• Sonuç bulunamadı

2.4. Meydanların Niteliğini Etkileyen Faktörler

2.4.3. Kent mobilyalarının etkisi

Bu bölümde, kent mobilyası olarak tanımlanan, meydanın iki boyutlu yüzeyini oluşturan çeşitli elemanlar incelenmiştir. Birbiriyle ve çevresiyle uyumsuz, niteliksiz kent mobilyalarının kullanılmasıyla kentsel mekânlar kullanılmayan alanlar haline gelebilmektedir. Oysa dış mekân, yürümek, oturmak, görmek, konuşmak gibi temel aktiviteler için uygun bir

ortam sağladığı takdirde, daha farklı aktivitelerin gerçekleşmesine olanak sağlayabilmektedir. Bu anlamda, çocuk, genç, yetişkin ve yaşlıların gereksinimlerini karşılayacak kent mobilyaları içeren dış mekânlar, günlük olağan aktivitelerin ve farklı toplumsal etkinliklerin gerçekleşmesini sağlayabilecektir.

Genel olarak, kente ait tüm açık alanlarda bulunan, kullanıcısı belirsiz ve değişken olan, çeşitli açık alan işlevlerine yönelik ekipman ve yapılar kent mobilyası olarak tanımlanmaktadır (Hacıhasanoğlu 1991). Kent mobilyaları kentsel mekânlara kimliğini veren önemli elemanlardır. Kentlileri buluşturmakta, yaya alanlarının bireysel ya da ortak yaşam alanı olarak kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Kent mobilyaları kentlinin yürüyerek belirli bir hedefe ulaşma, ulaşım araçları ile buluşma, dinlenme, eğlenme, alışveriş yapma, kentte yaşayanlar arasında iletişim sağlama ve temel fizyolojik ihtiyaçlarını giderme gibi gereksinimlerini karşılaması için tasarlanmaktadır (Kafesçioğlu 2004).

Kent mobilyaları belirli bir yer için tasarlanmış özel üretim elemanlar, ya da endüstri üretimi ürünlerdir. Endüstri üretimi elemanların kullanımında tehlikeli olan nokta, seri üretim sonucunda monoton ve çevre ile uyumsuz elemanların olasılığının bulunmasıdır. Bu tehlikeyi önlemek için standart üretimde özgün tasarımlara yer verilmesi oldukça önem taşımaktadır (Yıldızcı 2001).

Kent mobilyası tasarımında işlevsel, psikolojik ve teknolojik ölçütlerin sağlanması gerekmektedir. İşlevsel ölçütler, mobilya ve insan arasındaki ilişkiyle ilgili ölçütlerdir. Kent mobilyalarının, kullanıcıların antropometrik özelliklerine uygun boyutlandırılmış olması ve mobilyaların nasıl kullanılacağının, kullanıcılar tarafından kolay anlaşılır olması (işlevsel iletişim) gerekmektedir. Psikolojik ölçütler sosyo-kültürel özelliklere uygun mobilyaların tasarlanmasıdır. Algılama ve değerlendirme ile ilişkilidir. Toplumların kültürel özellikleri farklıdır ve bu durum kent mobilyalarının biçimlenmesinde etkili olmaktadır.Teknolojik ölçütler malzeme, üretim ve ekonomiye yönelik ölçütlerdir. Kent mobilyaları sağlam, işlevsel, biçime uygun malzeme ve teknoloji kullanılarak üretilmelidir (Hacıhasanoğlu 1991).

Kullanıcıların konfor, iletişim, ulaşım kontrolü, korunma, eğlenme, dinlenme gibi işlevlerine cevap veren kent mobilyaları, işlevlerine bağlı olarak şu şekilde sınıflandırılmıştır:

• Zemin kaplamaları (Beton, taş, ahşap, asfalt, tuğla vb)

• Oturma birimleri (Banklar, sandalyeler, grup oturma elemanları) • Aydınlatma elemanları (Yol aydınlatıcıları, alan aydınlatıcıları)

• İşaret ve bilgi levhaları (Yönlendiriciler, yer belirleyiciler, bilgi iletişim panoları) • Sınırlandırıcılar (Caydırıcılar, sınırlayıcılar, yaya ve trafik bariyerleri vb.)

• Üst örtü öğeleri (Duraklar, gölgelikler, pergolalar) • Satış birimleri (Kiosklar, sergi pavyonları, büfeler, vb) • Sanatsal objeler (Heykeller)

• Diğer objeler (Bayrak direkleri, çöp kutuları, posta kutuları, umumi tuvaletler, çiçeklikler, bilet otomatları, bisiklet park yerleri, saatler, parkmetreler, bitkisel öğeler) (Yıldızcı 2001).

