• Sonuç bulunamadı

ALLAH’IN BAZI SIFATLARI İLE İLGİLİ MUKAYESELER

Bu bölümde Allah’ın tüm sıfatları ile diğer canlılardan üstünlüğünü, en yüce sıfatların ona ait olduğunu, Allah’ın kendisine ortak koşulan varlıklardan münezzeh ve onlarla kıyas edilemeyecek şekilde benzersiz olduğunu izah eden ayetler incelenecektir. Burada dikkati çekmek istediğimiz nokta bahsedilen bu ayetlerdeki karşılaştırma üslubu ve bu yolla muhatabın ikna edilmesidir.

Nitekim bir ayette Allah Teâlâ’nın en yüce sıfatların kendisine ait olduğu ﺎَﻟ َﻦﯾ۪ﺬﱠﻠِﻟ ُﻢﯿ۪ﻜَﺤْﻟا ُﺰﯾ۪ﺰَﻌْﻟا َﻮُھَو ﻰٰﻠْﻋَﺎْﻟا ُﻞَﺜَﻤْﻟا ِﮫّٰﻠِﻟَو ِءْﻮﱠﺴﻟا ُﻞَﺜَﻣ ِةَﺮِﺧٰﺎْﻟﺎِﺑ َنﻮُﻨِﻣْﺆُﯾ “Kötü sıfat, ahirete inanmayanlar

içindir. En yüce sıfatlar ise Allah’a aittir. Çünkü O, her şeyden üstün ve hikmet sahibidir” ifadesi ile haber verilmiştir.111 Kötü örnek teşkil eden sıfatları erkek çocuklara ihtiyaç duyup kız çocukları aşağılamak ve reddetmek, ilkel bir namus anlayışı veya geçim endişesi ile onların canına kıyacak kadar merhametsizleşmek ya da cimrileşmek şeklinde sıralayabiliriz. Allah’a ait olan sıfatlar, en yüksek nitelikler de O’nun evrende hiçbir şeye muhtaç bulunmayacak derecede eksiksiz, kusursuz olması,

110

ez-Zümer 39/46. 111

yaratılmışlara özgü vasıflardan münezzeh bulunması, O’na kız veya oğul isnad edilememesi şeklindeki vasıflardır.112

Allah’a özgü yüce vasıflardan mukayeseli bir üslupla bahsedilen bir diğer ayet-i kerimede “Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir. Elbette

sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz”113

buyrulmaktadır. Ayet-i kerimeden kulların yanında olan dünyalığın fani, yalnız Allah katındakilerin baki olduğu anlaşılmaktadır. Buradaki mukayeseye gelince çok açıktır. Allah Teâlâ dünyadaki malın tükeneceğini ( َﯾ ْﻢُﻛَﺪْﻨِﻋ ﺎَﻣُﺪَﻔْﻨ ) bildirirken, hemen ardından da kendi rahmet hazinelerinin tükenmeyeceğini (ٍقﺎَﺑ ِﮫّٰﻠﻟا َﺪْﻨِﻋ ﺎَﻣ) haber vermektedir. Bu ayetle bağlantılı mukayese içeren bir diğer ayette “Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz

diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!”114 buyrulmuştur. Yahudilerin söylemiş olduğu bu alaylı söz ( َﮫّٰﻠﻟا ﱠنِا اۤﻮُﻟﺎَﻗ َﻦﯾ۪ﺬﱠﻟا َلْﻮَﻗ

ُﻦْﺤَﻧَو ٌﺮﯿ۪ﻘَﻓ

ُءۤﺎَﯿِﻨْﻏَا ) -haksız yere peygamber öldürmek gibi- onların işledikleri büyük günahlarla bir tutulmuştur. Yahudilerin bu yalan sözlerine herhalde en güzel cevap da yukarıda incelediğimiz Nahl suresi 96. ayet olabilir. Onların bu söyledikleri küfür dolu sözler ve işledikleri büyük günahlar neticesinde ayet-i kerimeden Allah’ın onlara yakıcı bir azabı tattıracağını (ِﻖﯾ۪ﺮَﺤْﻟا َباَﺬَﻋ اﻮُﻗوُذ ُلﻮُﻘَﻧَ) biliyoruz.

Muarız bir gruba hitap etme söz konusu olduğu zaman onlardan bir dizi “evet” cevabını alacak tarzda söze başlanması önemlidir. Kur’an-ı Kerim de vermek istediği mesajın yerine ulaşması için muarızlardan bir dizi evet cevabını alacak şekilde konuya giriş yapar. Bu söyleneni ispatlar tarzda hem de Allah’ın varlığını, birliğini ve sonsuz kudretini delillerle ortaya koyması açısından önemli olan bir diğer ayette şöyle buyrulmuştur:

“(Resûlüm!) De ki: Hamd olsun Allah’a, selam olsun seçkin kıldığı kullarına. Allah mı daha hayırlı, yoksa O’na koştukları ortaklar mı? (Onlar mı hayırlı) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah’tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir güruhtur. (Onlar mı hayırlı) yoksa

112

Zemahşerî, el-Keşşâf, II, s. 589; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, V, 3103; Heyet, Kur’an Yolu, III, 410-411.

