• Sonuç bulunamadı

İnsanlar, çevreyle olan etkileşimleri sonucunda öğrenmenin temelini oluşturan bilgi, bece- ri, tutum ve değer kazanırlar (Özden, 2008, s.68). Öğrenmede öğrenme ortamı ve öğren- meye karşı tutum etkili unsurlardır. Olumlu tutum etkili öğrenmenin temelini oluşturmak- tadır. Öğrenciler öğrenmeye karşı olumlu bir tutuma sahiplerse öğrenmede motivasyon ve başarı elde ederler. Ancak öğrenciler olumsuz bir öğrenme tutumuna sahiplerse, öğrenme- de olumsuz çıktılar elde ederler. Bu yüzden tutumlar öğrenmede öğrenme çıktılarını etki- leyen önemli unsurlardır (Lin ve Lin, 2011). Tutum kavramı sosyal bilimlerde sık kullanı- lan kavramlardan biridir. Dünyada tutuma yönelik on beş binden fazla araştırma yapılmış olmasına karşın, araştırmacılar arasında tutum kavramının tanımı ve ölçülmesine yönelik uluslar arası kabul gören ortak bir dil olmadığını söyleyebiliriz. Tutum kavramının tanım- lanması veya ölçülmesi ile ilgili farklı görüşler ortaya konulmuştur (DeFleur ve Westie, 1963; Schneider, 2004).

75

Bilimsel olarak on dokuzuncu yüzyılda incelenmeye başlanan tutum kavramı, latince olan kökeninde “harekete hazır” anlamına gelmektedir (Arkonaç, 2001, s.158). Tutum kavramı- na yönelik araştırmacılar tarafından pek çok tanım yapılmıştır.

Liteartürdeki ilk tanımı yapan Allport (1935), tutumu deneyim sonucu organize edilmiş, durumlara veya nesnelere karşı bireyin tepkisine dolaysız veya dolaylı olarak etki edebilen, zihinsel bir hazır oluş; bireyin herhangi bir birey, grup, olay ve çok çeşitli durumlara karşı, deneyim, bilgi, duygu ve güdülerine dayanarak bireysel etkinliklerindeki seçimini etkile- yen kazanılmış içsel durum (Senemoğlu, 2013), insanların bir objeye, olaya ya da duruma karşı geliştirdiği olumlu veya olumsuz tavır (Atkinson, Atkinson, Smith, Bem ve Hoekse- ma, 2010; Baykul, 2015; Eagly ve Chaiken, 2007; Hogg ve Vaughan, 2005; Koballa, 1988; Franzoı, 2003; Myers, 2001; Türker ve Turanlı, 2008), insanların belli bir düşünceyi, bi- reyi, grubu veya kurumu kabul etme veya kabul etmeme şeklinde ortaya çıkan duygusal bir hazırbulunuşluk hali (Özgüven, 2017), kişinin davranışlarını yönlendirici (Tavşancıl, 2014, s.65) ve insan davranışlarına yön veren psikolojik değişkenler (Şengül ve Dereli, 2013), sonradan kazanılan duygular (Taşdemir, 2009); bilişsel ve duyuşsal davranışları bütünleş- tiren ve özetleyen değerlendirici yargılar (Crano ve Prislin, 2006) şeklinde tanımlanabilir. Tutuma yönelik alan yapılan tanımlar incelendiğinde, tutum öğrenme yoluyla değil dene- yimler sonucu sonradan kazanılan, birey, nesne, olay ve durumlara karşı bireyin olumlu veya olumsuz tavır ya da kabul ile red olarak ortaya çıkan tercihlerini içeren, insan davra- nışlarına yön veren, bilgi, duygu ve güdülere dayanan zihinsel bir hazır oluş, duygusal ha- zırbulunuşluk durumu olarak ifade edilebilir. Tutum tanımlardan çıkan ortak özellikler aşağıdaki gibi sıralanabilir. Tutumlar;

 Deneyimler sonucu öğrenilir.

 Birey, nesne, olay ve durumlara karşı tepkilerdir.

 Olumlu, olumsuz veya kabul-red şeklinde tercihleri içerir.  İnsan davranışlarına yön verirler.

 Bilgi, duyu ve güdülere dayanır.  Zihinsel bir hazır oluş gerektirir.  Duygusal hazırbulunuşluk gerektirir.

