir. Peşmergelerin bir an önce çekilmesini istiyoruz” diye konuşmuştur 61.

Kürt grupların Kerkük ve Musul’a girmesi, Türkiye’nin çeşitli illerinde düzenlenen gösterilerle protesto edilmiştir. İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde toplanan bir grup, ellerinde Türk bayrağı ve Kerkük Türklerini simgeleyen flamalarla, “Kerkük Türk’tür, Türk kalacak”, “Ordu Kerkük’e, ülkücüler cepheye” sloganları atarak Taksim Cumhuriyet Anıtına kadar yürümüştür. Çeşitli illerde de cuma namazı sonrası gösteriler yapılmıştır62.

60

Mehmet Tezkan, “Aslında ne oldu”, Sabah, 11 Nisan 2003.

61Cumhuriyet,

12 Nisan 2003; Radikal, 12 Nisan 2003. 62

Peşmergelerce yağmalanan Kerkük ve Musul’daki durumu yerinde görmek amacıyla bölgeye gönderilen 15 kişilik Türk askeri irtibat biriminin gönderdiği ilk raporlar Ankara’yı biraz rahatlatmıştır. Raporlarda, bireysel düzeydeki bir-iki olay dışında Türkmenlere yönelik sistematik bir saldırı olmadığı bildirilmiştir.

12 Nisan günü Kerkük’ün 7’şer kişilik Türkmen, Arap ve Kürt temsilcilerden oluşan 21 kişilik bir komite tarafından yönetilmesine karar verilmiştir. Kente dışarıdan gelen Kürtler çekilmeye başlamıştır. Kerkük’e gelen Celal Talabani ile Türkmenler arasında bir görüşme yapılmış; görüşmeye Türkiye’yi temsilen Türk irtibat subayları da katılmıştır. Üçlü toplantıda, Kerkük’ün Türkmen, Kürt ve Araplardan oluşan bir komite tarafından yönetilmesi; her üç etnik grubun komitede eşit sayıda temsilci bulundurması üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Ancak komitenin ne zaman kurulacağı belli olmamıştır. Musul’da ise Araplarla Kürtler arasında silahlı çatışma çıkmış, 20 kişi ölmüş, 20 kişi de yaralanmıştır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Şu anda Türk ordusunun (Kuzey Irak’a) girmesine gerek yok” demiştir. Kaos içindeki Musul’da iki Türk gazeteci de yaralanmıştır63.

Diğer taraftan, Irak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği İzmir Şubesi, Kerkük, Musul ve Erbil’in yağmalanmasını protesto etmiştir. Dernek yöneticisi İrfan Şekerci, Kerkük’te devam eden talanı Türkiye’nin sadece seyrettiğini ileri sürerek, “Maddi ve manevi desteğe ihtiyacımız var. Ordu girmeyecekse en azından yiyecek gönderilsin, biz kendimizi savunmaya çalışırız” diye konuşmuştur64.

13 Nisanda, ABD’nin Irak’ın yeni siyasal yapılanmasını ele alacak toplantıya Türkmenleri de davet ettiği haber verilmiştir. Başkan Bush, Bağdat’ın düşmesinin ardından yaptığı konuşmada, Irak’ın asli unsurlarının Araplar, Kürtler ve Türkmenler olduğunu söylemiştir. ABD, yeni Irak rejiminin ilkelerini belirlemek üzere, Irak’ın güvenli bir yerinde yapılacak toplantıya Irak Türkmenlerini de davet etmiş ve davet Irak Türkmen Cephesi’ne (ITC) iletilmiştir. ABD yönetiminde yeni Irak rejiminin federatif olması görüşü ağırlık kazanırken, Türkmenler Irak’ın üniter yapısının korunması konusundaki hassasiyetlerini korumuşlardır. Irak Türkmen Cephesi, Irak geçici

63Cumhuriyet,

13 Nisan 2003; Tercüman, 13 Nisan 2003.

64

yönetiminde görev üstlenebilecek 200 Türkmen yetkilinin ismini toplantı öncesinde ABD’ye iletmiştir. Bu arada Musul ve Kerkük’ten çekildikleri söylenen Kürt grupları hakkında çelişkili haberler gelmiştir. Bu grupların çekilmedikleri, sadece belli noktalarda mevzilendikleri de söylenmiştir65.

14 Nisan günü IKDP lideri Barzani, “Amerikalılarla, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmemesi karşılığında bizim de Kerkük ve Musul’a girmeyeceğimiz konusunda anlaştık” demiştir. Barzani, Talabani’nin bu anlaşmayı çiğnediğini ve silahlı adamlarını Kerkük’e salarak yağma ve talana neden olduğunu belirtmiştir. Peşmergelerin kentten ayrıldıkları haberlerine rağmen Kerkük’te tansiyon düşmemiştir66.