• Sonuç bulunamadı

Kırık Kalpli Bayiler Arçelik’e Karşı

6. TAŞRALILIK YA DA KAPININ DIŞINDA BIRAKILANLAR

11.1. Kırık Kalpli Bayiler Arçelik’e Karşı

Romandaki en dikkat çekici izlek evrensellik ve yerellik arasındaki gerilim üzerine kurulmuştur. Bu çatışma daha çok eşyalar ve nesneler çerçevesinde ortaya çıkıyor.

Bir nevi yerli marka Budak gazozunun Coca Cola, Schweppes ve Pepsi gibi küresel markalarla olan umutsuz ve yenilgiye mahkûm savaşıdır söz konusu olan.381 Küresel iktisadi ve kültürel hegemonya karşısında kendisini kapana sıkılmış hisseden taşralı bir halet-i ruhiye iki şey üretebilir: 1) Her türden ve renkten milliyetçilik. 2) Paronaya ve komplo teorisi. Romandaki Dr. Narin ve onun örgütlediği kırık kalpli bayiler tam da bu iki olgunun üzerinde yükselmektedirler:

“Ayrıca ortak düşmanlarının Büyük Kumpası’na karşı kırık kalpli bayiler ile ilişkilerini geliştirmiş, onlardan tek tük ihbar mektupları almaya başlamıştı. Özellikle uluslararası soba, dondurma, buzdolabı, gazoz, tefecilik ve köfteli ekmek şirketlerinin rekabetiyle dükkanları tek tek kapanan bu kişiler, yalnız Rıfkı Amca’nın kitabını değil, genel olarak tuhaf, değişik, yabancı buldukları kitapları okuyan gençlerden pireleniyor, onları mimliyor, Dr. Narin tarafından teşvik de edilirlerse bu gençleri izleyip, hayatlarını gözleyip, öfkeli ve paranoik raporlar yazmayı seve seve üzerlerine vazife ediniyorlardı.”382

Birbiriyle iç içe girmiş bu iki bileşen toplumsal olarak kendisine eleştirel bakamayan, sorunlarla dürüstçe yüzleşmek yerine bunun sebeplerini dışarıda arayan bir yaklaşıma neden olmaktadır. Yazar bu iki güçlü eğilimi Anadolu’nun taşra şehirlerine eğilerek tiye almaktadır. Romandaki kahramanların Atatürk heykelleri, camiler, Arçelik bayileri ve büyük şirketlerin reklam panolarıyla dolu olan Anadolu’nun unutulmuş kasaba ve şehirlerine yapmış olduğu yolculuklarda muhatap oldukları taşralılık yer yer ironik bir dille anlatılmaktadır. Taşralı ruh hali romanda değişik biçimlerde karşımıza çıkıyor. İktisadi ve toplumsal anlamda eski konumları sarsılan ve küresel sisteme ayak uyduramayan küçük üreticiler, esnaflar ve tüccarlar bu tür ideolojilerin verimli tarlaları haline gelmektedirler. Romandaki belli başlı       

380B. Venkat Mani, “Turkish-German Reatachments: Orhan Pamuk’s The New Life”, Cosmopolitical Claims: Turkish-German Literatures From Nadolny to Pamuk ( Iowa City: University of Iowa Press, 2007): 146-182.

381 Orhan Pamuk, Yeni Hayat, 72. bs. (İstanbul: İletişim Yayınları, 2008), 267.

382 age, 145. 

çatışma öğeleri dolaylı yoldan bu bağlam üzerine kurulur. İçe kapanmacı milliyetçi taşralılık ile küresel kapitalist dinamikler arasındaki çatışma hali romanın kurgusunda önemli bir yere oturmaktadır. Orhan Pamuk’un kitaplarında mutlaka işlediği Doğu-Batı teması bu kez bu çatışma öğeleri bağlamında ele almaktadır. Dr.

Narin’in başını çektiği kırık kalpli bayiler ile Arçelik bayiler zinciri çatışmanın iki tarafıdır. Bir tarafta “kaybedilmiş geçmiş” ve saflık arayışı; öbür tarafta ise küresel iktisadi ve kültürel dinamiklerin önlenemez yükselişi söz konusudur.

Yazar ise ne yitip giden geçmişe ağıt yakmakta ne de geçmişi ezip geçen bir modernleşmenin kayıtsız şartsız destekçiliğine soyunmaktadır. Mehmet’in Osman’a

“‘Saf olana, bozulmamış olana, sahih şeye ulaşmak istiyorsun. Ama yok öyle bir başlangıç. Hepimizin taklidi olduğu bir asıl, bir anahtar, bir söz, bir köken aramak boşuna.’” demesi bu yaklaşımın ürünüdür.383 İmparatorluk bakiyesi olan ve hızlı bir modernleşme süreci içinde kurulmuş olan Türkiye’de bu hızlı modernleşme, hem müthiş dinamik bir toplum yaratıyor hem de geçmiş ile marazi bir ilişkinin kurulmasına yol açıyor. Anadolu’nun taşrasında görülen hızlı değişim, bu dinamizmin bir eseridir. Diğer yandan bu değişim dalgası içerisinde neyin arkada kaldığının muhasebesi yapılmadığı gibi, geçmişin hüznünden kurtulmak için onun izlerinin telaşla silinmeye çalışıldığını da görürüz: “Ama üzeri asfaltla kaplanarak çocukluk anıları karartılan ve çevreleri trafik işaretleri, yanıp sönen ışıklar ve acımasız reklam panolarıyla sarılan o yeni yollar gibi, her şey anılardan, anılarımızdan acele ve telaşla kurtulmakla meşgulmüş gibi geliyordu bana.”384 Maddi temeli de olan bu kültürel çatışma romanda önemli bir yere sahiptir. Kırık kalpli bayiler toplantısı Güdül Kasabası’ndaki Kenan Evren Lisesi’nde yapılacaktır.

