• Sonuç bulunamadı

Kemalist Ulusçu İdeolojinin Ulus-Devlet Ve Ulus Yaratması

2.2. KEMALİST ULUSÇU İDEOLOJİNİN ULUS-DEVLETİN OLUŞUM SÜRECİNE

2.2.5. Kemalist Ulusçu İdeolojinin Ulus-Devlet Ve Ulus Yaratması

Yukarıda anlatılan bilgiler doğrultusunda, bir yineleme yapılmalıdır ki: 'ulusal kimlik' ve ‘ulus inşası’ modern çağın bir ürünüdür. Ulus-devletlerin oluşumuyla birlikte, o devletlere tabi bir ‘ulus’ yaratma çabası, ‘ulusal kimliklerin’ oluşumu sürecidir. Bu anlamda, Kemalizm de insanların kendilerini tanımlayış biçimlerini değiştirmek üzere, yaratığı yeni kimlik vurgusu ile birlikte, Osmanlı kimliğinden farklı olarak bir kimlik yaratmaya, dolayısıyla 'ümmet' devrinden 'ulusa' geçiş dönemini ortaya koymuştur. Bu yeni kimlik içerisindeki 'Ulus' yani halk, ortak amaçlar etrafında birleşmiş, bölünemez, birbirine benzer ve birbirini bütünleyen, standartlaşmış bir bütünlük olarak ortaya konulmuştur.

Ulusçuluğun evrensel olarak kabulündeki, özgür, homojen, siyasal olarak kurumlaşmış, özerk ve meşruiyetini sağlamış olma unsurları, Kemalizm’de de, Türk ulusunun yaratılması sürecinde kullanılmıştır. Amaç; Türk ulusal benliğinin oluşumunda ‘kardeşlik ve yurttaşlık birliğinin’ oluşturulmasıdır. İnsanlar bu iki unsur üzerinden, homojen bir ulus anlayışına doğru sevk edilmişlerdir. Burada bahsedilen iki unsur, yurtseverlikten ziyade ulusçuluğu içermektedir. Fakat bu durum, sadakatin odağını vatandan devlete kaydırmıştır. Dolayısıyla, Parlak’ın Aydın’dan aktardığına göre, yurtseverliğin içeriği vatan-devlet-ulus-cumhuriyet gibi varlıklar için canını feda etme ya da ölüm hakkı ile doldurulmuştur. Böylesi bir söylemin meşruiyeti, söylemin bilimsel olmasına, yani pozitivizme dayandırılması çabası ile mümkündür (Parlak, 2005: 141). Kemalist ideolojinin, pozitivizme geniş tanımıyla bağlı kalarak, yani, sadece tabiatı değil, aynı zamanda tarih ve toplumu, bunların gelişimlerini belirleyen kanunları ortaya çıkarmak amacıyla, bilimsel modelleri uygulayarak açıklamak istemesi, ruhban (din görevlileri) karşıtlığı, bilimcilik, otoritaryanizm, entelektüel elitisizm, kitlerlere duyulan güvensizlik, uluslara ve topluma bütün olarak yansıtılan belirli bir tür Darwinizm olarak şekillenmiştir (Zürcher, 2003 :54). Pozitivizm, Kemalist ulusçulukta, Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi ile de biçimlendirilmiştir. Bu iki araştırma alanı, Kemalizm’in, ulus inşa sürecinde zeminini 'bilimselliğe' dayandırdığının ilk göstergeleridir. Bu iki araştırma konusu, ileride ayrıntılandırılacaktır.

“Ne mutlu Türk'üm diyene” ifadesinde, özünde Türk olmayanların, farklı etnik ve ırk yapılarından gelenlerin 'Türk olması' şeklinde bir birleştiricilik vardır. Bu

'birleştiricilik' durumu, bir ‘içselleştirme’ yaratacaktır ve “biz” olmayı sağlayacaktır. Aksi halde, bu durumun tersi olduğunda bir 'ötekileştirme' söz konusu olacaktır. Dolayısıyla, diyebiliriz ki, Kemalist ulusçulukta, ‘dışlayıcılık’ da ‘kapsayıcılık’ da mevcuttur. Bu ifade, Atatürk’ün Türk ulusçuluğu anlayışını özetlemesi bakımından, Atatürkçülük temelinde değerlendirildiğinde, pozitif anlamda bir tarz düşüncenin teşvik edilmesi, negatif anlamda ise, yani o tarza uymayan düşüncelerin yasaklanması ve marjinalize edilmesi temelinde değerlendirilebilir (Belge, 2003: 30).

