• Sonuç bulunamadı

Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık (Complex Interdependence)

2. BÖLÜM: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Teoriler Işığında Bağımlılık ve Güvenlik İlişkisi

2.1.1. Karşılıklı Bağımlılık Yaklaşımı

2.1.1.3. Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık (Complex Interdependence)

20. yüzyılın ikinci yarısında kitle iletişim teknolojilerindeki hızlı ilerleme ön plana çıkmaktadır. Bu ilerlemenin büyük değişimlere neden olduğu proseste, uluslararası düzendeki kargaşa ve inceleme birimleri arasındaki etkileşimin kurgusunu oluşturduğu bu durum, karmaşık karşılıklı bağımlılık kavramıyla açıklanmaktadır. Uluslararası düzende terörist yapılar da içinde bulunmak üzere ülkeler dışındaki tüm aktörlerin ehemmiyetine ilgi gösteren ve bu istikamette devlet merkezli gerçekçi örneklerin düzenlenmesi gerektiğini savunan Keohane ve Nye, ayrıca kitle iletişim teknolojilerindeki hızlı ilerlemenin üzerine yoğunlaşmıştır. Bu ilerlemenin katalizör işlevi gördüğü süreçte, küresel düzeydeki anarşi ve inceleme birimleri arasındaki ilişkinin yapısını oluşturduğu durum, karmaşık karşılıklı bağımlılık kavramı ile açıklanmaktadır. Küresel düzeyde devletler arasındaki etkileşimlerin artarak fazla kompleks bir duruma geldiği ve bu durumun sözü edilen devletleri karşılıklı olarak daha müdafaasız aynı zamanda karşılıklı gereksinim açısından fazla duyarlı olduğunu karmaşık karşılıklı bağımlılık savunmaktadır (Işıksal, 2004: 139-140).

Karmaşık karşılıklı bağımlılık ise üç başlık altında toplanmaktadır. -Aktörler ve toplumlar arası iletişim kanallarının çoğalması

-Uluslararası ilişkilerin gündeminde sabit önem sırasının ortadan kaldırılması, -Askeri gücün öneminin azaltılması (Keohane ve Nye, 1977: 24-29).

Karmaşık karşılıklı bağımlılık birçok aktör arasındaki karmaşık etkileşimi ifade eden bir durumdur. Bir başka ifadeyle, karşılıklı bağımlılıkta devletler birbirlerinden etkilenmektedirler. En güçlü olan devletler bile simetrik olmayan güç ilişkisi sebebiyle zayıf bir devlet tarafından politikalarında değişiklik yapması hususunda yönlendirile bilinmektedir. Önemli olan, politika ve strateji değişikliğinin

ne kadar maliyet doğurmakta olduğu üzerinde durulmalıdır. Karşılıklı bağımlılık neticesinde oluşan duyarlılık, devletlerin uluslararası ortamda ne kadar rahat hareket etmekte olduğunu belirleyen bir unsur olmaktadır. Savunmasızlık zamanları ise, istisnai bir durum olarak, devletin zor durumda olması sebebiyle daha fazla maliyete rıza göstermesine neden olacağı görülmektedir (Özdemir: 2008, 132).

Güç elde etmek için sorunlar arası ilişki kurma ve ajanda oluşturma stratejileri, uluslar-ötesi ve ülkeler-ötesi bağlantıların yönetilmesi ve milletlerarası örgütlerin devreye sokulması gibi yöntemler, karmaşık karşılıklı bağımlılık ortamında ön plana çıkarılan yöntemlerdir. Problemler arası ilişki kurma, askeri gücün davranışları biçimlendirme kabiliyetinin yavaş yavaş azaldığı bir durumda askeri veya ekonomik mevzuları birbiriyle istibatlandırarak arzu edilen mevzuların politikleştirilmesini veya yararlı mevzularla yararlı olunmayanları irtibatlandırarak istenilen neticelerin elde edilmeye çaba harcandığını belirtmektedir (Özdemir, 2008: 133). Keohane ve Nye gündem sıralamasının gereksiz olduğunu dile getirmiştir. Aynı zamanda karmaşık karşılıklı bağımlılık bulunan devletlerde askeri gücün bir politika aracı olarak kullanılmasında daha fazla maliyet olmasından dolayı askeri güce başvurma noktasında kısıtlama bulunmaktadır (Keohen, Nye, 1987: 86).

