• Sonuç bulunamadı

E. Şer‘iyye Sicilleri Üzerine Yapılan Çalışmalar

II. ŞER‘İYYE SİCİLLERİNDE MİRAS VE KADIN

Şer‘iyye sicilleri incelendiğinde davaların birçoğunun bir yönüyle kadını da ilgilendirdiği görülmektedir. Bu sebeple kadınların tarihi incelenirken şer‘iyye sicilleri vazgeçilmez kaynaklardandır. Osmanlı’da kadının tarihi araştırmalarında sicillerden de istifade edilmelidir. Bir başka deyişle şer‘iyye sicilleri olmadan yazılan kadının tarihi ile ilgili eserler eksik kalacaktır. Kadınların gerek toplum içerisinde gerekse ailesinin içerisindeki yeri, konumu, yaşam tarzı, mülkiyet hakları, sosyal ilişkileri gibi pek çok konuda sicillerden bilgi edinmek mümkündür. Diğer kaynaklarda görülmeyen kadınlar ve halk içinden insanlar şer‘iyye sicillerinde karşımıza çıkmaktadır.109

Osmanlı devletine ait diğer resmi evraklar incelendiğinde din ayırımı gözetmeksizin toplumun her kesiminden kadınlar ile ilgili veri bulunmaktadır.110

Son zamanlarda hazırlanan şer‘iyye sicil çalışmaları, genel olarak ayırım yapmaksızın bütün sosyal statülerdeki kadınlar hakkında bilgi vermekte ve özellikle onların aktif ekonomi ile ilişkisini göstermektedir.111 Bu kaynaklar kadınların

ekonomik hayattaki aktif rollerine ve haklarına işaret etmektedir. Üzerinde henüz çalışma yapılmamış şer‘iyye sicilleri Osmanlı kadınının sosyal ve ekonomik konumu hakkında çok miktarda bilgi içermektedir. Örneğin kadınların sahip olduğu eşyalar, mülkler, ekonomik haklar vb. konularda birçok bilgi vermektedir.112 Ayrıca içerisinde

evlerin ve mülklerin de bulunabildiği mallara sahip olduğu ve bunlardan istifade ettiği anlaşılmaktadır. Erkekler ile birlikte miras davalarında kadının mahkemede miras payını talep ettiği ve küçük kız ve erkek çocuklarının bakımını üstlenmek istedikleri de görülmektedir.113

109 Abraham Marcus, Modernliğin Eşiğinde Bir Osmanlı Şehri Halep, çev. Mehmet Emin Baş, İstanbul: Küre Yayınları, 2008, s. 28.

110 Fatma Müge Göçek and Marc David Baer, “Social Boundaries of Ottoman Women’s Experience in

Eighteenth Century Galata Court Records”, Women in the Ottoman Empire, Middle Eastern Women İn

The Early Modern Era, edited by Madeline C. Zılfi, Brıll, Leıden. Newyork. Köln 1997, s. 51.

111 Yazbak, Mahmoud, “Haifa in The Late Ottoman Period 1864-1914 A Muslim Town in Transition”,

The Ottoman Empire And İts Heritage Polititics, Society and Economy, Edited By Suraıya Farooqhı

and Halil İnalcık, Volume 16, s. 164.

112 Göçek and Baer, “Social Boundaries of Ottoman Women’s Experience in Eighteenth Century Galata Court Records”, s. 50, 51.

113 Göçek and Baer, “Social Boundaries of Ottoman Women’s Experience in Eighteenth Century Galata Court Records”, s. 51.

Şer’iyye sicillerinin bulunduğu mekân ve yazıldığı zaman diliminde yaşayan kadınlar hakkında başka bir kaynaktan elde edilemeyecek bilgiler sunuyor olması kadınların yaşadığı tüm durumları, sıkıntıları, hak taleplerini veya uğradığı haksızlıkları yansıttığı söylenemez. Dolayısıyla sicillere yansımamış durumların da bulunduğu göz ardı edilemez. Kadınların, bugün de olduğu gibi, her dönemde haklarını kullanma ve haksızlığa karşı durmada güçsüz kaldıkları durumlar olagelmiştir. Bununla birlikte sicillere yansıyan kadınlarla ilgili belge ve davalar incelendiğinde onların haklarını yeterince kullanıp kullanamadıkları veya hukuklarını koruyup koruyamadıkları hakkında genel kanılara ulaşmak mümkün görünmektedir.

