• Sonuç bulunamadı

Anlatıda karakterleştirme analizi çeşitli değişkenler üzerinden yapılabilir Açık karakterleştirmeye karşı kapalı karakterleştirme ayrımı bu değişkenlerden biridir Açık karakterleştirme; bir kişiyi tanımlayan,

2 “Çıkılmayan” Adlı Hikâyeye Genel Bir Bakış

52 Anlatıda karakterleştirme analizi çeşitli değişkenler üzerinden yapılabilir Açık karakterleştirmeye karşı kapalı karakterleştirme ayrımı bu değişkenlerden biridir Açık karakterleştirme; bir kişiyi tanımlayan,

sınıflandıran, bireyselleştiren bütün betimleyici ifadelerle yapılır. Kapalı karakterleştirme ise bir kişinin ne yaptığı, ne söylediği veya bir duruma tepkisine bakılarak onu karakterleştirmek demektir (Ayrıntı için bk. Janh, Anlatıbilim, s. 112-115.).

182 EBRU ÖZLEM YILMAZ Bu cümleyi her ne kadar anlatıcı aktarmış olsa da, burada karakterin zihnine doğrudan girildiği izlenimi yaratılmıştır.

Başkarakter öğle vakti daireden çıkar. Yemeğe gitmemeyi düşünür ancak bunun kendisinin ele vermesinden korkarak vazgeçer. Her zaman gittikleri lokantaya gider ve diğerleriyle birlikte yemeğini yer. Tuvalete gitmek bahanesiyle erken kalkıp dışarı çıkar. Yola çıkınca takip edildiği düşüncesine kapılır. Sokak değiştirir, adımlarını hız- landırır ancak peşindeki ayak seslerinden bir türlü kurtulamaz. Nihayet kendisini takip eden kişiyle konuşmaya karar verir, arkasına döner. Ancak arkasında kimse yoktur:

(14) Çıktı. Manavın yanına varınca arkasında ayak sesleri işitti. İzleniyordu. Omuzları kasıldı. “Vay canına, Sabahki adam bu. Şemsiyesini bırakmış ama o.” Önüne çıkan ilk sokağa saptı. Hızlandı. Kurtulamıyordu ayak seslerinden. Birkaç sokak değiştirdi. “Belki izlemiyordur beni. Neden olmasın? Evine gidiyordur. Şu soldaki ev belki onundur.” Evi geçti. Ayak sesleri de geçti evi. “İt oğlu evine bile girmedi.” Durdu. Ne olursa olsun ko- nuşacaktı onunla. Döndü. Şaşırdı birden. Birkaç kadın vardı sokakta. İleride iki çocuk top oynuyorlardı. Yandaki evin radyosundan bir erkek konuşuyordu. “Ne oluyor bana?” (s. 68) Yukarıdaki alıntıda karakterin eylemlerini anlatan cümleler eylemin anlatısal aktarımına (bk. 1.1.6.) örnektir ve genellikle bir ya da iki kelimeden oluşmaktadır. Karakterin düşüncelerinin tırnak içinde aktarıldığı cümleler (serbest dolaysız düşünce) ise nispeten uzun tutulmuştur. Kendi kendine bir kovalamacaya giren karakter oldukça kaygılıdır. Eylemlerinin sade bir şekilde sunulmasına karşılık düşüncelerinin daha ay- rıntılı verilmesi, karakterin olanları zihninde büyüttüğünün anlaşılmasına hizmet eder.

Başkarakter öğle tatilinin bittiğini ve eve gidemeyeceğini fark eder. Dairede geçirmesi gereken zorunlu süre gözünde büyümektedir:

(15) Saatine baktı. Biri geçmiş. Eve gidemez artık. Daireye gidecek. Korku, merak içinde üç buçuk saat oturması gerek. Gitmezse olmaz. Bir umutsuzluk kapladı içini yürürken. Hep olağanüstü şeyler düşünmüştü, yaşadığı düzenden kurtulmak için. Piyangolardan ummuştu. İşte beklediği geldi, ama kurtulamıyor. “Belli bir yaşayış uygulamışlar bana. Görünmeyen bir giysi giydirmişler. Sıkıyor beni, çıkarıp atamıyorum. Düğmelerini çözemem mi? Bu bile güç. Ya çıkarıp atanlar? Tutuyorlar onları. Deliler evine kapatıyorlar ya da kodese. Alamayacağım bu arabayı. Sinirlerim bozuldu üstelik.” (s. 68)

