• Sonuç bulunamadı

5. BÖLÜM: TÜRKİYE’NİN ENERJİ KAYNAKLARI VE

5.4. Nükleer Enerji Projeleri ve Türkiye’nin Enerji Bağımlılığına Etkisi

6.3.5. Türkiye’nin Enerji İlişkilerinin Karşılıklı Bağımlılık ve Güvenlik

6.3.5.1. Türkiye’nin Doğal Gaz Ticareti Yaptığı Ülkelerle İlişkilerini Karşılıklı

6.3.5.1.3. Azerbaycan

2000’lere kadar doğal gaz üretim seviyesi yatay ilerleyen Azerbaycan, bilhassa Şah Deniz I projesinin işletmeye girmesi ve yeni sahalarla birlikte 2006 yılından itibaren üretim oranını önemli düzeye getirmiştir. 2013 yılında Azerbaycan’ın doğal gaz üretimi 29,5 milyar metreküpe yükselerek tarihinin en üst noktasına varmıştır. Yeni bulunan sahalar ile beraber Azerbaycan’ın doğal gaz üretiminin 2030’dan sonra 60 milyar metreküp/yıl düzeyinin üstüne olacağı ön görülmektedir. Azerbaycan ekonomisinin dramatik ilerlemesi ve milli gelirin artışa geçmesi ile birlikte doğal gaz tüketimi de yükselmiştir. Yurt içi bilhassa elektrik üretiminde doğal gazın artarak daha çok paya sahip olması, 2006-2008 döneminde yaklaşık 3 katlık bir tüketim artışı gerçekleşmiştir. 2012 yılında Azerbaycan’ın doğal gaz tüketimi 19,15 milyar metreküp/ yıl olarak en yüksek düzeye ulaşmıştır (HASEN, 2014: 4-5).

2006 yılında Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattının ardından Bakü- Tiflis-Erzurum hattı üzerinden gaz sevkiyatının başlaması, Azerbaycan açısından önemli bir milat olmuştur. Çünkü 2006 yılından küresel finansal krizin yaşandığı ve 2008 sonuna kadar ortalama % 20’nin üzerinde büyüyen Azerbaycan, bu dönemde gerek ülkedeki ekonomik problemleri aşmak gerekse ordunun modernizasyonu bakımından önemli bir fırsat yakalayabilmiştir. 2008 sonrasında Bakü-Moskova görüşmelerinde artış görülürken, Azerbaycan’ın Türkiye ile ilişkilerini tamamen koparma yoluna gitmediği görülmektedir. Bugün gelinen noktada, ikili ilişkilerin 1990’lardaki gibi çok özel bir seviyede olduğu söylenemese de Azerbaycan’ın Batı’ya açılımı konusunda Türkiye’nin mevcut pozisyonunun kritik önemini koruduğu ifade edilebilir. Azerbaycan ile petrol ve doğal gaz alanında sağlanan işbirliği bu ülkenin petrol ve doğal gazının uluslararası pazarlara taşınmasına imkân

tanıyacağı gibi Türkiye’nin de üzerinde yaşadığı coğrafyaya enerji üssü olma durumunu sunmaktadır (Özertem, 2011: 47-48).

Eğer Rusya faktörü olmasaydı Türkiye hazar havzası enerji kaynaklarının birçoğu ile daha yakın ilişkiler kurarak, alternatif enerji kaynakları oluşturabilirdi. Neticede petrol ürünleri, Azerbaycan ihracatının % 86’sını oluşturmaktadır. Bütçe gelirlerinin ise % 50 kadarı petrol ürünlerinden gelmektedir (Laçiner, 2006: 42).

Bir devlet şirketi olan BOTAŞ, Rusya’dan 425 Dolar ve Azerbaycan’dan 335 Dolara aldığı her bin metreküp doğal gaz için İran’a 490 Dolar ödemektedir. Azerilerle imzalanan asgari alım miktarı üzeri gazın bin metreküp fiyatı 45 Dolar olarak fiyat hesaplanmıştır. Buna göre Türkiye, asgari taahhüdünü alırsa üzeri doğal gazı anlaşma miktarına gibi 45 Dolardan alacağı görülmektedir. Ancak BOTAŞ, kontratında bulunan ’al ya da öde’ maddesinden dolayı alım önceliğini İran’a vermektedir. Bu sebepten dolayı da 45 Dolarlık gaz alımı gerçekleştirilememektedir. Oysa Azerbaycan ile Türkiye arasında gerçekleşen doğal gaz alım anlaşmasının çok önemli bir üstünlük sağladığı ifade edilmektedir. 2001 yılında imza altına alınan anlaşmaya göre Türkiye, asgari taahhüt miktarından fazla gaz alırsa bin metreküp için fiyat 45 Dolar ödemektedir (Taşken, 2014, İran’la Doğal Gaz Anlaşmazlığı).

