• Sonuç bulunamadı

Sultan II Kılıçarslan Zamanında Meliklerin Saltanat Mücadeleleri Kutbeddin Melikşah, başına buyruk hareketleri neticesinde, Selçuklu ülkesinin ve

2. KARDEŞLER ARASINDAKİ SALTANAT MÜCADELELERİNİN SEBEPLERİ VE II KILIÇARSLAN DÖNEMİNDE MÜCADELELER

2.2. Saltanat Mücadelelerinin Başlaması

2.2.3. Sultan II Kılıçarslan Zamanında Meliklerin Saltanat Mücadeleleri Kutbeddin Melikşah, başına buyruk hareketleri neticesinde, Selçuklu ülkesinin ve

bilhassa Konya’nın Haçlılar tarafından tahrip edilmesine sebep olduğu için, kardeşlerinin ağır eleştirilerine maruz kaldığı gibi, kendi durumunu da sarsmıştır. Bilhassa Ankara meliki Muhyiddin Mesud bu konuda Melikşah’a eleştirilerde bulunmuştur. Ayrıca Mesud kendisinin Melikşah tarafından, Akşehir’deki Haçlı mücadelelerine teşviki münasebetiyle, buraya gelişinde kendisine bir takım vaatlerde bulunulduğunu, ancak beklediğinin aksi bir durumla karşılaşarak, Haçlıların büyük sarsıntılar meydana getirdiğini belirterek, Melikşah’a sitemde bulunmuştur.215 Fakat Kutbeddin Melikşah, Haçlıların Selçuklu ülkesini terk etmelerinden sonra da, babasına tahakküm etmeye devam etmiştir. Bu sayede de babası yanında olduğu halde ve onun namına, fakat gerçekte saltanatı kendi hesabına sağlamak üzere kardeşlerini bertaraf etmek için, ihtiyar sultanı yanında sürükleyerek harekete geçmiştir.216 Bu sebeple de kardeşlerine karşı tekrar mücadeleye girişmiştir.

213

Kutbeddin Melikşah’ın bu yirmi beş emiri, nefret ettiği emirlerden seçtiği bildirilmektedir. Nihayet Kılikya Ermeni topraklarına girdikten sonra İmparator, Türkmenlerin yolda çapullarına engel olamadığı bahanesiyle, bu emirleri zincire vurmuş ve öldürmüştür. İbn’ül-Esir, s.52

214 Süryani Mihael, s.285; Turan’a göre, bazı kaynakların, Almanların Konya’ya sahip olmakla beraber, şehre girmeyip, surlar dışındaki mahallelerde ikamet ettiklerini ifade etmeleri, yapılan anlaşma sonucu Almanların esas kuvvetlerinin durdurularak şehre sokulmadığı ve buradaki işgalin de Suap dukasının emrindeki kuvvetlerin şehre ilk girişlerine ait olduğu şeklinde anlaşılmalıdır. Turan, Kılıçarslan II, s.698

215 İbrahim Hakkı KONYALI, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya 1964, s.52; Karş: Cahen, Anadolu, s,56; Turan, Türkiye, s.223 de 58 no’lu dipnot

Kutbeddin Melikşah böylece babasını hükmü altına aldıktan ve Haçlı gailesini de tüm olumsuzluklarına rağmen atlattıktan sonra, kardeşlerine karşı mücadelesine devam etme niyetindeydi. Memleketi kendi elinde toplamak için çalışan Kutbeddin, ilk olarak Malatya Meliki olan Mu’izeddin Kayserşah’ı sıkıştırmaya başlamış ve onun üzerine yürüyerek Malatya’ya girmiştir. Ancak burada çok kısa bir süre kalabilmiştir. Çünkü ağabeyinin bu hareketi karşısında Mu’izeddin Kayserşah, derhal Selahaddin Eyyubi’ye sığınmış (Eylül 1191) ve kardeşinin, babasına hükmederek, kendisinin memleketini elinden almak istemesini şikâyet etmiştir. Eyyubi hükümdarının yanında bir müddet kalan Mu’izeddin Kayserşah, Selahaddin Eyyubi’nin yeğeni olan Melik Adil’in kızıyla evlenerek ve Selahaddin Eyyubi’nin Kutbeddin Melikşah’a gönderdiği mektup sayesinde 1191 sonlarında Malatya’ya dönebilmiştir. Bu sayede memleketine dönebilen Mu’izeddin Kayserşah, artık kendisine karşı cesareti kırılan Melikşah’tan kurtulmuştur.217 Mu’izeddin Kayserşah artık bu konumunun (Eyyubi Meliki’nin damadı olmasının) avantajıyla bundan sonra diğer kardeşlerine karşı da, daha rahat davranabilmiştir. Bu sebeple olsa gerek ki Gıyaseddin Keyhüsrev de gurbet yolculuğunda bu kardeşinden umutlanmıştır, ama

beklediği desteği görememiştir. Rükneddin Süleymanşah da kardeşlerinin büyük çoğunluğunu itaat altına aldığı halde, Mu’izeddin Kayserşah’a ancak 1200218 yılında boyun

eğdirmiştir.

