• Sonuç bulunamadı

Đnsan hakları, tarihsel süreç içerisinde verilen mücadeleler sonucu kazanılmış bir nevi haklar demetidir. Kentli hakları; hem kentlinin bir birey olarak sahip olduğu insan haklarının, hem de içinde yaşadığı kentin ve kentsel toplumun bir üyesi olarak o kentin kentsel ve çevresel değerleri üzerindeki haklarının bütününü kapsamaktadır. Bu haklar, bir bakıma; temel hakların, ekonomik, toplumsal, kültürel hakların ve dayanışma haklarının kent mekânında somutlaşmış şekilleridir (Pektaş ve Akın, 2010:23).

Geray (2000:502) kentli haklarının, bireyin tek başına veya bireylerin toplu olarak istemde bulunabilecekleri haklar olduğunu aynı zamanda, bireylerin ya da toplumların öteki birey veya topluluklara karşı bu hakları gerçekleştirme ve koruma yükümlülüklerinin de bulunduğunu belirtmektedir. Bir başka ifadeyle kentsel haklar, yerel hakların, yerel topluluk üyelerinin haklarını, ödev ve sorumluluklarını da ifade etmektedir. Kentli hakları dayanışma hakları içerisinde yer alan yeni bir hak kategorisi olup aynı zamanda gelişme sürecinde olan bir haktır. Burada kentli ifadesi ile kast edilen ise, kentteki insan ve onun yaşam durumudur (Öndül, 23.12.2011).

Kentte yaşam, sürekli veya geçici olabilir. Hatta geçici bir süre için örneğin bir etkinliğe katılmak, resmi veya özel işlerinin gereği olarak kentte bulunmayı da içermektedir. Bu yönüyle, bireyin kentsel haklarda istifadesi sürekli bir biçimde kentte bulunmaya bağlı değildir. Birey, kent yaşamına geçici veya sürekli olarak katıldığı anda diğer bir ifadeyle kent yaşam alanına dâhil olduğu anda bu haklardan istifade hakkına sahiptir.

Dünyanın yaşamakta olduğu küreselleşme, demokratikleşme ve yerelleşme dinamikleri çerçevesinde yerel topluluk üyelerinin temel hak ve ödevleri olarak, yerel – kentsel ya da kentli hakları: Yerel toplulukların ekonomik, sosyal ve kültürel imkânları dâhilinde yerel bilincin ve sorumluluğun geliştirilmesini, yerel hizmetlerde kalitenin ve etkinliğin arttırılmasını, hizmet sunumu ve yerel yönetime yurttaş katılımını sağlamayı amaçlayan, bu haklara kentsel haklar denilmektedir (Palabıyık, 2004:4). Akkoyunlu Ertan (1997:39)’a göre de; kentli hakları bireylerin kişiliklerini çok yönlü olarak geliştirebilmelerinin yanında, oturma, üretme, dinlenme ve dolaşma etkinliklerini de yerine getirmelerine imkân tanıyan bir kentsel yaşam alanı gereksiniminden doğmuştur.

Gerek uluslararası ve gerekse ulusal ölçekte yaşanan demokratikleşme, desantralizasyon ve yerel halkın katılımın sağlanması konularındaki tüm gelişmeler yerel topluluk üyelerinin hak ve ödevlerine katkı sağlayacak ve güçlü, yaşanabilir kentlerin oluşumuna yardımcı olacaktır. Vatandaşlara bireylere kent sakinlerine en yakın yönetim birimi olarak yerel yönetimler, yerel haklar başta olmak üzere diğer insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine önemli katkılar sağlayabilir (Türkyılmaz, 21.01.2012).

Kentli haklarının öznesi, kentin imkânlarından yararlanan herkestir. Herkes, hem temel haklardan, sosyal, ekonomik ve kültürel haklardan hem de kamu hizmetlerinden aynı zamanda sağlıklı dengeli, temiz ve insan onuruna yakışır bir kentte yaşama hakkına sahiptir. Kentsel haklar sadece kentsel mekânlardaki yaşamı kapsayan dar ve içeriksiz hak talepleri değildir. Kentsel haklar, kentsel yaşamın kalitesini, içeriğini ve düzeyini ilgilendiren aynı zamanda da geniş bir uygulama

alanını kapsayan henüz gelişme sürecinde olan ve her geçen gün hızla kentlileşen dünyamızda giderek önemini artırmaktadır (Akkoyunlu Ertan, 2008a:139).

