• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Ulusal Güvenlik ve Bağımlılık Kavramları

2.2.6. Güvenlik Kavramının Enerji Bağımlılığıyla İlişkisi

Enerji arz güvenliği; erişe bilirlik aynı şekilde kabul edilebilirlik ilkelerini içeren bir kavram olarak görülmektedir. Bu aşamada bakıldığında enerji güvenliği, makul fiyattan ve ihtiyaç duyulan miktardaki enerjiyi tedarik etme olarak

betimlenmektedir (Üşümezsoy ve Şen, 2003: 106). Enerji arz güvenliğinde en hayati olan arzın ve talebin değişik coğrafyalarda yer alması sebebiyle, enerji ihtiyacının yerine getirilmesinde, üretim ve nakil güvenliğinin garanti altına alınmasıdır. Enerji güvenliği kavramı devletlerin enerji kaynaklarına sahip olup üreticisi olması veya kıt kaynaklara sahip olup enerjisini dışarıdan alan tüketici pozisyonunda olma durumuna göre değişmektedir. İhtiyacı fazla ama kendi kaynakları tükettiğ enerjiyi karşılamadığı için, dışarıdan enerji tedarik etmek durumunda olan devletler bakımından enerji arz güvenliği ne kadar önem arz ediyorsa, tükettiği enerjiden daha fazla enerji üretimi yaparak dışarıya ihraç eden ülkeler için de enerji talep güvenliği o kadar ehemmiyetlidir. Burada belirttiğimiz şekilde baktığımız zaman enerji güvenliği; ülkelerarası bir durum olmasının yanında, üretici ve tüketicilerin karşılıklı olarak birbirine ihtiyaç duyduğu durumlardan biri olduğu görülmektedir (Ediger, 2007: 5).

Enerji güvenliği açısından, kaynak sahibi ülkeler ve enerji ithalatı yapan ülkelerin bakış açılarının farklılık gösterdiği görülmektedir. Enerji kaynakları sahibi ülkeler için, enerjiye olan talep, satılan enerjinin fiyatı ve bu fiyatın yeni yatırımlar yapmaya imkan verecek seviyede olup olmaması, talebi karşılayacak seviyede üretim yapılıp yapılamayacağı ve transit ülkelerin güvenilirliği gibi faktörler enerji güvenliği kapsamında değerlendirilmektedir (Shadrina, 2010: 29). Enerji kaynakları yeterli olmadığı için enerji ithalatı yapan bir ülke, enerji tedarikinde oluşacak olumsuzluklara karşı ekonomisinde meydana gelebilecek şokları ekonomisinin sürdürülebilirliği açısından, zamanında ve uygun fiyatlarla enerjiyi sağlayabilme arayışı içinde olmaktadır. Bu nokta, enerji güvenliği konusunun dış politika ve ulusal güvenlik alanları ile olan bağını oluşturması açısından önem arz etmektedir

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin günümüzdeki en önemli hedefi, sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanmasıdır. Enerji, sürdürülebilir büyümenin ekonomik ve sosyal boyutlarının tümü ile yakından ilişkili olup, aynı zamanda iç ve dış politikaların şekillenmesinde son derece önemli bir parametredir (Saygın, 2004: 32). Ülkeler açısından sağlıklı ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanması ve bunun yanında ekonomiyi oluşturan bireylerin yaşam kalitesinin ve refah düzeyinin yükselmesi, üretim ve üretim artışının istikrarlı bir süreç izlemesine bağlıdır.

Sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşılabilmesi için enerji kaynaklarına ihtiyaç olduğu kadar bu ihtiyacın zamanında ve kesintisiz olarak temin edilmesi de istikrarlı bir ekonominin tesisi için önemlidir. Aksi halde enerji girdisinin temininde ya da miktarında yaşanabilecek olası sıkıntılar ve aksamalar, üretim hacminin düşmesine, refah kaybına ve istikrarlı bir büyümenin sağlanamamasına yol açabilmektedir (MÜSİAD, 2006: 5).