Aşağıda bu kent mobilyaları ile ilgili detaylı açıklamalar bulunmaktadır.

• Zemin Kaplamaları: Zemin kaplamaları işlevsel ve psikolojik olarak önem taşımaktadır. Seçilen malzeme kentliye araç trafiğinden korunmuş bir alanda olduğu hissini vermeli ve bu şekilde güvenli hareket edebilme duygusunu sağlamalıdır (Kafesçioğlu 2004). Yaya trafiği hassas kaplama ve yüzey şartları gerektirmektedir. Zemin kaplaması yürüme zorluğu oluşturmamalıdır. Arnavut kaldırımları ya da pürüzlü doku oluşturan çakıl gibi yüzeyler, bu nedenle kullanışsız olan bazı örneklerdir. Yaşlıların, engellilerin ve bebek arabası ile hareket eden kişilerin kullanımı düşünülerek, seçilen malzemelerin, baston ya da tekerleğin takılmayacağı bir yüzey oluşturması sağlanmalıdır (Gehl 1987). Malzeme seçiminde iklimsel koşulların düşünülmesi önemlidir (Kuntay 1994). Zemin kaplaması, üzerinde farklı işlevlerin gerçekleşmesi için olanak sağlayarak, dış mekân yaşantısına zenginlik katılabilmektedir. Bu konuya örnek olarak, bir dansın kurallarının öğrenilmesini sağlamak amacı ile hareket sırasını ifade eden ayak izlerinin zeminde tanımlanması gösterilebilir (Şekil 2.44).

Şekil 2.44. Broadway sokak gelişim projesi için yapılmış bir uygulama ‘Mambo dansı için adımlar’ (Owen 1991)

• Oturma Birimleri: Oturma birimleri dış mekânda yemek yeme, okuma, uyuma, satranç oynama, çevreyi seyretme ve konuşma gibi aktivitelerin gerçekleşmesini sağlamaları nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Dış mekân kalitesini artırmak için, iyi ve çok sayıda oturma olanağı sağlanması gerekmektedir. Oturma eylemi genellikle dış şartlar elverişli olduğunda gerçekleşmektedir. İnsanların oturmak için ne tür seçim yaptığına ilişkin çok sayıda araştırma yapılmıştır. Araştırmaların sonucunda, oturmak için görüşün engellenmediği, iyi iklimsel koşulara sahip dış mekânın kenar bölümleri ya da insanların arkalarını korunaklı hissettikleri yerlerin seçildiği belirlenmiştir. Bu nedenle oturma elemanlarının yerleşiminde

dikkatli bir planlama yapılması gerekmektedir (Gehl 1987). Oturma birimlerinin yaya aktivitelerinin gerçekleştiği alanlara dönük olması, elemanların kullanılırlığını etkileyen önemli bir unsurdur. Dış mekânda gerçekleşen olayların görülmesi, elemanın konumlandırılmasında düşünülmesi gereken baskın bir faktördür. İklimsel etkiler düşünüldüğünde, oturma birimleri, kış aylarında güneş ışığından yararlanmak için güneye bakan bölümlerde ve rüzgârı kesecek bir elemanın arkasında konumlandırılmalıdır. Sıcak iklimlerde ise, güneş ışınlarına karşı korunaklı ve yaz esintilerine açık olarak yerleştirilmelidir (Şekil 2.45). Alexander (1977) oturma birimlerinin manzara ve iklimle ilişkisiz olarak konumlandırıldığı takdirde, kesinlikle kullanılmayacaklarını ifade etmektedir (Alexander 1977).

Şekil 2.45. Oturma elemanının konumlanmasındaki kriterler (Alexander 1977)

Oturma eylemi için kullanılacak kent mobilyalarının seçimi farklı gruplar için çeşitlilik göstermektedir. Bu nedenle, bu işleve karşılık veren elemanların sadece banklar ve sandalyeler olduğunu düşünmemek gerekir. Çocuklar ve gençler, merdiven, havuz kenarı, çiçek kasaları gibi farklı elemanları oturmak için kullanabilmektedir. Bu elemanlar ikincil oturmalardır ve burada, ortamın genel durumu, oturma elemanının tipinden daha önemli bir seçim kriteridir (Şekil 2.46), (Catt 1996). Özellikle yaşlıların dış mekânda hareketleri sırasında doğan dinlenme gereksinimleri düşünülerek, kentte belirli aralıklarla oturma elemanları yerleştirilmesi gerekmektedir. Genel durumlarda normal bir insan için yürüme mesafesi 400- 500 metre olarak saptanmıştır. Çocuklar, yaşlılar ve engelli insanlar için bu mesafe azalmaktadır. Bu kullanım gereksinimi düşünülerek, kentte her yüz metrede bir bank yerleştirilmesinin uygun olacağı saptanmıştır (Gehl 1987).