Sicillerde kadınlarla ilgili olarak genellikle miras davaları, boşanma114,

nikâh115, muhalaa116 veya ölüm nedeni117 ile mehir talebi, mülk satışı118 gibi konular

geçmektedir. Kadın toplumda eşit bir şekilde kendi eylemleri ve işlemleri için dava açabilmekte, mahkemeye gelebilmekte ve kendini bizzat kendisi veya vekili aracılığı ile savunabilmekteydi. Toplumun her kesiminden kadının mahkemede haklarını savunacak imkân bulduğu görülebilmektedir. Nitekim elit ya da halktan olsun, kentsel ya da kırsal kesimden olsun, yerli ya da göç etmiş olsun, evli ya da dul olsun davacı veya davalı olarak mahkemede yer alabilmişlerdir. Hatta genç kızlar bile önceden ayarlanmış (beşik kertmesi gibi) evliliklere engel olmak gibi meseleler için mahkemeye başvurabilmişlerdir. Yine sicillerde kadınların aile üyesi dışındaki kişiler hakkında dava açabilmelerinin yanı sıra kocaları, aileleri ve akrabaları hakkında dava örneklerine de rastlanabilmektedir.119 Sicillerde geçen miras davalarında kadın, aile

içerisindeki konumuna göre eş, kız, anne olarak yer almaktadır. Ayrıca sicillerde miras belgelerinde kadın bizzat kendisini temsil ediyorsa asaleten,120 başkasını temsil

114 KŞS 66 / 61-3, 5 Safer 1210 (21 Ağustos 1795). 115 KŞS 58 / 130-2, 03 Cemâziye’l-evvel 1179 (18 Ekim 1765). 116 KŞS 57 / 86-4, 20 Cemâziye’l-evvel 1162 (8 Mayıs 1749). 117 KŞS 66 / 23-3, 6 Muharrem 1208 (24 Ağustos 1792). 118 KŞS 61 / 58-3, 09 Zî’l-ka‘de 1186 (1 Şubat 1773).

119 Yazbak, “Haifa in The Late Ottoman Period 1864-1914 A Muslim Town in Transition”, s. 163-164. 120 KŞS 67 / 77-3, 14 Recep 1211 (13 Ocak 1797).

ediyorsa vekâleten,121 yetim veya kimsesiz bir çocuk adına belgede yer alıyorsa

vesayeten122 şeklinde görülebilmektedir.123

Konya sicillerinde araştırılan dönemde kadınların yakın akrabaları dâhil olmak üzere farklı kişilerle de davalı oldukları görülmektedir. Şer‘iyye sicillerinde ve genel olarak Osmanlı topraklarında kadının hukuki anlamda ailesi ve akrabası içerisinde yaşamış olduğu sorunları çözmek için mahkemeye taşıyabilmesi hukuki anlamda özgür olduğunun ve devletin kadının haklarını korumaya çalışmasının bir kanıtı olarak değerlendirilebilir. Mülkiyet hakları konusunda Jennings’in verdiği bir örnekte araştırmasını yazdığı dönemde İngiltere’de bir kadın evlendiğinde kendi malı üzerindeki kontrolü kocasına geçmekteydi. Yine Doğu Avrupa’da evli bir kadın için başka birine karşı dahi dava açması genelde mümkün değilken kendi kocasına karşı dava açması ise daha da az görülebilen bir durumdu. Jennings, Kayseri’deki sicillerden hareketle kadınlar tarafından yapılan suçlamalar nedeniyle kocaların kendilerini savunmak amacıyla mahkemeye katıldıklarını eserinde göstermektedir.124

Osmanlı Devleti’nde kadınların hakkının ve hukukunun kuruluşundan yıkılışına kadar ve devlete ait bütün topraklarda aynı şekilde olduğunu söylemek zordur. Osmanlı Devleti’nde farklı yüzyıllarda, farklı topraklarda kadınların mülkiyet hakları yaşadıkları toplumun örf ve adetlerine göre değişkenlik göstermiş olması muhtemeldir. Osmanlı topraklarında İstanbul ile Suriye’de ve Kuzey Afrika’da kadınların hukuki hakları konusunda farklılıklar yaşanmış olduğu düşünülebilir.125

