• Sonuç bulunamadı

Kent; sağlık, güvence, eğitim, ulaşım, dinlenme, tüketim ve ticaret, toplumsal ilişkiler ve hizmetlere olan gereksinimi sağlayan bir bütün olarak ele alınmaktadır. Aslında kentin planlanmasında bütün bu öğelerin etkileşiminin tam olarak değerlendirilebildiğini söylemek zordur. Kentte bazı bağlantılar daha sonra yapılan rehabilitasyon müdahaleleri ile sağlanabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde uygulanması tam olarak başarılamamış tek plan kent planıdır. Kent ortamı bireyi algılama, bilinç ve davranış özellikleri açısından önemli boyutlarda etkilemektedir. Kent ve konut ortak bir çağrışımdır, bu nedenle konut ve sağlık ya da kent ve sağlık kavramları işlenirken bazı öğelerin birlikte işlenmesi zorunlu olmaktadır (Güler ve Çobanoğlu, 1994, s. 12).

20

İnsanlığın ilk dönemlerinden beri insanoğlu, kendisini dış dünyadan gelecek olumsuzluklara karşı korumak amacıyla barınma ihtiyaçlarını gerçekleştirilebilecekleri mekânlara gereksinim duymuştur. Bu gereksinimi doğal sığınaklarla karşılayan insanlar, daha sonraları kendi elleriyle birtakım konutlar inşa etmişlerdir. İnşa edilen bu konutlar, şartların değişmesi ve toplumun teknik ve kültürel yönlerden gelişmesine paralel olarak zamanla değişime uğramış, bugünkü şekillerini almışlardır (Yıldız, 2006, s. 6).

Konut; “bir ya da birkaç ev halkının yaşaması için yapılmış insan yaşamının gerekli kıldığı uyuma, yemek pişirme, soğuktan ve sıcaktan korunma, yıkanma ve tuvalet gibi temel gereksinim konularında kolaylık sağlayacak barınak” olarak tanımlanmıştır(Keleş, 1980, s. 79). Konutun sadece fiziksel boyutuyla ele alındığı bir başka tanıma göre ise konut; “bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için barınmalarını sağlayan, gereksinim, girişim, projelendirme, inşaat, kullanım aşamalarından geçerek, bekâr, evli, tek veya çok çocuklu, yaşlı, özürlü, özel konumlu (göçmenler, afetzedeler, vb.) bireylerin yaşam biçimine uygun olarak, kullanım kolaylıkları sağlayacak şekilde, kentlerde veya kırsal alanda inşa edilen yapılar” dır (Karakurt ve Fırat, 2012, s. 176).

Konut, insanların temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşıladığı, barındığı ve yaşamını sürdürdüğü bir mekândır. Bu mekânın büyüklüğü, açıklığı, kapalılığı, uzaklığı, ışığı, yönü gibi fiziksel özelliği gerçekte insanın barınma ihtiyacını karşılamanın ötesine geçen, insanın yaşam ile ilgili değerlerini çevresi ile ilişkilerini ortaya koyan bir nesnedir (Karaaslan ve Abar, 2013, s. 323).

Konutlar doğal güçlere karşı barınak sağlama ve aile yaşamının odak noktası gibi temel amaçların ötesinde, fiziksel ve sosyal çevreden kaynaklanan sağlık tehlikelerine karşı da korunma sağlar. Sağlıklı olmak fiziksel, zihinsel ve toplumsal varlık olarak en iyi koşullarda yaşamak demektir. Bireyin ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olmasında tüm çevre etkin rol oynamaktadır. Konutta bu çevrenin bir parçasıdır ve bireyin sağlığını, yaşam kalitesini ve mutluluğunu etkiler (Ersoy ve Arpacı, 2003, s. 3).

