• Sonuç bulunamadı

KASA HESABI VE ORTAKLAR CARİ HESABININ VERGİSEL YÖNDEN DENETİMİ

ACCOUNTING TRANSACTIONS

2. KASA HESABI VE ORTAKLAR CARİ HESABININ VERGİSEL YÖNDEN DENETİMİ

Muhasebe kayıtlarına göre kasa hesabının bakiyesi, işletmenin günlük ihtiyacının üzerinde bir tutarda ise ve bu durum süreklilik arz ediyorsa bunun nedeni ayrıntılı bir biçimde incelenmelidir. Örneğin; kayıtlara göre kasa hesabı bakiyesinin 400.000TL olması gerekirken yapılan sayımda kasada 60.000TL gibi bir nakit tespit edilirse aradaki 340.000TL’lik farkın mantıklı bir izahının yapılabilmesi zordur. Uygulamada özellikle birçok işletmenin kasa hesabının günlük olağan ihtiyaçlarının üzerinde olduğu görülebilecektir.

Buradaki yaklaşım; kasada fiilen yer almayan meblağın işletme sahipleri tarafından işletmeden çekildiği ve kendi şahsi ihtiyaçları için kullandıkları şeklinde olacaktır.

İşletmelerin önemli tutarlarda ortaklardan alacaklı olması veya kasa hesabında normalin üzerinde yüksek tutarda bakiyeler görülmesinin çeşitli nedenleri olabilmektedir. Bunlar (http://www.uhy-uzman.com.tr/, 2016):

 İşle ilgisi olduğu halde belgesi temin edilemeyen ya da belgesiz yapılan harcamalar,

 Bordrolarda kayıtlı ücretlerin dışında yapılan ödemeler,

 Şirket ortaklarının şahsi harcamalarının, eş/çocuklarının ve yakınlarının giderlerinin şirket tarafından karşılanıyor olması,

 Yurt içinde mal ve hizmet satışından oluşan alacaklardan yapılamayan bir kısım tahsilatların yapılmış gibi gösterilmesi,

 Kambiyo mevzuatı gereğince yurtdışında bırakılan ya da kalan tutarın tahsilinin gecikmesi veya imkansız hale gelmesi vb. nedenlerle dövizlerin değerlenmesi sonucu oluşan kur farkları gibi fiktif gelir oluşumundan kurtulmak için bu bedellerin tahsil edilmiş gibi gösterilmesi.

İşletme kasasında bulunmayan söz konusu tutarlar için yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’na göre cezalı tarhiyata muhatap olunabilir. Söz konusu kanunun “transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” başlığını taşıyan 13/1.

Maddesinde; “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir” hükmü yer almaktadır.

Konuya ilişkin ilave açıklamalara ilgili kanunun 13/2-3.maddelerde geniş olarak yer verilmiş bulunmaktadır (http://www.asmo.org.tr/, 2016).

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), ortakların şirkete borçlanma yasağı getirmiş ve iştirak taahhüdünden doğan borç hariç pay sahiplerinin (ortakların) şirkete borçlanmasını yasaklanmıştır. İştirak taahhüdünden doğan borçtan anlaşılması gereken, gerek şirketin kuruluşunda gerekse de sermayesini artırması sırasında pay sahipleri (ortaklar) tarafından şirkete ödenmesi taahhüt edilen borçtur. Ticari bir ilişkide normal bir müşteriye yapılan uygulamanın aynısı işletme ortağına da uygulanıyorsa bu durumda herhangi bir problem söz konusu olmaz. Kanuna göre bir ortağın herhangi bir ticari faaliyete dayanmaksızın şirketten borç alması, borçlanma yasağına aykırılık oluşturmaktadır (http://www.uhy-uzman.com.tr/, 2016).

İşletme sahipleri, kendilerine tanınan yasal yollar; sermaye azaltımı, kar dağıtımı, tasfiye vb. haricinde işletme kaynaklarını bedelsiz olarak kullanamazlar. Ticari hayatta işletmeler ortaklarına borçlu gözükebildikleri gibi ortaklarından alacaklı da olabilmektedirler. Önemli olan, ticari olsun veya olmasın, ilişkili şirketlere ve ortaklarına cari hesap ilişkilerinde emsal kurum veya kişilere nazaran avantaj, menfaat sağlayıp sağlamadığıdır.

