• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.4. Bölüm Değerlendirmesi

Bölümde bilimsel çerçeve olarak karşılıklı bağımlılık işlenerek güvenlik, bağımlılık ve enerji kavramları üzerinde durulmuştur. Hipotezin doğruluğunu ortaya

konulması açısından enerji, bağımlılık, güvenliğin birbirleriyle olan ilişkilerini ifade edilerek karşılıklı bağımlılığın enerji ilişkilerini açıklamak için kullanılmasındaki önemi bu bölümde ortaya konulmuştur. Böylece çalışmanın kuramsal alanıyla ilgili bölüm tamamlanmıştır.

Karşılıklı bağımlılık yaklaşımın oluşması dünya ticaretinin birbiriyle kaynaşması sonucunda ortaya çıkmıştır. Nye ve Keohane göre nerede bir maliyetli bir etki varsa orada karşılıklı bağımlılık vardır. Öyle ki karşılıklı bağımlılık ilişkisi ayrıcalıkları ortadan kaldırdığı için maliyet her zaman oluşmaktadır. Karşılıklı bağımlılık yaklaşımında devletlerin geliştirdiği resmi ilişkilerin yanında uluslararası örgütlerin, ulus ötesi örgütlenmelerin, çok uluslu şirketler ve bankaların, yerel ve uluslararası baskı gruplarının ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları da içerecek şekilde geliştirdiği tüm resmi ve gayrı resmi ilişkiler olarak ifade edilmektedir.

Karşılıklı bağımlılık teorisinin sonucu olarak çıkan hassasiyet (sensitivity) ve etkilenme derecesi (vulnerability) kavramlarının farkını anlamak olayların analizi için önemlidir. Hassasiyet bir devletin veya grubun diğer bir devlet veya grupların strateji ve politika değişikliğine karşı duyarlı olması durumudur. Bu duyarlılık devletler tarafından alınacak politika tedbirleri ile kolay bir şekilde giderilebilir niteliktedir ve belirli bir maliyete sebep olması da şart değildir (Özdemir, 2008: 13). Oysa etkilenme derecesine (vulnerability), devletlerarası ilişki ve etkileşimin daha kuvvetli olması nedeni ile politika değişimleri sonucunda ciddi bir maliyete maruz kalma durumudur. Etkilenme derecesi ile devletlerin dengeleyici ve giderici politikaları daha zor güdeceği, zarar verme oranı ve maruz kalınan maliyetin çok daha yüksek olduğu bir bağımlılık derecesine işaret edilmektedir (Keohane ve Nye, 1987: 13-15). Bu durumu ülkeler arasındaki enerji ilişkilerinin analizinde kullanılması ilişkilerin niteliğini belirlemede ve anlamada yardımcı olacağı ön görülmüştür. Burada Keohane ve Nye vurguladığı gibi devletlerin zayıflıklarını vurgulayıp, uluslararası sistemi bu zayıflıkların giderilmesi için iş birliği geliştirilmesi üzerinden tanımlayarak, değişen uluslararası sisteme bir açıklama ve çözüm getirmeye yönelmesi açısından önemli olduğu ifade edilmiştir.

Ullman (1983: 123) bir devlette yaşayanların refah düzeyleri kısa sürede ve sert olarak düşerse bu tehditleri ulusal güvenliğin tekrar tanımlanması gereken

durumlarından biri olarak belirtmiştir. Örneğin enerji kaynaklarındaki sorunlar diğer alanlara yayılarak bir sorunlar yumağı oluşturmakta ve böylece ekonomik ve ulusal güvenlik zaafa uğramaktadır.

Czeslaw Mesjasz (2008: 125-150) ekonomik güvenliğe yönelik tehditleri şöyle sıralamıştır: Doğal kaynakların arzına bağımlılığın yarattığı hassasiyetler ve tehditler: Bu konudan Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler tükenen ve getirim kaynağı olan doğal kaynakların ekonomik dengelere olan etkisi görülmektedir.

