• Sonuç bulunamadı

Kendilerine Verilen Misaller Karşısındaki Tutumları Açısından Mü’min

1. MÜ’MİN KÂFİR MUKAYESESİ

1.2. Kendilerine Verilen Misaller Karşısındaki Tutumları Açısından Mü’min

Edebi sanatlardan temsil, teşbih, örnekleme sözü güzelleştiren aynı zamanda anlamayı kolaylaştıran sanatlardandır. Kur’an-ı Kerim’de de bu sanatlar yer almaktadır. Nitekim örnekleme Kur’an’da çokça yer verilmiş edebi bir sanattır. Kâfirlere yağmur, bulut, örümcek gibi örnekler verilmesi bunun üzerine kendilerince alaya almaları ve Allah böyle şeyleri örnek vermez demeleri üzerine “Allah gerektiğinde sivrisineği, hatta

daha küçük ve önemsiz şeyleri bile örnek verir” denilerek onların bu alaylarına cevap

verilmiştir.135 Allah Teâlâ bu misalleri verirken kullarının Hakkı görmelerini istemiştir. Kullarına da bu doğrultuda peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Ancak inkârcılar bu noktada akletme ve irade yeteneklerini inkâr yönünde geliştirirlerken buna karşın aynı irşad ve bilgi karşısında bir kısım insanlar ise iman etmeyi tercih etmişlerdir.136

Yukarıda da işaret edildiği üzere Bakara suresi 26. ayette “Şüphesiz Allah (hakkı

açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince; Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır” buyrulmaktadır. Bu ayetlerde Yüce Allah hakkı açıklamak için ﺎَﻟ َﮫّٰﻠﻟا ﱠنِا ﺎَﮭَﻗْﻮَﻓ ﺎَﻤَﻓ ًﺔَﺿﻮُﻌَﺑ ﺎَﻣ ﺎًﻠَﺜَﻣ َبِﺮْﻀَﯾ ْنَا ۪ۤﻲْﺤَﺘْﺴَﯾ “Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez” buyurarak kâfirlerce küçük ama hakikatte çok ince ve hikmetli bir misal vermektedir. Aynı zamanda ayette kâfirlerin sivrisineğin misal verilmesi karşısındaki küçümseme tavırlarına işaret edilmekte ve Yüce Allah’ın sivrisineğin daha üstünde örnekler vermekten aciz olmadığı da haber verilmektedir. Bu ayetin sebeb-i nüzulü ile ilgili en meşhur rivayete göre bu ayet Hac

suresi 73. ayet ve Ankebut suresi 41. ayet ile irtibatlandırılmıştır. Hac suresi 73. ayette “Ey

insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız

135

el-Bakara 2/26. 136

(taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!”137 buyrularak cahiliye devri putperestlerinin taptıkları putların, bir sinekten dahi aciz olduğu ifade edilmektedir. Taptıkları putların bir sineği yaratmak şöyle dursun bir sineğe karşı dahi kendini savunamayan aciz bir varlık olduğu ve bunlara tapmanın, yalvarmanın saçmalığına işaret edilmektedir. Ankebut 41. ayette “Allah’ın dışında

dostlar edinmiş olanların misali örümceğin misali gibidir ki örümcek bir yuva edinmiştir. Hâlbuki yuvaların en çürüğü hiç kuşkusuz örümceğin yuvasıdır” buyrulunca müşrikler;

Görüyor musunuz Allah’ın Muhammed’e indirdiklerine, sinek ve örümceği misal veriyor. Acaba bu kadar değersiz şeyleri misal getiren tanrı nasıl bir tanrıdır ki! Bir tanrı bunu yapar mı?” demişler ve Bakara suresi 26. ayet kerime nazil olmuştur.138

Ayet-i kerimenin devamında bu örnek karşısında mü’minlerin ve kâfirlerin sergiledikleri tutum ve davranışlar karşılaştırılmıştır. Allah Teâlâ’nın iman edenlerle haktan sapanları birbirinden ayırt etmek için sunduğu bu misaller karşısında mü’minlerin

“Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu” (ْﻢِﮭﱢﺑَر ْﻦِﻣ ﱡﻖَﺤْﻟا) bilerek tam bir teslimiyet tavrı

sergiledikleri, kâfirlerin ise “Allah böyle misal vermekle ne murat eder?” ( َداَرَا ۤاَذﺎَﻣ َنﻮُﻟﻮُﻘَﯿَﻓ ﺎًﻠَﺜَﻣ اَﺬٰﮭِﺑ ُﮫّٰﻠﻟا) diyerek inkârlarında ısrar ettikleri görülmektedir. İşte bu noktada ayetin son kısmı aslında Allah Teâlâ’nın bu misaller ile kullarını imtihan ettiğini haber vermektedir. Neticede ise bu misallerin Allah’tan gelen bir hak olduğunu bilenler hidayete ermiş, onları inkâr edenler ve alaya alanlar da dalalete düşmüşlerdir ve “fasık” olarak nitelendirilmişlerdir. Fasık kelimesi ise sözlükte belirli bir sınırı aşan, onun dışına çıkan anlamına gelir. Dinî bir terim olarak “haktan sapan, Allah’ın emirlerine karşı gelen kişi” demektir. Taberi’ye göre; münafık da kâfir de fasıktır çünkü ikisi de Rablerine itaatten çıkmışlardır.139 Nitekim Allah Teâlâ fasıklığı iblisin sıfatı olarak zikretmiştir.140 Beyzâvî de fasık için imandan çıkan kimse demiştir.141

Bu çalışma açısından çok önemli olan ve hatta çalışmanın özüne örneklik teşkil edecek bir diğer mukayese örneği de Tahrim suresi 10. ve 11. ayetlerde yer almaktadır. Söz konusu ayetlerde iki zıt karakter ardı ardına zikredilerek mukayeseye tabi

137

el-Hac 22/73. 138

Çetiner, Bedreddin, Esbab-ı Nüzul, I-II, Çağrı, İstanbul, 2003, I, 19-20. 139

Taberi, Câmiu’l-Beyân, I, 434. 140

Kehf 18/50. 141

tutulmuştur. Öncelikle Tahrim suresi 10. ayette peygamber nikâhı altında bulunan ( ﺎَﺘَﻧﺎَﻛ ِﻦْﯿَﺤِﻟﺎَﺻ ﺎَﻧِدﺎَﺒِﻋ ْﻦِﻣ ِﻦْﯾَﺪْﺒَﻋ َﺖْﺤَﺗ) kâfir iki kadın (ٍطﻮُﻟ َتَاَﺮْﻣاَو ٍحﻮُﻧ َتَاَﺮْﻣا) misal verilmiştir. Ayette bu iki kadının eşlerine ihanet (ﺎَﻤُھﺎَﺘَﻧﺎَﺨَﻓ) ettikleri ifade edilmiştir. Müfessirler buradaki ihanetten maksadın inkar ile eşlerine inanmamak olduğunu söylemişlerdir. Yoksa ki hıyanetin zina ve ahlaksızlık olmadığı tefsirlerde beyan edilmiştir. Eşlerine inanmayan bu kadınlardan Hz. Nuh’un karısı eşine delilik iftirasında bulunmuş, arabozuculuk yapmış ve Nuh’un sır olarak telakki ettiği vahiy haberlerini müşriklere duyurmuştu. Hz. Lut’un karısı ise münafıklık ediyor, evinde duyduğu haberleri kavmine bildiriyordu. Lut’un gizli gelen misafirlerini de o haber vermişti.142

Tahrim 11. ayette ise; Yüce Allah yukarıda bahsedilen kadınların tam aksi bir konumda bulunan Firavun’un karısını (َنْﻮَﻋْﺮِﻓ َتَاَﺮْﻣا) misal vermiştir. Bu ayet-i kerimenin bir önceki ayetle ve bir sonraki ayetle bağıntısı vardır. Bir önceki ayet-i kerimede kâfirlere örnek olarak gösterilen iki peygamber hanımı vardı. Nitekim onlar kavimlerini cennete götürmek isteyen iki salih kişinin eşleri idiler. Hayır ve iyilik içinde cennete götürülecek halde iken küfürleri sebebiyle cehennemi hak ettiler. Bu ayet i kerime de ise tam aksine öyle bir hanım var ki; tarihte kavimlerini ateşe sürüklemiş olanların en önde gideni, şirk ve zulmün en büyük timsali olan Firavun’un elinde ateşe götürülmek istenirken imânı ve ihlâsı sayesinde cennetin en yüksek makâmına, Rahmân’ın yanına yükselmiştir.143 Bir sonraki ayetle bağıntısına gelince nitekim Cenab-ı Hak, Firavun’un hanımının halini ayette zikretmiş ve bir Allah düşmanı zalimin zevcesi olmasına rağmen Allah katındaki mertebesini Hz. Meryem ile beraber faziletli hanımlar olarak onlardan bahsetmiştir.144