• Sonuç bulunamadı

2.4. Meydanların Niteliğini Etkileyen Faktörler

2.4.1. Doğal faktörler

Meydan olarak düzenlenen alanın sahip olduğu topografya, iklim, manzara gibi doğal özellikler, tasarımda başarı sağlanması için değerlendirilmesi gereken faktörlerdir. Bu faktörlerin göz ardı edilmesi, çözümlerin tamamen başarısız hale gelmesine neden olabilmektedir.

Topografya; meydan tasarımında önemli bir kriterdir. Meydanlarda, topoğrafik veriler

alanın farklı özellikteki bireyler tarafından kullanılmasında engel oluşturmayacak şekilde değerlendirilmelidir. Meydanın eğimli bir arazi yapısı üzerinde yer alması, yaya ulaşımında merdiven, rampa gibi öğelerin kullanılmasını gerektirmektedir. Farklı kotlardaki platformları birbirine bağlayan bu öğelerin temel işlevi, tüm kullanıcıların kentsel açık alanda her noktaya rahatlıkla ulaşmasını sağlamaktır. Bu ilişkinin kurulması, meydanların, güçlü sosyal ilişki ağı oluşturmasını kolaylaştırır (Leonard 1979).

Kentsel mekânda yer alan rampalarda uygun eğim %5 ile %8 arasındadır ve 6-8 metrede bir dinlenme sahanlığı düzenlenmelidir. 1-2 metrelik kısa rampalar, %10-15 eğimli olarak yapılabilmektedir (Pakdil 2001). Şekil 2.17’de rampa eğimi ve yürümeyle ilişkisi görülmektedir. Rampaların ortalama bir kalabalığa hizmet vereceği düşünülmeli ve en dar rampa 1.65 metre eninde yapılmalıdır. Merdivenlerde ise, bu ölçü 1.50 metre ile 2.00 metre arasındadır ve 15 basamaktan sonra sahanlık düzenlenmelidir. Rıht yüksekliği 12-14 cm. arasında yapılmalı, dik çıkışlar oluşturulmamalıdır (Bakan ve Konuk 1987, Pakdil 2001).

Şekil 2.17. Yaya rampalarında eğim (Bakan ve Konuk 1987)

Kot farklılıkları, meydan düzenlemelerinde mekânları ayırıcı, herhangi bir işlev için özelleşmiş bir bölgeyi tanımlayıcı ve sınırlayıcı olarak kullanılabilmektedir. Yaya ve araç, kentsel mekânda kot farklılıkları ile birbirinden ayrılabilmektedir (Şekil 2.18). Yayalar araçların olduğu seviyeden 45 cm yukarıda olduklarında kendilerini güvende hissetmektedir (Alexander 1977).

Merdivenler, kotlar arasında ilişkiyi sağlayan temel işlevinin yanı sıra, meydan içerisinde amfi şeklinde bir oturma düzeni de sunmaktadır (Şekil 2.19). Basamak oturmalar, mekânda davet edici bir eylem olduğunda, insanların olayı görmelerini ve aynı zamanda olayın içinde olduklarını hissetmelerini de sağlamaktadır. Üst noktalar olayın tümünü izlemek için uygun olurken, alçak bölümler, aktivitenin içinde hissetmek isteyenler tarafından tercih edilmektedir (Şekil 2.20). Merdivenler, sirkülasyon hattı üzerinde yer aldıkları için insanların kolay ve sıkça kullandıkları yerlerdir (Alexander 1977). Çeşitli etkinlikleri izlemek için amfi düzeni sağlayan bu alanlarda, işlevin yanı sıra başka bir önemli etkinlik ise insanların birbirlerini izlemeleridir. Farklı seviyelerde oturan insanlar çoğunlukla, diğer insanları ve onların çevreye nasıl baktıklarını gözlemleme olanağı bulmaktadır (Whyte 1979).

Şekil 2.19. Roma’ da bir meydanda yer alan İspanyol merdivenleri

Şekil 2.20. Basamakların oturma elemanı olarak kullanımı (Alexander 1977)

Topografyanın verilerinden yararlanarak, eğimli bir alanda kentsel mekânın kullanımını destekleyen işlevler için yapılar toprak altında çözülebilmektedir. Böyle bir çözümde, yapının çatısı kentsel mekânın bir parçası olarak düzenlenip kullanılabilmekte, arazinin eğimli yapısı ile yapıya ulaşım olanağı alt kottan sağlanabilmektedir. Bu uygulamalarda, meydanlarda açık alan kullanımına canlılık getiren bazı servisler için yer sağlanırken, kentlerde sayısı oldukça az olan yapılaşmamış alanlar da korunabilmektedir.

