• Sonuç bulunamadı

Kalb-i Selim

Belgede Mesnevî’de kalb/gönül (sayfa 143-147)

BÖLÜM 2: MESNEVİ’DE KALB/GÖNÜL

2.6. Kalb-i Selim

Gerek Kur’an-ı Kerim ve hadislerde gerekse tasavvufta kalble ilgili en çok önem verilen husus selim bir kalb sahibi olmaktır. Allah’ın huzuruna ancak selim bir kalb ile varanlar kurtulur.497 Bu selim kalb de ancak insân-ı kâmilde bulunur.

Kalb-i selim, temiz vicdan, saf kalb, sağduyu anlamlarına gelir. Şair: “Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler,

Yevme lâ yenfeu da kalb-i selîm isterler” demiştir.498

Kalb-i selimin önemi Mesnevî’nin de dikkat çeken meselelerindendir. Eğer kişi selim bir kalbe sahip değilse yaptığı ameller tamamen boş ve değersizdir.

Hz. Mevlâna Mesnevî’nin birinci cildinde, bir konuğun Yusuf-u sıddıka gelmesi, Yusuf’un ondan bir armağan istemesi bahsinde bu konuya şu şekilde işaret eder:

“Yusuf, başından geçenleri anlattıktan sonra “Eh… bize ne armağan getirdin, bakalım?” dedi.499

…………

“Sana getirmek için ne kadar armağan aradıysam hiçbir şeyi beğenmedim, lâyık görmedim. Bir habbeyi alıp da madene, bir katreyi alıp da ummana nasıl götürebilirim?

Sana gönül ve can bile getirsem Kirman’a kimyon götürmüş sayılırım.

Senin, misli olmayan güzelliğinden bâşka bir tohum yoktur ki bu ambarda olmasın. Sana gönül nuru gibi bir ayna getirmeyi lâyık gördüm.

Ey güneş gibi gökyüzünün ışığı olan güzel! Ona baktıkça kendi güzel yüzünü görürsün. Gözümün nuru, sana ayna getirdim, ona bakıp yüzünü gördükçe beni hatırlarsın” dedi. Koynundan aynayı çıkarıp sundu. Güzeller, aynayla meşgul olurlar.”500

497 eş-Şuâra, 26/88-89.

498 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, “Kalb-i selim”, 204.

499 Mesnevî, 1: 3170.

A. Avni Konuk’a göre yukarıdaki hikâyede misafirden kastedilen Hak yolundaki sâlikdir. Yusuf’tan ise Cenâb-ı Hak kastedilmiştir. Hadis-i şerifte “Allah güzeldir, güzeli sever”501

buyurulmuştur. Ayna da, ilâhi tecellilerin yansıdığı kalbe işaret eder. Allah’ın huzuruna saf ve mücella bir kalb götürmek gerekir ki, onun tecellisi aksedebilsin.502

Abidin Paşa buradaki aynadan, gönlü parlak, kendisi Allah’a yakın insân-ı kâmil sayılabileceğinden bahsetmiştir. O ayna Allah’ın nimetlerini, güzellikleri yansıtır. Bu ayna kalb-i selimdir.503

Kur’an-ı Kerim’de: “Kıyamet öyle bir gündür ki, o gün ne malın ne evladın faydası olur. Ancak kalb-i selim ile Allah’ın huzuruna çıkabilenler kazanır” (eş-Şuâra, 26/88-89) buyurulmuştur.

Hz. Mevlâna’ya göre kalb-i selim hususunda dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de, insân-ı kâmil olarak bildiğimiz kişinin doğru kişi olmasıdır. Aşağıdaki beyitlerde zâhir ulemadan medet ummanın insanı yanlışa sürükleyeceği anlatılmıştır.

“Birisi, ana babası öldü mü yetim olur. Hak’la ünsiyet için kalb-i selim gerek! Hırsız, bir körden bir kumaş çaldı mı kör, bilmeden feryada başlar.

