• Sonuç bulunamadı

Kamuyu Aydınlatma Yükümlülüğü

B. Siyasi Partilerin Seçim Kampanyası Gelir ve Giderlerinin Açıklanması

1) Kamuyu Aydınlatma Yükümlülüğü

Kamuyu aydınlatma ilkesi, tüm partiler için geçerli standart formlarda ve genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olarak hazırlanmış ve denetlenmiş hesap bilgilerinin, kamuoyuna açıklanarak, kamu denetiminin sağlanmasıdır. Parti hesaplarına ilişkin bilgilerin, denetim yapılmadan kamuoyuna sunulması, kamuyu aydınlatma ilkesinin amaçlarına uygun değildir. Zira gerçeği yansıtmayan bilgilerin kamu tarafından öğrenilmesinin hiçbir anlamı yoktur.

96 Siyasi partilerin seçim kampanyası gelir ve giderleri ile ilgili bilgileri içeren raporların, seçim kampanyalarının mali denetiminden sorumlu kişi veya kurullara sunulmasının ve yapılan denetimin ardından, bu raporlar kamunun bilgisine sunulmaktadır. Mali desteklerin kaynakları ve çeşitlerini bilmek, seçmene partinin siyasi üslubu, faaliyetleri ve politikaları hakkında bilgi verecektir. Bu durum seçmenlerin tercihlerini belirlemesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, bağışların ve harcamaların açıklanması yolsuzlukların fark edilmesini ve önlenmesini daha kolaylaştırır. Örneğin bir şirketin, iktidar partisine büyük miktarlarda bağış yaptıktan sonra, kendi lehine olan bazı kamusal sözleşmeler yapması halinde, bu durumun seçmen tarafından tespit edilmesi ve buna göre bir değerlendirme yapması mümkün hale gelecektir.

Kamuyu aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin kurallara, siyasi finansman ile ilgili düzenleyici bir sistem oluşturmayan ülkelerde bile yer verilmiştir258. Bu durum, özellikle siyasi partilere devlet yardımı yapılan ülkeler açısından geçerlidir. Danimarka gibi bazı ülkelerde devlet yardımı almayan partiler, rapor verme ve aleniyet yükümlülüğünden istisna tutulmuştur. Đsviçre’de de partiler devlet yardımı almadığı için, rapor verme ve açıklamaya ilişkin kurallar oluşturulmamıştır. Đsveç’te ise partilerin iç özerkliğine saygı gösterilmekle beraber, devlet yardımlarına ve kamuoyu denetimine yer verilmiştir259.

Siyasi partilerin gelir ve giderlerine ilişkin bilgilerin kamuya açıklanması, partilerin tüm gelir ve giderlerinin ve partilere bağış yapan kişilerin kimlik bilgilerinin de açıklanmasını gerektirir. Ancak bağış sahiplerinin kimliklerinin açıklanması kamuyu aydınlatma ilkesi için gerekli olmakla birlikte, bağış yapan kişilerin özgürlükleri açısından bir müdahale oluşturmaktadır. Bu sebeple, bu konuda gizlilik ve şeffaflık ilkeleri arasında bir dengenin sağlanması gerekmektedir. Seçmenlerin tercihlerini belirlerken partilerin mali destekçileri hakkında bilgi sahibi olma hakkı ile, bağış sahiplerinin siyasi tercihlerini gizleme hakkı arasında bir denge kurulmalıdır. Bu meselenin çözümü için genellikle, bağış yapanın kimliğini

258

Bkz. Tablo 2. 259 Bkz. Tablo 1 ve 2.

97 açıklamaya gerek olmayan küçük bağışlar ile bağış yapanların kimliklerinin açık olmasını gerektiren büyük bağışlar arasında bir ayrım yapılmaktadır260.

Kamuyu aydınlatma yükümlülüğü, kişi özgürlüklerine haksız bir tecavüz olduğu ve siyasi parti özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman siyasi partilere bağış yapılması, oy kullanmaya benzer bir şekilde siyasi katılmanın bir türüdür. Siyasi bağışların açıklanması, bağış yapanları siyasi tercihlerini açıklamaya zorlamak demektir. Bu nedenle bu durumun aslında, serbest seçim veya katılma ve gizli oylama ilkelerinin bulunmaması ile benzer sonuçlar doğurabilmektedir 261 . Danimarka’da da bu gerekçelerle 1990’ların ortalarına kadar, bağış yapanın kimliğini açıklamaya gerek olmadan siyasi bağış yapılabilmesine izin verilmiştir262.