Ortakların menfaat sağlaması işlemlerinin, belirli şartlar dahilinde kurumlar vergisi yönünden örtülü kazanç dağıtımı olarak kabul edilmesi, söz konusu işlemin vergisel boyutunun ve işletmeler açısından konunun önemini daha da artırmaktadır. Dönem sonlarında kasa hesabı bakiyesi fazla olan şirketler, ticari hayata ilişkin teamüllere uygun davranmadığı, basiretli bir işadamı gibi kasadaki parayı değerlendirmemek suretiyle, şirketin elde edeceği faiz gelirinden mahrum bıraktığı ve varsa alınan kredi borcuna bağlı olarak şirketi

faiz gideri ödemek durumunda bıraktığı gerekçesiyle VUK‘un 30/4 maddesi uyarınca cezalı tarhiyata muhatap kılınmaktadır .(http://www.ozdogrular.

com/, 2016).

Maliye Bakanlığı öteden beri borç verme işleminin finansman temini hizmeti kapsamında değerlendirdiği için ortaklara kullandırılan tutar üzerinden adat yöntemi ile faiz hesaplanması ve gelir yazılması gerekliliğinin altını çizmektedir. Bu işlem için kullanılacak faiz oranı, şirket kredi kullanıyorsa kullandığı kredinin faiz oranı, kullanmıyor ise merkez bankası reeskont faiz oranı üzerinden olmalıdır. Bu oran, şirketin ortağa verdiği parayı bir bankada mevduata veya devlet tahvili, hazine bonosuna yatırdığında elde edeceği gelirin faiz oranından az olmamalıdır (http://www.bkrisik.com/, 2016).

Mükellefler, ileride cezalı tarhiyatlara muhatap olmamaları için kasa fazlalığına ve ortaklardan olan alacaklarına önce adat yöntemine göre faiz hesaplamalı ardından da %18 KDV’li hizmet faturası düzenlemelidirler. Ayrıca ortaklarına cari hesap yoluyla borç para kullandıran şirketler banka, banker ve sigorta şirketi olmadıklarından 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28.maddesi gereğince BSMV mükellefi değildirler. Dolayısıyla söz konusu işlemin BSMV’ye tabi tutulması söz konusu değildir. Diğer bir konu ise, ortak işletmeye borç verdiyse bu borç için işletmeden faiz isteyemez (http://www.

istanbulymmo.org.tr/tr/, 2016).

Diğer taraftan yeni TTK’da borçlanma yasağına aykırı davranan ortakların, 300 günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılmaları hüküm altına alınmıştır. Bu ceza en az 300 gün olduğu gibi günlük ceza tutarı 20TL den az olmamalıdır. En çok ise, hakimin kararına göre 730 gün ve günlük 100TL üzerinden olması gerekmektedir. Bu durumda, söz konusu yasağın ihlal edilmesi durumunda Devlet Hazinesine ödenmesi gereken en az ceza tutarı 6.000TL (300 gün x 20TL), en fazla ceza tutarı da 73.000TL (730 gün x 100TL) olacaktır (http://www.uhy-uzman.com.tr/, 2016).

Ayrıca yukarıda belirtilen durumlara ek olarak ilgililer; faiz tutarı üzerinden fatura düzenlenmemesi nedeniyle kesilmeyen fatura bedelinin

%10’u üzerinden kesilen özel usulsüzlük cezası ile karşılaşabilecektir. Son olarak da vergi inceleme elemanının yorumuna bağlı olarak, ortaklara verilen paralar için “örtülü kar dağıtımı” iddiasından yola çıkılarak cezalı gelir vergisi (stopaj) tarhiyatına VUK‘nun 30/4. maddesi uyarınca cezalı tarhiyatla muhatap kalabilmesi mümkündür (http://www.bayrakymm.com/, 2016).

3. ADAT YÖNTEMİYLE FAİZ HESAPLANMASI VE ÖRNEK

Outline

Benzer Belgeler