• Sonuç bulunamadı

A. Şer‘î Miras Hukuku (Ferâiz)

1. Kadınlarla İlgili Kur’ân’da Yer Alan Miras Hükümleri

İnsanın dünya hayatında mutluluğu bulabilmesinde ve yaratılış amacını gerçekleştirmesinde aile ve cemiyet içinde sağlıklı, dengeli ve düzenli insanî ilişkiler içerisinde olmasının ve âdil ve mâkul bir insan-servet ilişkisi kurabilmesinin önemi oldukça büyüktür.233 Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de servet dağılımının en önemli

unsurlarından biri olan miras hükümlerine yer verilmiş ve bazı durumlarda fert fert hisselerin belirtilmesi suretiyle aile ve akrabalar arasında oluşması muhtemel sorunların önlenmesi veya haksızlıkların oluşmaması için miras hukukunun sınırları belirlenmiştir. İslam’da miras hakkının belirlenmesinde ise akrabalık bağları, insana dünya ve ahirette gelebilecek fayda, maddi ve manevi dayanışma sorumlulukları gibi birçok hususun dikkate alındığı görülmektedir.234

Nisa suresi 7. ayetinde şöyle buyrulur:

‘’Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.’’

Bu ayet-i kerimede kadınların ve diğer aile fertlerinin miras hisselerinde paylarının olduğunu ifade etmektedir. Aynı zamanda bu ayet, Câhiliye döneminde görülen miras konusundaki haksızlıkları kaldırırken diğer taraftan da adaletli bir sistemi getirmektedir. İslamiyetten önce kadınlara mirastan pay verilmezken erkekler gerek kan hısımlığı yoluyla gerekse evlat edinme, kan kardeşliği veya vasiyet gibi yollarla vâris olabiliyorlardı. İslam dini ile beraber Mekke döneminde miras konusunda herhangi bir değişiklik olmazken Medine döneminde muhacir ve ensar arasında kardeşlik anlaşması (muâhât) gereği birbirlerine ilk dönemde mirasçı oldular. Ayrıca Araplar arasında yaygın olan muvâlât akdi mirasa hak kazanmaya sebep kılındı. Ayetin sonunda mirasın miktarı ne olursa olsun vârislerin paylarının belli

233 Hayreddin Karaman - Mustafa Çağrıcı- İ. Kâfi Dönmez- Sadreddin Gümüş, Kur’ân Yolu: Türkçe

Meal ve Tefsir, Ankara 2006, II, 14 (Nisa, 2).

234 Hayreddin Karaman, “İslam’ın Getirdiği Aile Anlayışı”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi 2, Ankara: T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, Aralık 1992,

https://ailetoplum.aile.gov.tr/uploads/pages/bilim-serisi/11-sosyokulturel-degisme-surecinde-turk- ailesi-ii.pdf.

olduğunu ifade etmektedir.235 Nisa suresi 33. Ayetin bu kardeşlik ile ilgili olduğu

düşünülmektedir.236

“(Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) vârisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de237 kendi hisselerini verin. Şüphesiz Allah

her şeye şahittir.’’

Bu ayet ve Nisa Suresi 11. ve 12. ayetlerden sonra ensar ve muhacir kardeşlerinin birbirlerine vâris olma durumu kaldırıldı.

Miras ayetlerinin sebeb-i nüzûlüne bakıldığında sahâbeden Câbir’i (r.a), Rasulululah’ın hasta ziyareti esnasında ‘Malım hakkında ne yapayım?’sorusu üzerine indiği rivayet edilmektedir.238 Yine Ensardan Evs b. Sabit’in vefatı üzerine geride

hanımı Ümmü Kahle’yi ve üç kızını bıraktığı halde, amcazadeleri mirası almışlar ve eşi ve kızlarına mirastan pay vermemişlerdi. Cahiliye döneminde Arapların, mızrakları ile savaşmayanın ve yurdunu savunmayanın mirasçı olamayacağına inanmaları nedeniyle kadınlara, erkek veya kız çocuklarına mirastan pay vermezlerdi. Bu durumu Allah Resûlü’ne arz eden Ümmü Kahle, beklemesi tavsiye edilince evine dönmüştü. Bu olay sonrasında miras ayetlerinin gelmeye başladığı ve esaslı bir yeniliğin zaman içerisinde gelen ayetlerle ortaya çıktığı rivayet edilmektedir.239 İslam hukukunda

mirasın nasıl paylaştırılacağı Nisa Suresi 11., 12. ve 176. ayetlerde anlatılmış, bu

