• Sonuç bulunamadı

A. Duruşma Yapılmadan Verilebilecek Kararlar ve Sonuçları

1. Usule İlişkin Kararlar

Ön inceleme aşamasında incelenen konular, istinaf başvurusunun esasının incelenmesini engelleyen şekli hususların bulunup bulunmadığı yani istinaf başvurusunun caiz olup olmadığı ile ilgilidir. Oysa burada incelenen konular, ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında gerçekleşen usule ilişkin ağır yargılama hata ve eksikliklerin mevcut olup olmadığıdır. Yani ilk derece mahkemesinde davanın açıldığı andan itibaren oluşabilecek usule ilişkin hata ve eksiklikler incelenmektedir254.

İlk olarak inceleme, HMK’nun 353. maddesi birinci fıkrası a bendinde yer alan usule ilişkin ihlâllerin bulunup bulunmadığı konusunda gerçekleştirilecektir. Bölge adliye mahkemesi tarafların talebi ile bağlı olmadan re’sen bu maddede belirtilen durumların bulunup bulunmadığı konusunda inceleme yapacaktır. Bölge adliye mahkemesi incelemeyi duruşmasız olarak yapacak olup, dosya üzerinden karar verecektir. Duruşma yapılmasına gerek olmadan karar verilmesine imkân bulunan hallerde sözlü yargılama yapılmasına da ihtiyaç bulunmamaktadır. Duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verme imkânı sağlanarak daha hızlı sonuca varma mümkün hale gelmiştir.

HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde sayılan durumların mevcut olduğu hallerde bölge adliye mahkemesi yargılama yapmamaktadır; sadece denetim görevini

254 Akkaya, s. 244, Taşpolat Tuğsavul, s. 333.

98

yerine getirmektedir. Zira, bu durumlarda, verilmemesi gereken bir kararın ilk derece mahkemesi tarafından verilmesi söz konusudur. Söz konusu hatalar nedeni ile ilk derece mahkemesinde gerçek bir yargılamanın yapıldığından bahsedilemez255.

HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının a bendi gereğince bu bentte sayılan hususların mevcut olduğu durumlarda “…bölge adliye mahkemesi esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir…”. Duruşma yapılmadan karar verilen bu ihlâller, aslında ilk derece mahkemesinin yeniden yargılama yaparak karar vermesinin gerekli olduğu açık ve ağır usul hatalarıdır. Böylelikle ilk derece mahkemelerinin yargılama yaparken ve karar verirken daha sorumlu ve titiz davranması ve ilk derece mahkemelerinin kendi yapmaları gereken işleri bölge adliye mahkemelerine yaptırmalarının engellenmesine çalışılmıştır256.

HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde sayılan hususlar ilk derece mahkemesi tarafından yapılan usuli hatalar veya verilen birtakım usuli kararlardır. Ayrıca söz konusu hususlar mutlak istinaf sebebi de teşkil eder. Yani maddede sayılan usul kurallarına aykırılığın ilk derece mahkemesi kararını etkileyip etkilemediğine bakılmaksızın söz konusu

255 Özekes/ Pekcanıtez/ Akkan/ Taş Korkmaz, s. 2259-2272.

256 Özekes, 100 Soruda İstinaf ve Temyiz, s. 89; Pekcanıtez, İstinaf, s. 223-225. Son yıllarda bu amaçla ilk derece mahkemelerinin güçlendirilmesine yönelik diğer ülkelerde de reformlar yapılmıştır (Becker-Eberhard, Ekkehard, Appellate Courts in Civil Law Judgement – German Model, İstinaf Mahkemeleri Uluslararası Toplantı 7-8 Mart 2003, 1. B., Ankara 2003, s. 26 vd.; Vauban, s. 17 vd.; Klicka, s. 46 vd.).

99

hataların veya eksikliklerin olması durumunda, bölge adliye mahkemesi esasa ilişkin bir değerlendirme yapmaksızın dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderecektir257.

Usule ilişkin bu ihlâllerin bulunduğu kararların sadece ilk derece mahkemesi tarafından düzeltilmesi olanaklıdır. Örneğin, bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesinin görevli olmadığını belirlerse kararın kaldırılarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verecektir. Bölge adliye mahkemesinin davanın esası ile ilgili bir karar vermesi mümkün değildir. Usule ilişkin hatalar yönünden bölge adliye mahkemeleri tespit edici bir işlev görmekte (denetim yapmakta) ve davanın esasını çözen bir karar verememektedir. Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından ancak

“gerçekten bir karar verilmesi” durumunda tahkikat yapabilecektir258.