Konut kentlerin temel taşlarıdır. Bu bağlamda kentin öznesi olan insanın, toplumların ekonomik, kültürel, tarihi, sosyal kimliklerinin ve gelişme süreçlerinin bir aynasıdır. Bundan dolayı konut anlayışının; zaman içinde apartman dairelerinden bahçeli evlere, apart dairelerden site yerleşimlerine, lüks villalardan akıllı evlere kadar değişmiş ve gelişmiş olması bu süreç içinde anlaşılabilir. Günümüzde konutlar; sağlam, kaliteli,

21

fonksiyonel, pratik ve her türlü altyapı imkânlarına sahip olmalarıyla değer taşımakta ve bu nitelikler mutlu, huzurlu ve güvenli bir yaşamı işaret etmektedir (Bayraktar, 2006, s. 14). Konut tipleri insan psikolojisini ve toplumsal yaşamı şekillendirmede önemli rol oynamaktadır. Evlerin güneş ışığını uygun şekilde almaları, insan sağlığına uygun bir ısınma sistemi, ferahlık, evi farklı bölmelere ayıran ve girişi kontrol eden kapılar gibi unsurlar insan hayatına şekil veren önemli faktörlerdir. Bununla birlikte, birçok sosyal bilimciye göre yaşanılan yerin insan hayatındaki asıl belirleyiciliği, kişilerin konut seçerken gelir seviyeleri ve sosyal statülerine göre farklı muhitlere dağılmalarıdır. Sosyo- ekonomik açıdan daha donanımlı olan; şehir hayatında geçerli bir mesleği, yeterli eğitimi, gerekli bilgi ve becerisi olan profesyoneller daha bakımlı ve şehir planlaması az ya da çok oturmuş mahallelere yerleşirken yeterli donanımı olmayan kişiler ancak maddi güçlerinin elverdiği konutlarda yaşayabilmektedir. Geçimini daha ziyade enformel ve sosyal güvencesi olmayan işlerde ya da ekonomik getirisi daha düşük mesleklerde çalışarak kazanan kişiler, kiraları veya fiyatları daha ucuz evlere, dolayısıyla diğerlerinden daha farklı mahallelere yönelmektedir. Bu durum ise farklı sosyo-ekonomik imkânların sınırlarını çizdiği farklı mahalleler yani farklı şehir katmanları oluşturmaktadır (Aydemir, 2008, s. 1).

Bütün bu yaşananlar karşısında konut sorunu; sadece bir barınma sorunu olmaktan çıkmakta, kentle bütünleşme, kentsel rantın kamuya geri kazandırılması, hukuksuz yapıların meşruiyeti, tarihi, kültürel ve doğal değerlerin korunması vb. sorunları içeren çok yönlü ve karmaşık bir hal almaktadır. Üstelik ülkemizde konut sadece bir barınak değil, aynı zamanda, sosyal bir güvence, ekonomik krizler karsısında bir sığınak, bir yatırım ve rant elde etme aracı, toplumsal statü göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu durum, konut sorununun önemini daha da artırmaktadır (Karasu, 2005, s. 58).

“Konutun insan ihtiyaçlarına göre tasarlanması gerektiği herkes tarafından bilinmekle birlikte, içinde yaşanılan konutlar her zaman birey ve aileye uygun olmayabilir”(Ersoy ve Arpacı, 2003, s. 5). Kötü ev koşulları kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu etki çok bileşenlidir. Birçok hastalıkla bağlantısının kurulması kolaydır. Bu nedenle kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlığına yönelik halk sağlığı çalışmalarında ev koşullarının düzeltilmesi önemli yer tutmaktadır. Kötü ev koşulları genellikle yoksulluk ve sosyoekonomik düzeyle bağlantılı görüldüğünden, bunun kaçınılmaz olduğu kanısı yaygındır (Güler ve Çobanoğlu, 1994, s. 15).

22

Konut ailelerin günlük faaliyetlerinin gerçekleştiği yer olması nedeni ile aile bireylerinin yaşamlarını etkilemenin yanı sıra, aile ilişkilerini de etkiler. Bu nedenle aile ilişkilerini sağlam tutacak, aileyi bütünüyle tatmin ve mutlu edecek bir yer olmalıdır. Ayrıca konut; aile bireylerine yetecek genişlikte olmalı, mahremiyet, rahat ve konfor koşullarını sağlamalı ve temel sağlık gereksinimlerini de karşılamalıdır (Telsiz 1978; Baran, 2007 s. 5).

