• Sonuç bulunamadı

Kıta Sahanlığı Üzerinde Doğal Kaynakların Elde Edilmesi ile İlgili Düzenlemeler

KITA SAHANLIĞI ÜZERİNDE KIYI DEVLETİNİN YETKİLERİ I.KITA SAHANLIĞINDA GENEL OLARAK DEVLET YETKİLERİ

A. Kıta Sahanlığı Üzerinde Doğal Kaynakların Elde Edilmesi 1 Genel Olarak Kıta Sahanlığı Üzerindeki Doğal Kaynaklar

2. Kıta Sahanlığı Üzerinde Doğal Kaynakların Elde Edilmesi ile İlgili Düzenlemeler

Kıta sahanlığı üzerindeki sünger ve inci gibi bir yere yapışık olup yer değiştirmeden yaşayan kaynaklar üzerinde ilk defa 1953 yılında Avustralya hak iddiasında bulunmuştur. Avustralya Arafura Denizi ve bu denizi Mercan Denizi ile bağlayan Torres Boğazında inci avlamasını ayrıca kıta sahanlığı üzerinde hak bildiriminde bulunarak, kanun ile lisans sistemine bağlamıştır. Japonya Avustralya’nın bu iddiasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirterek protesto etmiştir.89 Her iki ülke sorunu Uluslararası Adalet Divanına sunma konusunda anlaşmışlar, ancak Cenevre Konferansı sırasında uzlaşmaya varamamışlar ve Konferansta “toprağa yapışık kaynaklar” kavramının Kıta Sahanlığı Sözleşmesinde yer alması ile Japonya karşıt görüşünden vazgeçmek zorunda kalmıştır.90

1958 tarihli Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesinin 2.maddesinin 4. fıkrasında doğal kaynaklar, “sabit türlere ait canlı organizmalarla, yani hasat safhasında ya da deniz yatağının üzerinde ya da altında hareketsiz olan veya deniz yatağı veya toprak altı ile devamlı şekilde fizikî temas hâlinde olmadıkça hareket edemeyen organizmalarla, birlikte deniz yatağı ve toprak altının mineral ve diğer canlı olmayan kaynaklar” olarak tanımlanmıştır.

1958 tarihli Cenevre Konferansında canlı olmayan kaynaklar dışında, sünger,

midye, mercan ve kabuklular türüne giren yengeç, ıstakoz, karides gibi sabit olan canlı organizmaların, doğal kaynaklar teriminin kapsamı içinde değerlendirilmesi, özellikle balıkçılıkta ileri olan devletlerin itirazlarına yol açmıştır. Konferans

89 Avustralya’da inci çıkarma işlemi 1850’lı yıllarda başlamıştır. İnci kabuğu ihracatı hızla gelişmiş ve

önemli bir ihracat kalemi olmuştur. Ancak bu sektördeki en önemli problem insan kaynağıdır. Japonların Japonya’yı terk etmesini yasaklayan Bakufu Bildirisine 1866 yılında yapılan ek ile ilk kez Japon çalışanlara, Avustralya inci sektöründe dalgıç ve gemi adamı olarak çalışma izni verilmiştir. Japonlar bu alanda vazgeçilmez olmuşlardır. 1930’lu yıllarda Japonlar kendi filolarına ait yaklaşık 60 gemiyi Arafura Denizine göndermektedir. Kabuğun dünya pazarına fazla sunulması fiyatları düşürmekte ve bilinen yatakların tükenmesine neden olmaktadır. Bu dönemde, Avustralya inci sektörü devlet desteği ile ayakta kalmaktadır. , SCOTT S.V. The Inclusion of Sedentary Fisheries within the Continental Shelf Doctrine, The International and Comparative Law Quarterly, Vol.41,No.4,1992, ss. 791–792

90O’CONNELL D.P., The International Law of The Sea, Volume 1, Clarendon Press,1982, ss. 499-

45 Dördüncü Komitesinde, bu devletler yararına bir ödün olarak kabuklular nevine giren canlı organizmalarla yüzen canlı organizmaların açıkça madde kapsamı dışında bırakılmasına karar verilmiş olduğu halde, Konferans Genel Kurulunda bu kayıt, maddeden çıkarılmıştır. Bu 1958 tarihli Cenevre Sözleşmesindeki tanım uyarınca, genellikle denizde yaşamakla beraber, yalnız bazı dönemlerde, deniz yatağı ve toprak altında bulunan canlı organizma türleri, doğal kaynaklar teriminin kapsamına girmemektedir. 91