113

en-Nahl 16/96. 114

yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah’tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar. (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri kılan mı? Allah’tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz! (Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah’tan başka bir tanrı mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir. (Onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah’tan başka bir tanrı mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin!”115

Baştanbaşa mukayese üslubunun görüldüğü ayetlerde Allah Teâlâ öncelikle ve özellikle Hz. Peygamber’e hem hamdetmesini, hem de Allah’ın seçtiği güzide kullarına “selam olsun o seçtiği kullarına” diye bir selam hediye etmesini emretmiştir. Elmalılı’nın da dikkat çektiği üzere bununla adeta bir hutbeye giriş yapılarak müşriklerin başına kakma ve onları susturmak için şöyle bir karşılaştırma yürütülmüştür: Allah mı hayırlı, yoksa O’na koştukları ortaklar mı? Bütün hayır ve kudret elinde olan Allah ile hiçbir şey denk ve benzer tutulamayacağından bu karşılaştırmanın sadece müşriklere başa kakma için olduğu apaçıktır. Allah’ın en hayırlı olduğunu ispatlayan bütün nakli deliller gelmişken (kıssalar) inanmayan müşriklere karşı derece derece başa kakmanın kuvvetini artırmak için daha açık ve genel akli delillere geçilmiş ve bu deliller ardı ardına gelen ayetlerde sıralanmıştır. Devamındaki ayette Allah’ın gökleri ve yeri yaratmasından, gökten su indirmesinden bahsedilmektedir. Bu su ile yeşeren bahçeleri ise (çalışma ve bilgimizle biz yetiştiriyoruz diyerek) kendilerine mal etmeye çalışan zihniyeti ayet-i kerime sapıklıkta ısrar eden güruh olarak vasfetmektedir. O güzel bahçelerin yetişmesinde biz insanların da hizmeti ve gayreti yok değil ama insanların kendi kendine o bahçelerin meyvelerini ve tüm güzel faydalarını yetiştirmek şöyle dursun bir ağacını bile bitirmeye güçlerinin yetemeyeceğini ayet-i kerimede bize haber verilmektedir. Bundan dolayı insanların amel ve işleri yaratıcının emri sınırları içerisinde kulluk etmekten ileri geçmez. Yani hal böyle iken O’na ortak tutulacak bir tanrı daha bulunmasına imkân ve ihtimal var mıdır denilerek ayette karşılaştırmalı bir üslupla Allah’ın birliği ifade edilmektedir. Neml suresi 61. ayette de Allah varlığını ve birliğini ispatlayan delilleri, yeryüzünü yerleşime

115

elverişli kılmak, nehirler akıtmak ve tüm bunların olması için yeryüzüne sabit dağlar yaratması şeklinde zikretmiştir. Karşılaştırmalı bir üslup ile de tüm bunları yaratan ve yapan Yüce yaratıcı mı hayırlıdır yoksa sizin ortak koştuklarınız mı (َنﻮُﻛِﺮْﺸُﯾ ﺎﱠﻣَا ٌﺮْﯿَﺧ ُﮫّٰﻠﻟٰۤا ) denilerek ne kadar cahil oldukları bildirilmiştir. Allah’ın çaresiz kulun tek merci olduğunu haber veren ayet-i kerime de bir sonraki ayettir. Ayetteki “ﱠﺮَﻄْﻀُﻤْﻟا” kelimesi hastalık veya diğer bir şiddet ve ihtiyaç ile sıkışan, bunalan çaresiz demektir. Allah Teâlâ kendisine yalvardığı zaman bunalmışa karşılık verip başındaki sıkıntıyı giderir, yani uzaklaştırır. Nitekim En’am suresi 41. ayetteki “O dilerse kaldırılmasını istediğiniz

belayı kaldırır” ifadesi bunu teyit eder. Devamındaki Allah Teâlâ’nın kudretini yansıtan

ayetlerde de Allah’ın karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösterdiğinden ve rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdecisi kıldığından bahsedilmekte ve Allah’ın ona ortak koştukları varlıklardan münezzeh ve yüce olduğu bildirilmektedir. Ayette yine Allah’ın önce yaratan sonra yaratmayı tekrar edip döndürüp yine yaratacak ve gökten, yerden rızık verdiğinden bahsedilmiş Allah’a ortak koşulan varlıkların ise bundan aciz olduklarına vurgu yapılmıştır.116

116

İ K İ N C İ B Ö L Ü M

İNANÇ GRUPLARI ARASINDAKİ MUKAYESELER