• Sonuç bulunamadı

B. İlk Derece Mahkemesince Verilmiş Geçici Hukuki Koruma Tedbirlerine

II. KARARIN İÇERİĞİ

Bölge adliye mahkemesi kararının içeriği HMK’nun 359. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, karar bu maddede belirtilen hususları içermelidir. Bunlar HMK’nun 359.

maddesinde şu şekilde sayılmıştır:

“a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları. b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri. c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti. ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti. d) İleri sürülen istinaf sebepleri. e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep. f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi. g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları. ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.”

101 HMK’nun 360. maddesindeki “…aksine hüküm bulunmayan hallerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır” düzenlemesi dikkate alınarak; kıyasen re’sen harekete geçilmesi gereken durumlarda hükmün tebliği için yeterli gider avansı bulunmadığı takdirde gereken masrafın haksız çıkan taraftan ileride alınmak üzere resmi ödenekten karşılanması gerektiği kanaatindeyim.

46

Bölge adliye mahkemesince verilen kararın hüküm fıkrasının açık ve net olması gerekmektedir. Zira, kararın ilâmlı icraya konu olabileceği gözetilerek tereddüde neden olmayacak biçimde yazılması ve çelişkili olmaması önemlidir. Hüküm fıkrası incelendiğinde ilk derece mahkemesi kararının değiştirilen kısımlarının ne olduğu, kimin lehine karar verildiği, talebin kabul edilip edilmediği veya ne kadarlık kısmının kabul edildiği gibi hususlar rahatlıkla tespit edilmelidir102. HMK’nun 359. maddesinin ikinci fıkrasında da ilgili hususa değinilmiş “…taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde…” belirtilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bölge adliye mahkemesi tarafından verilen hüküm çelişkili fıkralar içeriyorsa veya açık değilse hükmün tavzihinin istenilmesi mümkün olup, bu durumda ilk derece mahkemesinde uygulanan hükmün tavzihine ilişkin esaslar uygulanacaktır. Ayrıca bölge adliye mahkemesi, kararındaki açık yazı ve hesap hatalarını düzeltebilir103 (HMK m. 304-306).

Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesi de oldukça önemlidir. Her mahkeme kararının gerekçeli olması anayasadan kaynaklanan bir zorunluluktur104. Ancak burada önemli

102 Albayrak, İstinaf Uygulaması, s. 227; Akkaya, s. 358.

103 Özekes, Muhammet, 100 Soruda Medeni Usul Hukukunda Yeni Kanun Yolu Sistemi İstinaf ve Temyiz, 3.

B., Ankara 2016, s. 101; Atay Coşkun, s. 299; Özekes, Bölge Adliye Mahkemeleri, s. 63.

104 Anayasa’nın 141. maddesi üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmü mevcuttur. Anayasa Mahkemesi’nin 2013/1234 başvuru no.lu 13/06/2013 tarihli kararında ve 2013/5486 başvuru no.lu 04/12/2013 tarihli kararında olduğu gibi birçok kararında mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının gerekliliği ve adil yargılanma hakkı bakımından önemine değinilmiştir (www.resmigazete.gov.tr). AİHM de birçok kararında adil yargılanma hakkı gerçekleşmesi bakımından mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerekliliğine ve gerekçeli karar isteme hakkının kararın niteliğine ve her olayın özelliğine göre belirlenmesi gerektiğine değinmiştir. Örneğin; AİHM’nin Hadjianastassiou – Yunanistan,

47

olan, bölge adliye mahkemelerinden beklenen sonuca ve amaca ulaşmak için tarafların başvurularına cevap verecek nitelikte doyurucu gerekçe yazılmasıdır105. Bölge adliye mahkemesi, Yargıtay’ın çoğunlukla uyguladığı “formül gerekçe” den106 kaçınmalıdır. Kararın gerekçesiz olmasının veya görünürde gerekçe yazılmış olmasının mutlak temyiz nedeni olduğu belirtilmiştir107. Bölge adliye mahkemesince yazılan gerekçe, istinaf yoluna 1992, paragraf: 32-33 davasına ilişkin kararında, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği ve özellikle kanun yollarına başvuru durumunda beklenen faydanın sağlanabilmesi için mahkeme kararın gerekçeli olmasının çok daha önemli olduğuna değinilmiştir (https://hudoc.echr.coe.int).

