B. Kanun Kanunnâme
II. ŞER‘Î HUKUK AÇISINDAN KADININ MİRAS HUKUKU
İslâm ve Osmanlı hukukunun temel kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm birçok hukukî hükmü farklı şekillerde ele almaktadır. Hukukî hükümlerin bir kısmı idare, toprak hukuku gibi genel hukuk prensipleri ve çerçeve hükümler tarzındayken diğer bir kısmı konumuz olan miras hukukunun büyük bir bölümünü de içine alan ayrıntılı hükümler vaz‘ etme şeklindedir.205 İslam Miras hukuku da İslam hukukunun bir
bölümü olması nedeniyle İslam hukukunun kaynakları İslam miras hukukunda kaynaklarını oluşturmaktadır.206 Dolayısıyla İslam miras hukukunun kitap’taki yani
Kur’ân-ı Kerîm’deki delilleri arasında miras ile ilgili ayet-i kerimeler yer almaktadır. Bu âyet-i kerîmelerde kadınların miras hisseleri de bulunmaktadır.207 Kur’ân-ı
Kerim’de yer alan miras hisselerinin belirlendiği kimseler özellikle en yakın mirasçılardır. Nispeten daha uzak akrabaların miras hisseleri ise sünnete, icma ve içtihad ile belirlenmiştir.208
İslâm hukukunun ikinci kaynağı sünnettir. Bu durum sünneti daha az değerli kılmaz. Kur’ân’ın anlaşılmasında sünnete ihtiyaç vardır. Sünnet adeta Kur’ân’ın ete kemiğe bürünmüş halidir.209 Kur’ân’ın vaz’ettiği hükümleri teyit ettiği gibi müphem
ve mücmel bıraktığı birtakım hususları da açıklar. Hadis, Kur’ân’da geçen genel hükümleri tahsis edebilir ve Kur’ân’da geçmeyen meselelerin hukukî dayanağı haline gelebilir.210
İslam miras hukukunda, İslam hukukunun asli kaynaklarından sünnette ferâiz ile ilgili hükümlerin ve bilgilerin öğrenilmesinin, öğretilmesinin ve unutulmamasının teşvik edildiği görülmektedir.211 Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen “İlim üçtür,
bunun dışında kalanlar fazlalıktır. Muhkem ayet, devam eden sünnet, âdil bir miras taksimidir.” hadisine istinaden miras taksiminin (ferâiz) ilmin üçte biri olduğunu ifade edenler olmuştur. Hadislerde geçen ferâizin, ilmin üçte biri veya ilmin yarısı olduğu
205 Akgündüz, “Osmanlı Hukukuna Giriş ve Fatih Devri Kanunnameleri”, 1. Kitap, s. 49, 50. 206 Mustafa Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku II, Konya: Damla ofset, 1990, s. 28. 207 Nisa suresi, 4/ 11, 12, 176.
208 Şakir Berki, Kur’an’da Miras Hukuku, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/304/2861.pdf, s. 107. 209 Yunus Apaydın, İslam Hukuk Usûlü, Kardeşler Form Ofset Baskı, Kayseri 2016, s. 49, 50.
210 Akgündüz, “Osmanlı Hukukuna Giriş ve Fatih Devri Kanunnameleri”, 1. Kitap, s. 50. 211 Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku II, s. 30.
şeklindeki ifadeler aslında bu ilmin önemini anlatan vurgular olarak değerlendirilebilir.212
Sünnetin miras hukukuna kaynaklık ettiği duruma ninenin vâris olması durumunda altıda bir alması örnek verilebilir.213 Bununla birlikte âyet-i kerîmede vâris
oldukları bildirilmeyen bazı kimselerin hisseleri, dede ve ninenin mirası, kız kardeşlerin kızlarla birlikte vâris olunca asabe olup mirasa hak kazanacakları gibi hususlar da sünnetle sabit olmuştur.214
İslâm hukukunun üçüncü kaynağı ise icmâ’dır. İcmâ Hz. Peygamber’in vefatından sonra herhangi bir asırda yaşamış olan müctehidlerin bir meselenin şer‘î hükmü konusunda görüş birliği içerisinde olmalarıdır.215 İslam miras hukukunda icma
ile sabit olan durumlara ölen kişinin babası bulunmadığında dedesinin babası yerine geçmesi, ölenin oğlu olmadığında oğlun oğlunun oğul yerine, kızı olmadığında oğlun kızının kız yerine geçmesi, baba bir erkek kardeşin anne baba bir erkek kardeş gibi kabul edilmesi, baba bir kız kardeşin anne baba bir kardeş gibi kabul edilmesi örnek olarak verilebilir.216
İslâm hukukunun asli delillerinin sonuncusu ise kıyastır. Kıyas, kitap ve sünnette hükmü bulunmayan bir meseleye aralarındaki müşterek illet sebebiyle bu kaynaklardan birisinde bulunan hükmü vermeye denir.217 İslam miras hukukunda
kıyas ile verilmiş hüküm yoktur.218 İslâm hukukundaki bu dört delile aslî deliller denir.