Kentsel hakların devamlılığının sağlanabilmesi için kentin gelecekte de varlığını sürdürebilmesinin yanı sıra kentin sağlıklı ve dengeli bir gelişim sürecinin devamlılık kazanması gerekmektedir. Bu noktadan hareketle kentli hakları, kentin varlığını sürdürmesi halinde varlığını devam ettirebilecektir ve gerçekleşme olanağı bulabilecektir. Bu nedenle de kentsel yaşamın sürdürülebilirliği kent hakkının en önemli bileşenlerindendir (Akkoyunlu Ertan, 2008a:134). Ayrıca kentsel hakların devamlılığının ve öneminin sağlanabilmesi için, yerel hizmetlerin kalitelerinin ve etkinliklerinin artırılması, kentsel alanlarda daha fazla ekonomik, sosyal ve kültürel imkânlar oluşturulması, yerel topluluğun ve topluluk (kentlilik – kenttaşlık) duygusunun geliştirilmesi, aynı zamanda yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine katılımın sağlanması halinde hem kentsel hakların hem de diğer kişisel hakların gerçekleşme imkânları da sağlanmış olacaktır.

Kentli haklarının içeriği konusunda üzerinde uzlaşılmış uluslararası nitelikte bir düzenleme bulunmamakla birlikte 17 – 19 Mart 1992 tarihinde Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği Avrupa Kentsel Şartı ile kent sorunlarına insan hakları perspektifinden yaklaşımın gerekliliği ve gelecekte hazırlanacak bir kentli hakları anlaşmasının temelinin oluşturulması esas alınmıştır. (Tekeli, 2001:174).

Kentliler temel insan hakları haricinde hangi haklara sahiptir? Bu konuda 1992 Avrupa Kentsel Şartı en önemli dayanağı teşkil etmektedir. Avrupa Kentsel Şartında belirtilen hakların gerçekleşebilmesi kentlilerin, dayanışma, kentlilik bilinci ve sorumlulukları oranında gelişip gerçekleşecektir. AB Kentsel Şartında kentlilerin sahip oldukları haklar 20 ayrı başlık altında toplanmıştır

Yerel ya da kentsel haklarla ilgili üçüncü uluslararası belge de, 1985 tarihli Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’dır. Özerklik Şartı, özerk yerel yönetim kavramının tanımıyla başlayıp, kapsamının belirlenmesiyle devam etmektedir (Türkyılmaz, 21.01.2012).

Kent ve kentli haklarının tarihsel temelleri 1871 tarihli Paris Komünü’ ne kadar uzanmaktadır. 19 Nisan 1871 tarihli bildiri, belediye özgürlüğünün yanı sıra, bireysel özgürlük, vicdan özgürlüğü ile çalışma özgürlüğünün güvence altına alınması, toplumsal olaylara ve karar alma süreçlerine yurttaşların katılımı, düşünceyi ifade etme özgürlüğü, kentte düzeni sağlamak için savunma güçlerinin örgütlenmesi istemlerini kapsamaktadır (Akkoyunlu Ertan, 1997:39)

1933’de Atina’da toplanan Milletlerarası Modern Mimari Kongresi (CIAM)’inde temel şehircilik ilkelerinin benimsendiği Atina Anlaşması ilk olarak 1941 Paris’ de yayınlanmıştır. Atina sözleşmesi kent planlamasını insan merkezli olarak ele almakla birlikte sağlıklı kentsel çevreler yaratılması için idealize edilen kentsel çözümün ipuçlarını sunmaktadır (Akkoyunlu Ertan, 1997:40). Sözleşmede insan ve kentsel çevre insan odaklı ve insan onurunun üstünlüğünü benimseyen, hümanistik bir yaklaşımla ele alınmıştır.

1976 Vancouver BM Đnsan Yerleşimleri Konferansı’nda (HABITAT I) konut, yerleşme ve kentleşme sorunları dünya ölçeğinde ele almıştır. Vancouver konferansında insan yerleşimlerinin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve çevre sorunlarının giderilmesi için halkın planlamanın her aşamasına katılımının zorunlu bir hak olduğu ifade edilmiştir (Akkoyunlu Ertan, 1997:41).