Karmaşık karşılıklı bağımlılığın birinci sıradaki özelliği ile toplumlar arasında etkileşim ve bağlantı sağlayan kanalların miktarındaki bariz çoğalmaya dikkatleri çekilmektedir. 20. Yüzyılın sonlarında ülkelerin resmi münasebetleri ve üst düzey devlet sorumluları arasındaki resmi olmayan ilişkiler dışında da toplumlar arasında bağlantı oluşturan kanallarda artış oluşmuştur. Çok uluslu şirketler, bankalar ve uluslararası sivil toplum kuruluşları gibi uluslararası birimler bu kanallara örnek gösterilmektedir. Uluslararası iletişim kanallarındaki bu çoğalma sebebi çok uluslu şirket ve kuruluşların almış oldukları ulus-ötesi kararlar, ülkelerin iç politikalarını da birbirine benzetmekte ve iç-dış politika farklılaşması ortadan kalkmaktadır. Bu durumda, ülkelerarasındaki etkileşim, birbirleriyle resmi seviyede oluşturdukları münasebet haricinde oluşan bu tür irtibatlar yardımıyla çoğalma oluşturmakta ve ülkelerin karşılıklı olarak karşılıklı bağımlılık seviyelerini artırmaktadır (Holsti, 1978: 521).

Uluslararası ortamın eski sürecinden farklı olarak, yeni dönemde, terörist örgütlenmelerin de içerisine dâhil edilebileceği birçok yeni aktörün bulunduğu ve bu süreçte, devlet merkezli yapının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini ifade eden Keohane ve Nye, bu farklılığın oluşmasında kitle iletişim araçları ile teknolojik gelişmelerin de çok büyük etkisinin olduğunu belirtmişlerdir. Aktörlerin sayısının arttığı uluslararası ortamın bu yeni karmaşık yapısı içerisinde gelişmeleri karmaşık karşılıklı bağımlılık (complex interdependence) kavramının ayrıntılı bir şekilde ele alacağı ifade edilmiştir. Aktörlerin sayısının artması ile birlikte ilişkilerin de artması neticesinde, aktörlerin birbirlerine karşı daha savunmasız ve bağımlılık hususunda daha hassas olduklarını öne sürülmüştür (Işıksal, 2004: 139-140).

Toplumları birbirine bağlayan, devletlerin resmi organlarının ve devlet adamlarının yer aldığı resmi iletişim kanallarının dışında çok uluslu bankalar ve şirketler gibi uluslarötesi örgütlenmeler veya hükümetsel olmayan elitler bulunmaktadır. Öyle ki uluslararası sivil toplum kuruluşları ve kitle örgütleri üyeleri arasında yüz yüze veya bir takım komünikasyon araçlarıyla kurulan ilişkiler gibi gayrı resmi iletişim kanalları da bulunmaktadır. Uluslararası toplumsal ilişkileri öyleyse temelde devletlerarası ve hükümetler ötesi ilişkiler olarak iki grupta toplamak mümkündür (Arı, 2010: 409-410).

Keohane ve Nye, kompleks karşılıklı bağımlılığın ikinci niteliği olarak ise, uluslararası alanda üzerinde durulan konular gündemin belli bir öncelikler hiyerarşisinden yoksun olduğunu göstermektedir. 1970’lerden sonra tecrübe edilen olaylar sonucunda ülkelerin dış politika gündemlerini belirleyen mevzu ve hadiseler artmış ve çeşitlenmiştir. Askeri ve güvenliği ilgilendiren olayların dış politika gündeminin üst noktasında yer aldığı zamanlarla kıyaslandığında, artık uluslararası politikanın sahasına çok fazla mevzu girmiştir. Bundan dolayı gündem mevzularını iç ve dış politika sorunları şeklinde farklılaştırmayı ve bir hiyerarşi dahilinde ifade etmeyi olanaksız hale getirmiştir. İletişim kanallarının miktarının fazlalaşmasıyla ülkelerarasındaki etkileşim oranının da artması, uluslararası diplomatik problemlerin bütününü ülkeler için çözülmesi gereken başlıklar haline getirmiştir (Smythe, 1980: 137).

