• Sonuç bulunamadı

3.2. Bulgular

3.2.2. Siyasal Katılım ve Kadın

3.2.2.4. Kadınların Siyasal Yaşama Katılımları Hakkındaki Düşünceler

Türkiye’de kadının siyasal katılımına bakıldığında bu oranın gerçekten çok düşük olduğu görülmektedir. Kadınlar siyasette kendilerini görünür kılamamaktadırlar. Ancak bunun çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Temel argüman; kadınların geleneksel işbölümünün beraberinde getirdiği ev ve çocuk bakımını üstlenmelerinden dolayı genelde kamusal alanda ve özelde de siyasal yaşamda yeterince görünür olamadığı yönündedir. Erkek işi olarak algılanan siyaset içerisinde de kadınların görünür kılınması; geleneksel bakış açısı devam ettiği sürece oldukça güç gözükmektedir.

Bu konuyla ilişkili olarak görüşmeye katılan kadın kolları temsilcilerinin genel kanısı Türkiye’de kadınların aktif siyasal katılımlarının düşük olduğu doğrultusundadır. 42 katılımcıdan sadece 1’i kadınların siyasal yaşama katılımlarını yeterli olarak değerlendirirken 38 katılımcı ise bu katılımın yetersiz olduğunu düşünmektedir. Katılımcılardan 3’ü bu konuda bir görüş bildirmemiştir:

Günümüzde kadın siyasetçi oranında artış olduğunu düşünen bir katılımcıya göre:

“Siyasal katılımda son dönemlerde bir atılım olmuştur. Emek ve demokrasi mücadelesinin yükseldiği yerlerde kadınlar siyasete katılıyorlar.”

Başka bir katılımcı ise yukarıdaki açıklamadan farklı olarak kadınların siyasete katılımlarını yeterli bulmamakta ve kadının siyasal alanda yer almasının önünde bulunan engelleri şu şekilde dile getirmektedir:

“Yeterli bulmuyorum. Aktif olarak çalışsalar da her zaman ikinci kişi oluyorsunuz bayan olarak. Ön plana çıkılmıyor. Çünkü ekonomik bağımsızlığı yok. Her zaman erkeğe bağımlı ve çok fazla sorumluluk var. Ev, çocuk. Bekâr olsa da toplumun kadına bakışı bunda etkili. Bunu kadınlar da acı bir gerçek olarak yaşatıyorlar.”

Bunu destekler nitelikte bir başka katılımcı:

“Türkiye’de kadınlar çok aktif değil siyasette. Eşlerine çok bağlılar. Kocalarının onayı çok önemli. Kimisi kadın işi olmadığını düşünüyor.”

şeklinde bir ifadede bulunmuştur. Bu katılımcının açıklaması değerlendirildiğinde, bir önceki katılımcıyla pek çok benzer ifadelerde bulunduğu göze çarpmaktadır. Bu katılımcı da ne kadar çaba gösterilse de kadın olmaktan dolayı bir engellenmenin var

olduğuna dikkat çekmektedir. Katılımcıların bu ifadelerinden hareketle siyasetin günümüzde dahi erkek işi olarak algılanması sonucu kadının siyasal alanda özellikle erkeğe bağımlı kaldığı söylenebilir. Başka bir katılımcı ise kadının erkeğe bağımlılığının gerisinde ataerkil yapının yer aldığını dile getirmektedir. Kendi ifadesi ile:

“Kadınların daha aktif olmasını istiyorum. Toplumun erkek egemenliğinde olmasından dolayı engellenmekte. Maddi ve manevi özgürlüğe ulaşamadıkları için erkeğe muhtaç kalınıyor.”

Bir katılımcı ise; toplumsal işbölümünden kaynaklanan ve yukarıda dile getirilen engellerin dışında kadınların karşılaşmış olduğu bir başka engele dikkat çekmektedir. Katılımcıya göre:

“Hanımlar bilinçli ya da bilinçsiz siyasette yer almaktadırlar. Türkiye’de hanımların siyaset yapması hoş görülmemekte.