76

2.4.1. Tutumların Yapısı

Tutumların bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere üç öğesi vardır (Ajzen, 1989; Katz, 1960; Reid, 2006; Sheriff, Sheriff ve Neberhall, 1965; Tavşancıl, 2014) Tutumu oluşturan öğeler arasında genellikle iç tutarlılık olduğu varsayılmaktadır (Tavşancıl, 2014). Bilişsel öğe; tutum objeleri ile ilgili gerçeklere dayanan bilgi ve inançlardan oluşur (Gill ve Williams, 2008, s.68). Tutum öğesine yönelik bilgi, bireyin bu konuda geçirdiği deneyim- ler sonucu elde edilir. Birey tarafından varlığı bilinmeyen bir konuda tutum oluşması söz konusu değildir. Tutum objesi hakkındaki bilgiler ne kadar gerçeklere dayanıyorsa onunla ilgili tutumlar da o kadar kalıcı olur. Tutum objesine yönelik bilgide değişiklik olursa tu- tum da değişir (Tavşancıl, 2014)

Duyuşsal öğe; tutum objesi ile ilgili olumlu ve olumsuz değerlendirmeleri ve duyguları içerir (Gill ve Williams, 2008, s.163). Duyuşsal öğeler olumlu veya olumsuz etkiler içerir. Tutum objesine yönelik olumlu veya olumsuz duygular önceki deneyimlere göre şekillenir. Duygusal öğe ile değerler arasında yakın ilişki söz konusudur. Tutum objesinin bireyin değer ve amaçlarına hizmet edip etmemesi olumlu veya olumsuz duygularının oluşmasına neden olur (Tavşancıl, 2014)

Davranışsal öğe, tutum objesine karşı davranış eğilimlerini içerir (Gill ve Williams, 2008). Davranışsal öğe bireyin belli bir uyarıcı grubundaki tutum objesine ilişkin eğilimlerini yansıtır (Tavşancıl, 2014). Bu eğilimler söz veya diğer hareketlerden gözlenebilir (İnceoğ- lu, 2010, s.30). Bir nesneye karşı olumlu tutumu olan bireyler bu nesneye karşı olumlu davranma, olumsuz tutumu olan bireyler ise o nesneye karşı ilgisiz olma ve ondan uzak- laşma eğiliminde olacaklardır (Aydın, 2004). Bu üç öğe, bireyin ne düşündüğü, nasıl his- settiği ve hareket ettiğinin bir birleşimidir (Sakallı, 2016). Tutumu oluşturan öğeler ara- sındaki etkileşim bireyin çevresindeki tutum nesnelerine karşı bilgi, duygu ve davranışları- nı yönlendirir. Bu etkiler düzenli ve devamlı olarak birey tarafından taşınır. Bu üç öğe yer- leşmiş, güçlü tutum geliştiren kişilerde tam olarak bulunur. Zayıf tutumlarda bilgiler ve duygular bireyi harekete yani davranışa geçirmekte yetersiz kalabilir (Kağıtçıbaşı ve Ce- malcılar, 2014; Tavşancıl, 2014). Tutumların ölçülmesinde en sık kullanılan yöntem tutum ölçeklerinin kullanılmasıdır. Tutum ölçekleri, bireylerin tutum objesine yönelik hazırlanan ifadeler dizisine gerçek duyguları doğrultusunda tepkide bulunmasıdır. Tutum ölçeklerinde amaç bireyin iç dünyasını ortaya çıkarmaktır (Tavşancıl, 2014). Özel gereksinimli birey- lerde tutumları ölçmek için anketler, sıralama listeleri, kontrol listeleri, karşılaştırma liste-

77

leri, derecelendirme listeleri, anlamsal farklılık listesi, sosyal statü ölçekleri, görüşme, sos- yometrik teknikler, sıralama yöntemleri kullanılır (Antonak ve Livneh, 2000).

2.4.2. Derse Karşı Tutum

Bireyin, öğrenme isteği duyduğu bilgileri, daha kolay, anlamlı ve ihtiyaca dönük olarak zihninde yapılandırır.İstek sonucu oluşan ilgi öğrenmenin duyuşsal boyutunu canlandır- maya yardımcı olur (Kagan, Schauble, Resnikoff, Danish ve Krathwohl, 1969).Yapılan araştırmalarda öğrenmede tutum ve motivasyonun başarıyı etkileyen önemli duyuşsal un- surlar olduğu belirlenmiştir (Boyd, 2002; Dellal ve Günak, 2009; Dörnyei, 2001; Frey ve Fisher, 2010; Yıldız, 2006). Bloom (2012, s.146), öğrenmede duyuşsal boyutun eğitimin her evresinde önemli olduğunu, olumsuz tutuma sahip bir öğrenciye bir konuyu anlatmanın ve başarısını sağlamanın zor dolduğunu belirtmiştir. Öğrenci tutumlarındaki değişiklikler, öğrenci performans ve davranışlarına da yansır (Oyman, 2010, s.19).

Derse karşı olumlu geliştirme ders kazanımlarını önemseme, derse ilgi duyma ve başarılı olma gibi faktörlerin sonucunda oluşmaktadır (Çengeloğlu, 2005, s.57). Öğrenme ortamın- da, öğretilen derse karşı öğrenciler tarafından olumlu tutum söz konusuysa daha fazla aka- demik başarı, etkin katılım sağlanırken, olumsuz tutumlarda başarı düşmekte, öğrenci öğ- renme sürecinden uzaklaşmaktadır (Alkan, 2010; Tuncer, Berkant ve Doğan, 2015). Aynı şekilde derse karşı olumlu tutum öğrenmeyi kolaylaştırır, derse katılma isteğini ve işledik- leri dersten tatmin olma düzeylerini artırmaktadır (Akbaba Altun ve Çakan, 2008; Killian ve Bastas, 2015; Maure ve Marimon, 2014; Özçelik, 2010; Turgut ve Baykul, 2012; Wei- mer, 2002).

