• Sonuç bulunamadı

3.5. Uluslararası Çözüm (Kıbrıs Cumhuriyeti)

3.5.4. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Özellikleri

16 Ağustos 1960 tarihli Kıbrıs Anayasası, bir kurucu meclis tarafından hazırlanmış ve onaylanmış değildir. Bu anayasa diplomatlar ve danışmanlardan oluşan karma bir komisyonda, uzlaşmalar sonucu kabul edilmiş bir belgedir. Anayasa tarihinde görülen en uzun anayasalardan biri olan bu metin, 199 maddeden oluşmakta, ek olarak, iki anlaşma ve iki protokol bulunmaktadır. Birinci ek, beş maddelik “Garanti 433 Hürriyet, 17 Ağustos 1960. 434 R. R. Denktaş, a.g.e., s. 162. 435 Akşam, 17 Ağustos 1960. 436 Hürriyet, 25 Ağustos 1960. 437 Hürriyet, 16 Ağustos 1960.

Anlaşması”, ikinci ek, 6 maddelik “İttifak Anlaşması” ve son olarak 4’er maddelik iki protokol yapılmıştır. Anayasanın oldukça uzun olmasının sebebi, iki ayrı “cemaat” ilişkileri ve bunları bir çatı altında birleştirmek endişelerinden kaynaklanmaktadır.

Anayasanın 181. maddesine göre: “Suretleri Ek I ve Ek II olarak bu Anayasaya eklenmiş bulunan Cumhuriyetin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve Anayasasını teminat altına alan ve Cumhuriyet, Yunanistan Krallığı, Türkiye Cumhuriyeti ve Büyük Britanya ve Şimali İrlanda Birleşik Krallığı arasında akdedilen Anlaşma ile Cumhuriyet, Yunanistan Krallığı ve Türkiye Cumhuriyeti arasında akdedilen Askerî ittifak Anlaşması Anayasa hükmünü haizdirler”.

Anayasanın Rumca ve Türkçe metinlerinin her ikisi de, Anayasanın 180. maddesine göre asıldır ve aynı derecede hukukî değere sahiptir. Her iki metin arasında bir ayrılık veya farklı yoruma yol açabilecek bir durum ortaya çıktığında, Anayasanın 149. ve 180. maddelerine göre, Zürich ve Londra Anlaşmalarının içeriğiyle beraber, 6 Nisan 1960’ta Karma Anayasa Komisyonunca imzalanan anayasa taslağı ve 6 Temmuz 1960’ta bunda yapılan değişiklikler dikkate alınarak, Yüksek Anayasa Mahkemesince karara bağlanacaktır. Öte yandan, başka anayasalarda görülmeyen, daha doğrusu kanun konusu olabilecek bazı tanımlara anayasada yer verilmiştir.438

Anayasa maddelerinin kendi içindeki uzunluğu daha ilk bakışta; bir iç hukuk işlemi ile değil, fakat bir uluslararası belge ile karşılaşıldığı izlenimini vermektedir. Her sorunu Anayasa’da belirterek gelecekte ortaya çıkması muhtemel sorunları çözüme bağlama eğilimi, Anayasa’yı bir ilkeler bütünü olmaktan oldukça uzaklaştırmaktadır. Ayrıntıları da düzenleme endişesi, anayasa sistematiğini de etkilemiş: Ana hak ve hürriyetler kısmında, 6. madde ayırımcılığı önleme (non - discrimination) amacıyla bir ilke koyarken, ileride 28. madde bunu ayrıca eşitlik ilkesiyle tamamlamaktadır. Oysa anayasalarda, hak ve hürriyetlerin temel ilkesi olan eşitlik hemen ilk kurallar içinde yer almaktadır. Özellikle 27. maddedeki grev hakkından sonra birden eşitlik ilkesine gelinmesi oldukça ters bir sıralama olmaktadır. Bunun gibi sosyal güvenliğin, klasik haklardan ve 9. maddede yer alan kişi dokunulmazlığından sonra yer alması ve bu kısımda sosyal haklarla kişi haklarının dağınık bir biçimde serpiştirilmesi, anayasa sistematiğine uygun düşmemektedir. Bir başka örnek de 31. maddedeki oy hakkının tabii yargı yolundan sonra düzenlenmiş olmasıdır.

438

Örneğin, 122. maddedeki “âmme memuru”, “âmme hizmeti”, 186 maddedeki “cemaat”, “mahkeme”, “kanun”, “şahıs”, “Elen”, “Türk” gibi...Bkz.: M. Sarıca, E. Teziç, Ö. Eskiyurt, a.g.e., s. 17.

Değiştirilmesi de çok güç koşullara bağlanan bu Anayasa, Klâsik Anayasa ders kitaplarındaki deyimle, sert bir anayasadır. Öyle ki Anayasa’nın 182. maddesinin 1. Fıkrasında, Anayasa’ya ekli bulunan Ek III’te tek tek belirtilen maddelerin “hiç bir surette gerek değiştirme, gerek ilâve veya gerekse kaldırma suretiyle değiştirilemeyeceği” açıkça belirtilmektedir. Bunun dışında kalan maddelerin değiştirilmesi ise, 182. maddenin 3. fıkrasına göre, Türk ve Rum Cemaatlerine mensup temsilcilerin ayrı ayrı üçte iki çoğunluğunun oylarıyla mümkün olabilmektedir.