Özellikle başörtüsü sorunu olduğu için kadınlar

engellenmektedir.”

Burada katılımcı, türban yasağının olmasını kadını siyasetten dışlayıcı bir unsur ve kadının siyasal katılımının önünde bir engel olarak görmektedir.

Türkiye’de kadınların siyasal katılımlarına dair düşüncelere bakıldığında, eş baskısından ve geleneksel işbölümünden kaynaklı engellemelerin olduğu görüşünün katılımcıların çoğunluğu tarafından yinelendiği görülmektedir. Bunların dışında katımcılardan yalnızca 1’i Türkiye’de kadının önünde hiçbir siyasal engelin olmadığını ifade etmiştir. Oysa istatistikler ve araştırmalar çok net bir şekilde göstermektedir ki Türkiye’de kadınların siyasal alanda kendilerini göstermeleri oldukça güçtür. Çünkü yukarıdaki ifadelerin de açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi kadının siyasette yer edinebilmesi için her şeyden önce toplumsal işbölümünden kaynaklanan engellemeler bulunmaktadır.

Kadınlar dünya genelinde de bir eksik temsil sorunu yaşamaktadırlar. “Parlamentolar arası konseyin 2002 verilerine göre, kadınların temsili açısından dünya ortalaması yüzde 14,5’tir. (…) Ancak tek başına Türkiye’ye baktığımızda, durum, yüzde 4,4 ile gerçekten vahimdir. Bu oran ile Türkiye, toplumsal ve kültürel açıdan daha ileri olmakla övündüğü Arap ülkelerinden (%4,6) geridedir. Hele günümüzde devlet kurumlarında, üniversitelerde, özel sektörde önemi görevlerde bulunan kadınların

oranının yüzde 35’i aştığı hatırlanacak olursa, siyasal temsil oranının bu potansiyeli yansıtmaktan ne kadar uzak olduğu da ortaya çıkar” (Berktay, 2004:27).

Kadınların görev aldıkları partideki konumları ile siyasal alanda temsil edilmeleri arasında paralellik bulunduğundan dolayı siyasi partilerin kadın politikalarının içeriği oldukça büyük önem taşımaktadır. Kadınların siyasal açıdan yeterince temsil edilmeleri, sorunlarını dile getirmeleri, çözüm önerileri üretmeleri ve siyasetteki görünürlüklerini yeterince ortaya koymaları sağlıklı demokratik yaşam için vazgeçilmez bir önem taşımaktadır. Bu durumun toplum tarafından içselleştirilmesi ve uygulamadaki olumsuzlukların giderilmesinde siyasi partilere büyük görevler düşmektedir. Bu nedenle görüşmede katılımcılara ayrıca; kadınların siyasal katılımını arttırmak için neler yapılabileceği, bu konuda siyasal partilere ve kadın kollarına ne gibi görevler düştüğü de sorulmuş ve önerileri tespit edilmek istenmiştir.

Alınan yanıtlar; bazı farklılıklar taşımakla birlikte genel olarak, eğitimsizliğin ortadan kalkması ve kadınların bilinçlenmesi gerektiği konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak bu bilinçlendirilmenin istenilen düzeyde nasıl gerçekleştirilebileceği konusu yeterince açıklanamamıştır. Bu sorun kadınların eğitiminin düşüklüğüne indirgenmektedir. Çözüm ise bu oranın yükseltilmesine bağlanmakla birlikte kadınların bilinçlendirilmesine yönelik olarak kendi partileri tarafından hazırlanan bir programın varlığından söz edilmemiştir.

Katılımcılardan 3’ü, ‘kadınlar için eğitim seminerleri ya da paneller verilmeli’ demişlerdir. Ancak bu eğitim seminerleri ya da panellerinin konularının ne olması gerektiği sorulduğunda ise 1 katılımcı dışında diğerlerinden net bir yanıt alınamamıştır. Bu katılımcıya göre:

“Eğitim çalışmalarını her kadının seviyesine göre düzenlemek

gerekiyor. Kadının sorumluluğunu azaltabilmek adına parti binalarında çocuk oyun, bakım odaları oluşturulabilir. Başka

çözümler de üretilebilir. Kadına siyasi çalışmalarda

sorumluluk verilir. Erkek kadın eşitliği sorumluluğun

paylaşılması konusunda eğitimlerle bilinçlendirmeler

sağlanabilir.”

