• Sonuç bulunamadı

2. KADIN DOĞUM BÖLÜMÜNDE MANEVĠ DANIġMA HĠZMETĠ SUNULAN

2.6. Kadın Doğum Bölümünde Manevi DanıĢmanlık Ġhtiyacını Ortaya Çıkaran

Grafik-6‟da kadın doğum birimlerinde manevi danıĢmanlığa ihtiyacı ortaya çıkaran ortak ve yaygın nedenler, danıĢma sayıları ile birlikte verilmiĢtir.

Grafikten hareketle ailevi problemlerin kadın doğum servislerinde yataklı tedavi gören hastalar arasında desteğe ihtiyaç duyulan en yaygın neden olduğu dikkat çekmektedir. Bu bağlamda yaptığımız danıĢmalarda danıĢan için sağlık problemlerinin önem sırası bakımından ikinci sırada yer aldığı, ailevi ise çözülmesi gereken öncelikli bir mesele olarak görüldüğü tespit edilmiĢtir. EĢler arasında en sık karĢılaĢılan ailevi problemler, Ģiddetli geçimsizlik, aldatma, erkeğin ailenin bakım ve sorumluluğunu reddetmesi ve zararlı alıĢkanlıklara sahip olmasıdır. Ayrıca kadının eĢi dıĢında kendi ailesi ve eĢinin ailesi ile ilgili problemleri de vardır. Kendi ailesi ile ilgili problemlerin baĢında danıĢanın kaçarak evlenmiĢ olması gelmektedir. Kaçarak evlenmenin utanç, suçluluk ve piĢmanlık duygularına neden olduğu görülmüĢtür. Ayrıca çalıĢmalarımızı yürüttüğümüz il olan Konya‟da yeni gelinin bir süre erkeğin ailesi ile birlikte oturması alıĢılagelmiĢ bir gelenektir. Türkiye‟nin genelinde var olan bu durum Konya‟da oldukça yaygındır. Bu nedenle hastanemizde kadının eĢinin ailesi ile ilgili yaĢadığı problemler genellikle geniĢ aile yapısının kendine has sorunlarıdır. EĢinin ailesi ile aynı evde yaĢayan kadınlar kendilerine, kararlarına ve çocuk yetiĢtirme tarzlarına yeteri kadar saygı duyulmadığından, bağımsız hareket etme ve bireyselleĢme Ģanslarının olmadığından Ģikayetçi olmuĢlardır. Tüm bu

41 20 15 10 7 7 3 3 3 Grafik-6

Kadın Doğum Bölümünde Manevi Danışmanlık İhtiyacını Ortaya Çıkaran Diğer Nedenler

sorunlar ailevi desteğin yeteri kadar hissedilememesine, ait olma ve sevgi alıp verme ihtiyaçlarının istenilen düzeyde karĢılanmamasına sebep olmaktadır.

Kadın doğum birimlerinde manevi destek sağlanan diğer bir alan ise „mülteci kadınlar‟dır. Bu kiĢilerle danıĢma yapma imkanı ancak kadının Türkçe bildiği durumlarda veya tercüman yardımı ile mümkün olmaktadır. Bu bağlamda yaptığımız danıĢmalarda, memleket özlemi, kaybedilen yakınlar için tutulan yas, savaĢın sebep olduğu travmalar, yeni yaĢam Ģartlarına alıĢma konusunda yaĢanan zorluklar ve ekonomik problemler dikkat çekmektedir. Ayrıca yeteri kadar Türkçe bilmeyen mülteci hastaların doktor tarafından konulan teĢhis ve uygulanan tedavi hakkında bilgi sahibi olamamaktan Ģikayetçi oldukları gözlenmiĢtir. Ağlama nöbetleri geçiren Suriyeli bir anne adayı ile tercüman aracılığıyla yaptığımız görüĢmede, gebe olan kadının bebeğinin kaç aylık olduğunu bilmediği ve sadece bu bilgi ihtiyacı sebebiyle ağladığı ortaya çıkmıĢtır.

„Ġleri yaĢ anneliği‟ baĢlığı altında ele aldığımız danıĢmalarda ise ileri yaĢlarda (45-50) gebelik yaĢayan annelerin, geç dönemde bir bebek sahibi olmaktan utandıkları, sosyal kınama ile karĢılaĢmaktan korktukları, diğer çocukların bu duruma göstereceği tepkiden çekindikleri ve ĢaĢkınlık içinde oldukları gözlenmiĢtir. Bu sebeplerle hamilelik haberini duyurmaktan kaçınma veya erteleme, büyüyen karnı saklama hatta bebeği aldırma gibi durumlar yaĢadıkları görülmüĢtür. Ayrıca ileri yaĢ gebeliği yaĢayan bazı danıĢanların bebeğin bakımı ve eğitimi konusunda kendilerini enerji ve motivasyon yönünden yeterli görmedikleri gözlenmiĢtir. Bazı danıĢanlar ise ebeveyn rollerinin bağımlılık gerektiren sorumluluklarından sıyrılarak, kendilerine dönük planlar (umre, hac, gezi, hobi vb.) yaptıkları ileri yaĢlarda bir gebelik yaĢamaları sebebiyle yeni bebeği kabullenme konusunda problemler yaĢamaktadır.