Anayasa’nın değiştirilemeyen maddeleri, 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Anlaşması’ndan alınan hükümlerdir. Bu durum, kuruluş anlaşmasından alınan bu ilkelerin Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından bağımsız olarak değiştirilemeyeceğini ifade etmektedir. Değiştirilemeyen bu ilkeler, uluslararası anlaşmalardan geldikleri için bir iç hukuk işlemine konu olmayacaktır. Normalde bağımsız ülkeler bağımsız oluşlarının doğal bir sonucu olarak, anayasalarında saptadıkları usullere göre, anayasalarını değiştirmekte serbesttir. Bu durum, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, bağımsızlığı kısıntılı bir devlet haline getirmektedir. Kıbrıs Anayasası’nın değiştirilemeyen hükümleri bir iç hukuk işlemi ile değiştirilemezler, ancak uluslararası bir işleme veya taraflar anlaştıkları takdirde anlaşmaya konu olarak değiştirilebilirler.439

Kıbrıs Cumhuriyeti, konfederal nitelikleri de olan fonksiyonel federatif 440

bir cumhuriyettir. Kurulan Türk ve Rum ulusal yönelimleri (Anayasa’da Cemaat Meclisleri olarak geçiyor), din, eğitim, kültür, sosyal hizmetler, kişi hukuku bakımından yetkili ve egemen sayılmışlardır. Bilindiği gibi konfederal yapılarda eşit birimler ve bu birimlerin işbirliği ve uzlaşarak ortak karar alma zorunluluğu var. Yani çoğunluğun karar alması söz konusu değildir. Veto hakkı ve parlamentoda ayrı çoğunluğun anlamı, iki toplumun ve temsilcilerinin bazı temel konularda uzlaşma mecburiyeti olmasıdır. Bunlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ne konfederal nitelikler kazandırmaktadır.

Parlamento, Hükümet, kamu yönetimi, polis ve jandarmanın yapılanmasında %70 Rum - %30 Türk, ordu yapılanmasında %60 Rum - %40 Türk oranları öngörülmüştür. Türk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısına dışişleri, savunma, güvenlik konularında tam veto hakkı verilmiştir. Ortak parlamentoda ise vergi, seçim gibi temel konularda Türk ve Rum milletvekillerinin ayrı çoğunluğu öngörülmüştür.441

Görüldüğü gibi bu Cumhuriyet

439

M. Sarıca, E. Teziç, Ö. Eskiyurt, a.g.e., s. 16-18.

440

R. R. Denktaş, a.g.e., s. 158.

441

İsmail Bozkurt, “Kıbrıs’ın Tarihine Kısa Bir Bakış”, Avrupa Birliği Kıskacında Kıbrıs Meselesi

ne bağımsız, ne üniter, ne de federal olarak tanımlanabilir. Kendine özgü bu Cumhuriyet’te yaratılan koşullar, federasyon ile konfederasyon arasında bir çizgi oluşturmuş, Enosis ve taksim yolu kapatılmıştır.

Cumhuriyetin temel özellikleri genel olarak şöyledir:

1. Rumlar Türklerin, Türkler de Rumların üzerinde bir “baskı ve üstünlük”

sağlayamayacaklardır. Bunlar, anayasanın güvencesi altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesi başkan ve yardımcısı da, üçüncü ülke vatandaşlarından (Alman) oluşmaktadır.

2. Türkiye ve Yunanistan’ın, birlikte içinde bulunmadıkları bir birliğe, topluluğa

katılamayacağından, Cumhuriyet dış ilişkilerinde bağımsız değildir.

3. Türk ve Rum toplumları, vergiden harcamaya, polisten eğitime kadar ayrılmış

olan kendi içişlerini bağımsız olarak yürüteceklerdir.

4. Türk Cumhurbaşkanı yardımcısının “veto hakkı” vardır.

5. Savunma, üç ülkenin (İngiltere, Türkiye ve Yunanistan) güvencesi altına

alınmıştır. Cumhuriyet sınırları içinde Türkiye’nin ve Yunanistan’ın birlikleri (birer alay) bulunacaktır.

6. Zürih ve Londra anlaşmalarının ve Anayasa’nın işlerliği konusunda Türkiye,

Yunanistan ve İngiltere’nin “garantörlük” hakları konulmuştur. Örneğin Türkiye, anlaşmaların hükümlerinin ihlâl edildiği kanısına varırsa, tek başına “müdahale etme hakkına” sahiptir.442

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özelliklerine genel olarak bakıldığında, egemenliği üç millet (İngiliz, Türk ve Yunan) ile iki halkın (Türk ve Rum) paylaştığı görülmektedir. İngiltere’nin yönetimi devretmesinden sonra Kıbrıs Adası, Türkiye ve Yunanistan’ın egemenliğinin de kabul edildiği, iki halka yerel özerklik sağlanan bir konuma gelmiştir. Ne yazık ki Makarios ve Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bizzat Makarios’un dile getirdiği gibi “Enosis için bir sıçrama tahtası” olarak gördüklerinden, bu Cumhuriyet ancak üç yıl yaşayabilmiştir.

442

3.6. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İlanından Sonra Yaşanan Gelişmeler