Miras davalarında da hak talep etmek maksadıyla bizzat kadınların dava açtıkları sicillerde kaydedilmektedir. Elbette kadınların mahkemeye başvurabilmeleri o dönem için kadın hakları bakımından ileri bir seviyeyi göstermekle birlikte her mahkemeye başvuranın hakkını tas tamam alabildiği anlamına da gelmemektedir. Daha önce de geçtiği üzere Süreyya Fârûkî, şer‘iyye sicillerinde yer alan miras kavgalarının sıklığını kadınların ve çocukların mirastan pay almasını engellemeye

121 KŞS 57 / 74-3, 22 Rebî‘ü’l-âhir 1162.

122 KŞS 64 / 104-2, 20 Zî’l-ka‘de 1200 (14 Eylül 1786).

123 Ramazan Günay, “Şer‘iye Sicillerinde Mülk Alışverişleri, Kullanılan Usul ve Dil”, SDÜ Fen

Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2012, sy. 27, ss. 15-24, s. 18.

124 Yazbak, “Haifa in The Late Ottoman Period 1864-1914 A Muslim Town in Transition”, s. 164. 125 Sevgi Gül Akyılmaz, “Osmanlı Devleti’nde Mülkiyet Hakları ve Mülkiyet İlişkileri Çerçevesinde Kadının Hukuki Statüsü”, II. Türk Hukuku Tarihi Kongresi Bildirileri, İstanbul 2016, s. 199.

yönelik manipülasyonlar nedeniyle kadınların haklarını talep etmelerinden kaynaklandığını ifade etmektedir.126 Konya sicillerinde de miras davalarının pek

çoğunda kadınlar miras haklarını korumak,127 irsen kendisine intikal eden kısmı

almak, tehârüc yolu ile mirastan ayrılmak, miras konusunda anlaşmazlık varsa sulh yapmak veya hisselerin belgede geçtiği şekilde pay edilmesinin kayda geçmesini sağlamak gibi amaçlarla yer almışlardır.

Şer‘iyye sicilleri kadının aynı zamanda, mülkü olan malı kullanabildiğine dair örnekler de içermektedir.128 Buna rağmen bu belgelerin içeriği incelendiğinde

kadınların bu hakları elde edebilmek için çaba harcamak zorunda kaldıkları görülmektedir. Nitekim günümüzde de olduğu gibi, Osmanlı dönemi Konya şer‘iyye sicillerinde kadına mülkiyet ve miras hakları her zaman kendiliğinden verilmemekte bu hakkını alabilmek için kendi hemcinsleri ile bile davalaşmak durumunda kaldıkları görülmektedir.129 Örneğin İslam hukukunda mehir kadının hakkı sayılmasına rağmen,

miras davalarının pek çoğunda mehrin kadına ödenmemiş olduğu görülmektedir. Şöyle ki mehri ödemeden vefat eden kocadan sağ kalan karısının bu hakkını almak

126 Faroqhı, Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir? s. 56. Miras hakkını almak için hukuki anlamda mücadele eden kadına örnek: Hâcce adlı kadının irsen kendisine intikal eden hissesini alabilmek için hakkını araması örnek verilebilir. Bu davada Hâcce Hatun miras hissesine sahip olmak için Bolu’ya gitmiş babasından ve kız kardeşinden kalmış olan malları cebren kendisinden almaya çalışan amcaoğlu ile anlaşmazlık yaşamıştır. Bolu’da kendisine hak ettiği terike verilmemiştir. Hâcce Hatun’un kocasının

hapsedilmek suretiyle kırk elli neferle korkutulmak suretiyle sulha zorlanmıştır. Bunun üzerine Hâcce

Hatun İstanbul’a Divan-ı Hümayuna başvurmuştur. Divan-ı Hümâyundan konunun anlaşılması ve bu kadına hakkının verilmesi için Bolu kadısına giden emir görülmektedir. Bu emirde eğer yine Hâcce Hatun’a hakkı verilmezse davanın vezir-i âzamın huzurunda yapılacağı konusunda ihtar verilmiştir.

Arşiv Belgelerine göre Osmanlı’da Kadın, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İstanbul 2015, s. 57.