Şekil 2.46. San Francisco Justin Herman Plaza’da gençlerin dinlenmek için kullandıkları beton oturma elemanları

( Marcus ve Francis 1990)

• Aydınlatma Elemanları: Aydınlatma, meydanların kullanımının gece de devam etmesi için çözülmesi gereken önemli bir faktördür. Çevreleyen binaların gece kullanılan işlevlere sahip olmasının yanı sıra, meydan iyi bir şekilde aydınlatılmalıdır (Şekil 2.47). Aydınlatılmamış karanlık bölgeler suç işlenen yerler olma tehlikesi taşıması nedeniyle kullanılmayan alanlar haline gelmektedir. Gece görüş olanağı için meydanda yeterli ışık sağlanmalıdır. Bu anlamda çok aydınlık bir mekân, iyi aydınlatılmış olma anlamını taşımamaktadır. Çok güçlü spotlarla çok fazla aydınlatılmış dış mekânlar kullanıcıyı rahatsız etmekte ve bu tür yerler kullanılmamaktadır. Dış mekânda, çevrenin ve insanların algılamasını sağlayan bir aydınlatma yapılmalıdır. Yüzlerin, insanların ve detayların aydınlık olması, algı için gereklidir. Nitelikli bir binanın gece aydınlatılması dış mekânda etkileyici bir atmosfer oluşturmaktadır.

Şekil 2.47. Meydanın aydınlatılması ve gece kullanılan mekânlarla sarılı olması (Alexander 1977)

• İşaret ve Bilgi Levhaları: İşaret ve bilgi elemanları dış mekânda insanların yönlenme, bilgi edinme gibi gereksinimlerini karşılayan elemanlardır. Bu tip elemanlar kenti tanıtan bilgilerin ve kentte gerçekleşen aktivitelerin duyurulmasını sağlamaları nedeniyle,

toplumsal iletişim araçları olarak tanımlanmaktadır. Günümüz teknolojisi, işaret ve bilgi elemanlarını, elektronik kartlar kullanılarak, çeşitli etkinlikler için yer ayırtma, bilet alma gibi olanaklar sunan, günlük yaşamı kolaylaştıran unsurlar haline getirmektedir (Kafesçioğlu 2004).

• Sınırlandırıcılar: Sınırlandırıcı elemanlar korunması istenen bir alanı sınırlamak ya da yayanın güvenliğini sağlamak için kullanılan dikme, baba gibi kentsel mobilyalardır. Yol kenarına yerleştirilmiş iki dikme arasındaki uzaklık 130 cm ya da daha az olmalıdır. Ancak yol, araçların durmadığı, hızlı bir trafik akışına sahipse bu mesafe arttırılabilmektedir. Dikme yüksekliği için 70 cm uygun olmaktadır. Bu yükseklik kar yağdığında dikmenin görülebileceği şekilde belirlenmiştir. Yaya mekânlarına özel zamanlarda ve acil durumlarda servis ulaşımı gerekli olduğu için, bu elemanlar yerinden çıkarılabilir ve taşınabilir şekilde düzenlenmelidir. Binaların korunmasız köşeleri, ağaçlar, heykeller, anıtlar, bitkiler ve çim alanlar, sınır elemanları kullanılarak, araçların verebileceği zararlardan korunabilmektedir. Sınır tanımlarken, sınırlayıcı elemanlar tek başlarına, ya da zincir, ip gibi elemanlarla bağlantılı olarak kullanılabilmektedir (Catt 1996).

Modern sınır elemanları aydınlatma içeren ya da yansıtıcı özelliğe sahip elemanlar olabilmektedir. Bu şekilde bir eleman, hem konfor sağlayan, hem de gece yönlendirici ve sınırlayıcı iz oluşturan bir işleve sahip olmaktadır. Alçak ve geniş sınırlayıcılar oturma elemanı olarak ta kullanılabilmektedir (Catt 1996), (Walker 1997).

• Su Öğesi: Su öğesi meydanlarda havuz, kanal, çeşme gibi farklı biçimlerde kullanılan, dış mekân yaşamı için önemli ve vazgeçilmez bir elemandır. Su yüzeyleri iklimsel konfor sağlayıcı özelliklerinin yanı sıra, farklı tasarımlar ile dış mekânda insanların çevresinde toplandığı odak noktalar tanımlamaktadır (Oktay 1999).