İklim, meydan tasarımını direkt etkileyen bir faktördür. Meydanlar, bulundukları

bölgenin iklimsel özellikleri karşısında, konforlu kullanım alanları sağlama düşüncesi ile düzenlenmelidir. İklimsel verilerin başarılı bir biçimde değerlendirilmesi, insanların binalarla birlikte dış mekânları da kullanmalarını olumlu yönde etkilemektedir. İklimin kötü etkilerinin azaltılması, dış mekânları daha kullanılır hale getirmektedir. İnşa edilmiş çevrenin, iç ve dış mekânlarında, insan yaşamı için gereken konforun sağlanması tasarımcıların temel hedefidir. İklimsel faktörler insan konforunu etkilemektedir. İnsanların kendilerini rahat hissettiği dış mekânlar oluşturmak için, mevcut durumun iklimsel yapısı iyi bilinmelidir. Bu bilgiye sahip olduktan sonra, mekânda doğru bir tasarım gerçekleştirilebilmektedir (Beer 1990).

İklimin kent üzerindeki etkisi, 3 farklı grupta incelenebilmektedir. Makro ölçek kent bütününü, mezo ölçek köy ya da mahalle düzeyini, mikro ölçek ise küçük bina gruplarını kapsamaktadır. Bazı durumlarda, yapıların birbirine yakınlığı, mikro iklimsel bölgelerin özelliklerinin karışmasına bile neden olabilmektedir (Voolley 2003). Meydanları sınırlayan yapıların yükseklikleri ve biçimleri, hava akımında farklı yönlenmelerin ya da farklı gölge ve güneşli alanların oluşmasında rol oynamakta, dolayısıyla kent içindeki her farklı mekân farklı verilere sahip olmaktadır.

Rüzgar, gün ışığı-radyasyon, nem, sıcaklık birbiri ile ilişkili olarak insan konforunu etkiyen iklimsel faktörlerdir (Şekil 2.21). Meydan düzenlemelerinde, yerin iklimsel yapısına bağlı olarak, bu veriler değerlendirilmeli, zararlı etkilerden korunmak için önlemler alınırken, olumlu etkilerden yararlanılmalıdır (Bakan ve Konuk 1987).

Şekil 2.21. İklimsel faktörlerin insan konforunu etkilemesi (Beer 1990)

Rüzgar; bölgenin iklimsel yapısına bağlı olarak tasarımlarda kimi zaman istenilen, kimi zaman da istenmeyen bir faktördür. Hava hareketlerinin buharlaşmayı hızlandırıcı etkisi, sıcak ve nemli bölgelerde olumlu, soğuk ve kuru bölgelerde olumsuz olmaktadır. Yaz ve kış farkı da düşünülerek, meydanların etkin kullanımı için iki farklı gereksinime de cevap veren mekânlar tasarlanmalıdır. Kent içinde, yapılaşma rüzgârın hızını düşürmektedir. Ancak farklı yapı

gruplarının etkisi ile kısmi değişimler de oluşmaktadır. Yüksek blokların yakınında, zemin seviyesinde meydana gelen türbulans nedeniyle lokal artışlar görülmektedir (Şekil 2.22). Yüksek binaların, kentsel mekânda olumsuz rüzgâr etkisi oluşturmaması için, bina formu ve cepheleri değerlendirilerek bazı önlemler alınabilmektedir (L’arca 2004).

Şekil 2. 22. Yapılaşmaya bağlı olarak rüzgârın değişimi (Gehl 1987)

Meydanlarda, rüzgârdan korunma amacıyla rüzgâr kırıcı elemanlar kullanılabilmektedir. Bitkilendirme ve çitler oluşturma, rüzgâr kırıcı olarak en sık kullanılan çözümlerdir. Bu bitkiler arasında en fazla kırıcılık etkisini, yaklaşık olarak %50 gözenekli bir yapıya sahip olanları sağlamaktadır. Dolu yüzeyli rüzgâr kesicilerin ve duvarların üst kısımlarında girdapların oluşması bu elemanların etkinliğini azaltmaktadır (Beer 1990). Ağaçlandırma bu nedenle daha etkili bir çözüm sağlamaktadır. Ağaçlar aynı zamanda, havayı temizleyici, sıcaklığı düşürücü ve gürültü kesici-azaltıcı olarak mekânda farklı etkiler oluşturmaktadır (Voolley 2003).