Dolayısıyla, siyasi partilere bağış yapanların kimliğinin açıklanması için, bağış miktarları üzerinde bir eşik belirlenmesi gerekir. Belirlenecek eşiğin çok yüksek olması durumunda, şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin sağlanması veya parti politikaları üzerindeki, olumsuz bireysel etkinin sınırlandırılması açısından istenilen sonuçlara ulaşılması mümkün olmayacaktır. Eşik çok düşük tutulursa, kamuoyuna sunulacak raporların kapsamı genişleyeceği için, kamu tarafından denetimi de zorlaşacaktır. Kamuyu aydınlatma yükümlülüğünün uygulanabilmesi için, siyasi kararları etkileme ihtimali olan ve çıkar sağlamaya yönelik olarak yapıldığı kabul edilebilen yüksek miktarlardaki bağışların aleniyetinin sağlanması gerekmektedir.

Siyasi bağışların aleniyetinin sağlanması konusunda, farklı ülkelerde farklı sistemler benimsendiği görülmektedir. Örneğin Amerika’da bütün siyasal faaliyet komitelerinin, yılda iki yüz dolardan fazla bağış yapan kişilerin ismini, adresini, işyerini ve mesleğini ve bağış miktarını açıklamaları şarttır. Kanada ve Hollanda’da ise, bağış miktarları ve bağış yapanların sadece isimleri açıklanmaktadır.

260 Biezen (2003), s. 55.

261 Siyasi partilere bağış yapan kişilerin kimlik bilgilerinin kamuya açıklanması, başka olumsuz sonuçlara da sebep olabilir. Özellikle yerleşik bir demokrasinin bulunmadığı ülkelerde, bağış sahiplerinin kamuya açıklanması, muhalefet üzerinde bir baskı oluşturmak için kullanılabilir. Ayrıca ticari faaliyetlerle uğraşan kişiler, kamu ihalelerinde ayrıma tabi tutulacaklarını düşünerek bağış yapmaktan kaçınabilirler.

98 Avustralya’da bireysel bağışların adres ve isimleri bağışlar ile ilgili bildirimlerde yer almaktadır.

Kamuyu aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin olarak sunulan raporlarda, parti gelir ve giderleri arasında bir ayrım yapılmalıdır. Hatta, parti gelirleri ve giderleri de belirli kategoriler halinde, kamunun bilgisine sunulmalıdır. Örneğin devlet yardımları, üye aidatları, bağışlar, parti gelirleri, banka kredileri gibi kaynaklardan elde edilen gelirlerin ayrı ayrı kaydedilmesi sağlanabilir. Harcamalar konusunda da benzer bir şekilde ayrım yapılmalıdır. Ayrıca bu raporlarda, rutin parti faaliyetleri ile seçim harcamaları arasında da ayrım yapılmalı ve bu raporların seçimlerden önce ve sonra, makul aralıklarla yayınlanması sağlanmalıdır.

Kamuyu aydınlatma ilkesinin, harcama sınırları ile birlikte uygulanması halinde, aleniyetin sağlanmasına ilişkin alınan tedbirlerin uygulanması zorlaştıracaktır. Zira harcama sınırlarının ihlal edilmesi durumunda parti ve adaylar, sınırı aşan harcamalarını gizleme eğiliminde olacaklardır. Bu noktada seçim harcamalarının sınırlandırılması ve aleniyetine ilişkin kurallar arasında bir çatışma oluşacaktır.

Uygulamada kamuyu aydınlatma yükümlülüğünün boyutuyla ilgili düzenlemeler; nelerin rapor edileceği, raporların nasıl yayınlanacağı, nereye sunulacağı ve müeyyidelerin ne olacağı gibi meselelerin düzenleniş şekli açısından oldukça çeşitlidir. Bu konudaki düzenlemeler siyasi partiler, adaylar ve seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin kanunlarda yer alabileceği gibi siyasi partiler kanunu veya seçim kanunlarında da olabilir. Hatta Almanya’da siyasi partilerin mali hesaplarını alenileştirme yükümlülükleri anayasa ile düzenlenmiştir263.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Tavsiye Kararı’nda da siyasi partilerin hesaplarının düzenli olarak, en azından yıllık olarak, bağımsız bir otoriteye sunulması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca yine en azından yıllık olarak, siyasi partilerin hesaplarının veya hesap özetlerinin aleniyetinin sağlanması gerekir (Tavsiye Kararı m. 13/a-b). Kararda ayrıca, parti hesaplarında, siyasi partiler

263 Biezen (2003), s. 54.

99 tarafından kabul edilen her bir bağışın miktar ve çeşidini içermesi gerektiği belirtilmiş ancak bağışçıların kimliklerinin parti hesaplarında yer alması için bağışların “belirli bir değerin üzerinde” olması şartı aranmıştır (m. 12/a-b).