Su sesi insanları dinlendiren ve dinlendirirken düşündüren bir etkiye sahiptir. Bu özelliğiyle su Anadolu’daki geleneksel yerleşmelerin pek çoğunda konutların içinde veya bahçelerinde kullanılmıştır. Suyun küçük havuzun farklı kademelerinden akışı, mekân içinde özel bir sesin oluşmasını sağlarken, kullanıcıda görsel ve işitsel olarak özel bir etki oluşturmaktadır. Mevlana’nın Konya’daki evinin bahçesindeki havuz, çevresinde söyleşilerin yapılması amacıyla yapılmıştır (Şekil 2.48) (Bektaş 2003).

Şekil 2.48. Mevlana’nın Konya’daki evinin bahçesindeki söyleşi havuzu (Bektaş 2003)

• Üst Örtü Öğeleri: Üst örtü öğeleri, dış mekânda, insanları olumsuz iklim koşullarından korumak için kullanılan elemanlardır. Bu amacın dışında kanvas, pergola, kafe şemsiyeleri gibi üst örtüler, mekânlar arasında bağlantı kurmak, özel aktiviteler için alanlar tanımlamak için kullanılabilmektedir. Üst örtü kullanımı, mekânın karakterini önemli ölçüde değiştirebilmektedir (Demir 1999).

• Satış Birimleri: Satış birimleri dış mekânda sabit ya da hareketli elemanlar olarak bulunabilmektedir. Elemanların ilgi çekici olması ve kolay kullanılabilmesi önemlidir. Konum olarak servis alabilecekleri ve yaya yoğunluğunun yüksek olduğu bir bölüme yerleştirilmeleri uygundur (Giritlioğlu 1995).

• Sanatsal Objeler: Kentsel mekânda yer alan sanatsal objeler, yer ve toplum arasında

ilişki kurulmasını sağlamaktadır. Kamusal sanat terimi ile ifade edilen bu sanat biçimi, süsleme, simgesellik, bulunduğu alanın güçlendirilmesi gibi işlevler taşıdığı için, yer ve aidiyet duygusunun oluşturulmasına, çevresel kimliğin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. Kamusal sanat, yer alacağı mekânla birlikte düşünülmesiyle diğer sanat türlerinden ayrılmaktadır. Örneğin, sergi salonunda sergilenen bir eser, bulunduğu mekân ile birlikte algılanması düşünülerek tasarlanmamaktadır ve bu tür sanat ürünlerinin izlenebilmesi için davet ve seçim gerekmektedir. Kamusal sanat ise yere özgüdür, izleyicisiyle etkileşim içinde anlam kazanmaktadır. Bu ilişki biçimi, dokunma, tırmanma, hatta zarar verme şeklinde olabilmektedir. Burada önemli olan kullanıcı ile ilişki kurulabilmesidir. Mekâna özgü tasarımların dışında, bazen kalıcı olmayan sanatsal objeler de dış mekânda yer alabilmektedir. Farklı temalı sergiler, dış mekânlarda çeşitli dönemlerde yer alan ilgi çekici etkinliklerdir. Sanatsal objelerin dış mekânda yer alışı, mekân içindeki dolaşımı ve mekânın etkinlikler için kullanımını engellememelidir (Oktay 2003).

Kamusal sanatın, yaklaşık olarak 1980 yılından itibaren, kentsel dönüşümde önemli bir araç olduğu savunulmaktadır. Bu görüş kapsamında kamusal sanatın hedefleri şu şekilde tanımlanmaktadır;

 Toplum duygusunu geliştirme: Toplum için önemli olan ortak kimlik, kültür ve değerlerin görünür hale gelmesini sağlayarak, ortak paylaşım ve sosyal yapının tanınmasını sağlamak, insanların çevresine olan ilgisini artırmak ve vandalizmi azaltabilmek.

 Yer duygusunu geliştirme: Kamusal sanatın bulunduğu yerle ilişki kurması sayesinde, geleneğin ve kimliğin farkına varılmasını sağlayarak yer duygusunu geliştirmek.

 Kentsel kimliği geliştirme: Kente ait tarihin, kaynakların, endüstrinin, uluslararası bağların ve farklı kültürel mirasın anlatılmasını sağlayarak kentin niteliğini ortaya koymak.

 Toplumsal gereksinimleri karşılama: Çevrenin estetik olarak geliştirilmesi, fonksiyonellik, kent ekolojisine katkı gibi gereksinimleri karşılayabilmek.