‘Birleştiricilik’ unsuruna örnek olması bakımından, ulusçuluk söyleminde, ‘ulusal birlik ve beraberlik’ fazlasıyla vurgulanmış ve bu duruma dayanaklar aranmıştır. Milletvekili yemininden anayasa metinlerine kadar, 'milletin ve devletin bölünmez bütünlüğü' ifadesinin çeşitli şekilde yer alması, Kemalist ulusçuluğun, ‘birleştiricilik’ unsunun somut halidir. Bu temelde baktığımızda, Kemalist ulusçuluk ideolojisi, çok uluslu bir devletten, yeniden tanımlanmış tek bir ulusun egemen olduğu siyasal yapıya geçişi sağlamayı amaç edinmiştir. Bu anlamda Kemalist ulusçuluk üç boyut etrafında toplanmaktadır: Birinci boyut, Osmanlı Devleti’nin meşruluk anlayışından farklı olarak halka(ulusa) dayalı bir meşruiyet anlayışı, ikinci boyut olarak, siyasal eşitlik ve halkın yönetime katılması, üçüncü boyut olarak ise, bağımsızlık. Böylece, Türk milleti de halk idaresi olan Cumhuriyetle idare olunan bir devlettir (Köker, 2012b: 163). Bu açıdan bakıldığında, ulus eşittir, devlet denilerek, ulus, halk ile sınırlandırılmakta ve halk egemenliği devletin yeni meşruiyet kaynağı olmaktadır.

'Tek yürek, tek bilek' imgesine dayalı halk birliği esası, ulusal ülküden sapma oluşturulabilecek bir durumun olmasına yer bırakmamıştır. Tam anlamıyla yurttaş olabilmek için, herkes 'Türk olmak' veya kendisini Türk gibi hissetmek zorundadır. Ortak semboller, simgeler bakımından Türklük hissi yaratılması için, İstiklal Marşı(1921), Andımız(1933), Türk bayrağı(1936) gibi sembolik yaratımlar da Türk Ulus kimliğinin inşası için önemlidir. Diğer yandan, resmi ulusçuluk söyleminin, İstiklal Marşı, Atatürk resmi, bayrak, ay-yıldız gibi ulusal devlet simgelerini kamusal hayatta bolca tüketimi, bu söylemin “teşhirci” olduğunun ve kalıp sözler, simgelerle politik söylemde görünür olduğunun göstergesidir (Bora, 1994: 75).

Bir ulus-devletin, siyasal, kültürel, ekonomik anlamda, sınıfsız, ayrıcalıksız, kaynaşmış bir kitle olması kurgusal bir nitelik taşımaktadır. Kemalist ulusçuluktaki kurgunun da, bir takım temelleri vardır. Siyasal iktidarın meşruluğunun kaynakları

olarak kabul gören kuram ‘toplum sözleşmesi’dir. Bu anlamda, toplumsal sözleşme kuramları genel olarak ikiye ayrılmaktadır. Bir yanda toplumu ‘atomistic’ bir görüşle değerlendirenler, diğer yanda toplumu birleşmiş, bütünleşmiş, tek bir varlık olarak kavrama eğiliminde olanlar. Bu temelde baktığımızda, Kemalist ulusçuluk, ‘milli irade’ kavramı ve bütünleşmişlik temelinde Rousseau’nun toplum sözleşmesi kuramını temel almıştır.

Kemalizm’in ulusal kimlik yaratma sürecinde gerçekleştirilen birçok şey aynı zamanda modernleşme algısı içerisinde de yer bulmuştur. Yani bu iki süreç aslında iç içe geçmiş bir süreçtir. Buna bağlı olarak denilebilir ki, Kemalizm’le birlikte yapılmak istenen iki şey vardır. Birincisi, ekonomik anlamda refahı hedefleyen kalkınmanın başarılması, ikincisi, ulus kültürü muasır medeniyetler seviyesine çıkarmayı öngören çağdaşlaşmacı ve modernist bir ideoloji olarak kültürel ilerlemenin başarılmasıdır.

Kemalist ulusçuluğun temel belirlemelerinde bahsettikten sonra Kemalist İdeolojinin toplumsal alana yansımalarına ve Ulusal kimlik Yaratma Araçlarını ayrıntılandırabiliriz.