„Adölesan anneler‟ ile yapılan görüĢmelerde ise bu annelerin doğum korkusunu yoğun olarak yaĢadıkları, ailelerinin rızası olmadan evlendikleri için ailelerine karĢı mahcubiyet hissettikleri, aileden sevgi ve bağıĢlanma beklentisi içinde oldukları gözlenmiĢtir. Ayrıca, eğitim hayatlarını yarıda bıraktıkları için piĢmanlık, akran gruplarından farklı iĢ ve sorumluluklara sahip oldukları için de üzüntü duydukları fark edilmiĢtir.

„Ġnfertilite (kısırlık)‟ manevi destek ihtiyacını ortaya çıkaran en önemli nedenlerden biridir. Bu bağlamda yaptığımız görüĢmelerde infertil bireylerin, yetersizlik, değersizlik, engellenme duyguları, bebek özlemi, tam bir aile gibi hissedememenin verdiği üzüntü, çocuğu olmayan ailelere karĢı öfke ve yardımcı üreme tekniklerinin güçlükleri ile baĢa çıkmaya çalıĢtıkları gözlenmiĢtir. Bazı danıĢanların kendilerini ötekileĢtirerek diğer insanlardan farklı bir yaratılıĢa sahip oldukları gibi travmatik çıkarımlarda bulundukları görülmüĢtür. Ġstenen bebeğin ne zaman geleceği veya gelip gelmeyeceği belli olmadığı için „beklemek‟ infertil kiĢilerde psikolojik açıdan yıpratıcı olmaktadır. Ayrıca baĢarısız tüp bebek deneyimlerinin geleceğe yönelik mevcut umutları tükettiği, hayal kırıklığı ve baĢarısızlık hissine sebep olduğu gözlenmiĢtir. Ayrıca danıĢmaların genelinde toplum tarafından bu bireylere uygulanan baskınında etkisiyle bir an evvel bebek sahibi olabilmek için infertil bireylerin tıbbi yöntemler dıĢında alternatif yöntemlere (bitkisel karıĢımlar kullanmak, ümmü sübyan duası okutmak, muska yazdırmak, türbe ziyareti yapmak vb.) baĢvurdukları görülmüĢtür.

Kadın doğum birimlerinde sayı bakımından az olmakla birlikte manevi destek ihtiyacını zorunlu hale getiren bir diğer neden „engelli bebek‟ doğumudur. Engelli bebeğe sahip olan her kadın manevi desteğe ihtiyaç duymaktadır. Birimimiz tarafından engelli bebek doğumu sebebiyle yapılan görüĢmelerin 6‟sında annelerin bebeğin engellilik durumundan haberdar oldukları ve Ģok dönemini atlattıkları gözlenmiĢtir. Fakat yaptığımız danıĢmalardan birinde anne, bebeğinin engelli olduğunu doğumda öğrenmiĢtir. Sağlıklı bir bebek beklerken yaĢadığı hayal kırıklığı ve Ģok tarifsiz olan anne sinir krizleri geçirmiĢ, ortaya çıkan manzara tüm sağlık personelini de üzmüĢtür. Diğer 5 danıĢmada ise annelerin tükenmiĢlik, çaresizlik ve umutsuzluk duygularını en üst düzeyde yaĢandıkları görülmüĢtür. Bu annelerin dıĢ dünyadan ve bu dünyaya ait her Ģeyden izole olarak kabullenme ve anlamlandırma süreçlerini kendi baĢlarına atlatmaya çalıĢtıkları gözlenmiĢtir. Çünkü bu anneler kimseye acısını tam olarak anlatamayacağını düĢünür. Bu kadınların diğer tüm rollerinden sıyrılarak engelli çocuk annesi olma rolüne girmeye çalıĢtıkları da gözlenmiĢtir. Bu rolün gereği olarak gülmeye, eğlenmeye haklarının olmadığını düĢündükleri, çocuklarının yapamadığı Ģeyleri yapmaktan utandıkları ve kiĢisel yaĢamlarından vazgeçtikleri görülmüĢtür.

3. KADIN DOĞUM BÖLÜMÜNDE KARġILAġILAN MANEVĠ