Maliyeti 2,3 milyar Dolar olan BTE boru hattı projesi taraf devletler için son derece stratejik önemi olan bir projedir. Bu projenin de katkısıyla komşu olan üç devlet ve yatırımcı şirketleri arasındaki ilişkilerde birçok alanda iyileşmeler yaşanmaktadır. 22.000 kişinin istihdam edildiği proje taraf ülkelerin ekonomilerine doğrudan katkıda bulunmaktadır (BP, South Caucasus Pipeline, 2014). Proje ayrıca bölgenin bütünleşmesine önemli oranda katkı sağlamaktadır. Bölgeye uluslararası yatırımları çekmekte önemli bir yer tutan proje sayesinde Türkiye bölgeye BTC’den sonra önemli ikinci bir bağ ile bağlanmıştır. Türkiye enerji talebinden dolayı, Azerbaycan ise enerji kaynaklarını ihraç talebinden dolayı proje öncesinde Rusya’ya bağlanmış durumda idiler. Bu proje ile bu bağımlılık hayati boyutta olmasa da bir miktar azalmıştır. Enerji kaynakları bakımından zengin olan Türkmenistan ve Kazakistan’ın da projenin gerçekleşmesiyle birlikte bölge ülkeleri arasında gerçekleşebilecek bir sonraki projelere daha olumlu bakmaya başlamışlardır (Laçiner, 2006: 60).

TANAP Azerbaycan’da bulunan Şahdeniz Faz 2 (ŞD Faz 2) içerisinde bulunan doğal gazın Türkiye’den Avrupa’ya nakil taşınmasını öngörmektedir. Güney Gaz Koridoru’nun temelini ifade eden TANAP’ın ilk aşamada senelik 16 milyar m³ doğal gazla işletmye alınması, gazın 6 milyar m³’lük kısmının Türkiye iç piyasası satışı, 10 milyar m³’lük kısmının ise Avrupa piyasalarına gönderileceği düsünülmektedir. 2020’de senelik 16 milyar m³ yapılaca olan kapasitenin, 2023’te 23 milyar m³, 2026’da ise 31 milyar m³ düzeyine kadar ulaşması amaçlanmaktadır (Rzayeva, 2015: 5). TANAP bağlamında 2015 yılında önemli gelişmeler yaşanmıştır. TANAP Temel Atma Töreni 2015’te Kars’ta Türkiye Azerbaycan ve Gürcistan Cumhurbaşkanlarının himayelerinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca BP, yaptığı anlaşmayla TANAP’ta %12’lik paya sahip olmuştur. Öte yandan, Türkmen gazının TANAP’a yönlendirilmesi de önem arz etmekte olup, 2015 yılında AB ve Gürcistan’ın da katılımıyla Türkiye, Türkmenistan ve Azerbaycan arasında yapılan toplantılar, sürecin ivme kazanmasını sağlamıştır (Dış ilişkiler Bakanlığı, 2016: 153).

Yaşanan gelişmeler, karşılıklı bağımlılık ilişkisi içerisinde bulunan her iki devleti de etkileyebilmektedir. Bu noktada ilişkinin hangi devlet için daha önemli olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Karşısındaki ülkeye gereksinimi az olan taraf pazarlık gücünü de elinde bulunduran taraf olmaktadır. Bu durumda gereksinimi fazla olan taraf, ilişkilerini daha hassas bir şekilde devam ettirmektedir. Pazarlık gücü, hassasiyet ve etkilene bilirlik karşılıklı bağımlılık ilişkisinde belirleyici rol oynamaktadır (Arı, 2006: 422-425). Örneğin bugün Türkiye kullandığı doğal gazın % 9’unu Azerbaycan’dan ithal etmektedir. Azerbayca’nın doğal gaz ihracatında Türkiye’nin payı ise % 60 civarında bulunmakdadır. Bu oran TANAP projesinin tamamlanmasıyla artacaktır. Doğal gaz alım-satım yüzdelerinden çıkan sonuç, Azerbayca’nın doğal gaz satışında Türkiye’ye bağımlılığının, Türkiye’nin Azerbaycan’a olan bağımlılığının çok üstünde olduğudur. Karşılıklı bağımlılık ilişkisinde pazarlık gücünün Türkiye’nin lehine, hassasiyet ve etkilene bilirliğin ise Azerbayca’nın aleyhinde geliştiği sonucuna varılmaktadır. Öyle ki her iki ülke için de enerji alanındaki ortaklıklar ülkelerin menfaatine olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bunun haricinde iki devlet tek millet anlayışıyla olgunlaşan ilişkiler sadece bu anlayışla bile iki ülkenin işbirliğinin ve ortaklıklarının çok eski tarihi kökleri olduğu anlaşılmaktadır.

6.3.5.2. Türkiye’nin Petrol Ticareti Yaptığı Ülkelerle İlişkilerini