• Sonuç bulunamadı

1.5. ĠNTERNET HABERCĠLĠĞĠNĠN GELENEKSEL HABERCĠLĠK ĠLE

2.1.3. Kamuoyu Kavramı ve Tanımlamaları

2.1.3.2. Kamuoyu Tanımlamaları

Kamuoyunun tanımı toplumsal iletiĢim süreçlerinin kurumsallaĢan yapısı Ģeklinde görüldüğü zaman, hem yapının konu kapasitesi hem de karar vericiler üzerindeki yoğun bir kanaat baskısı Ģeklinde bir problem teĢkil etmektedir. Bu yüzden kamuoyunun yoruma ihtiyaç duyması ve belirsiz olması, değiĢken ve çeliĢkili olması, fonksiyonun bir parçasıdır, eksiklik değildir. Fonksiyonun sahip olduğu ikili boyut, yapıcı ve açık olması, sosyal sistemin geliĢmesi ile alakalıdır yani kamuoyunun niteliği evrimseldir. Burada bahsi geçen fonksiyonsa toplumun farklılaĢmıĢ, karmaĢık ve kendi kimliği olan bir yapıya eriĢmesi ile rollere, gruplara ve kiĢilere olan bağımsızlığının azalması ve bu Ģekilde yapısının değiĢkenleĢtirilmesiyle meydana gelebilir. Bu sebeple kamuoyunun yapısı oldukça karmaĢıktır ve bu kavram ile alakalı problemlere yaklaĢırken mevcut araçlardan daha kapsamlı araçlar kullanılmalıdır (Gökçe, 1996:224).

Kamuoyu kavramı hakkında birden çok tanımın varlığı ortak bir tanımın olmadığı bilinmekle beraber en geniĢ anlamda halkın kendisini ilgilendiren bir konu hakkındaki genel kanaatleri düĢünceleri, tutum ve davranıĢları olarak ifade edebiliriz. BaĢka bir ifade ile toplum yaĢamının pek çok problem ve zorluk karĢısında belli bir yerde, belli bir zamanda, belli bir grup insan arasındaki yaygın bakıĢ açısı ve düĢünceleri anlatan bir kavram Ģeklindedir (Eren ve Aydın, 2014: 198).Kamuoyu kavramını pek çok araĢtırmacı tanımlamıĢ ve araĢtırmıĢtır. Bu araĢtırmacıların bazısı kiĢinin içinde sakladığı düĢüncelerle paylaĢtığı düĢünceler arasında ayrım yapmıĢ; diğerleri hiçbir düĢüncenin, hükümete sunulana kadar kamuoyu düĢüncesi olamayacağını savunmuĢtur. Bazılarıysa düĢüncelerin sadece ölçüldüğünde kamuoyu düĢüncesi olacağını belirtmiĢtir (Örnek, 1998: 15).

Kamuoyu kavramı ile alakalı pek çok bireysel görüĢ bulunmaktadır ve bu sebeple, kamuoyu için evrensel geçerliliği olan tek bir tanım yapmak zordur. Yapılan tanımlamalarsa kavrama farklı Ģekillerde açıklık getirme amacı taĢımaktadır (Temizel, 2008:129). Kamuoyu kavramıyla alakalı yapılan tanımların üç temel özelliği vardır. Bunların ilki, kamuoyu için açıklığın bir ön Ģart olmasıdır. KiĢisel tutumlar kamusal alanda yer alacaksa, açık bir Ģekilde ifade edilmesi gerekir. Kamuoyunun dayanıĢma gerektirmesi, ikinci özelliktir. Kamuoyu düĢünceleri, bireylerin arasındaki etkileĢim ve iliĢkiyi kapsamaktadır. Son özellikse, kamuoyunun kararları kapsama özelliğidir. Kamuoyu, kiĢilerin güncel toplumsal problemlerle alakalı tutumlarıyla kamu görevlerinin aynı problemlerle ilgili kararları arasında önemli bir bağ kurulmasına yol açar. Bu yüzden kamuoyu oluĢturma, siyasi karar alma süreçlerini göz ardı ederek değerlendirilmemelidir (Ġrvan, 1994: 58).