Kutbeddin Melikşah bundan sonra, muhtemelen meşruiyetini göstermesi bakımından mücadelesine babasını da dâhil edecektir. Gerçekten Kutbeddin bundan sonra babası yanında olduğu halde Kayseri’ye yürümüş ve şehri kuşatmıştır. Kutbeddin Melikşah’ın neden ilk başlarda, Nureddin Sultanşah ile mücadeleye giriştiği akla gelmektedir. Nitekim Kutbeddin Melikşah babasına karşı iki kez mücadeleye girişmiş ve karşısında ise en büyük engel olarak tecrübeli vezir İhtiyareddin Hasan çıkmıştı. Ancak onun bir şekilde azledilmesini başardıktan sonra Konya’ya girebilmişti. Azledilen vezir ise, Konya’dan uzaklaştırılınca Kayseri Meliki Nureddin Sultanşah’ın yanına giderek hizmetine girmişti. Şüphesiz daha önce de varlığından rahatsız olduğu ve kendisine muhalif olan İhtiyareddin Hasan gibi tecrübeli bir vezir Kutbeddin Melikşah için olumsuz bir durumdu. Muhtemelen Kutbeddin Melikşah İhtiyareddin’in vezirlik yaptığı Kayseri melikliğini tehlikeli bulmuş olsa gerektir. Nihayet ilerleyen yıllarda Kutbeddin Melikşah, zaman zaman kardeşi Kayseri

217 Kutbeddin Malatya’ya ancak Kayserşah’ın Eyyubi ülkesinde olduğu müddet zarfında ( Ramazan 587- Eylül 1191 ile Zilkade 587 Kasım-Aralık 1191 arasında)geçici bir süre sahip olabilmiştir. Kaya a.g.e.s.39, 246 no’lu dipnot, Ayrıca karş: Turan, Türkiye, s.227; Cahen, Anadolu, s.57

Meliki Nureddin Sultanşah’ı ziyaret ettiğinde ve kendisine yardım vaadlerinde bulunduğunda da tecrübeli vezir, kendisine Kutbeddin Melikşah’a inanmaması ve ondan sakınması konusundaki tavsiyelerde bulunmuştur.219 Bu da bu düşüncesinde Kutbeddin’in ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Ayrıca II. Kılıçarslan ülkeyi oğulları arasında taksim ettiğinde, Aksaray ve Sivas Kutbeddin Melikşah’a düşerken, Kayseri220 Nureddin Sultanşah’a verilmiştir. Kutbeddin Melikşah’ın ilk başlarda elindeki topraklara bakıldığında Kayseri’nin Kutbeddin Melikşah’a ait olan Aksaray ve Sivas’ın tam ortasında kaldığı görülür ki, Kutbeddin Melikşah’ın Kayseri’yi almak istemesinin önemli bir sebebi de bu olsa gerektir.

Kutbeddin Melikşah’ın Kayseri kuşatması ilginç bir olayla kesilmiştir. Kutbeddin Melikşah’ın tasallutundan bıkan ihtiyar sultan II. Kılıçarslan, Kutbeddin Melikşah’ın Kayseri kuşatması esnasında bir fırsatını bularak kaçmış ve Kayseri Meliki Nureddin Sultanşah’ın yanına gelmiştir. Bunun üzerine Kutbeddin Melikşah, hızla kuşatmayı kaldırmış, babasının bu hareketine hiddetlenerek hemen Konya’ya dönüp aleni olarak istiklalini ilan etmiş ve kendi adına hutbe okutturmuştur.221 II. Kılıçarslan’ın yanına kaçtığı oğlu Nureddin Sultanşah da İhtiyar sultanı kendi hesabına kullanmak, kendi emellerine alet etmek istemiştir. Nureddin Sultanşah bu konuda sultanı fazla sıkıştırmaya başlayınca, sultan, ‘’mel’un’’222 diye hitap ettiği bu oğlunun da yanından kaçarak, Uluborlu Meliki olan Gıyaseddin Keyhüsrev’in yanına gitmiş ve ancak huzuru bu oğlunun yanında bulmuştur.223

