• Sonuç bulunamadı

İtaat emre uymak demektir.245 İsyan ise itaatten ayrılmaktır.246 Burada itaatkâr lafzı ile Allah ve Resulü’nün emir ve yasaklarına uyan kimse; isyankâr ise Allah ve Resulü’nün emir ve yasaklarına uymayan ve karşı gelen kişi anlamında kullanılacaktır.

242 eş-Şura 42/22. 243 Taha 20/111. 244

Taberî, Câmi’u’l-Beyân, XVI, 174. 245

Nitekim ayette Allah Teâlâ “De ki: Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat

edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber’in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber’e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır”247 buyurarak önce Allah’a itaati daha sonra da Rasulullah’a itaati zikretmiştir. Ayette iki durum karşılaştırması vardır. İlk durumda Yüce Allah insanlara seslenmekte ve eğer yüz çevirmeyi tercih ederlerse ( ﺎَﻤﱠﻧِﺎَﻓ اْﻮﱠﻟَﻮَﺗ ْنِﺎَﻓ ْﻢُﺘْﻠﱢﻤُﺣ ﺎَﻣ ْﻢُﻜْﯿَﻠَﻋَو َﻞﱢﻤُﺣ ﺎَﻣ ِﮫْﯿَﻠَﻋ) onların bu yüz çevirmelerine karşılık peygamberin hiçbir suçunun olmadığını, onun vazifesi olan tebliği en iyi şekilde ifa ettiği bildirmiş ve ardında da insanlara sorumluluklarının kendilerine emredilen şeyleri yerine getirmek olduğunu hatırlatmıştır. İkinci duruma göre ise şayet onlar itaat ederlerse doğru yolu bulmuş olacakları (اوُﺪَﺘْﮭَﺗ ُهﻮُﻌﯿ۪ﻄُﺗ ْنِا) ifade edilmektedir. Son olarak da ayetin ilk bölümünde zikredilen Peygamberin sorumluluğunun açık seçik duyurmak ( ِلﻮُﺳﱠﺮﻟا ﻰَﻠَﻋ ﺎَﻣ ُﻦﯿ۪ﺒُﻤْﻟا ُغﺎَﻠَﺒْﻟا ﺎﱠﻟِا) olduğu bildirilmiştir. Görüldüğü üzere ayette iç içe iki mukayese vardır. İlk mukayesede Peygamberimizin sorumluluğu belirtilmiş hemen ardından da insanın sorumluluğundan bahsedilmiştir. İkinci mukayesede ise Rabbimiz iki birbirine zıt durumu bizim önümüze seçenek olarak sunmuştur. Bir tarafta itaat diğer tarafta yüz çevirme vardır. Cenab-ı Hak her ikisini de muhatap, zihninde doğru ve yanlış ayrımını kolayca yapabilsin diye peşpeşe serdedetmiştir..

Nisa suresi 13. ve 14. ayeti kerimelerde ise “Bunlar, Allah’ın (koyduğu)

sınırlardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur. Kim Allah’a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır” buyrularak itaatkârlar ile

isyankârların akıbetlerinden mukayeseli bir şekilde haber verilmiştir. Ayette Allah’ın hudutları için “ِﮫّٰﻠﻟا ُدوُﺪُﺣ” ifadesi geçmektedir. Bu ifadenin izahı önceki iki ayette açıklanmıştır. Bunlar miras, vasiyet ve borçla ilgili hükümlerdir.248 Ayetin devamında

246

Ragıb el-Isfehani, el-Müfredat fi Garibi’l Kur’an, “asy” md., s. 339. 247

en-Nur 24/54.

248

“Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa,

ise Allah ve Rasulü’ne itaat eden (ُﮫَﻟﻮُﺳَرَو َﮫّٰﻠﻟا ِﻊِﻄُﯾ ْﻦَﻣَو) kimselerin cennete gireceği müjdelenmiştir. Hemen ardından da tersi bir durum olarak kim de Allah ve Rasulü’ne isyan ederse ve sınırları aşarsa ( ْﻠِﺧْﺪُﯾ ُهَدوُﺪُﺣ ﱠﺪَﻌَﺘَﯾَو ُﮫَﻟﻮُﺳَرَو َﮫّٰﻠﻟا ِﺺْﻌَﯾ ْﻦَﻣَوُﮫ ) devamlı kalacağı bir ateşe sokulacağını bildirilmiştir. Buradaki ُهَدوُﺪُﺣ ﱠﺪَﻌَﺘَﯾَو lafzıyla da yukarıda bahsi geçen hükümler kastedilmektedir. Ayetteki mukayese açıktır. Önce Allah’ın sınırlarına işaret edilmekte ve kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse mükâfatının cennet olacağı bildirilmektedir. Sonra ise Allah ve Resulü’ne isyan edenlerden ve O’nun sınırlarını aşanlardan bahsedilmiş, onların yerinin cehennem olacağı haber verilerek bu iki grup mukayese edilmiştir.