Bir ekonomide enerji ihtiyaç hâsıl olduğunda temin sıkıntısının önüne geçilebilmesi anlamında enerji temin edilen bazı kaynaktan oluşabilecek muhtemel bir düşüş, bitme veya sona erme gibi problemlerin ortaya çıkmasına karşı tedbirler ortaya konulması, ülkedeki ekonomik, sosyal aynı zamanda siyasi istikrarın temini için büyük önem arz etmektedir. Hem ulusal hem de milletlerarası alanda üzerinde en fazla konuşulan gündemin öncelikli konuları arasında, ülkelerin enerji ihtiyacına cevap verecek şekilde enerji kaynaklarına zamanında, hem uygun fiyatlarla ve hem de sürekliliğin devam etmesi durumu şeklinde ifade edilen enerji arz güvenliği gelmektedir (İpek, 2013: 11).

Enerji arz güvenliği, kaynak ülkedeki enerji üretiminin azalması, değişen iklim şartları, terörist saldırıları ya da siyasi kriz gibi birçok ekonomik, siyasi ve sosyal değişkenlerden etkilenmektedir (Löschel vd., 2010: 1665). Enerji ithalatçısı ülkeler perspektifinden bakıldığında enerji arz güvenliğini sağlamanın en önemli yolu enerjide çeşitliliğe gidilmesidir. Enerjide çeşitliliğin sağlanması üç temel faktör üzerine kuruludur. Bunlardan ilki, kullanılan enerji türlerinin çeşitlendirilmesi; ikincisi, enerjinin ya da enerji kaynaklarının temin edildiği ülkeler açısından çeşitlendirilmeye gidilmesi; bir diğeri de enerji transport yollarının bulunduğu devletler ve bölgelerdeki oluşabilecek olumsuz durumlar açısından güzergâh olarak çeşitlendirilmeye gidilmesidir (Sevim, 2012: 4387). Enerji kaynaklarına sahip olmayan ve dolayısıyla enerji üretemeyen bir ülke, enerji ithal etmek durumundadır.

Petrol ve doğal gaz ithalatında, önemli olan sorun ülkenin ithalat bağımlılığıdır. İthalat bağımlılığının ekonomik ve politik sonuçları vardır. Ekonomik olarak temel sorun olası bir arz probleminin yol açacağı fiyat şokunun ekonomik krize yol açmasıdır. Bunun yanı sıra sürekli bağımlılığın cari açığa etkisi, ekonominin rekabet gücünü azaltıp işsizliğin artmasına yol açacaktır. Enerji

güvenliğinin jeopolitik sonuçları sadece ekonomi alanını etkilemekle kalmamaktadır. İthalat bağımlılığı, bir ulusun ekonomisinin çalışması için yabancı bir kaynağa muhtaç olması durumu yarattığı için, bağımlılık kaçınılmaz olarak enerji ithal eden ülkenin dış politikasını da etkilemektedir. Bağımlılık, ithalatçı ülkenin dış politikasında geniş amaçlar peşinde olmasını kısıtlayacaktır. Değerli kaynakları olan ve petrol veya doğal gaz ihraç eden ülke ise politik ajandasını gerçekleştirmek adına önemli bir avantaj elde etmektedir (Deutch, 2010: 2).

Enerji hem arz hem talep tarafında ekonominin önemli bir konumunda bulunmaktadır. Talep olarak bakıldığında tedarikçilerin çıkarlarını artırma maksadıyla talep ettikleri bir ürün olarak yer alırken arz olarak bakıldığında emek, sermaye ve hammaddenin yanında esas faktör olarak üretime ortak olmaktadır. Bundan dolayı enerji, devletlerin sosyal ilerlemelerinin sağlanmasında, ekonomik büyüme ve yaşam standartlarının artırılmasında duyarlı bir rol oynamaktadır (Güvenek ve Alptekin, 2010: 175).