219 Turan, Türkiye, s.227-228

220 Kayseri şehri Türklerin Anadolu’yu fethini müteakip 1084 tarihinden 1162 yılına kadar Danişmendliler idaresinde bulunmuştur. Ancak 1162 yılında II. Kılıçarslan tarafından Selçuklu topraklarına katılmıştır. Fakat bu tarihten sonra da uzun yıllarca bu bölgeler Anadolu’nun mülki-idari taksimatında Danişmend ili olarak adlandırılmaya devam edilecektir. AHMET NAZİF EFENDİ, Mirat-ı Kayseriyye, Kayseri Tarihi, Haz: Mehmet Palamutoğlu, Kayseri 1987, s. 62-63

221 İbrahim Hakkı KONYALI, Aksaray Tarihi I, İstanbul 1974, s.307; İbnü’l-Esir, s.82, Melikşah’ın bu saltanatı az sürdüğü ve babası hayatta iken de meşru sayılmadığı için kabul görmemiş ve böylece Selçuklu sultanları arasında da zikredilmemiştir. Turan, Türkiye, s.228

222 İbnü’l-Esir olayları çok karıştırmakla, Sultanın bu melun oğlunun Mahmud( Nureddin) olduğunu ve onu Kayseri de kuşatırken hastalanarak öldüğünü belirtir İbnü’l-Esir, s.83. Hâlbuki Kayseri’yi kuşatan büyük kardeş Kutbeddin (babasına tahakküm eder olduğu halde) iken, Sultan’da Gıyaseddin Keyhüsrev ile Aksaray’da Melikşah’ı kuşatırken ölmüştür. İbnü’l-Esir’in bu rivayeti, bu iki olayın birbirine karışmasından olmuştur.

223 Müneccimbaşı, s.28; Abu’l-Farac, s.463; İbnü’l-Esir, s.82 gibi kaynaklar, Sultan’ın Gıyaseddin Keyhüsrev’den iyi muamele ve iltifat gördüğünü belirtirler.

Kaynaklar224 Sultanın Nureddin Sultanşah’ın yanından ayrıldıktan sonra, oğullarının bulunduğu yerleri bir bir dolaştığını kendisine destek aradığını, fakat oğullarının kendisinden sıkıldığını ve yüz çevirdiğini belirtirler. Sultanın en son Uluborlu’ya geldiğini ve burada ancak en küçük oğlu Keyhüsrev’den saygı, izzet ve ikram gördüğünü ve bundan sonra da umutlarını ona bağlayarak tahtın varisi olarak bu oğlunu veliaht ilan ettiğini kaydederler. Fakat hiçbir yerde, II. Kılıçarslan’ın Kutbeddin, Nureddin ve Keyhüsrev’den başka bir oğlu ile buluştuğu ismen zikredilmez ve dolaştığı yerler kaydedilmez. Ancak kanaatimize göre, II. Kılıçarslan mel’un diye hitap ettiği Kayseri melikinden kurtulduktan sonra direkt olarak Uluborlu’ya, hususi bir sevgiye mazhar olan Keyhüsrev’in yanına gelmiştir. Nitekim yukarda Keyhüsrev’in daha ülkenin taksimi esnasında dahi veliaht ilan edilme ihtimali olduğu belirtilmişti. En azından onu kendisine yakın tutuyor, bu küçük oğlu Keyhüsrev de Uluborlu meliki olduğu yıllarda bile çoğu zamanını Konya’da geçiriyordu.225 Hatta en büyük oğul Kutbeddin’in saltanat mücadelesine başlamasının bir nedeni de bu olsa gerektir.

II. Kılıçarslan’ın en küçük oğlu olan Gıyaseddin Keyhüsrev, ülkenin taksim edilmesi neticesinde, Uluborlu ve Kütahya bölgesine melik tayin edilmişti.226 Meliklik bölgesinde dâhilde ve hariçte birçok başarı sağlamıştı. Nihayet babasının da özel bir sevgisine mazhar olmuş ve özellikle II. Kılıçarslan’ın Kutbeddin ve Nureddin’den kurtulmasından sonra veliaht ilan edilmiştir.227 Diğer taraftan Melikşah da, kendisini Konya’da sultan ilan etmişti. Ancak Sultan II. Kılıçarslan bu gayri meşru ilanı kabul etmeyerek, Gıyaseddin