2.4.3. Matematik Dersine Karşı Tutum

Matematik, insan zihninin çevresel etkilerden yola çıkarak günlük hayattaki problemlerini çözmede başvurduğu, sayma, hesaplama, ölçme ve çizme; mantıklı düşünmeyi geliştiren mantıklı bir disiplindir (Altun, 2013; Minisker, 2006). Matematik dersi, temel derslerden birisi olmasına rağmen pek çok öğrenci tarafından öğrenilmesi güç ve sıkıcı bir ders olarak algılanmaktadır. Bu durum, öğrencilerin matematik dersine yönelik olumsuz tutum geliş- tirmelerine ve buna bağlı olarak ders başarılarının düşmesine neden olmaktadır (Baykul,

78

2016; Görgen ve Tahta, 2005; Kurbanoğlu ve Takunyacı, 2012; Rashid ve Brooks, 2010; Sertöz, 2002; Soylu ve Soylu, 2006).

Matematiğe yönelik tutum, öğrencilerin bu derse yönelik davranışlarını şekillendiren, derse karşı motive olmalarında, dersi sevme ya da sevmeme gibi kişisel duygularının şekillenme- sinde önemli bir faktördür (Bayturan, 2004; Nazlıçiçek ve Erktin, 2002). Öğrencilerde matematik tutumunun oluşmasına yol açan faktörler, matematiğin faydasına inanma, ma- tematiği algılama biçimi, öğretmenin etkisi, özgüven ve başarı inancı, matematiği sevme ve matematik öğrenimi sırasında elde edilen deneyimler olarak sıralayabiliriz (Yücel ve Koç, 2011; Tobias, 1991).

Matematiğe yönelik tutumlar olumlu veya olumsuz olabilir. Olumlu tutumlar matematik başarısını etkiler (Tarım ve Bulut, 2006; Zan ve Di Martino; 2007). Matematik ders başarı- sı ile matematiğe yönelik tutum arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Öğrencilerin matemati- ğe yönelik tutumları matematik ders başarısında önemli bir rol oynamaktadır. Olumlu tu- tumlar ders başarısına, olumsuz tutumlar ders başarısızlığında etkili olmaktadır (Çanakçı ve Özdemir, 2011; Ekizoğlu ve Tezer, 2007; Abalı Öztürk ve Şahin, 2015; Tapia ve Marsh, 2000; Yücel ve Koç, 2011). Matematiğe ilişkin olumlu tutumlara sahip öğrenciler matematiği sever ve daha iyisini yapmak için gayret ederler ve bu çabanın sonunda başarı duygusunu tadarlar.Bu başarı duygusu, tutumlarının daha kalıcı olmasını sağlar. Olumsuz tutuma sahip öğrenci ise derste daha az çaba gösterir, gerektiği gibi çalışmaz ve başarısız- lık duygusunu tadar. Bu durum öğrencinin olumsuz tutumunun daha da artmasına yol açar (Chinn, 2012; Eshun, 2004).

Matematiğe ilişkin tutumun oluşumunda; öğrencinin sosyal çevresini oluşturan insanların etkisi büyüktür (Beswick, 2006). Öğrencinin matematiğe ilişkin tutumunun oluşmasında öğretmeni en fazla etkiye sahip olan kişidir. Çünkü öğretmenler öğrencilerin başarısında ve dolayısıyla olumlu tutum kazandırmada etkin olan kişilerdir (Aiken, 1970; Yenilmez, 2007). Yapılan araştırmalarda özellikle ilkokulda matematik öğretmenin tutum ve davra- nışlarının öğrencilerde matematik tutumu oluşumunu etkilediği, öğretmenin matematiğe karşı tutumu ile öğrencilerin tutumlarının genelde paralellik gösterdiği (Gündoğdu ve Sil- man, 2007; Koca, 2011; Thompson, 1984; Ünlü, 2007), öğretmeninden memnun olan öğ- rencilerin matematiğe yönelik tutumlarının daha yüksek olduğu (Koca, 2011) belirlenmiş- tir.

79

Öğretmenlerin öğrencilerde olumlu tutumlar geliştirmek için ilkokul yıllarından itibaren düzeylerine uygun etkinlikleri düzenlenmesi, uzun ve sıkılacakları ödevler yerine öğrenci- lerin araştırma becerilerini geliştirecek ödevlerin verilmesi, öğrencilere yeterli zaman ve- rilmesi, hataların hoş görülmesi, öğrencilerin özgün girişimlerinin cesaretlendirilmesi, matematiğin alternatif çözümlerine yönlendirilmesi, işlem basamaklarının iyi kavratılması ve ders içeriklerinin öğrencilerin ilgilerini çekecek şekilde oyun temelli tasarımlanması gerekir (Altun, 2013).