Bir konutun taşıması gereken özellikler dört başlık altında toplanabilir. 1. Temel fizyolojik gereksinimlerin sağlanması

2. Temel psikolojik gereksinimlerin sağlanması 3. Bulaşıcı hastalıklara karşı korunma

4. Kazaların önlenmesi.

Sağlıklı konutun özellikleri ise şu şekilde sıralanabilir;

1. Konutta ilk bulunan kişi için 14 m2 döşeme alanı gerekmektedir. Daha sonraki her üye için 9,3 m2 eklenmelidir. İçinde yaşanılan her oda için en azından 2 m'lik bir yükseklik gerekir. Tek mutfaklı bir konutun birden fazla aile tarafından kullanılması mümkün değildir.

2. Konutların çöplük, bataklık, vb. gibi yerlerin yakınına yapılmaması gerekir.

3.Duvar, döşeme, pencere ve çatı yapısal olarak nitelikli olmak zorundadır. Döşeme yeterli ağırlık çekebilmelidir. Beş veya daha fazla basamaklı her merdivenin mutlaka trabzanının olması gerekir.

4. Yangında kurtulmayı sağlayabilmek için en azından iki çıkış olmalıdır.

5. Evde gıdaların saklanmasını ve işlenmesinin sağlayacak araç ve gerecin bulunması zorunludur. Bunun için ocak, baca, buzdolabı konacak yer, fırın konacak yer bulunmak zorundadır. Tuvalet olmalı, sifon bulunmalı, lavabo yerleştirilmelidir. Banyo odası olmalıdır. Tuvalet ve banyo gizliliği sağlayabilecek özellikte olmalıdır.

6. Aydınlatmaya yeterli pencerelerin olması, merdivenlerin aydınlatılması gerekmektedir. Konut minimum termal standartları sağlamalıdır.

23

8. Sinek, sivrisinek ve diğer böceklerin yaşama ve üreme olanağı bulunmamalı, farelere karşı güvenli olmalıdır.

9. Bütün boru sistemleri uygun standartta yapılmalı, bakımı sağlanmalıdır. Güvenli ve sanitasyona uygun bir kullanım sağlanmalıdır.

10. Konut güneş ışığı almalıdır.

11. Konut içindeki havanın yenilenmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. 12. İçinde yaşayanları dış ortamın ısı değişimlerinden koruyabilmelidir.

13. Çevredeki gürültünün eve girmemesini sağlamalıdır.

14. Ulaşılabilir sağlıklı içme ve kullanma suyu bulunmalıdır. En iyisi bunun konutun içerisinde bulunmasıdır.

15. Oturma, yemek yeme ve yatma yerleri ayrı olmalıdır.

16. Nem olmamalıdır. Mantarlanma olmamalıdır. İçerisinde saklanan kuru gıdaların küflenmemesi, patates vb. gibi sebzelerin ise çimlenmemesi gerekir.

17. İçinde yaşayanların yaş gruplarına göre gereksinimlerine yeterli alan olmalıdır. Çocukların hareketine ve oynamalarına olanak sağlayacak alan bu açıdan önemlidir (Güler ve Çobanoğlu, 1994, s. 15-16).

Konutun anlamı bireysel ya da toplumsal belleğimizde yer etmiş olan imgeler, çağrışım ve etkilenmelerle oluşmuştur. “Bu anlam ve imgelerin değişimi, yalnızca konutun temel işlevlerinin belirlediği anlam ve normların değil, aynı zamanda yapı kültürü, toplum ve ailenin refah düzeyi ve yaşam standartları gibi önemli etkenlerin de değiştiği anlamını taşımaktadır” (Çıkış, ve Ek, 2009, s. 348). Konutun sahip olduğu anlam değişikliğine paralel olarak kişilerin, yaşayacakları konutları tercih ederken dikkate alacakları kriterler de farklılaşmaya başlamıştır.

Toplumun hangi kesiminden olursa olsun, evinde huzuru olmayan bir insanın işinde verimli ve başarılı olması mümkün değildir. Ailede konutun önemi ne ise toplum içinde konut alanlarının önemi aynıdır. Konut birimi aile yaşamını yönlendiren bir mekândır (Ayan, 1979, s. 26).

24