Yukarıdaki alıntıda ilk cümle eylemin anlatısal aktarımına (bk. 1.1.6.) örnektir. “Bir umutsuzluk kapladı içini yürürken.” cümlesi ise karakterin düşünce edimini yansıt- madan ruhsal/zihinsel durumu hakkında bilgi verir. Bunun dışında ilk cümleden tırnak işaretine kadar kurulan cümlelerin tamamı serbest dolaylı düşünce ile sunulmuştur. Umutsuzca yapılan bir iç muhasebeyi yansıtan bu cümlelerde, karakterin öznelliğini ve dilinin anlatıcının söylemi ile birleştiği görülmektedir. Tırnak işareti içinde yer alan

cümleler ise –burada söz eklentisine (... diye düşündü) yer verilmediği için– serbest dolaysız düşünce ile sunulmuştur. Karakterin serbest dolaysız düşünce ile ifade edilen düşünceleri, kendisine biçilen hayatı yaşamaya devam ettireceğinin ve araba hayalinden vazgeçeceğinin işaretlerini verir.

Akşam eve dönerken hissettiği korku yoğunlaşır. Artık parayı kaybetmekten ziyade yakalanma korkusu ağır basmaktadır:

(17) Akşam eve yaklaştıkça içindeki korku büyüyordu. “Ya buldularsa parayı. Karanlıkta beni bekliyorlarsa?” Eve gitmese olmaz mı? Her gece evde yattığını herkes biliyormuş gibi geliyor ona. Bu gece eve gitmezse suç işlediğine kanıt olacak bu (s. 68).

Serbest dolaysız düşünce ile ifade edilen tırnak içindeki ifadeler, karakterin duy- duğu kaygının boyutları hakkında ipucu verir. Bundan sonraki üç cümle de, karakterin diline has ifadelerin anlatıcı tarafından aktarılmasına örnektir (serbest dolaylı düşünce). Başkarakterin evine giderken duyduğu tedirginlik anlatıda bütün yoğunluğuyla hissedilmektedir. Nihayet evine varan karakterin yalnızlığı, kimsesizliği şu hâldeyken ona daha ağır gelir. Evine girer girmez kapısını kilitlemiştir. Evdeki her şeyi yerli yerin- de bulan karakter yatağın içine bakmasa da paraların orada olduğunu bilir. Bu durum bir şeyi değiştirmez, çünkü her an evinin basılacağını ve kendisinin yakalanacağını düşünmektedir. Artık paraları bulduğu andaki heyecanını, kurtuluş sevincini yitirmiştir. (18) “Keçe gibi ağzının içi, acı. Karnının acıkması gerekirdi. Çok şey öğrendi bir günde. Kendi kendini bildi. Çıkamayacak batağından.”

Her an yakalanabileceği düşüncesiyle oturup polisi bekleyen karakterin zihninden geçenler yukarıda aktarılmaktadır. İçinde bulunduğu tedirginlik hâli ona fiziksel ihti- yaçlarını unutturmuştur. Bulduğu paralarla kurtulacağına dair ümidini de kaybetmiş ve “batağından çıkamayacağını” öğrenmiştir. Yukarıdaki cümlelerin tümü serbest dolaylı düşünce ile sunulmakta, karakterin “idrak” hâlinde olduğu net bir şekilde hissedilmektedir. İdrak ettiği gerçeği ise nihayet dile döker:

(19) – Yok, dedi yüksek sesle, yok! Bir çıkar yol bulamıyorum. İstediğim gibi değil, benim için düzenlenmiş yaşayışı sürmem gerek (s. 69).