105 Albayrak, İstinaf Uygulaması, s. 230-231.

106 Özekes, Bölge Adliye Mahkemeleri, s. 62; Özekes, 100 Soruda İstinaf ve Temyiz, s. 102. Bölge adliye mahkemesinin, Yargıtay’ın bazı kararlarında (genellikle onama kararlarında) uyguladığı soyut, genel geçer sözlerden oluşan veya matbu şeklindeki formül gerekçeden kaçınarak kararlarında tarafların istinaf başvurularını karşılayacak şekilde gerekçe göstermesi önem arz etmektedir. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM de mahkeme kararlarının gerekçeli olması (ve yeterli gerekçeyi içermesi) gerektiğine değinmiştir (Bu konudaki örnek kararlar için bkz. aşa. dn. 106, yuk. dn. 103).

107 Üstündağ, s. 796; Arslan/ Yılmaz/ Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 643; Arslan, R., Yargılamanın Yenilenmesi, s. 61; Aşçıoğlu, Çetin, Yargıda Gerekçe Sorunu, TBBD, 2003/48, s. 115. Yargıtay birçok kararında; mahkeme kararının gerekçesiz olması ya da yeterli gerekçeyi içermemesi nedeniyle sırf bu nedenle kararın bozulmasına karar vermiştir. Örneğin; Yargıtay 16. HD’nin 2016/1708 E. 2019/407 K. sayılı 30/01/2019 tarihli kararında “…kararın gerekçe içermediği açık ve tartışmasızdır. Hal böyle olunca; kararın gerekçesiz olması nedeniyle…” hükmün bozulmasına karar vermiştir. Yargıtay 9. HD’nin 2014/10745 E. 2015/23837 K.

sayılı 02/07/2015 tarihli kararında, “Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukuki dinlenilme hakkının) ihlâlidir…” diyerek gerekçesiz mahkeme kararının salt bu nedenle bozulmasına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 08/09/2015 karar tarihli ve 2013/1876 başvuru no.lu kararında, “başvuran mahkemenin yargılama sırasında ileri sürdüğü itirazlarını kararın gerekçesinde değerlendirmediğini ve bu suretle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlâl edildiğini iddia etmiş, Anayasa Mahkemesi de başvuranın gerekçeli karar hakkının ihlâl edildiği yönündeki iddiasının kabul edilebilir olduğuna” karar vermiştir (http://www.resmigazete.gov.tr).

48

başvuranın başvurusunu karşılayacak, ilk derece mahkemesine yol gösterecek, temyiz inceleme ve denetimine olanak tanıyacak ve hukukun gelişmesine, içtihat oluşmasına katkı sağlayacak nitelikte açık ve somut olmalıdır. Bölge adliye mahkemesinin hem denetim hem de hüküm mahkemesi olması nedeniyle yeni bir gerekçe yazılması zorunludur. Bu durum ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp yerine bir karar verildiğinde ayrıca önem arz etmektedir108. Burada hem ilk derece mahkemesi kararının neden hatalı bulunduğuna değinilecek hem de verilen yeni karara dayanak teşkil eden maddi ve hukuki sebepler açıklanacaktır. Bölge adliye mahkemesi, istinaf başvurusunu reddettiği takdirde gerekçesinde neden istinaf sebeplerini yerinde görmediğini, ilk derece mahkemesi kararını neden doğru bulduğunu açıklamalıdır109. Bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının tartışılarak delillerin değerlendirilmesi, red ve üstün tutulma nedenleri ve ulaşılan sonuca nasıl ve neden varıldığının tam olarak açıklanması hukuki dinlenilme hakkının gerçekleşmesi için bir gerekliliktir110.