• Sonuç bulunamadı

Kaya, Anonim Halk Şiiri, s 174 16 Tanpınar, Beş Şehir, s 105.

Folklor Unsurları

15 Kaya, Anonim Halk Şiiri, s 174 16 Tanpınar, Beş Şehir, s 105.

112 RAMİS KARABULUT Bir selâm gönderdim canân eline

Acep şu günlerde yetişir m’ola Bülbül de hasret ile konca gülüne Kavuşur da bir gün ötüşür m’ola... Gurbet elde ölsem suyu kim döke Nazlı yârim yok ki kefenim dike Bitmez hasretinle dert çeke çeke Açılmış yaralar bitişir m’ola... (DB: 151) Aldığını vermez idi

Bey değil de neyidi (DB: 232) Elif kaşlarını çatar

Gamzesi sineme batar, Ak ellerin kalem tutar, Yazar Elif Elif diye (DB: 303) Fidayda yavru gelin Fidayda Beş yüz altın yedin bir ayda Başını da yesin bu sevda

Gitti de gelmedi ne fayda (CŞ: 15) Gurbet elde ölsem suyum kim döke Nazlı yarım yok ki kefenim dike Yar senin hasretinle dert çeke çeke Açılmış yâreler bitişir m’ola... (CŞ: 15) Su gelir millendirir

Çayırı çimlendirir Şu kızın kaşı, gözü Ahrazı dillendirir

Sallan gel de boylarına bakayım aman, Ak gerdana beşibirlik takayım aman... (CŞ: 16) Gel beri gel beri ben adam yemem

Saklarım sırrını kimseye demem Cennet-i âlâya ben sensiz girmem Cehennem nârına yanar giderim Yozgat’ı sel almış soğluğu duman Ciğerden seviyom vallahi inan Ölüp de kabire girdiğim zaman

Engine de deli gönül engine

Şimdi rağbet güzelinen, zengine (Ç: 121; EEYEY: 18). Aldığını vermez idi

Bey değil de neyidi (DB: 232). Gökyüzünde bölük bölük Turnalar Yok mu insafınız aldı dert beni, Şahin pençesine düşmüş yavru kuş gibi, Dört bir yanımdan yoldu dert beni... (TSS: 18)

10. Kıssa / mesel / darb-ı mesel / kısa hikâye / fıkra: Halkın günlük konuşmaları arasında konuyla ilgili bir küçük hikâye / kıssa / fıkra anlatmak veya “mesel getir- mek”, “darb-ı mesel anlatmak” şeklinde karşılaşılan anlatılara Sayar’ın romanlarında da rastlanmaktadır. Sayar bunları verirken bir “hikâye” veya “fıkra” olarak vermiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Aklına bir fıkra takıldı. Durmadan yeniliyordu. Savaş sırası Şam’da mı, Halep’te mi, Bağdat’ta mı, bir yerde duymuştu. O gün çok gülememişti bu fıkraya ama şimdi iyisinden gülüyordu:

IV. Murat Bağdat seferinde top taşıyan fedakâr bir deveyi emekliye ayırmış ve şu fermanı vermişti: Bu deve Bağdat seferinin bütün çilesini çekti. Artık emekliliğe ve dinlenmeye hak kazandı. Bundan böyle serbesttir. Bağdat içinde dolaşacak, keyfinin istediği yerde yeyip, içip yatacaktır.

Ve de deveyi bıraktılar. Şöyle çarşı pazarı dolaşınca sebzeciler bölümünde karar kıldı. Dükkânlarda ıspanak mı var, lahana mı var, pırasa mı var? Keyfi neyi çekiyorsa yemeye başladı. Dükkâncılar ses çıkaramaz oldular. Ama deveyi buradan uzaklaştırmak için çare aradılar. Aralarından bir aklı evvel çıktı:

Komşular dedi manavlara. Birkaç çocuğa beş on kuruş bir şeyler verelim. Devenin kıçına bir teneke bağlasınlar. Deve yürüdükçe teneke ses çıkarır. Ve deve bu sesten tüm deli divane olur. Ve gide gide Allah’ın cehennemini bulur... Biz de bu sayede, bu belâdan yakamızı kurtarmış oluruz.