Bunun yanında fer‘î veya tâlî delil de denilen ve aslî delillerden çıkarılmış olan ikinci derecede olan deliller de bulunmaktadır.219 Miras konusunda müçtehit âlimler bir
takım miras hükümlerini elde ederken fer’î delillerden de istifade etmişler, sahabenin görüş ve reylerine dayanmışlardır.220
212 Ali Bardakoğlu, “Ferâiz”, DİA, XII, 362, 363.
213 Ebu Tahir Muhammed b. Mahmud Abdurraşid es-Secâvendi, Metnü’l-Feraiz Tercümesi, İslam
Miras Hukuku ve Felsefesi, çev. Abdullah Tunca, y.y., t.y., s. 178.
214 Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku II, s. 31.
215 Bilal Aybakan, Fıkıh İlminin Oluşum Sürecinde İcmâ, İstanbul: İz Yayıncılık, 2003, s. 144. 216 Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, Nesil Yayınları, İstanbul 1991, s. 363; Uzunpostalcı,
Hukuk ve İslam Hukuku II, s. 31.
217 Saffet Köse, İslam Hukukuna Giriş, Hikmetevi Yayınları, Gözden Geçirilmiş Üçüncü Baskı, Ekim
2013, s. 128.
218 Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku II, s. 31.
219 Muhsin Koçak, Nihat Dalgın, Osman Şahin, Fıkıh Usûlü, İstanbul: Ensar Yayınları, 2013, s. 34. 220 Uzunpostalcı, Hukuk ve İslam Hukuku II, s. 31.
Osmanlı hukuk sisteminin şer‘î ve örfi yapısını miras hukuku alanında da görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nde mülk sahibi olunan tüm menkul yani taşınabilir mallar ve gayrı menkul yani taşınamayan mallar İslam miras hukukuna göre pay edilmekteydi. Bu, miras hukukunun şer‘î hukuk ile ilgili olan kısmıdır.221 Aralarında anlaşma sağlayamayan ve şer’i hukuka göre miras paylaşımı yapmak
isteyen mirasçılar İslamın öngördüğü bu sisteme göre paylaşım
gerçekleştirebilmektedir. Miras hukukunun örfi hukuk ile ilgili olan kısmında ise miri arazinin tasarruf hakkı, icareteynli ve mukataalı vakıflarda intikal meseleleri yer almaktadır.222
Şer‘î ve örfi miras hukukunun şer‘î intikal ve örfi intikal şeklinde de ifade edildiği görülmektedir. Şer‘î intikal, miras hukukunda mülk malların şer‘î hukuk tarafından belirlenen oranlarda vârisler arasında paylaştırılması anlamında kullanılırken, örfi intikal arazin üzerindeki tasarruf hakkının ülü’l-emr tarafından tesbit edilen kişilere verilmesini ifade etmektedir.223 Örfi intikalde tasarruf hakkını
elinde bulunduran mutasarrıfın vefat etmesiyle bu hakkın, devletin örfi hukukla belirlediği akrabalarına geçmesidir. Mülküne değil de sadece kullanım hakkına sahip olunan araziler ise, aşağıda anlatılacağı üzere, mîri arazi, irsadi vakıf arazileri, icâreteynli ve icâre-i vâhide-i kadîmeli vakıf akarlar, mukâtaa-i kadîmeli vakıf akarlardır.224
Bu araştırmada şer‘î ve örfi miras hukukunda kadının durumu Osmanlı yenileşme döneminde Konya şer‘iyye sicillerine yansıyan miras davaları çerçevesinde ele alınacaktır. İslam hukukunda ferâiz adı altında işlenen İslam miras hukukunu Osmanlı toplumunun tarih içerisinde yaşanmış bitmiş bir uygulaması olarak değerlendirmek doğru olmaz. Ferâizin bugün dahi medeni kanun yanında tarafların rızası doğrultusunda uygulanabildiği sosyal bir gerçekliktir.225 Kişinin mirası,
221 Akyılmaz, “Osmanlı Miras Hukukunda Kadının Statüsü”, s. 473. 222 Akyılmaz, “Osmanlı Miras Hukukunda Kadının Statüsü”, s. 473.
223 Ahmet Akgündüz, “İntikal”, DİA, XXII, 353; Suraıya Faroqhı, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, çev. Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000, s. 299.
224 Akgündüz, “İntikal”, DİA, XXII, 353. 225 Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, s. 70
doğumu, evliliği gibi hayatında yaşamış olduğu diğer olaylarda olduğu gibi ait olduğu ailenin dinine veya yaşamış olduğu muhitin, devletin hukukuna göre taksim edilir.226
Osmanlı hukukunda şer‘î hukukun temelini, füru fıkıh denilen İslam hukukunun ana kaynakları ve bu kaynaklara dayanarak fıkıh usulündeki ilmî esaslar çerçevesinde müctehid hukukçuların ictihadları oluşturmaktadır. Dolayısıyla şer‘î hukukun kaynakları füru fıkıh ve fetva kitaplarıdır. Şer‘î hukuk, özel hukuk alanında ayrıntılı düzenlemeler yapmıştır. Miras hukuku da bu özel hukuk alanlarından biridir.227 Ayet ve hadislerde yer alan hükümlerle birlikte İslam hukukçularının yorum ve katkılarıyla zenginleşen miras hukuku bölümü kendi içinde tutarlı bir bütünlük göstermektedir.228