Geldikleri kasabada kendilerine yol gösteren çocuk Amerikan popüler kültürünün ikonu olan Michael Jackson’un bir taklididir. Kasabanın ismi ironik bir biçimde taşranın güdüklüğünü çağrıştırır gibidir. Bu taşralı içe kapalılığı derinleştiren ise 12 Eylül askeri darbesi ve devletin resmi ideolojisi haline gelen Türk İslam sentezidir.

Toplantının yapılacağı lise, ismini darbeci general Kenan Evren’den almaktadır.

“Adı, Beyoğlu pavyonlarında olduğu gibi, yanıp sönen neon lambalarla yazılmış Kenen Evren Lisesi’ne” vardıklarında karşılaştıkları manzara dönemin ruhunu ironik bir dille betimler:

      

383 age, 213.

384 age, 224.

“Kenan Evren Lisesi’ndeki kalabalık içinde zamanı saklayan makineyi, siyah beyaz televizyonu renkliye çeviren sihirli camı, ilk Türk otomatik domuz eti detektörünü, kokusuz tıraş losyonunu, gazeteden şıpınişi kupon kesen makası, ev sahibi eve girer girmez kendi kendine yanan sobayı ve bir hamlede bütün bir minare, müezzin, hoparlör ve Batılılaşma-İslamlaşma sorununu modern ve ekonomik bir çözümle safdışı bırakan kurgulu saati gördük. Bildiğimiz guguklu saatin kuşu yerine geleneksel mekanizmaya iki figür bağlanmıştı. Namaz saatlerinde şerefe biçimindeki ilk katta belirip üç kez ‘Allah uludur!’ diyen minik bir imam ve saat başlarında yukarıdaki şerefede belirip, ‘Ne mutlu Türküm, Türküm, Türküm!’ diyen kravatlı ve bıyıksız bir oyuncak beyefendi.”385

“Yeni Hayat”ın bir boyutu mistik ve tarih ötesi, zamansız bir düzlemde geçer. Ancak bu, kitabın içerisinde tarihsel bir boyutun olmadığı anlamına da gelmez. 1980’ler ve 1990’lar Türkiye’sinin geçirdiği toplumsal değişimin derin izlerini romanda takip edebiliyoruz. 24 Ocak kararları ve 12 Eylül Darbesi’nin ardından Türkiye’nin küresel iktisadi sistem ile bütünleşme süreci neo liberal düzlemde hızlanmıştır. Bu da içe kapalı korumacı ithal ikamecilikten çıkış yoluyla gerçekleşmiş; piyasada daha önceden görülmemiş bir mal bolluğuna ve hizmet sektöründe devasa bir genişlemeye şahit olunmuştur. Sık sık sözü edilen yabancı malların istilasını ve bu sürecin getirdiği toplumsal değişimi bu bağlam içinde okumak gerekiyor. Yeni Hayat karamelalarının başına gelenler küresel bu gücün karşısında tutunamayan yerelliğin yenilgisidir adeta:

“Tıpkı çökmekte olan bir imparatorluğun bastırdığı son bir sikke gibi, Yeni Hayat karamelaları Malatya ve çevresinde son bir kere daha yaygınlık kazanınca, Ticaret Odası’nın

‘Haber Bülteni’nde bir zamanlar bütün Türkiye’de tüketilen karamelaların ve şirketin tarihi hakkında bir yazı yayımlanmış, Yeni Hayat karamelalarının bir zamanlar bakkalarda, tütüncülerde bozuk para yerine geçtiği hatırlanmış, Malatya Ekspres dergisinde meleklerin sökün ettiği birkaç ilan çıkmış, derken bu yörede karamela, tıpkı eskiden olduğu gibi herkesin cebinde bozuk para gibi taşıdığı ve kullandığı bir şey olmak üzereyken, uluslararası büyük şirketlerin meyve esanslı, bol reklamlı ürünleri ve televizyonda güzel dudaklı bir Amerikan yıldızının bunları çok hoş bir şekilde yemesiyle birlikte her şey sona ermişti(…) Bir zamanlar vebadan ücra kasabalara kaçanlar gibi, Süreyya Bey ve ailesi de, reklamların ve televizyonların desteğiyle Batı’dan gelip bütün ülkeyi bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık gibi saran yabancı adlı rengarenk tüketim mallarından kaçmak ister gibi, uzaklara, gölge şehirlere doğru kaçıp kaybolmuştular.” 386

Bu dışa açılma süreci bir bakıma Türkiye’deki toplumsal yapının giderek daha fazla tüketim kalıplarını benimsemesine yol açmıştır. Romandaki Dr. Narin ve kırık kalpli bayiler aslında bu süreçten şu veya bu şekilde olumsuz etkilenen Anadolu’daki küçük üretici ve esnafların estetize edilmiş temsilcileri gibidir. Öbür taraftan roman boyunca Anadolu’daki kasaba ve şehirlerinin nasıl kabuk değiştirdiğine de şahit oluruz:

“Bazan da ama, bu toprakları hiç değişmez kılan bütün o tarihi ve muhafazakâr kumpasların iflas ettiğini sezer, ondört yıl önce Canan’la bana Selçuklu kaleleri gibi sarsılmaz ve değişmez       

385 age, 87.

386age, 253-254.