Toplantıda bulunanlar pekâlâ, pek güzel, pek parlak bir fikir dediler. Adamı kutladılar. Toplantıyı yaşlı bir kişi de izliyordu. Tebessüm ede ede lâfa karıştı, söz istedi: Ağalar dedi, Gerçi bana söz düşmez ya, yeri gelmişken ben de bildiğimi söyleyim. Bu deve IV. Murat’ın devesi. Beş yıl, on yıl gerisinde top taşıdı. Yüz, üç kez ardındaki topu ateşle- diler. Siz, top patlamasının gürültüsünü bilir misiniz? O, cehennem gümbürtüsüdür. O gümbürtüye kulak asmayan deve, gıçına bağlayacağınız bir tenekenin gürültüsü ile ürker de kaçar mı hiç? (CŞ: 38-39)

114 RAMİS KARABULUT Abbas Sayar Anılarda Yumak Yumak adlı romanında Zile halkının kahve sohbet- lerinde geçmişte yaşamış olan insanların hikâyelerinin anlatıldığı örneklere sıkça yer verilmiştir. Bu ortamdaki anlatma geleneğine şu sözlerle vurgu yapılmıştır:

Sohbet masalarında yöre insanının geçmişteki öyküleri egemen oluyordu. Çoğu toprak konusunun oluşturduğu, ölümle sonuçlanan öyküler. Çok kez asan kesen, vuran, kıran bir kahraman olarak ortaya çıkıyor. Öldürülen köyün bir yiğidi ise ona da ağıtlar yakıyordu. Kız kaçırmalar ikinci sırayı alıyordu. Orada da kahramanlar türetiyorlardı. (AYY: 28) Sayar, Anılarda Yumak Yumak adlı romanında Hâkim Bey adlı roman kişisinin kahvede anlattığı fıkra ve hikâyelere sıkça yer vermiştir. Bu anlatılar o dönemin Tür- kiye’sinin sosyo-politik tenkidi ile ilgilidirler. Hâkim Bey, kahvede fıkraları anlatır- ken genellikle kendi hayatından örneklere yer vererek meddahvari fıkra ve hikâyeler anlatmaktadır. Örnek:

Geniş bir ırmağın kıyısından karşı kıyıya, yuvasına, yavrularına koşmak için uçuşa kalkan bir serçeyi haşarı çocuklar lastik sapanla taş yağmuruna tutmuşlar. Taşlardan biri sağ ka- nadını tutmaz etmiş serçenin. Zar zor, gizlene gizlene, sıçraya sürüne, çocukların elinden kurtarmış kendini. Ama, karşı kıyıya geçmek için iki sağlam kanat gerek... Onun da biri var, biri yok. Serçe çaresizlik içinde kıvranırken bedeninin elli kat büyüğü bir kartalın yanına indiğini görmüş. Korkmamış, üstelik umutlu umutlu yanına yaklaşmış. Ve seslenmiş: – Kartal Amca, senden bir isteğim var. Çocuklar kanadımın birini kırdılar. Uçamıyorum. Karşıya geçemiyorum. Yuvam orda, yavrularım orda. N’olur, beni karşıya geçir. Ben de yüreğimin yağından sana bir batman yağ vereyim...

Kartal, bitkin, çelimsiz serçeye alaylı alaylı bakmış. Kanadının birini açıp, toprağa doğru eğmiş:

– Çık üstüme, demiş. Omuzuma iyice tutun... Irmağın üstündeki yel seni uçurmasın... Yel uçurmadan, ölüm göçürmeden inmişler karşı kıyıya... Kartal yine kanadını yelpaze yapmış. Serçenin ayağı toprağı tutmuş. Kendini toparlamaya çalışırken kartalın alaylı sesi kulağını doldurmuş:

– Bana bak garip serçe! Yesem bir lokma olmazsın. Sen nesin ki, etin budun ne ki, bana yüreğinden bir batman yağ bağışlıyorsun?

Serçe acı bir gülümseme dağıtmış ortalığa:

– Kartal Amca, demiş. Herkesin kendine göre okkası var, dirhemi var... (AYY: 26-27) Sayar’ın romanlarında rastladığımız bu tür halk anlatılarına, daha çok bilgi ve tecrübe sahibi roman kişilerine sözün bırakıldığı kısımlarda rastlanmaktadır. Bu ki- şiler genellikle köyün yaşlı ve sözü dinlenir kişileridir. Bu kişiler bazen de Kurtuluş Savaşı’na katılmış gazilerdir. Sayar, onlara ayrı bir değer vererek eserlerinde onları bilgice konuşturmayı tercih etmektedir. Böylece ülkenin düşmandan kurtarılışında pay sahibi Anadolu köylüsüne gönderme yapmaktadır. Bununla köylünün yaşadığı kötü ve

olumsuz hayatı hak etmediği gerçeğini vurgulamaktadır. Kısaca yazar, roman kişilerinin anlattığı mesel ve hikâyelerle birkaç amacı birlikte gerçekleştirmiş olmaktadır. Şöyle ki,

1. Halk kültüründen yararlanarak onun dünya ve hayata bakışını yansıtmak, 2. Birinci ağızdan eserde üzerinde durulan sorunları samimi ve gerçekçi bir üslupla anlatmak,