Karmaşık karşılıklı bağımlılığın üçüncü özelliği, askeri gücün ehemmiyetinin ve foksiyonunun maziye oranla açık bir şekilde öneminin düştüğü varsayılmaktadır. Bu duruma göre sanayileşmiş demokratik devletler içerisinde oluşan karşılıklı bağımlılık durumu, bu ülkelerin karşılıklı olarak askeri güç uygulamasını da kapsayan saldırma olasılığını ortaya çıkmasını büyük ölçüde azaltmaktadır. Gerçekten Keohane ve Nye, 1972’de yazdıkları Transnationalism adlı eserlerinde bu duruma temas etmişler ve misal olarak Fransa’nın, De Gaulle aracılığı ile yönetilen her alanda müdafaa stratejisini ve Kanada’nın da ABD ile çatışma düşüncesini bıraktığını ifade etmiştir. Bundan başka, Almanya ve Fransa gibi mazileri çatışma ve savaşla geçmiş bu devletler, bundan böyle birbirlerinden çatışma ile ilgili olumsuz bir algı almamaktadır. Bu vaziyet, karşılıklı bağımlılığın askeri gücün değerlendirilme olasılığını aynı zamanda olasılığın ülkelerin dış politika ajandalarındaki ehemmiyetini düşürdüğünü belirtmektedir (Keohane ve Nye, 1987: 87).

Askeri gücün pahalı olmaya başlamasıyla birlikte geçmiş zamanda iktisadi gücü fazlalaştırma maksadıyla bir vasıta olarak başvurulan işgal veya askeri güç seçeneklerini değerlendirme, yerini karşılıklı bağımlılık durumunda devletlerin kendi istekleriyle kaba güç ortaya koymadan etkilemeye katılması durumunu göz önüne koymaktadır. Bu zaman içerisinde, kuvvet daha az taşına bilinir, daha az zorlamacı ve fazla sayıda maddi olmayan unsurlardan oluşan bir pozisyon meydana gelmekte ve ülkeleri tesir altına alma vasıtaları milletlerarası örgütler, küresel firmalar olmaktadır. Nye, milletlerarası sistemde askeri ve ekonomik zorlama yerine ön plana çıkmakta olan devletleri etkileme becerisini ve kapasitesini yumuşak güçle izah etmektedir (Nye, 1990: 153-171).

İlişki düzeyinde karmaşık karşılıklı bağımlılığa sahip olan ülkelerin askeri güç aracılığıyla problemlerini çözebilme ihtimalleri azalmıştır. Günümüzde askeri güç, daha çok karşılıklı bağımlılık ilişkisi bulunmayan devletler ve aktörler üzerinde uygulanmaktadır. Ayrıca ittifak oluşturan yapıların karşı taraflar ile olan siyasi ve askeri ilişkilerinde askeri güç önemli bir unsur olurken, müttefik grubun içerisinde ekonomik sıkıntıların çözülmesi noktasında etkili bir unsur olamamaktadır. Bu tarz

durumlarda da aktörler karşılıklı bağımlılıktan istifade ederek neticeler alabilmektedir (Arı, 2010: 412).

Karmaşık karşılıklı bağımlılık koşulları içinde, Nye ve Keohane, devletdışı aktörleri dünya politikalarına olası direk katılımcılar olarak algılanırlar. Cemiyetler arasında fazla miktarda ilişkinin olması, transnasyonel aktörlerin, devletler arası münasebetlerin ve uluslararası yapıların dünya politikasında etkin olmalarını göstermektedir. Nye ve Keohane, çok uluslu şirketler, özel bankalar ve farklı yapılar gibi transnasyonel aktörlerin iç ilişkileriyle birlikte dış ilişkilerin de alışagelmiş bir parçası haline geldiklerini ifade etmektedir (Geeraerts, 1995: 7-8).