Bülent Daver kamuoyu kavramını açıklarken, "Basın, radyo, televizyon gibi kitle haberleĢme araçlarıyla, konuĢarak ya da fısıltı ile açıklanan ve çok defa bazı sosyal grupların (sendika, dernek vs.) ve seslerini duyuran kiĢilerin siyasal otoritelere (hükümete, parlamentoya vb.) karĢı atağa çıkardıklarını fikirlerin bir ortalamasıdır" tanımını kullanır (1972:251). Kamuoyu, kiĢilerin tutum ve kanaatlerini belli bir grupta ifade edip biçimlendirmesiyle ortaya çıkmaktadır. Zaman ve coğrafi mekân unsurunun, insan unsuruna eklenmesiyle kamuoyu süreci oluĢur. Kamuoyunu oluĢturan grubun fikir ve kanaatleri belli bir zaman içerisinde ortaya çıktığı ve biçimlendiği için, kamuoyu sürecinin yeri önemlidir. Sosyal grupların, herhangi bir konu hakkında içinde oldukları gruba halim olabilecek kanaat ve tutumları oluĢturmaları için üyelerin etkileĢim kurarak fikir alıĢveriĢi yapmaları; kamuoyu oluĢacak konuyla ilgili gözlem, sentez ve analiz yapmaları gerekmektedir. Kamuoyunun, fikirlerin ifade edilmesinde belli bir zaman periyodu oluĢturması da kamuoyu sürecidir (Alav, 2001: 16).

Habermas, kamuoyunu ifade ederken Ģu cümleyi kurmuĢtur: „‟Kamuoyu sağduyu biçiminde ortaya çıkar, ön yargılar tazında halkın içinde yayılır ve fakat bu bulanıklıkta bile gerçekliğin sahici ihtiyaçlarını ve doğru eğilimlerini

yansıtır‟‟ (1997:222). Elizabeth Noelle Neumann ise kamuoyunun “toplumsal denetim” kavramıyla da sıkı bir bağı olduğunu ifade eder. Kamuoyu yaĢamın tüm alanlarına müdahaleci, kapsayıcı bir toplumsal denetim uygular. Hukuk, din gibi baĢka toplumsal kurumlar tamamlar, bunlara karĢı çıkar ya da destekler (Neumann,1998:271).

Bentham, kamuoyunun mutlakiyetçi rejimlere karĢı kuvvetli bir güvence oluĢturduğunu ve toplumsal bir denetim aracı olduğunu belirtmektedir. Aydın bir kamuoyu, adalet anlayıĢını ve tüm bilgileri kendi bünyesinde toplayan bir mahkeme Ģeklindedir. Siyasi iktidarlar kamuoyu önünde açık bir Ģekilde davranmaz durumunda oldukları için yolsuzluk yapamamaktadırlar. Yalnızca suç iĢlemiĢ, beceriksiz ve yeteneksiz yöneticiler, kamuoyundan korkmaktadırlar (BektaĢ,1996: 23).

New York Columbia Üniversitesi Gazetecilik Bölümü‟nde profesör olan Philips Davison 1968 yılında yayımlanan “Kamuoyu” adlı maddesine Ģu cümleyle baĢlar: “Genel kabul görmüĢ bir kamuoyu tanımı yok. Yine de bu kavram her geçen gün daha fazla kullanılıyor. Bu kavramı kesin olarak tanımlamak için uğraĢırken, moral bozucu bir takım tespitlerde bulunduk”. Burada Childs‟in elliye yakın tanımından birini kullanarak alıntı yapar: “Kamuoyu bir Ģeyin adı değil, bir dizi Ģeyin sınıflandırılmasıdır” (Neumann, 1998: 83).