3. Anlatımdaki monotonluğu bu tarz metinlerle gidermek ve böylece canlı ve hareketli bir üslup oluşturmak vb...

11. Halk hekimliği: Halk hekimliği, halkın kendi kendine deneme yanılma yoluyla ortaya çıkardığı tedavi yöntemleri ve kültürünü ifade eder. Konuyla ilgili Anadolu Türk halkının zengin bir kültürü olduğu bilinen bir gerçektir. Sayar da bazı romanlarında bunun olumlu ve olumsuz sonuçlar doğuran örneklerine yer vermiştir:

Yılkı Atı romanında yılkılığa terk edilen atların tedavisinde halk hekimliği yön-

temleri uygulanmıştır. Bu uygulamalar sonucunda atların iyileştiği görülmüştür. Soğuk almış doru kısrağın şu şekilde iyileştirildiği görülmektedir:

Evden yer örtüsü olan, eski yamalı kilimi, bir hasır parçasını getirdiler. Sırtına iyice bağ- ladılar. Bir at torbası bulundu köyden. Saman kaynatıldı. Sıcak buhar, Doru’nun nefes borusundan tatlı tatlı ciğerlerine doluyordu. Kaynamış samanın sık sık değiştirilmesi gerektiğini oğluna bildirdi (YA: 78).

Dik Bayır adlı romanda Halime’nin annesi Halime’nin karnındaki çocuğu düşür-

mek için halk arasında uygulanan bir yönteme başvurmuştur. Bu tedavi yöntemi hem Halime’nin ölümüne hem de çocuğun ölümüne sebep olmuştur:

Bu işte tavuk teleği kullanılırdı. Çavdar sapı kullanılırdı. Kibrit çöpü, şiş, tığ, ebem gö- meciği, ayakkabı çirişi kullanılırdı. Duymuştu, görmüştü. Halime’yi doğurduktan hemen sonra yeniden doğumu göze alamayınca rahmetlik anası ucu kesilmiş, yanlamasına siv- rilmiş tavuk teleği ile karıştırmıştı. Üç günlük yataktan sonra kalkmıştı ayağa (DB: 278). 12. Halk mutfağı: İnsan hayatının en temel unsuru elbette yemek ve mutfak kültü- rüdür. Medeniyetlerin beşiği Anadolu’da yörelere göre yemek ve mutfak kültürü de çok çeşitlilik arz eder. Sayar, romanlarında daha çok yöre coğrafyasını ele alarak o yörede yetişen ürünleri, halkın kendi emeği sonucunda yetiştirdiği mahsulü hem yiyecek hem de halkın gelir kaynağı olduğu için daha çok fakirliği vurgulamak maksadıyla sıkça kullanmıştır. Örnekler:

Çabuk kaynatın bulguru (bulgur aşı) (YA: 17; DB: 23; Ç. 33), bol yağlı bulgur pilavı (YA: 44; EEYEY: 91), pazlama (CŞ:12), pakla (fasulye), mercimek, nohut (CŞ:

32; Ç: 206; EEYEY: 114), gavurga (kavrulmuş buğday) (CŞ: 105), yarma (dövülmüş buğday) (DB: 23), etli pilav (Ç: 60), düğürcük çorbası (ince bulgur çorbası) (DB: 37; Ç: 122), yufka ekmek (Ç: 122), pekmez (EEYEY: 92).

116 RAMİS KARABULUT

Sonuç

Örneklerini yukarıda gördüğümüz Sayar’ın romanlarındaki zengin folklorik mal- zeme, bu eserlerin neredeyse omurgasını oluşturmaktadır. Yazar, daha çok Orta Anadolu çiftçisinin geçim şartlarını, içinde bulundukları dünyanın acımasızlığını romanlarına konu etmiştir. Örneğin, doğa-insan çatışmasını Yılkı Atı’nda “yılkılık” âdeti çerçevesinde ele alırken köylülerin birbirleriyle ve hayvanlarıyla olumsuz ilişkilerini güçlü bir gözlemle ortaya koymuştur. Bunu yaparken yazar daha çok kişilerin diyaloglarına yaslanmıştır. Okuyucu bu sayede yöre insanının dilini örfünü, inançlarını, ahlâkını, ekonomik duru- munu vs. öğrenme fırsatını bulur. Çelo’da ve Can Şenliği’nde de durum hemen hemen aynıdır. Ancak bu iki romanda, insanların sosyal güvenceden yoksun oluşları, kadastro hizmetinin olmaması gibi farklı problemlere de değinilmiştir. Bu eserlerde de toprak kavgası, cinayetler, ahlâkî yozlaşmalar yine kişilerin mahallî ağız özelliğiyle dikkatlere sunulmuştur. Folklor unsurlarının zengin olduğu bir diğer eser de Dik Bayır’dır. Bu eserde diğerlerinden farklı olarak Türk köylüsünün yeni bir problemi işlenmektedir: Avrupa’ya işçi göçünün doğurduğu problemler, eserin ana konusudur. Bu konu işlenirken yine mahallî dil temel olmak üzere folklor unsurları eserde önemli bir yer tutmaktadır.