Sözleşmede doğal kaynak tanımının açık olmaması devlet uygulamalarında da uyuşmazlıklara neden olmuştur. 1963 yılında Fransa ile Brezilya arasında langust92 avcılığı konusunda yaşanan uyuşmazlık buna bir örnek teşkil etmektedir. Brezilya, langustun kıta sahanlığının doğal kaynaklarından biri olduğunu ve izin olmaksızın yabancı devletlerin işletme hakkına sahip olmadığını ayrıca Fransız balıkçıların kullandığı tekniklerin türlerin varlığını devam ettirmesi için bir tehdit oluşturduğunu belirtmiştir. Fransa ise, langustların kıta sahanlığındaki doğal kaynak olarak değerlendirilemeyeceğini ayrıca açık denizde bulunduğunu, Brezilya devletinin karasularının ötesinde Fransız balıkçılara müdahale etme hakkına sahip olmadığını belirtmiştir. Brezilya, langustun 1958 tarihli Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi 2. maddesinin 4. fıkrasında tanımlanan doğal kaynaklar içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtirken, Fransa langustların yüzebilmeleri nedeniyle açık deniz balıkçığının bir parçası olduğunu savunmuştur. Fransa ve Brezilya devletleri Kıta Sahanlığı Sözleşmesini imzalamamalarına rağmen iddialarını Sözleşme hükümlerine dayandırmıştır. Her iki ülke sorunu barışçı yöntemlerle çözme isteklerini belirtmiş ve iki devlet aralarındaki uyuşmazlığı diplomatik yollarla çözümlemişlerdir.93

91TOLUNER, ss.268-269

92Langust (Spiny lobster) : Makasları olmaması, duyargalarının daha uzun ve güçlü olmasıyla

ıstakozdan ayrılan, eti için avlanan kabuklu bir deniz hayvanıdır. ,http//:www.ims.metu.edu.tr/MarineDict/ABC.p.htm, 28.07.2009

93 AZZAM Issam, “The Dispute between France and Brazil over Lobster Fishing in the Atlantic”, The

46 Yorum farklılıkları olmasına rağmen, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 77. maddesinin 4. fıkrasında yapılan doğal kaynaklar tanımı ile 1958 Sözleşmesi tanımı arasında farklılık bulunmamaktadır.

Her iki Sözleşmede kıta sahanlığı üzerinde kıyı devletinin hakkı olduğu doğal kaynaklar niteliklerine göre ikiye ayrılmaktadır: i) Madenler ve öteki cansız kaynaklar; ii) deniz yatağı ve toprak altı ile sürekli fiziksel dokunma durumunda bulunan canlılar. Kıyı devletinin üzerinde hak sahibi olduğu canlı kaynaklar ya süngerler, midyeler, mercanlar gibi tam olarak tabana yerleşik bir biçimde bulunan sabit deniz ürünlerinden, ya yengeçler, ıstakozlar, salyangozlar gibi tabana sürekli fiziksel dokunma içinde hareket eden sürüngenlerden ya da deniztarakları, denizkestaneleri gibi deniz yatağının toprak altına yerleşen canlılardan oluşmaktadır. Bu canlı kaynaklara, ayrıca deniz yosunları ve öteki deniz bitkileri gibi deniz tabanına yerleşik bulunan bitkileri de eklemek gerekmektedir. Madenler ve öteki cansız kaynaklara gelince, bunlar gerek deniz yatağı üzerinde çökelti tabakası içinde bulunan maden yumrularını, gerekse toprak altında bulunan her türlü madeni ve hidrokarbürleri içermektedir.94

1958 tarihli Cenevre Sözleşmesi m.2/2 ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi m.77/2’ye göre, kıyı devletinin kıta sahanlığı üzerindeki hakları yalnızca doğal kaynaklardan yararlanılması amacına yöneliktir. Kıyı devleti bu alan üzerinde yalnızca doğal kaynakların araştırılması ve ekonomik işletilmesi konusunda haklara sahip bulunmaktadır.

47

3. Kıta Sahanlığı Üzerinde Sondaj Faaliyetleri