Yine emre uyanların ve uymayanların akıbetlerinin kıyaslandığı bir diğer ayette ise “Rablerinin emrine icabet edenlere daha güzeli var, ona icabet etmeyenler ise eğer

yeryüzünde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, (kurtulmak için) onu mutlaka feda ederler. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!”249 buyrulmuştur. Ayette yukarıdaki ayetlerdeki gibi “itaat” fiili değil, uymak, icabet etmek anlamına gelen “بﺎَﺠَﺘْﺳا” fiili kullanılmıştır. Birinci kısım insanlara (ُﻢِﮭﱢﺑَﺮِﻟ اﻮُﺑﺎَﺠَﺘْﺳا َﻦﯾ۪ﺬﱠﻠِﻟ) en güzel gaye olan cennet250 müjdelenirken, ikinci kısımdakilere (ُﮫَﻟ اﻮُﺒﯿ۪ﺠَﺘْﺴَﯾ ْﻢَﻟ َﻦﯾ۪ﺬﱠﻟاَو) de bağışlanmayacak olan günah ile hesaba çekilecekleri251 ve varacakları yerin cehennem (ُدﺎَﮭِﻤْﻟا َﺲْﺌِﺑَو ُﻢﱠﻨَﮭَﺟ ْﻢُﮭﯾٰوْﺎَﻣ) olacağına dair uyarı vardır. Ayetteki mukayese açıktır. Bir tarafta emre icabet edenler ve cenneti hak edenler, diğer tarafta ise emre icabet etmeyenler ve cehenneme girenler vardır.

anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.” (Nisa 4/11-12) 249

er-Ra’d 13/18. 250

Ebu Ubeyde Ma’mer b. Müsenna et-Teymiyye (h. 210), Mecâzü’l Kur’an, I-II, Mektebetü’l Hancı, Kahire, ts., I, 329; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, IV, 2976.

251

Kur’an’ı Kerim’de Allah Teâlâ Peygamberlerine “Sana uyan müminlere

(merhamet) kanadını indir. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım. Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan”252

ayetiyle kendilerine tabi olanlara ve kendilerine karşı gelenlere nasıl muamele etmeleri gerektiğini öğretmiştir. Ayet-i kerimede Hz. Peygamber’e hitap edilerek kendisine tabi olanlara merhamet kanatlarını indirmesi (َﻚَﺣﺎَﻨَﺟ ْﺾِﻔْﺧاَو) gerektiği ifade edilmektedir. Yani “kanat indirmek” alçak gönüllülükle muamele, merhamet ve şefkat manasına istiaredir.253 Ayetin devamında ise Hz. Peygamber’e karşı gelen olursa kendisinin onların amellerinden uzak olduğunu söylemesi ve Rabbine tevekkül etmesi tavsiye edilmektedir. Ayette Peygamberin mü’minlerden kendisine uyanlara (َﻦﯿ۪ﻨِﻣْﺆُﻤْﻟا َﻦِﻣ َﻚَﻌ ) َﺒﱠﺗا muamelesi ile kendisine karşı gelenlere (َكْﻮَﺼَﻋ ْنِﺎَﻓ) muamelesi kıyaslanmıştır.

Cin suresi 14. ayette ise Cenab-ı Hak “İçimizde, (Allah’a) teslimiyet gösterenler

de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”

ayet-i kerimesinde teslimiyet gösterenlerle yoldan sapanları mukayeseye tabi tutmuştur. Burada iki grup insandan bahsedilmektedir. Bir yanda Rabbimizin ifadesi ile teslimiyet gösterenler (َنﻮُﻤِﻠْﺴُﻤْﻟا) ki bunlar ayette doğru yolu arayanlar olarak nitelenmişlerdir. Taberi bu grubu Allah’a itaatle boyun eğenler olarak yorumlamıştır. Bir tarafta ise hak yoldan sapanlar (َنﻮُﻄِﺳﺎَﻘْﻟا) vardır ki Taberi bunları da İslam’dan yüz çeviren, dönen ve Hakk’a ulaştıracak olan yoldan uzaklaşanlar olarak yorumlamıştır.254 Teslimiyet gösterenler ayette belirtildiği üzere doğru yolu arayanlar olarak belirtilmiş diğer yandan hak yoldan sapanların da cehenneme odun olacakları haber verilmiştir. Bu iki grupta birbirine karşıt iki kavram belirginleşmektedir. Teslimiyet ve hak yoldan sapmak bu iki ifadenin aynı ayette ardı ardına zikredilmesi de manidardır. Başka bir ayetteki ُﻞَﻌْﺠَﻨَﻓَا َﻦﯿ۪ﻣِﺮْﺠُﻤْﻟﺎَﻛ َﻦﯿ۪ﻤِﻠْﺴُﻤْﻟا “Öyle ya, (Allah’a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar

mıyız hiç ”255 buyrularak teslimiyet gösterenler yani itaatle boyun eğenler ile günahkârlar birebir mukayese edilmesi de aynı hususa işaret eder. Bu ayette de itaat edenlerle isyankârların aynı olmadığı ve bu iki grubun denk kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.

252

eş-Şuara 26/215-217. 253

Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, V, 3647. 254

Taberî, el-Câmi’u’l-Beyân, XXIII, 333. 255