Anılarda Yumak Yumak, El Eli Yur El de Yüzü, Tarla Başı Salkım Saçak roman-

larında, Türkiye’deki sosyal ve ekonomik değişimlerin ele alındığı görülmektedir. Bu eserlerde Atatürk İnkılâpları, köyden kente göç, çok partili hayata geçiş, köylünün politik çıkarlara alet edilmesi gibi sorunlar işlenirken yine yörenin folklorundan yararlanıl- mıştır. Fakat folklorik malzeme bu üç eserde ilk dört romana göre daha azdır. Çünkü bu son üç romanda köylüden ziyade yazar anlatıcı ve okumuş şehirliler daha baskındır. Folklor unsurları Sayar’ın romanlarında Anadolu köylüsünün şu sorunlarını yansıtmak için bir araç olarak kullanılmışlardır:

1. Fakirlik

2. Zorlu doğa ve yaşam şartları 3. İhmal edilmişlik

4. Bilgisizlik ve bâtıl inançlar

5. Ahlâkî yozlaşma (Hırsızlık, çekememezlik, cinsel suçlar, helâl-haram ayıra- mama, cinayetler, merhametsizlik vb.)

6. Devlet otoritesi ve hizmetlerinden yoksunluk, başıbozukluk

Muhtevada yöresinin bu gibi sosyal problemlerini anlatma amacındaki yazar, yörenin halk ağzını ve kültürünü kullanarak ayrıca eserine gerçekçilik kattığı gibi, dil ve üslûbu da renklendirerek eserlerine akıcı bir anlatım gücü kazandırmıştır.

Yukarıda da görüldüğü gibi Sayar, oldukça zengin bir folklor malzemesi kullanmış- tır. Bu zengin kültür varlığı onun eserlerinin içeriğini, dil ve üslubunu da şekillendir- miştir. Romanlarında Yozgat yöresi ağzını ve halk kültürünü oldukça etkili kullanmıştır. Çünkü Sayar, kırsal kesim insanının hayat tarzını, yaşayışını, çektiği zorlukları kendi

gözlem ve deneyimlerini vermek için folkloru bir vasıta olarak kullanmıştır. Sayar, bunu yaparken yöresel dil varlığını ve halk kültürü unsurlarını kendine özgü bir tarzda eserlerinde kullanmıştır. Yazarın eserlerini verirken böyle bir kaynağı keşfetmesi, hem onun sanatı için hem de Türk dili ve edebiyatı için bir kazanç olmuştur.

KAYNAKLAR

Akıncı, Doç. Dr. Gündüz, Türk Romanında Köye Doğru, Ankara: Türk Tarih Kurumu Bası- mevi, 1961.

Atasözleri ve Deyimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu, 2017.

Derleme Sözlüğü, Türkiye Türkçesi ve Ağızları Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu, 2017.

Elçin, Şükrü, Anonim Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: Akçağ Yayınları, 2014. Enginün, İnci, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2001.

Güncel Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu, 2017.

Halka Doğru, İstanbul: Matbaa-i Hayriye ve Şürekâsı, 1329-1330/1913-1914, S. 1-52.

Karabulut, Ramis, Nail Abbas Sayar-Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri Üzerine Bir Araştırma, Kırıkkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, 2011. Kaya, Doğan, Anonim Halk Şiiri, Ankara: Akçağ Yayınları, 2014.

Polat, Nâzım Hikmet, Ömer Seyfettin-Bütün Hikâyeleri, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2011. Sayar, Abbas, Tarlabaşı Salkım Saçak, İstanbul: Cem Yayınevi, 1987.

, Anılarda Yumak Yumak, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2002. , Çelo, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2002.

, Dik Bayır, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2002.

, El Eli Yur, El de Yüzü, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2003. , Can Şenliği, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2010.

, Yılkı Atı, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2010.

Tanpınar, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Ankara: MEB Yayınları, 1989. , Edebiyat Üzerine Makaleler, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2000.

Tansel, Fevziye Abdullah, Ziya Gökalp Külliyatı I – Şiirler ve Halk Masalları, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1989.

Gökalp, Ziya, Türkçülüğün Esasları, Ankara: Matbuat ve İstihbarat Matbaası, 1339/1923. Eser adı kısaltmaları:

Anılarda Yumak Yumak: AYY Can Şenliği: CŞ

Çelo: Ç Dik Bayır: DB

El Eli Yur, El de Yüzü: EEYEY Tarlabaşı Salkım Saçak: TSS Yılkı Atı: YA

Outline

Benzer Belgeler