Enerjinin, güvenliğin bir unsuru olarak değerlendirilmeye başlanması ve bir bakıma enerji güvenliğinin ortaya çıkış sürecinin ve tarihinin Soğuk Savaş döneminde, özellikle 1973-1974 petrol krizi sonrası başladığı birçok yazar tarafından dile getirilmektedir (Nevins, 2004: 257). Petrol krizi sonrası OECD ülkeleri tarafından 1974 yılında enerji güvenliği kavramına vurgu yapılarak Uluslararası Enerji Ajansı oluşturulmuştur (Andrei ve Belyi, 2003: 355). Dönemin Amerika Birleşik Devletleri Dış ilişkileri Bakanı Henry Kissinger 1975 yılında petrol krizi dolayısıyla enerji güvenliği kavramına vurgu yaparak, Washington’un petrolden dolayısıyla bir savaşa girebileceğini ifade tmiştir (Klare, 2002: 33).

Ekonominin önemli girdilerinden enerjinin, güvenliğinin sağlanabilmesi adına en başta ekonomilerinin istikrarlı sürdürülebilmesi için gerekli olan enerjinin kesintisiz sağlanabilmesi koşulu sağlanmalıdır. Neticede enerjiyi dışa bağımlı bir şekilde temin eden ülkelerin ekonomik dengelerinin sağlıklı yürüyebilmesi, ihtiyaçları olan enerjiye zamanında, uygun maliyetle ulaşmalarına bağlıdır. Aynı şekilde enerji odaklı ekonomiye sahip üreticiler içinde bu durum ekonomik dengelerin bozulmasına yol açabilir. Enerjinin güvenliğiyle ülkelerin güvenliği arasında önemli bir ilişki bulunmakta, enerjiyi korumanın yanı sıra devletlerin

çıkarlarını da korumaya yönelik bir kavram olarak önümüzde durmaktadır. Sonuçta enerji güvenliği yaşanabilecek herhangi bir sorun, ülkelerin ekonomileri ile birlikte siyasi ilişkilerini de etkileyebilecektir. Enerji kaynaklarından sürekli bir biçimde karşılanabilmesi, yani enerji güvenliğini sağlamış olmak, devletlerin, uluslararası sistemdeki güç ve nüfuzlarını arttırmanın yanı sıra ekonomik ve politik kazanımları da beraberinde getirmektedir. Ancak tam tersi enerji güvenliğini tesis edememek devletler için olumsuz sonuçlar doğurmuştur (Hodaloğulları, 2015: 115).

Ülkelerin ulusal güvenlikleriyle enerji güvenlikleri arasında direk ve kuvvetli bir bağlantı bulunmaktadır. Makul fiyata, sürekli, hem kaynaklar bakımından hem de tedarik yolları bakımında çeşitlendirilmiş enerji politikası, bütün devletler için ulusal güvenliğin vazgeçilmez bir öğesidir. Enerji kaynaklarının aranması, çıkarılması ve üretilmesi poresesinde olduğu gibi uluslararası pazara gönderilmelerinde de büyük ve müthiş bir yarışma bulunmaktadır. Bu yarışma bölgesel ve uluslararası güç rekabetinin ayrılmaz aynı zamanda da en önemli aşamasını oluşturmaktadır. Dünya enerji varlığının belirli bölge ve ülkelerin kontrolünde olması üretici ve tüketici ülkelerin kendi ulusal hak ve çıkarlarını korumak için stratejik önceliği ve hedefi olan politikalar oluşturmalarını ve çeşitli düzeylerde gerçekleşebilecek işbirliği, entegrasyon ve örgütlenmeleri zorunlu hale getirmektedir. Üretici ülkeler kotalarla piyasayı kontrolleri altında tutmaya çalışırken, tüketici ülkeler enerji arz güvenliğini sağlamanın ve rekabet ortamı yaratmanın yollarını aramaktadır (İşcan, 2002: 99).