Kamuoyuna farklı tanım getirenlerden biri de literatürde çeĢitli eserleriyle dikkat çeken Lippmann'dır. Lippmann, kamuoyu tanımında Ģu cümlelere yer vermiĢtir: "Kamuoyu, diğer insanların davranıĢıyla ilgili olan ve kabaca kamu meseleleri olarak tanımladığımız dıĢımızdaki dünyanın hususiyetleridir. Bu insanların kafalarındaki imajlar, kendilerinin imajları, diğerlerinin imajları, ihtiyaçları, amaçları, iliĢkileri ve diğer konular hakkındaki imajlar bu kimselerin kamu hakkındaki kanaatleridir. Ġnsan grupları veya gruplar adına hareket eden bireyler tarafından dile getirilen imajlar büyük harflerle yazılan kamuoyudur (BektaĢ, 1996: 55).

Hegel kamuoyunda çok sayıda Ģahsın görüĢ ve düĢüncelerinin ampirik genelliğinin (tümelliği) dile geldiğini ifade etmektedir. Kant kamuoyunu 'kamusal mutabakat' olarak tanımlarken, Hegel'e ilk bakıĢta bu kategori sadece ince ayrımlarla Kant'la aynı Ģekilde tanımlanabilirmiĢ gibi gelir. Hegel'in tanımı Ģöyledir: "Bireylerin birey olarak genel meseleler hakkında kendilerine özgü yargılara, kanaatlere ve tavsiyelere sahip olma ve bunları açıklama konusundaki biçimsel ve öznel özgürlüğü, kamuoyu adı verilen birliktelik içinde tecelli eder" (Habermas,1997:218-219). Kamuoyu, tüm kültürlerde ve tarihin her döneminde, insanların bir arada yaĢamasının temelidir, her bireyi ilgilendiren bir olgudur. Kamuoyu içerik olarak siyasetle sınırlı değildir, değer ve ahlak yüklü tüm konuları kapsar. Hem uluslararası anlamda (dünya kamuoyu, dünya kanaati), hem ulusal anlamda hem de artık bölgesel anlamda kamuoyunun sınırları yalnızca zaman ve mekândır. Kamuoyu hem toplumsal hem siyasal açıdan çok güçlüdür ve her iki tarafa da baskı uygular -hem toplumda yer alan tüm bireylere hem de hükümete. Kamuoyunun birey üzerindeki gücü uzlaĢma baskısından kaynaklanır. Bu baskı bireyi çok zorlar, çünkü insanların toplumsal doğası son derece hassas ve kırılgandır; her insan dıĢlanma korkusuyla yaĢar. 20. yüzyıldaki geleneksel kamuoyu anlayıĢının, yani seçkinler konseptinin odak noktasında katılım yer alır. Karar verme yetisine sahip, sorumluluk sahibi vatandaĢlar kamusal sorunlar hakkındaki tartıĢmalara katılarak, alman karara katkıda bulunurlar. Suskunluk sarmalı kuramında kamuoyunun iĢlevi toplumsal bütünleĢmedir. Kamuoyu hem hükümetleri hem de bireyleri kendisine saygı göstermeye zorlar. Hükümetler iktidardan düĢürülmekle, bireyler toplumdan dıĢlanmakla tehdit edilir. Sonuç, bütünleme ve toplumsal birlikteliğin, dolayısıyla eylem ve karar alma yetisinin güçlenmesidir (Neumann, 1998: 266-269).

Sonuç olarak kamuoyu, belli bir zamanda, beli bir problem karĢısında, bu problemle ilgilenen grup veya gruplara hâkim olan kanaate denmektedir fakat bu durum, kendisini etkin olarak duyuran bir kanaattir (Kapanı, 1983: 115). Kamuoyu bir bakıma, çoğunluğun taĢıdığı ortak kanaati denir. Fakat her zaman bu çoğunluğu ileri sürmek ve bir Ģart olarak görmek mümkün olmamaktadır.

Bazı durumlarda etkinlik ve yoğunluk faktörü, çoğunluğun önüne geçebilmekte ve azınlık tarafından kararlı bir Ģekilde savunulan bir görüĢ, çoğunluğun isteksizce savunduğu bir görüĢ karĢısında daha ağır basabilmektedir (Kapani, 2000: 147).