Başkarakterin “... benim için düzenlenmiş bu yaşayışı sürmem gerek” cümlesi, onun hayata bakışı ile ilgili de ipuçları vermektedir. Nitekim daha önce de kendisinin söylemlerine yansıdığı gibi, yaşadığı hayattan kurtulabilmek için piyango gibi olağa- nüstü şeylerden medet ummuş, yağma gecesi ele geçirdiği parayı kullanamayacağını hissetmiş ve “Belli bir yaşayış uygulamışlar bana. Görünmeyen bir giysi giydirmişler. Sıkıyor beni, çıkarıp atamıyorum.” düşüncesiyle umutsuzluğa kapılmıştır (bk. [15] numaralı alıntı). Hayatının kendisi adına dış bir güç tarafından düzenlendiği anlayışı onun, yaşadığı hayatta pasif bir duruş sergilediğini gösterir. Sonuç olarak karakterin

184 EBRU ÖZLEM YILMAZ anlatıdaki dolaysız ya da dolaylı söylemlerinin hepsi onun kendisini karakterleştir- mesine hizmet eder.

Yukarıdaki alıntıda karakter, “çıkılmayan bir batak” olarak gördüğü bu yaşayışı sürmesi gerektiğini anlamış ve bunu yüksek sesle söylemiştir (dolaysız söz). Düşünce- sindeki bir şeyi artık dile getiriyor olması, onu eyleme dökeceğini de hissettirmektedir. Sonunda paralardan kurtulmaya karar veren karakter, paraları sahibine götürmeyi aklından geçirse de bir şekilde bundan vazgeçer. İçinde bulunduğu tedirginlik hâli ve zihnindeki kuruntular iyice sinirini bozar. Ani bir kararla paraları sakladığı yerden alarak mutfağa geçer:

(22) Yatağa doğru yürüdü. Sökük yerinden soktu elini, paraları aldı. Mutfağa geçip ışığı yaktı. Ocaktaki küllerin üstüne attı paraları, dağıldılar. Cebinden kibriti çıkardı. “İki yüzlük alsam şuradan. Kimse kuşkulanmaz. Bir yağmurluk alırım. Üç yüz liralık adamım ben.” Yüzünü buruşturdu ama eğildi iki yüzlük aldı yığından, katladı cebine koydu. Kibriti çaktı (s. 69).

Alıntıda, karakterin düşüncelerini yansıtan tırnak içindeki ifadeler (serbest do- laysız düşünce) dışında, bütün cümleler eylemin anlatısal aktarımına örnektir. Öznesi başkarakter olan, tekdüze ve hızlı bir şekilde aktarılan bu cümleler, karakterin aniden alıp hızlıca uyguladığı kararın yansıtılmasına hizmet etmektedir.

İçinden “iki yüzlük” aldığı paraları yakan karakter aniden rahatlamış, o zamana kadar duyduğu tedirginlik nedeniyle unutmuş olduğu fiziksel ihtiyaçlarını hatırlamıştır:

(23) Paralar yağlıydılar, çabuk yandılar. İçindeki karartı ışıdı. Birden çişi geldiğini, karnının acıktığını duydu. Odasına geçti. “Bol bir yemek olsa, anamınkiler gibi.” Yarın, diyordu soyunurken, yarın. Bitkindi. Uyuyacaktı. Yarın bir işi daha vardı yapılacak: Gidip o korkunç dişçi koltuklarından birine oturacak, çürük azı dişini çektirecekti (s. 69).

Yağlı paraların çabucak yanmasıyla birlikte “içindeki karartı ışıyan” karakter acıktığını hisseder: “Bol bir yemek olsa, anamınkiler gibi.” cümlesi ve bir sonraki cümle, –ilkinde söz eklentisi, ikincisinde tırnak işareti kullanılmadığı için– serbest dolaysız düşünceye örnektir. Alıntıda yer alan “Yarın bir işi daha vardı yapılacak: Gidip o korkunç dişçi koltuklarından birine oturacak, çürük azı dişini çektirecekti.” cümleleri ise tipik birer serbest dolaylı düşünce (bk. 1.1.5. ve 1.2.2.) örneğidir.

Anlatıda karakterin çektiği diş ağrısı, onun tedirginliğinin arttığı zamanlarda kendisini hissettirmiştir. Diğer bir deyişle, anlatı boyunca hissedilen tedirginlik çürük dişle birlikte somutlaşmıştır.53 Karakterin çürük dişinden kurtulma düşüncesi, yaşadığı huzursuzluğun somut kalıntılarından kurtulma isteğini simgeler.

Outline

Benzer Belgeler