224 İbnü’l-Esir, s.82; Süryani Mihael, s.289; Müneccimbaşı,s.26; Turgal.a.g.e.,s.21; Karş; Kaya da, sultanın bu şekilde evlatları arasında dolaşarak nabız yokladığını ve onlar arasında bir uzlaşma sağlamaya çalıştığını savunur. Bununla birlikte, Keyhüsrev’in veliaht seçilmesinde, sadece sultana gösterdiği izzet ve ikramın sebep olmadığını, kardeşleri arasında en küçüğü olmasının yanı sıra akıl, adalet ve şahsi kabiliyetinin de etkili olduğunu, II. Kılıçarslan’ın da Keyhüsrev lehinde gelişen bir takım olumlu düşüncelerinin bu durumda etkili olduğunu belirtir. Kaya, a.g.e.s. 39

225 Müneccimbaşı,s.27 226

Bazı kaynaklar onu, Konya meliki olarak da gösterirler. İbnü’l-Esir, s.83; Müneccimbaşı,s.25; Turgal.a.g.e.,s.20; Aksarayi, s.23; Ancak Turan’a göre bu durum Gıyaseddin Keyhüsrev’in ilerleyen yıllarda Sultan II. Kılıçarslan tarafından veliaht olarak ilan edilmesi ile alakalı olarak düşünülebilir. Turan, Keyhüsrev I, İ.A. s.613; Fakat bunun yanı sıra, Konya’nın batısındaki Teke köyünde bulunan, bir kitabe ile Gıyaseddin Keyhüsrev’in Uluborlu alınmadan önce Konya batısının meliki olarak tayin edilmiş olduğu ve ilerde Uluborlu alındıktan sonra da bu bölgede meliklik yaptığı anlaşılır. Nitekim gerçekten de, Uluborlu 1182’de fethedilince, batının önemli bir merkezi olması hasebiyle, Gıyaseddin Keyhüsrev’in Uluborlu’ya yanında atabeyi, hocaları, diğer idare kadrosu ile birlikte gönderildiği görülecektir. Baykara, Keyhüsrev.8–9. Bu şekilde bazı yazarların taksim olayında Gıyaseddin Keyhüsrev’i Konya’da melik olarak göstermeleri bir anlam kazanır.

227 Her ne kadar Keyhüsrev’in önceki yıllarda veliaht ilan edilmesi muhtemelse de, II. Kılıçarslan’ın yeni durumunda bu veliahtlığı pekiştirmek istediği ve artık Gıyaseddin Keyhüsrev’in kesin bir şekilde veliaht ilan edildiği düşünülmelidir. Nihayet II. Kılıçarslan, Keyhüsrev’i devlet ileri gelenlerinin önünde veliaht ilan etmiş, vasiyetini belirttikten sonra devlet adamlarından da ona tabi kalacaklarına dair söz almıştır. Arkasından on gün sürecek eğlenceler tertip edilmiştir. İbn-i Bibi, s.21 vd.

Keyhüsrev ile birlikte Konya üzerine, tahtı Kutbeddin Melikşah’ın elinden almak üzere harekete geçmiştir. Bu hareket içersinde önemli bir Türkmen kuvveti de Sultan ve Gıyaseddin Keyhüsrev ile hareket etmiştir.228 Konya halkının İhtiyar sultana bağlılığının da etkisiyle, Sultan ve Gıyaseddin Keyhüsrev’e karşı gelemeyeceğini anlayan Kutbeddin Melikşah, önce Aksaray’a çekilmek zorunda kalmıştır. Daha sonra burasının da kuşatılması ve Keyhüsrev’in emrindeki Türkmenlerin hareketi üzerine, Kutbeddin Melikşah bu kez Kayseri’ye çekilmek zorunda kalmıştır. Gıyaseddin Keyhüsrev onu yine takip etme niyetinde idi ki, bu sırada ihtiyar sultanın hastalandığı haberi kendisine ulaşmıştır. Bunun üzerine Gıyaseddin Keyhüsrev babasını Konya’ya götürmek istemiş ve hemen Ereğli üzerinden yola çıkılmıştı ki, II. Kılıçarslan seksen yaşına yaklaştığı halde vefat etmiştir. (Ağustos 1192).229 Gıyaseddin Keyhüsrev babasının cenazesini ilaçlatmış ve bir mahfe ile

Konya’ya doğru yola devam edilmiştir. Gıyaseddin Keyhüsrev şehre girene kadar babasının öldüğünü gizli tutmuş, ancak şehre girip kaleyi aldıktan sonra açıklamış, böylece kendisine karşı olabilecek herhangi bir olumsuzluğu engellemiştir. Şehrin ileri gelenlerini yanına çağırarak bağlılık yemini alan Gıyaseddin Keyhüsrev, babasının ölümü haberinin ardından da Sultanlığını da ilan etmiştir.230