Bu noktada sorulması gereken soru, HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde sayılan hususların tahdidi olup olmadığıdır. Öğretide, bu konuda bir değerlendirme yapmanın öneminin olmadığı; zira, HMK’nun 353. maddesi birinci fıkrası a bendi dört no.lu alt bendinde bulunan “diğer dava şartlarına aykırılık” gerekçesinin bu maddeye dahil edilmekle maddenin kapsamının oldukça genişlediği belirtilmiştir. Gerçekten de, HMK’nun dava şartlarının düzenlendiği 114. maddesinin çok geniş kapsamlı olması nedeniyle, neredeyse usule ilişkin bütün ağır hukuka aykırılıklar HMK’nun 353. maddesi birinci fıkrası a bendi kapsamında kalmaktadır. Ayrıca HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde belirtilenlerle aynı özellikte olan ve aynı sonuçları doğurabilecek nitelikte bulunan başka yargılama hatalarının söz konusu olduğu durumlarda da HMK’nun 353. maddesinin

257 Karaaslan, Varol, HMK m. 353/1-a Üzerine Bir İnceleme, DÜHFD, 2017/22/37, s. 222; Taşpolat Tuğsavul, s. 334, dn. 59.

258 Pekcanıtez/ Atalay/ Özekes, s. 473-747; Çiftçi, s. 246.

100

birinci fıkrasının a bendinin uygulanması gerektiği ileri sürülmüştür259. Bir diğer görüş ise, Kanun’un bu şeklinin bölge adliye mahkemelerine takdir hakkı tanımadığını, ancak bu konularda bölge adliye mahkemelerinin takdir hakkı bulunduğuna dair Kanun’da bir değişiklik yapılırsa başkaca ağır usul hataları hakkında bu maddenin uygulanabileceğini, maddenin yazım şekli göz önünde bulundurulduğunda sayılan hususların tahdidi olduğu, bu durumun hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olduğu belirtilmiştir260.

HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde sayılan durumlar ayrı başlıklar altında sırasıyla ele alınacaktır.

a. Davaya Bakması Yasak Olan Hâkim Tarafından Karar Verilmiş Olması Durumunda

HMK’nun 34. maddesinde hâkimin yasaklılık sebepleri belirtilmiştir. Bu sebepler tahdidi olup, bunlardan başka hâkimin yasaklılık sebebi bulunmamaktadır. Hâkimin yasaklılık sebepleri hem taraflarca ileri sürülebilir hem de re’sen göz önünde bulundurur. Bu sebeplerin bulunması halinde hâkimin talep beklemeksizin re’sen çekinmesi gerekmektedir. Hâkimin yasaklılık sebebinin bulunması kamu düzenine ilişkin bir durum olduğundan ileri sürülmesi herhangi bir süreye bağlanmamıştır; yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür261. Bu nedenle taraflar istinaf başvurusunda istinaf sebebi olarak göstermese bile bölge adliye mahkemesi tarafından re’sen incelenmek durumundadır.

259 Akkaya, s. 305; Çiftçi, s. 656-657

260 Karaaslan, s. 232.

261 Arslan/ Yılmaz/ Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 122; Görgün/ Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 121-125;

Kuru, B., Medeni Usul Hukuku, s. 28-30; Çiftçi, s. 251. Hâkimin yasaklılık sebebinin bulunması HMK’nun 375. maddesinin birinci fıkrasının b bendinde yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmıştır. Yasaklılık

101

Hakkında yasaklılık sebebi olan hâkimin davaya bakması üç şekilde olabilir.

Bunlardan ilki, yasaklılık sebebinin bulunduğunun hâkim ve taraflarca fark edilmeden dava hakkında karar verilmesi; ikincisi, taraflarca ileri sürülen yasaklılık sebebine rağmen hâkimin çekinme talebini reddederek dava hakkında karar vermesi ve üçüncüsü, taraflarca ileri sürülen yasaklılık sebebi ile ilgili herhangi bir karar vermeden dava hakkında karar vermesidir. Her durumda tarafların hâkimin yasaklı olduğunu ileri sürerek karara karşı istinaf başvurusunda bulunma hakkı vardır262.

Bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan incelemede kararı veren ilk derece mahkemesi hâkiminin yasaklı olduğunun tespit edilmesi halinde, HMK’nun 353. maddesi birinci fıkrası a bendi gereğince, “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın gönderilmesine” karar verilecektir. Ayrıca HMK’nun 35. maddesi gereğince “…Yasaklama sebebinin doğduğu tarihten itibaren, o hâkimin huzuru ile yapılan bütün işlemler, üst mahkemenin kararı ile iptal olunabilir…”. Ancak hâkim tarafından verilen hüküm ve kararlar her halükârda iptal olunur.

Bölge adliye mahkemesi tarafından dosyanın hangi mahkemeye gönderileceği konusunda çeşitli görüşler vardır. Bir görüşe göre263, konuya ilişkin olarak ikili bir ayrım yapılabilir. Şöyle ki; hakkında yasaklılık sebebi bulunan kararı veren hâkimin bulunduğu nedeni olan bir hâkimin karar vermesi, istinaf aşamasında bölge adliye mahkemesi tarafından “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın gönderilmesine”, temyiz aşamasında Yargıtay tarafından “kararın bozulmasına” neden olduğu gibi yargılamanın iadesi yolu ile “kesin hükmün ortadan kaldırılmasına” neden olacak kadar ağır bir yargılama hatasıdır (Kıyak, Emre, Davaya Bakmaktan Yasaklı Hâkimin Görevsizlik Kararı Vermesinin Mümkün Olup Olmadığı ve Davaya Bakmaktan Yasaklı Yargıtay Üyesinin Kullandığı Oyla Kesinleşen Hükme Karşı Hukuki Çareler, SÜHFD, 2015/23/1, s. 259).

262 Çiftçi, s. 250-251.

263 Taşpolat Tuğsavul, s. 334; Çiftçi, s. 252.

102

yargı çevresinde264 aynı yetkiye sahip başka bir hâkim bulunuyorsa, dosyanın bu hâkimin bulunduğu mahkemeye gönderilmesine karar verilir. Örneğin, iki adet sulh hukuk mahkemesinin bulunması durumunda dosyanın diğer sulh hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilir. Bu yargı çevresinde ikiden fazla aynı yetkiye sahip hâkim var ise, dosya kararı veren hâkimin bulunduğu mahkeme dışındaki diğer mahkemelerden birine tevzi edilmek üzere o yer ilk derece mahkemesine gönderilir.

Bununla birlikte, hakkında yasaklılık sebebi bulunan hâkimin bulunduğu yargı çevresinde aynı yetkisi olan başkaca bir hâkim bulunmuyorsa bölge adliye mahkemesince, dosyanın kendi yargı çevresi içinde bulunan, aynı yetkiye sahip bir hâkimin bulunduğu başka bir yer mahkemesine gönderilmesine karar verilir. Bu halde, esas itibariyle, bölge adliye mahkemesi tarafından yargı yeri belirlenmesinde (merci tayininde) bulunulmaktadır265. Bu durumda eski temyiz uygulaması döneminde izlenilen usulün devam ettirilmesi gerektiği ve dosyanın o yere en yakın aynı yetkiye sahip ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir266. Kararı veren hâkimin yasaklı olması üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan yargı yeri belirlenmesi, kesin yetki kurallarının istisnasını oluşturur.

264 Mahkemelerin yargı yetkisinin bulunduğu belirli bir coğrafi bölgeye (alana) yargı çevresi denir (Görgün/

Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 153-154; Kuru, B., Medeni Usul Hukuku, s. 61; Arslan/ Yılmaz/ Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 205). 5235 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrasında “Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adlî yönden bağlanan ilçelerin idarî sınırlarıdır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

265 Arslan/ Yılmaz/ Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 234-235.

266 Bölge adliye mahkemesinin merci tayininde bulunarak gönderme kararı verdikten sonra dosyayı yargı yeri olarak belirlediği mahkemeye göndermesi gereklidir. Bu durumda HMK’nun 20. maddesinin uygulanması söz konusu olmadığından tarafların dosyanın yargı yeri olarak belirlenen mahkemeye gönderilmesi için iki hafta içinde başvurma zorunluluğu yoktur. Dosya doğrudan kendisine gönderilen ve yargı yeri olarak belirlenmiş olan mahkeme davaya kaldığı yerden devam edecektir (Arslan/ Yılmaz/ Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 238).