127 KŞS 66 / 16-2, 11 Şa’bân 1207 (22 Mayıs 1793).

128 Mary Ann Fay, “Women and Waqf: Property, Power and The Domain of Gender İn Eighteenth- Century Egypt”, Women in The Ottoman Empire, Middle Eastern Women in The Early Modern Era, Edited by Madeline C. Zılfı, Brill Leiden, New York, Köln, 1997, s. 32-33; Haim Gerber, State and

Society in the Ottoman Empire, IV Position of Women in Ottoman Bursa, 1600-1700, Ashgate Variorum, USA 2010, s. 234.

129 Mülk bağı olan bir kadının yaşarken gerçekleştirdiği satış işlemi vârisleri tarafından ölümünden sonra miras davası haline gelebilmektedir. Davacı mülk bağın sahibi kadının kocası, davalı da o mülk bağı satın alan Havva’dır. Kadın mülk bağı satmak üzere kendisine vekil tayin eder. Bu vekil, mülk bağı önce, kadının erkek kardeşi ile karısına satacak iken şufa hakkı nedeni ile komşusu Havva’ya satar. Fakat mülk bağın sahibi kadının kocası yani davacı, vekilin azledildiği halde böyle bir satışı gerçekleştirdiğini ve satışın geçersiz olduğunu ve şuan o mülk bağın irs-i şer‘le veresesine ait olduğunu

iddia etmektedir. Havva bu söylenenleri inkar eder ve iddiaları şahitlerle yalanlar. Davacı muarazadan

men edilir. Bu davada mülk satışı yapabilen kadın olmakla birlikte geçerli bir satış işlemi olmasına rağmen bu işlemi ispat etmek zorunda kalan da kadın olmaktadır. KŞS 66 / 10/3, 25 Cemâziye’l-âhir 1207 (7 Şubat 1793).

için gösterdiği çaba ile mehri almadan ölen kadının varislerinin bu haklarını elde etmek için yaptıkları mücadeleler sicillere yansımıştır. İlerideki bölümlerde bu durum örnekleri ile anlatılacaktır.

Bütün bu nedenlerle mal varlığına sahip olduğu anlaşılan kadının bu varlığından gereği kadar istifade ettiğini iddia etmek her zaman mümkün görünmemektedir. Sicillerde kadının sıklıkla görülmesi bir anlamda sıklıkla haksızlığa uğradığını göstermesi anlamına da gelmektedir. Konya Şer‘iyye sicillerindeki miras genel başlığı altında miras konusunu ilgilendiren ve kadının görüldüğü belgeleri vasi tayini,130 kayyım tayini,131 hibe,132 terike mallarının satıldığı mülk satış işlemleri,133

alacak davaları134, terikeden mehir talebi135 gibi başlıklarla görmek mümkündür. Bu

belgelerde genel olarak vefat eden, vefat edenin geride bırakmış olduğu vârisler, dava açan ve dava açma sebebi, davalının beyanı ve mahkeme kararının belirtilmesi şeklinde sonlanmaktadır.

İslam hukuku kadının mülkiyet veya mal ile ilgili haklarını garanti altına almaktadır. Mesela kadının evlenirken aldığı mehrinin sadece kendisine ait olması, miras alabilme hakkının bulunması, istediği takdirde kendi mülkünü yönetebilmesi, vakfa mütevelli (nazır) olması vb. yöntemlerle başkalarının malını yönetebilmesi veya malını çeşitli hayır kurumlarına ve vakıflara bağışlayabilmesi örnek verilebilir.136

Bununla birlikte İslam hukukunda kadınlara verilen bu hakların hayata geçirilmesi