Tahta çıktığında 40 yaşlarında bulunan Sultan II. Kılıçarslan yaklaşık 40 yıllık saltanatında, Anadolu’da Türk vatanının kökleşmesinde, Türk ve İslam medeniyetinin yerleşmesinde büyük hizmetleri geçmiştir. Bilhassa 1157 yılında Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra, giriştiği uzun mücadelelerde bir yandan iç meseleleri hallederken, diğer yandan da güçlü ittifakları çözmüş, her birerini etkisiz hale getirmeyi başarmıştır. Askeri ve siyasi başarılarının yanı sıra tüm tebaasına karşı şefkati, birçok gayrimüslimin dahi kendisinden iftiharla bahsetmesine neden olmuştur.231 Yaptırmış olduğu kültürel eserler hatta yeni kurulan şehirler ile Anadolu’nun imarında başrol

228 Keyhüsrev meliklik yaptığı bölgedeki uç Türkmenleriyle iyi münasebetlerde bulunmuştu. Haçlılara karşı bunlardan fayda gördüğü gibi, babası ile Konya’ya yürüdüğünde de bu Türkmenler kendisi ile birlikte hareket etmiş ve Kutbeddin ile beraber olan Rüstem’in Türkmenlerine de darbe indirmişlerdir. Cahen, Anadolu, s.57 229

Süryani Mihael, s,289; Müneccimbaşı,s.27, Karş; Atçeken – Bedirhan, a.g.e.,s.161; Kaya, a.g.e.s,42 230

Bu hareketleri kendisinin babasını zehirlettiği yönündeki dedikodulara sebep olmuş, özellikle Süleymanşah taht mücadelesi verirken bunu bir propaganda aracı olarak kullanmıştır. Anonim Selçukname, s. 26; Turan, Türkiye, s.244; Kutbeddin Melikşah Konya’yı ve tahtı kaybettikten sonra ve Sultan’ın ölümü ile birlikte Gıyaseddin Keyhüsrev’in sultanlığını ilan etmesinden sonra da Sivas ve Aksaray’ı muhafaza etmiştir. Bazı kaynaklarda babasından hemen sonra öldüğü rivayetlerinin aksine bir müddet daha yaşadığı, ilerde bahsedileceği üzere mücadelelerine de devam ettiği anlaşılmaktadır. İbn’ül-Esir, s.84; Müneccimbaşı, s.28; Cahen, Anadolu, s.58; Turan, Türkiye,229 Ancak bundan sonra Gıyaseddin Keyhüsrev ile karşı karşıya gelmediği görülecektir.

231 Süryani Mihael, II. Kılıçarslan’ın 1181ve 1182 yıllarında Malatya ziyaretinden bahsederken, Sultan’ın ne denli müsamahalı ve yüksek vasıflara sahip olduğundan bahseder. s.263-264

oynamıştır. Tüm savaş ve istilalara rağmen iktisadi gelişmeler ve zirai istihsali artırmak için türlü tedbirler aldırmış ve ilk defa altın sikkeyi Anadolu Selçuklu ülkesinde bastırmıştır. Böylece düşman ve tehlikelerle dolu bir ülkeyi genişletip kuvvetlendirerek, rakiplerini ezmiş, siyasi birlik ve beraberliğe emniyete sahip bir ülke vücuda getirmiştir. Sultan bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, ülkeyi evlatları arasında taksim etmesini müteakip, ihtiyarlık yıllarını çok sıkıntılı bir durumda geçirmek zorunda kalmıştır. Kardeşlerin kendisine karşı ve birbirleriyle mücadeleye girişmeleri, böylece itaatten de ayrılmaları neticesinde, hiç hak etmediği acılar yaşamasına sebep olmuştur. Ama her şeye rağmen ölmeden evvel payitahtı Konya’yı ele geçirerek, veliahdı Keyhüsrev yanında olduğu halde vefat etmesi onun için en büyük teselli olsa gerektir.232 Keyhüsrev tahta oturmakla birlikte ne yazık ki, evlatlar arasındaki mücadeleler sona ermemiş, II. Kılıçarslan’ın ölümünden sonra da bu mücadeleler bir müddet daha devam etmiştir.

232 II. Kılıçarslan’ın bu şekilde ölmeden önce son anlarında Konya’yı ele geçirip, veliahd ilan ettiği Keyhüsrev’in onun ölümüyle birlikte tahta oturması, Selçuklu ülkesinde ortaya çıkabilecek daha ciddi bir buhranı engellemiştir. Keyhüsrev babasının ölümünü gizleyerek, önce tahta oturmuş, daha sonra saltanatını ilan etmiştir. İbn’ül-Esir, s.83; Turan, Türkiye, s.239