103

Örneğin, taşınmazın aynına ilişkin bir dava, merci tayini nedeniyle taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkeme dışında başka bir yer mahkemesi tarafından görülecektir. Ayrıca, dosya kendisine gönderilen mahkeme bu karar ile bağlı olup, yasaklı hâkimin değiştiği tespit edilse dahi dosyanın o yer mahkemesine tekrar gönderilmesine karar verilemeyecektir267.

Diğer bir görüşe göre268, hâkimin yasaklılığı nedeniyle kararın kaldırılmasına karar veren bölge adliye mahkemesi davaya bakmakla görevli hâkimi belirleme yetkisine sahip değildir. Bu nedenle dosyanın kararı veren mahkemeden başka bir yer mahkemesine gönderilmesi uygun olmaz. 5235 sayılı Kanun’un 36. maddesinin birinci ila dördüncü fıkralarında belirtilen durum mahkemenin davaya bakmasında hukuki veya fiili engel çıkması durumuna ilişkin olduğundan bölge adliye mahkemesinin hakkında yasaklılık sebebi bulunan hâkimin yerine davaya bakacak hâkimi belirleme yetkisinin bulunmadığı, bu hususun yargı yeri belirlenmesi (merci tayini) suretiyle (HMK m. 21 vd., 5235 sayılı K. m. 36/4) çözülmesinin gerektiği, bu nedenle dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Yasaklılık sebebinin bulunmasına rağmen hâkimin taraflarca ileri sürülen çekinme talebini reddetmesi durumunda, bu bir ara karar olduğundan dolayı ancak nihaî kararla birlikte istinaf veya temyiz edilebilir.

Taraflardan biri tarafından ileri sürülen çekinme talebi üzerine veya hâkim tarafından re’sen verilen çekinme kararına karşı, bu karar nihai karar olduğu için üst mahkemeye başvurulabilir (HMK m. 35). Yani, ilk derece mahkemesi hâkimlerinin çekinme kararı aleyhine istinafa, bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin çekinme kararı aleyhine temyize

267 Çiftçi, s. 252-253.

268 Albayrak, İstinaf Uygulaması, s.152-153.

104

başvurulabilir. Çekince kararının istinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi çekinme talebini yerinde görmezse “ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak dosyayı kararı veren mahkemeye gönderilmesine” karar verir. Verilen bu karar kesin olup, hâkim davaya bakmak zorundadır (HMK m. 35/2).

Buna karşın, bölge adliye mahkemesi çekinme kararını yerinde görürse, istinaf başvurusunun esastan reddi ile dosyanın aynı yargı çevresinde bulunan aynı yetkiye sahip başka bir hâkimin bulunduğu mahkemeye gönderir (HMK m. 353/1-b-1). Aynı yargı çevresinde aynı yetkili başkaca hâkim bulunmuyorsa bölge adliye mahkemesi, yargı yeri belirlenmesi (merci tayini) suretiyle dosyanın aynı yetkiye sahip başka bir yer mahkemesine gönderilmesine karar verir269. HMK’nun 35. maddesinin ikinci fıkrası gereğince “…bölge adliye mahkemesinin vereceği karar kesindir”.

b. İleri Sürülen Haklı Ret Talebine Rağmen Reddedilen Hâkimin Davaya Bakmış Olması Durumunda

HMK’nun 36. maddesinde hâkimin reddi sebepleri düzenlenmiştir. Hâkimin reddi sebepleri tahdidi olarak sayılmamıştır. Maddede örnek olarak sayılan haller dışında “Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirir önemli bir sebebin bulunması hali” de genel bir sebep olarak düzenlenmiştir. Bu çerçevede, konunun her somut olay bakımından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

Hâkimin reddini gerektiren bir sebep varsa, taraflardan birisi hâkimi reddedebilir.

Aynı şekilde, hâkim de davadan bizzat çekilebilir.

269 Çiftçi, s. 253-254.

105

Hâkimin reddi sebepleri kamu düzenine ilişkin değildir. Bunun sonucu olarak, hâkimin reddi sebepleri mevcutken hâkim davadan çekilmezse ve taraflar da hâkimin reddi sebeplerini ileri sürmezlerse hâkimin davaya bakmaya devam etmesi ve karar vermesi mümkündür. Bu durum hukuka aykırılık teşkil etmeyecektir. Bu hususun kamu düzenine ilişkin olmamasının bir diğer sonucu da hâkimin reddi talebinin her zaman ileri sürülmesinin mümkün olmamasıdır. HMK’nun 38. maddesi gereğince, hâkimin reddi talebinin en geç ilk duruşmada ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu maddeye göre red sebebi daha sonra öğrenilmiş ise “…öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce…” bildirilmesi gerekmektedir. Hâkimin reddi talebi dilekçeyle yapılır, reddedilen hâkimin mensubu olduğu mahkemeye sunulur (HMK m. 38).