Görüşülen 42 katılımcıdan yalnızca 1’i, kadınların siyasal bilincinin artırılmasına yönelik bir çözüm olarak kadın kotasının konması ve bu konunun açıklanabilmesi için kadınlara seminerler verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bir başka katılımcı da:

“Kadınların da erkekler gibi toplumun birer bireyi olduğunu eşit

haklara sahip olduğunu, haklarını savunmanın doğallığını anlatmalı. Evi idare eden bir kadının her konuda güçlü olduğunu kendi gücünün farkındalığını hissettirmek.”

şeklindeki ifadesiyle, bir yandan kadın erkek eşitliğini savunmakta, diğer yandan ise ev yönetiminde başarılı olan kadının özel alandaki bu başarılı görünümünü, gücünü fark ettiğinde siyaset alanına da taşıyabileceğini ve kadınların siyasette de kendini gösterebileceğini söylemektedir.

Siyasetin sağ kanadında yer alan bir partiden bir katılımcı ise kadınların siyasete katılımlarındaki yetersizliği kadınların özgüven eksikliğine ve siyasi partilerin siyasetin önemini vurgulamadaki yetersizliğine bağlamakta ve çözüm önerisini de bu doğrultuda geliştirilmektedir. Bu katılımcının kendi ifadesi ile:

“Kadınların özgüveni artırılmalıdır. Siyasi partiler insan hayatında bir ülkede siyasetin önemini anlatabilseler kadınlar kendiliğinden çalışırlardı belki de.”

Görüldüğü üzere kadınların siyasal yaşamda daha yüksek oranda yer almasını sağlayıcı somut öneriler ve bunu gerçekleştirmeye yönelik parti politikalarının varlığından söz etmek çok da mümkün gözükmemektedir. Katılımcıların büyük bir çoğunluğunun, kadınların eğitimine önem verilmesi ve bilinçlendirilmeleri gerektiği dışında önerileri bulunmamış olması ve buna dair bir parti politikalarının varlığından söz etmemiş olmaları dikkat çekicidir.

Kadınların siyasal yaşama katılımları hakkında kadın kollarında görev alan kadınlara ayrıca “kadınların siyasal katılımlarını arttırmak için kadın kollarının neler yapabileceği” sorulmuştur. Alınan yanıtlar çerçevesinde dikkat çeken nokta; katılımcıların siyasi partilerin kadınların siyasi katılımını nasıl arttırabileceğine yönelik neler yapılabileceği sorusuna alınan yanıtlardan çok da farklı olmadığıdır. Görüşülen katılımcılar kadının siyasal katılımını arttırmak için kadın kolları olarak paneller ve eğitim seminerleri düzenlenebileceği, destek verilebileceği ve kadınların bilinçlendirilmesi gerektiği ile ilgili ifadelerini yinelemişlerdir. Katılımcıların kadın kollarının bir parti için olmazsa olmaz bir yapılanma olduğunu sürekli belirtmelerine karşın kadının siyasal katılımını arttırıcı ne tür somut faaliyetler içerisinde bulunabileceği konusunda yeterli açıklamalar yapamamış olmaları oldukça düşündürücüdür.

“Kadın kolları tüm kadınlara iyi örnek olmalıdır. Ürkütmeden kadınlara siyasetin önemini ve gerekirliliğini anlatarak siyasetin içine çekmelidir”

şeklindeki ifadesi ile görüşlerini belirten bir katılımcının ifadesinin dışında açıklayıcı hiç bir görüşün beyan edilmemiş olması kadın kollarında görev alan kadınların siyasal katılıma ilişkin görüşlerinin yeterliliği konusunda düşünmeyi gerektirmektedir.