235 Karaman v.dğr., Kur’ân Yolu, II, 21. 236 Karaman v.dğr., Kur’ân Yolu, II, 21.

237 Miras hükümleri gelmeden önce evlât ve kardeş edinme, vasiyet ile mirasa hak kazanma, miras sözleşmesi gibi uygulamalar vardı. Bazı müctehid ve müfessirler miras âyetlerinin gelmesi ile bu uygulamaların ortadan kaldırdığını ifade etmişlerdir. Ebû Hanîfe gibi bazı müctehidler ise şartlarına uygun miras ve tazminat sözleşmesi (muvâlât akdi) bu âyete dayalı olarak vardır ve yürürlükten kaldırılmamıştır; muvalat akdi yapanlar sıra kendilerine gelirse mirastan hisselerini almaya hak

kazanabilirler bkz. Karaman v.dğr., Kur’ân Yolu, II, 57, 58. Abdülaziz Bayındırın bu ayette geçen

sözleşme anlamına gelen kelime ile ilgili farklı bir tespiti bulunmaktadır. Bu durumu ilk defa kendisi bulduğunu da ifade etmektedir. Kendisi ile sözleşme yapılan kişiler varislerden karı kocadan herhangi biridir. Çünkü onlar aralarındaki sözleşme ile birbirlerine akraba haline gelen tek iki kişidir. Terikede kendilerine ilk olarak hisselerinin miktarı ne ise verilir. Daha sonra diğer hisseler verilir. Böylece mezheplerde terike paylaşımında gerçekleşen avliyenin olmadığını örnekle anlatmaktadır. Ateistlerin Kurandaki miras hisselerinin toplandığında fazla çıktığı iddiaasına bu şekilde cevap vermektedir. https://www.youtube.com/watch?v=FeD9Lcibc1I, “Kuran’da matematiksel hata var mı?”.

238 Buhârî, “Tefsîr”, 4/4; Karaman v.dğr., Kur’ân Yolu, II, 21.

ayetlerde geçmeyen hisseler ve mirasçıların hisseleri sünnet ve icma ile açığa kavuşturulmuştur. Bu ayet-i kerimeler şunlardır:

Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona vâris oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine vâris olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma vârislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah'ın emridir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.).240

Nisa Suresi onbirinci ve onikinci ayetin iniş sebebinin Uhud Savaşında şehid olan Sa’d b. Rebî’nin Rasulullah’a kocasının erkek kardeşinin tüm mirasa el koyduğunu ve Sa’d’ın kızlarının ve kendisinin kaldıklarını söylemesi

olduğu rivayet edilmektedir. Rasululah Sa’dın karısına sabırla beklemesini ve Allah’ın bu konu ile ilgili hüküm vereceğini ümit ettiğini belirtmesinden bir süre sonra ayetler geliyor. İslam miras hukukuna göre gerçekleştirilen ilk terike paylaşımı budur. 241

Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah size “kelâle”242 (babasız ve

çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona vâris olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler o zaman, (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.243

İslam miras hukukunda vefat eden kimsenin arkasında bıraktığı malın nasıl paylaşılacağı ile ilgili olan bu ayet-i kerimelerle birlikte sünnet ve icma ile miras payları belirlenmiştir. Bu ayetlerde kadına verilecek hisselerin belirtilmesi konumuz açısından ayrıca önem arzetmektedir.

Ayet-i kerimelerin indiği çağa bakıldığında öz kızların mirastan mahrum edildiği bir sosyal çevre bulunmaktaydı. Gerek surenin baş kısmında gerekse son ayetlerinde kız çocuklar ve kız kardeşler mirastan pay sahibi kılınmak suretiyle İslâm’ın kadınlara getirdiği hakların bir bölümüne dikkatleri çekmektedir.244 İslam ile

kadınlar ve çocukların mirasa hak kazanamamaları ortadan kaldırılmış önce miktar belirtilmeden daha sonra hisselerinin belirlenmesi ile herbirinin alacağı oranlar tespit edilmiştir.245 İslam miras hukukunda kadın ve erkek arasındaki miras paylaşımındaki

hisse oranları cinsiyete göre değilde ihtiyaç ve akrabalık/yakınlık durumu esas alındığı anlaşılmaktadır. Kadın ile erkek hisse oranlarının ikili birli olduğu durumlar özellikle kız ile erkeğin anne baba bir kardeşler oldukları durumlarda geçerli olduğu

241 Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 519-520.

242 Kelâle, kendisine varis olacak baba ve çocuk bırakmadan ölen kimse demektir. 243 Nisa Suresi 4/176.

244 Karaman v.dğr., Kur’ân Yolu, II, 197. 245 Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, s. 364.

görülmektedir. Bunun sebebi ise yine Nisa Suresi 34. Ayette belirtilen biri fizyolojik diğeri ekonomik sebepten olduğu belirtilmektedir.246 Kadının erkeğe göre daha narin

yaratılışta olması mirastan daha fazla alması veya en azından eşit alması durumunu akla getirebilir. Zihinleri meşgul eden bu hususu fakihler ve tefsir alimleri aşağıdaki başlıktaki olduğu üzere açıklamaya çalışmaktadırlar.247

2. İslam Miras Hukukunda Erkeğin Hissesinin Kadının Hissesinin İki