Hâkimin reddi talebi usulünce ve süresinde yapılırsa geçerli olur ve değerlendirilmeye alınır. Usulüne uygun olmayan veya süresinde yapılmayan hâkimin reddi talepleri kabul edilmeyecektir. Bu sebeplere dayanarak kanun yollarına başvurma imkânı olmayacak;

başvuru yapılsa bile bu yöndeki talep reddedilecektir. HMK’nun 353. maddesi birinci fıkrası a bendi iki no.lu alt bendindeki durumun geçerli bir istinaf sebebi olması için, hâkimin ilk derece mahkemesindeki yargılama aşamasında usulünce ve süresinde reddedilmiş olması ve buna rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmaya devam ederek, karar vermiş bulunması gerekmektedir. Bu durum birkaç şekilde olabilir: Örneğin, reddedilen hâkim, haklı bir red sebebi olmasına rağmen red talebi hakkında bir karar vermeden, bu talebi değerlendirmeden dava hakkında karar vermiş olabilir. Bir başka olasılık ise, red talebi üzerine, reddedilen hâkimin, talep hakkında HMK’nun 41. maddesi uyarınca ara karar niteliğinde olan ve sadece esas hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilen “geri çevrilme kararı”270 vererek dava

270 HMK’nun 41. maddesinde ilgili husus düzenlenmiş olup, maddede sayılan durumların mevcut olması halinde hâkimin reddi talebi “…toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla; tek hâkimli

106

hakkında karar vermiş olmasıdır. Hâkimin davadan çekilme kararı vermesi üzerine merci tarafından çekilme kararının reddine dair verilen kararı üzerine hâkimin davaya bakarak dava hakkında karar vermiş olması da mümkündür. Bu durumlarda haklı red sebebi bulunmasına karşın reddedilmiş olan hâkimin davaya bakmış olması, istinaf sebebi olarak esas hükümle birlikte ileri sürülebilecektir271. Bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda haklı red talebi bulunduğu halde reddedilen hâkimin davaya bakarak karar verdiği tespit edilirse, “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine” karar verilir. Bölge adliye mahkemesi tarafından dosyanın hangi mahkemeye gönderileceğine ilişkin hâkimin yasaklılığı konusunda değinilen görüşler ve yapılan açıklamalar burada da aynen geçerlidir272.

Son olarak belirtelim ki, ilk derece mahkemesindeki yargılama aşamasında haklı nedenle hâkimin reddi talebi ileri sürülmüş ve fakat bu istinaf sebebi olarak belirtilmemişse bu konunun bölge adliye mahkemesi tarafından re’sen ele alınması mümkün değildir. Zira, yukarıda da belirtildiği üzere hâkimin reddi sebepleri kamu düzenine ilişkin olmadığından re’sen ele alınması mümkün değildir. Eğer hâkimin reddi sebebi ilk derece mahkemesindeki yargılama aşamasında ileri sürülmemişse artık istinaf sebebi olarak ileri sürülemeyecek, bu yöndeki talep bölge adliye mahkemesi tarafından reddedilecektir.

mahkemelerde ise reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir…”. Geri çevrilme kararı ara karar niteliğinde olup tek başına istinaf edilemez ancak esas hükümle birlikte istinaf yoluna başvurma imkânı vardır.

271 Çiftçi, s. 278-279.

272 Bu konuda bkz. yuk. s. 133-136.

107

c. Hatalı Olarak Görevsizlik Kararı Verilmiş veya Görevsiz Mahkeme Tarafından Davaya Bakılmış Olması Durumunda

Belirli bir uyuşmazlığa, bir yargı kolu (çeşidi) içindeki hüküm mahkemelerinden hangi tarafından bakılacağı görev kurallarıyla belirlenmektedir273. HMK’nun 1. maddesi gereğince

“Mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” ve HMK’nun 114. maddesi gereğince dava şartları arasında “…mahkemenin görevli olması…” da yer almaktadır. Buradan hareketle; HMK’nun 115. maddesi gereğince

“Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, (dolayısıyla görevli bulunup bulunmadığını) davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir (yani görevli olmadığını iddia edebilir)”. Mahkeme görevli olmadığı kanaatinde olursa “görevsizlik kararı” verecektir.