Güneş ışınları, rüzgâr gibi, farklı iklimsel bölgelerde, yaz ve kış aylarında istenilen veya istenmeyen iklimsel bir faktördür. Soğuk bölgelerde, kış süresince, dış mekânlarda radyasyondan yararlanılan güneşli bölümler bulunduğu takdirde, bu mekânlar iklimin sert yapısına rağmen kullanılan yerler olmaktadır (Şekil 2.23). Yaklaşık olarak 22 C0’nin altındaki

sıcaklıklarda dış mekânda oturabilmek için, güneş ışınlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca bu bölümlerin rüzgârdan da korunmuş olması gerekmektedir (Beer 1990, Lynch 1967).

Şekil 2.23. Soğuk iklimde binaların sıcak havayı tutan biçimde konumlanması (Beer 1990)

Kış aylarında ve soğuk bölgelerde, güneş almadığı için dış mekânlar kullanılamamaktadır. Burada en iyi güneş alan noktanın tasarımı önemlidir. Bu mekânın güneşlenme alanı olarak düşünülmesi, özel bitkiler kullanılması, rüzgârdan korunmasının sağlanması gibi başka etkiler de tasarımlarda değerlendirilmelidir (Alexander l977).

Sıcak bölgelerde ve yaz aylarında ise, kentsel mekânların kullanılması için, güneş ışınlarından korunmuş mekânların oluşturulması gerekmektedir. Binaların konumlanmasına bağlı olarak gölgeli alanlar sağlanabilmektedir (Şekil 2.24). Ayrıca kanvas, arkad gibi yapısal çözümler ve ağaçlandırma ile dış mekânda gölgeli alanlar oluşturulabilmektedir (Demir 1999).

Şekil 2.24. Sıcak iklimde bina ve ağaçların dış mekânda gölge sağlayıcı olarak konumlanması (Beer 1990)

Peyzaj ve bina formları mikro iklimi büyük veya küçük ölçekte değiştirebilmektedir. Bitkilendirme mikro iklimin kontrolünde çeşitli nedenlerle tercih edilmektedir. Bitkiler güneş ışınlarını emici ve yansıtıcıdır. Ağaçlar, altlarında serin gölgeler oluşturup, yazın ortam sıcaklığını düşürürken, kış süresince güneş ışınlarının ulaşmasını sağlamaktadır. Ayrıca, yaprak yüzeylerinde oluşan buharlaşma sayesinde serinletici bir etki de oluşturmaktadır (Oktay 2001).

Binaların çeperlerinde oluşturulan nişler ve arkadlar, kentsel mekânda güneş ışınlarından korunulan mekânlar üretmektedir. Arkadlar binaların kenarlarında, kamusal-özel arası bir mekân tanımlamaktadır ve binalarla dış mekânlar arasında güçlü bir ilişkinin kurulmasını sağlamanın en klasik çözümüdür. Koruyucu etkinin sağlanması için, arkadların tavanı fazla yüksek yapılmamalıdır (Alexander 1977). Yapılarda oluşturulan nişler ile dış mekânda serin ve sıcak lokal etkileri olan bölümler oluşturulabilmektedir (Şekil 2.25, Şekil 2.26).

Şekil 2.25. Duvarların ve üst örtünün etkisiyle yapı çeperinde gölgelenmiş serin alanların oluşumu (Beer 1990)

Şekil 2.26. Yapı çeperinde oluşturulan nişin sıcak bir alan oluşturması (Beer 1990)

Mikro iklimin düzenlenmesinde, sıcak bölgeler için önemli bir etken ise suyun kullanılmasıdır. Geniş bir yüzeyde suyun buharlaşması sonucunda serinletici bir etki sağlanmaktadır. Kentsel mekân düzenlemelerinde kanal, havuz gibi öğelerin kullanılması iklimleme oluşturan önemli bir araçtır.

Manzara kriteri meydan tasarımına etki eden unsurlardan bir tanesidir. Meydanda

oluşturulan düzenlemelerde mekânın manzaraya ya da daha geniş bakış açısı sağlayan bölgelere doğru yönelimi sağlanmalıdır. İnsanlar dış mekânda, arkalarının korunduğu hissini duydukları bir yerde durmak ve açıklığa doğru bakmak istemektedir. İnsanların kendilerini rahat hissedebilecekleri mekânlar oluşturmak için, güven hissi sağlayan bir arka fon ve daha

oluşturulmalı ve bu mekân bir açıklığa yönlendirilmelidir. Böylece her insan, mekân içinde doğal olarak bir pozisyon aldığında, manzaraya yönlenmiş olacaktır (Şekil 2.27, Şekil 2.28), (Alexander l977).

Şekil 2.27. Oturma elemanlarının manzaraya yönelik konumlanması ve bakış açılarının yönlenmesi (Alexander

1977)

Şekil 2.28. Küçük bölümlerden geniş mekânlara hiyerarşik olarak açılma (Alexander 1977)