Fakat hırsız ona ‘Senin malını ben çaldım, ben hilebaz bir hırsızım’ demedikçe, Kör, hırsızı nereden bilecek? Gözünün nuru, gözünün ışığı yok ki!

…………..

Gönül’ün kayıp malı olan hikmet kumaşı, ehli dilden elde edilir.

Kör olan gönül, canı, kulağı, gözü olsa bile hırsız Şeytan’ın izini bulamaz, onu elde edemez.

Şeytan’ın izini bulmayı, hırsızı elde etmeyi, gönül ehli olanlardan um, bu işi onlardan iste; taştan topraktan değil. Çünkü halk, gönül ehline nispetle taş, topaç gibidir, adeta cansızdır.”504

A. Avni Konuk bu beyitleri özetle şöyle yorumlar. İnsan halktan uzaklaşınca Hak’la ünsiyeti olmadığından yetim, âciz ve garip kalır. Hak ile ünsiyet edip yetim ve garip kalmamak için ise selim kalb lazımdır.

501 Müslim, İman, 1: 93; İbn Mâce, Duâ, 10.

502 Tâhir-ul-Mevlevî, 5: 1481.

503 Abidin Paşa, 2: 359.

Kalb gözü kapalı olan bir sâlikten hırsız mesabesindeki nefsi, irfanını çaldığı vakit o sâlik halinin noksanlığını görür ve kör gibi inler, ne yapacağını bilemez. Böyle bir durumda o insân-ı kâmilin yol göstericiliğine ihtiyaç duyar. Zira nefsinin ondan çaldığı hikmeti gönül ehli olan kâmillerde bolca bulabilir.

Sakın hırsızı bulmak için enâniyete bulanmış kör kalbli zâhir ulemadan medet umma! Onda hakikati idrak yoktur, o ancak şeytanın tasallutunu kitaplardan, eserlerden bilmek ister. Binaenaleyh eğer Şeytan hırsızını bulmak istersen, onu ehl-i dilden ara, sor; zira Hak evliyasının karşısında zahir uleması cemâd(kurak toprak) mesabesindedir.505

Allah Teâlâ ehli dünyadan kalb-i selim ister. Kalbi selim ise yalnızca huzuru makamda bulunur. Hz. Peygamber, “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalblerinize ve niyetlerinize bakar”506 buyurmuştur. İşte Allah’ın nazar edeceği o kalb, kalb-i selim olan insân-ı kâmilin kalbidir. Allah Teâlâ, “Ey insan, gönül sahibi insân-ı kâmilin kalbinden sana nazar ederim yoksa ettiğin secde ve dağıttığın altınla değil” buyurur. Sen kendi kalbini hakiki kalb sandın da, gönül sahibi ârifleri aramaktan vazgeçtin.507

Gönül öyle bir yerdir ki, bu yedi misli semânın yedi yüz mislini de oraya koysan sığar. “Ben arzıma ve göğüme sığmadım mümin kulumun gönlüne sığarım” hadisi kudsisinde buna işaret buyrulur.

Allah gönül kırıntılarında bulunmaz. Gönül sahibi altı cihetli ayna gibidir. Allah altı cihete onun vasıtasıyla bakar. Bu altı cihette karar kılmış gönüllere insânı kâmilin vasıtası olmaksızın Allah nazar etmez.508

“Harzemşah ulu Tanrıdır. Bu rezil kavimden gönül istemektedir.

Peygamber, ‘Allah suretlerinize bakmaz, kalbe bakar. Kalb işlerinizi düzene koyun’ demiştir.

Allah, ben sana, bir gönül sahibinden bakarım. Secdene, altın vermene bakmam bile demektedir.

Sen, gönlünü gönül sandın da gönül sahiplerini aramayı bıraktın.

505 Konuk, 4: 153-155.

506 Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.

507 Konuk, 9: 295-296.

Gönül öyle bir varlıktır ki bu yedi gök gibi yedi yüz tanesini oraya koysan kaybolur gider. Bu çeşit gönül kırıklarına gönül deme. Sebzvar’da Ebubekir arama.