Mahkeme, görevsizlik kararı ile davadan elini çektiğinden, bu karar bir nihaî karardır274. Miktar veya değeri yasal parasal sınırı (HMK m. 341, 2 ve Geçici Madde 3 dolayısıyla HUMK m. 427, II) geçmeyen malvarlığıyla ilgili davalarda verilen görevsizlik kararı kesin nitelik taşır. Bundan başka, özel kanunlardaki düzenlemelerle “belirlenen dava veya işlere ilişkin verilecek kararın kesin olduğu” belirtilmiş ise o davada verilecek

“görevsizlik kararı” aynı şekilde kesin nitelik taşır. Bununla birlikte, yasal parasal sınırı geçen davalarda verilen görevsizlik kararları istinaf edilebilir.

İşte, görevsizlik kararı istinaf edildiğinde, bölge adliye mahkemesi sadece verilen görevsizlik kararının hukuka uygun olup olmadığına karar verecektir. Bu halde bölge adliye

273 Kuru, B., Medeni Usul Hukuku, s. 43; Görgün/ Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 141; Arslan/ Yılmaz/

Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 195.

274 Görgün/ Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 56; Kuru, B., Medeni Usul Hukuku, s. 148; Arslan/ Yılmaz/

Taşpınar Ayvaz/ Hanağası, s. 270.

108

mahkemesince tahkikat yapılması, esasla ilgili karar verilmesine imkân yoktur, görevli ilk derece mahkemesi davanın esası hakkında karar verecektir.

Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararını hukuka uygun bulup bulmamasına göre farklı kararlar verecektir. Şöyle ki:

Verilen görevsizlik kararı hukuka aykırı bulunursa (yani davaya bakmakla görevli olmasına rağmen görevsizlik kararı vermiş ise); bölge adliye mahkemesi “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülerek bir karar verilmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine” karar verecektir. Söz konusu karar kesindir, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.

Verilen görevsizlik kararı hukuka uygun bulunursa, “istinaf başvurusunun reddine”

karar verilerek, dosya, kararda görevli olduğu belirtilen mahkemeye iletilmek üzere, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilecektir. Söz konusu karara karşı HMK’nun 362.

maddesinin birinci fıkrasının c bendi gereğince temyiz yoluna başvurulamaz. İlk derece mahkemesinin görevsizlik kararı istinaf incelemesi sonucunda kesinleştiğinden dolayı kararda görevli olarak gösterilen mahkeme bu kararla bağlıdır; artık görevsizlik kararı veremez 275.

Verilen görevsizlik kararı hukuka uygun bulunur ve fakat bölge adliye mahkemesi kararda gösterilen mahkemenin değil, kendi yargı çevresi içerisinde bir başka mahkemenin görevli olduğu kanaatinde olursa, dosyanın görevli olduğunu düşündüğü bu (üçüncü) mahkemeye gönderilmesine karar verebilir. Zira görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin olmasından dolayı her yönüyle re’sen ele alınıp karar verilecektir. Yukarıda da ifade

275 Kurtoğlu, s. 114-116; Çiftçi, s. 296-297.

109

edildiği üzere, Kanun’un 362. maddesi birinci fıkrası c bendine göre, verilen söz konusu karar temyiz edilemez.

İlk derece mahkemesi davaya bakmakla görevli olmamasına rağmen davayı görmüş ve karar vermiş olabilir. Verilmiş olan karar istinaf edildiğinde, bölge adliye mahkemesi talep üzerine ya da görev kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen görev konusunu ele alarak kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olmadığı kanaatine ulaşabilir. Bu durumda, bölge adliye mahkemesi, (görevsiz olan) “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli olarak belirttiği ilk derece mahkemesine

İlk derece mahkemesi davaya bakmakla görevli olmamasına rağmen davayı görmüş ve karar vermiş olabilir. Verilmiş olan karar istinaf edildiğinde, bölge adliye mahkemesi talep üzerine ya da görev kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen görev konusunu ele alarak kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olmadığı kanaatine ulaşabilir. Bu durumda, bölge adliye mahkemesi, (görevsiz olan) “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli olarak belirttiği ilk derece mahkemesine