130 KŞS 58 / 67-2, 17 Cemâziye’l-âhir 1178 (12 Aralık 1764).

131 KŞS 60 / 17-2, 15 Cemâziye’l-evvel 1184 (6 Eylül 1770); KŞS 67 / 112-1, 23 Cemâziye’l-âhir 1212 (13 Aralık 1797).

132 KŞS 67 / 112-1, 15 Receb 1212 (3 Ocak 1798). 133 KŞS 61 / 58-3, 09 Zî’l-ka‘de 1186 (1 Şubat 1773).

134 Kadınların terikeden alacak haklarını talep ettikleri bir dava şu şekildedir: Konya 67. Kadı Sicili 84/2’de yer alan belgede kadın vârisler mûrislerin alacak hakkını elinde tutan İbrahim Beşe isimli kişiye dava açmışlardır. Dava açmalarının nedeni terikeden olan alacak haklarının kendilerine verilmemesidir. Bununla birlikte bir kısmını da inkâr etmektedir. Dava neticesinde kadın vârisler, İbrahim Beşe’nin inkar ettiği kısmı şahitlerle ispat etmişlerdir. Mahkeme bu alacağın inkâr edilen ve ikrâr edilen kısmının İbrahim Beşe’den alınıp vârislere verilmesine karar vermiştir.

135 KŞS 67 / 17-1, 26 Receb 1210 (5 Şubat 1796).

136 Fay, “Women and Waqf”, s. 32. Yazar Mary Ann burada kadınların bu haklarını tamamen kullanabildiklerinin söylenemeyeceğini ifade etmektedir. Bununla birlikte yazar köyde yaşayan kadınların tarımsal arazilerde mutasarrıf olma hakkının miras kalmadığını ifade etmektedir. Fakat bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nde görülen kadınların örfi intikalde mutasarrıf olma ve mutasarrıf haklarının kız evladına bedel ödemeksizin miras kalması ilk dönemlerde gerçekleşmemiş olsa da daha sonraki dönemlerde kademeli olarak bu hakkın kadınlara tanındığını söylemek mümkündür. Örfi hukuka göre kadınlara verilen bu hakkın toplumda ne kadar kabul gördüğü meselesi ise araştırılması

noktasında yaşanan sıkıntılar da şer‘iyye sicillerinde görülmektedir. Şer‘iyye sicillerinde kadınların bazı haklarını talep ettikleri görülmekle birlikte bazı haklarından vazgeçtiklerine de şahit olunmaktadır. Örneğin, miras davalarında sulh ve teharüc bahsinde anlatılacağı üzere kadınların şer‘î miraslarından, daha az bazı mallar karşılığında vazgeçtikleri görülmektedir.137 Toplumsal baskıdan çekinme, yakınlara

dava açmaktan hayâ etme, şer‘î mahkemelerde kendini bu tür konularda savunmak istememe gibi nedenlerle sicillere yansımayan olayların varlığı düşünüldüğünde halk içerisinde İslam hukukunun kadınlara verdiği mülkiyet ile ilgili hakların tam anlamıyla uygulandığını söylemek mümkün görünmemektedir. İlgili bölümlerde örneklerle anlatılacaktır.

Sicillerde kadınlar ile ilgili yazıldığı dönemde kullanılan Müslüman bayan isimlerinin yanında isimlerinin öncesinde kullanılan “seyyide” gibi kişinin şerefini artıran kullanımlara da rastlanmaktadır. Gayri müslim bayanların isimleri de sicillerde yer almaktadır. Sicillerde geçen miras davaları kayıtlarında Osmanlı kadının statüsünün sicil kayıtlarında geçen kelimelerden anlaşılabileceğini ve bu dilin gerek cinsiyet ayırımında gerekse din ayrılıklarını belirten dilin toplumda bölünmeyi yaygınlaştırdığını iddia eden görüşe138 katılmak pek mümkün değildir. Çünkü

sicillerde miras davalarında kullanılan üslûp sosyal sınıf farklılıklarını artırmak için değil, sicillerin üslûbunun ve kayıt altına alınırken belirgin bazı kuralların olmasına bağlamak daha anlamlı olacaktır.

Şer‘iyye sicillerine dayanarak hazırlanan kadın ile ilgili önemli araştırmalara Ronald. C. Jennings’in, Studies on Ottoman social history in the sixteenth and seventeenth centuries women zimmis and sharia courts in Kayseri, Cyprus and Trabzon adlı eserini ve Judith E. Tucker’ın Women in nineteenth century Egypt adlı eserini örnek verebiliriz.

137 Sulh bedelinin terikeden alacak hakkından daha az olduğunun görüldüğü bir miras belgesi için bkz. KŞS 67 / 6-4, 13 Şevvâl 1210 (21 Nisan 1796).

138 Göçek and Baer, “Social Boundaries of Ottoman Women’s Experience in Eighteenth Century Galata Court Records”, s. 63.