Gönül sahibi, altı yüzlü aynadır. Allah, altı cihette de o aynadan nazar eder durur.

Altı cihette bulunan, bu cihetlerden kurtulamayan kişiye Allah, o gönül sahibi vasıta olamadıkça nazar etmez.”509

Bundan sonraki beyitlerde de uzunca bir bölümde yine Hz. Mevlâna kalb-i selimin öneminden, Allah’ın huzuruna insânı kâmilin kalbi aracılığla varılacağından, Cennet anaların ayakları altındadır hadisinden yola çıkarak anaların rızası ne kadar önemliyse insân-ı kâmilin rızasının da o derece önemli olduğundan bahseder. Buna karşın Allah’ın huzuruna çürümüş ve ölü bir kalble varmanın ise tam bir cüretkârlık ve küstahlık olacağına dikkat çekilir.510

Sâlikin yaptığı güzel amelleri gönül hoşluğu ile içinden gelerek yapması da önemlidir. İsteksizce yapılan amellerin Allah katında bir değeri olmayacaktır.

Bu konuyla ilgili olarak Yahudi padişahın hikâyesinde, vezirin Hıristiyan emirler adına farklı farklı beyanlar yayınlamasıyla ilgili beyitleri aktarabiliriz:

“………….

Öbüründe demişti ki: “Kolay odur ki gönlü hayatı ve cânın gıdası ola.

Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti gelince çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez. Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı sahibine ziyandan başka bir şey getirmez.

O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir.

Sen güçleştirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırdet; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran.”511

Kolay gelen hizmetlerin iyisi, gönül isteğiyle olandır. Zîrâ gönlün diriliği canın gıdası olur ve ruhu takviye eder. Çorak yerin mahsulü pişmanlıktan başka bir şey değildir. Ordan

509 Mesnevî, 5: 868-875.

510 Mesnevî, 5: 883-893; Konuk, 9: 300-303; Tâhir-ul-Mevlevi, 14: 248-250.

elde edilen mahsulden herhangi bir kazanç sağlanmaz. Gönül hoşluğu ile yapılmayan ameller de böyledir yapan kişiye ziyandan başka bir şey getirmez.512

Gönül hoşluğu ile yapılmayan amelin, manevi hâsılatı olmaz; neticede onun hâsılatı pişmanlık olur. Öyle bir ameli Allah’a satmak ise ziyandan başka bir şey kazandırmaz; zîrâ Allahu Teâla: “Allah mü’minlerden nefislerini cihada ve mallarını sadaka ve infaka sarf edenlere cennet karşılığında müşteri oldu”513 ayeti kerimesinde beyan buyurduğu üzere, mü’minlerin amellerine müşteridir; mü’minler amellerinin bayiidir. Sonuç olarak kötü amelleri tabiatıyla yapan kimse, kendisine taat kolay gelen kimselerden değildir. Onun adı muasser olur, yani taatta güçlük çeken kısımdan olur. Zîrâ şaki olanlara kötü ameller kolay gelir; said olanlara da hayırlı ameller kolay gelir. Binâenaleyh sen kendisine hayırlı ameller kendisine kolay gelen ile güç geleni açıkça gör ve bil! Neticede bunun ve onun haline dikkatle bak!514

Konunun başında da ifade ettiğimiz gibi başta Kur’an-ı Kerim ve hadislerde daha sonra tasavvufun genelinde ve Hz. Mevlâna’nın eserlerinde yapılan amellerde en önemli unsurun kalb-i selim olduğu vurgulanmıştır. Günlerce gecelerce ibadet yapıp bunları gönül hoşluğu ile yapmamış olmak insanı yalnızca ziyana sürükler. Az da olsa yapılan ibadet ve işlerin ise gönül hoşluğu ile yapılmış olması onu kat be kat değerli kılar.

Belgede Mesnevî’de kalb/gönül (sayfa 143-147)