 Toplumsal dışlanmayı önleme: Farklı kültür ve geleneklerin kent mekânında yer alması sayesinde kabul görme duygusu oluşturmak.

 Eğitimsel katkı: Kent mekânında yer alan ve ilgi duyulan her yeni eserle, tartışmayı ve öğrenmeyi sağlamak (Hail ve Robertson 2001).

• Diğer Objeler: Çöp kutuları kullanım ile oluşabilecek kirliliği önlemek için dış

mekânda bulunması gereken kentsel mobilyalardır. Genel belirlemelere göre çöp kutuları arasındaki mesafe 50-100 metre olabilmekte, özel durumlarda ise bu mesafe 25 metreye düşebilmektedir. Çöp kutularının, kullanım kolaylığı düşünülerek yerden 40-50 cm yüksekliğinde olması uygundur. (Giritlioğlu 1995).

Tuvaletler dış mekân kullanımında gereksinim duyulan birimlerdir. Kolay ulaşılabilen bir yerde düzenlenmeleri gerekmektedir (Kafesçioğlu 2004).

Kamusal saatler, sanatsal objeler gibi, akılda kalır önemli noktasal elemanlardır. Günümüzde kullandığımız şekli ile saatin kentsel mekânda yer alışı, 13. yüzyılın sonlarında yapılan bir icadın, Rönesans zanaatkârları tarafından geliştirilmesi ile Rönesans döneminde gerçekleşmiştir. Dış mekândaki saatler, toplumda farklı bir disiplin düzeni oluşturmuş, yatma, kalkma, dinlenme gibi fonksiyonların düzenlenmesi için bir araç olmuştur (Sennett 1999).

Bitkisel öğeler olarak üretilen kent mobilyaları, çiçeklikler ve ağaç köklerini koruyan ızgaralar gibi elemanlardır. Bu elemanlar, ağaç ve bitkilerin meydan düzenlemelerinde farklı biçimlerde yer almasını ve sağlıklı büyüyebilmelerini sağlamaktadır. Kesim ve Eroğlu’na göre,

peyzaj mimarlığının asıl mobilyaları ağaçlar ve bitkilerdir. Peyzaj açısından önemli bu elemanlar canlı kent mobilyalarıdır (Kesim ve Eroğlu 2001). Bu kapsamda, kent mobilyaları başlığı altında canlı kent mobilyaları olan ağaçların meydanlarda oluşturduğu etkilere yer verilmiştir.

Yeşil öğeler dış mekânda iklimsel konfor sağlamak açısından ihtiyaç duyulan elemanlar olmalarının yanı sıra, farklı işlevleri karşılayan önemli tasarım araçlarıdır. Ağaçlar kentsel dış mekânın insanlar için çekici olmasını sağlamaktadır. Yeşil, dinlendirici ve sakinleştiricidir. Çınar, meşe gibi bazı ağaçlar, bulundukları mekânda uzun yıllar yer almaktadır. Bu anlamda bir ağaç, farklı nesiller arasında anlamsal mesajlar ileten bir araçtır. Bu bağlamda ağaçlar, dış mekânda görsel ve anlamsal olarak simgesel özellik taşıyan elemanlardır.

Ağaçlar tek, sıra ve grup olarak kullanımları ile dış mekâna farklı özellikler kazandırmaktadır (Leonard 1979). Tek ağaç mekânda optik olarak çekici etkiye sahiptir. Tek ağacın belirli aralıklarla konumlandırılması yaya yollarında iz ve süreklilik sağlamaktadır. Farklı biçimde gruplamalar ise belirli kullanım alanları tanımlayabilmektedir. Bu yönü ile ağaç, sınırlayıcı bir elemandır. Karşılıklı iki ağaç ya da iki sıra ağaç dizisi, bir geçit ya da kapı niteliği oluşturmakta ve mekânda yönlenme sağlamaktadır. Şekil 2.49’da tek, sıra ve grup ağaç kullanımı ile oluşturulabilecek örnekler görülmektedir. Renk, doku ve boyut açısından farklılıklar taşıyan, çeşitli türden ağaçların birlikte kullanımı ile değişik görsel etkiler gösteren kompozisyonlar oluşturulabilmektedir. Tüm bu düzenlemeler kapsamında ağaç, dış mekânda insan ölçeği sağlamakta ve insan gereksinimlerine cevap vermektedir (Bakan ve Konuk 1987, Giritlioğlu 1991).

Şekil 2.49. Ağaç kullanımı ile oluşturulan mekânsal etkiler (Giritlioğlu 1991)