Enerji güvenliğinde iki farklı yaklaşım ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birisi enerjiye öteki ise güvenliğe önem vermektedir. Güvenliğe vurgu yapan yaklaşım, genel olarak enerji üretim, iletim, çevrim, arama, geliştirme, dağıtım, pazarlama ve tüketim ağındaki işletmelerin bütün negatif saldıralara karşı fiziki olarak korunması manasını ön plana çıkarmaktadır. Enerjiyi önceleyen yaklaşım ise, istenilen miktardaki belli nitelikte ve hava kirliliği oluşturmayan, enerjinin uygun fiyatlarla ve sürekli olarak tedarik edilmesi olarak tanımlanmaktadır (Ediger, 2007:3).

Enerji, devletlerin ekonomik ve refah düzeylerinin bir göstergesi ve aynı zamanda hayati bir ihyaç olarak gerek insan yaşamında ekonomik faaliyetlerin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu yülyılda bu kadar Enerjiye verilen önem dünya siyasetini oluşturan stratejik bir nesne olarak uluslararası arenada iktisadi, sosyal ve coğrafi düzenin simdi ve sonraki yüzyılda en dinamik belirleyicisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerjinin temin edilebilmesi veya temin tarihinde meydana gelen problemler, ulusal ve küresel seviyede rekabeti direk etkilemesi, devletlerin üretim biçimlerinin şekillenmesi, yapılan bütçe dengelerine büyük etkide bulunması ve cari açıkların gerçek manada belirleyicilerinden biri durumunda olması, enerjiyi yaşadığımız yüzyılda dünyanın öncelikli gündem ajanda maddelerinden biri olmuştur (Bilginoğlu, 2012: 2). Enerji güvenliği sağlanabilmek adına, enerji kaynaklarının çıkartıldığı veya üretildiği bölgelerin güvenliğine ve enerji kaynakları açısından çeşitlendirmeye gidilmesi, rezervlerin depolanması, uluslararası alanda işbirliğine, taşıma hatlarının güvenliğinin sağlanmalıdır.

Enerji arz güvenliğinde öncelikli konuların başında üretimin ve tüketimin farklı coğrafyalarda bulunması nsebebi ile, enerji tüketiminin karşılanmasında,

doğadaki kaynakların üretimi ve nakil güvenliğinin sağlanması gelmektedir. Devletlerin enerji arz veya talep etme konumuna göre, enerji güvenliğinin tanımı farklılaşmaktadır. Tükettiğinden daha az enerji kaynağı elde ettiği için, başka ülkelerden enerji almak durumunda kalan devletler bakımından enerji arz güvenliğine verilen önem ne kadar hayati bir durum ise, tüketiminden fazla üretim yaparak diğer devletlere satan ülke grupları için de enerji talep güvenliği o kadar hayati bir durumdur. Buradaki bakış perspektifiyle enerji güvenliği; küresel bir konu olmasıyla birlikte, üretici ve tüketici ülkelerin birbirlerine karşılıklı olarak bağımlı durumda olduklarını da ifade etmektedir (Ediger, 2007: 5).

Enerji güvenliği açısından, kaynak sahibi ülkeler ve enerji ithalatı yapan ülkelerin bakış açılarının farklılık gösterdiği görülmektedir. Enerji kaynakları sahibi ülkeler için, enerjiye olan talep, satılan enerjinin fiyatı ve bu fiyatın yeni yatırımlar yapmaya imkan verecek seviyede olup olmaması, talebi karşılayacak seviyede üretim yapılıp yapılamayacağı ve transit ülkelerin güvenilirliği gibi faktörler enerji güvenliği kapsamında değerlendirilmektedir (Shadrina, 2010: 29).

3. DÜNYA ENERJİ KAYNAKLARI VE ENERJİ PROJELERİ