• Sonuç bulunamadı

1.2. Yeni Yüzyılda Yeni Yönetim Düşüncesi

1.2.1. Yeni Dönemin Altyapısını Oluşturan Bazı Kavramlar

1.2.1.2. Küreselleşme

Küreselleşme kavramı, 1980 sonrasında uluslararası rekabetin yoğunlaştığı,

verimlilik, kalite ve ekonomik etkinliğin önem kazandığı dönem içerisinde gündeme gelmiştir29. Verimlilik, kalite, ekonomik etkinlik gibi kavramlar da küreselleşmenin tartışılması ile birlikte gündeme gelmiş ve konuşulmaya başlanmıştır.

Dünyanın küresel bir köy olarak tanımlanması, 1990’lı yıllardan bu yana sıklıkla ifade edilen bir söylem olagelmiştir. Bu ifade ile kastedilen, bilişim teknolojisinde yaşanan gelişme ile birlikte, gerek işletmecilik, gerek kamu yönetimi, gerekse toplumsal yaşama ilişkin tüm faaliyetlerin birbiriyle ilintili, birbirinden haberli olarak gerçekleştirilmeye başlanması ve bu anlamda küreselleşerek büyüyen dünyanın, bir o kadar da birbirine bağımlı hale gelmesidir. Makro düzeydeki bu etkiler, günümüzde artan bir eğilim göstermekte ve mikro düzeyde, hatta gündelik yaşantımızda bile varlığını hissettirmektedir30.

29 Ahmet Selamoğlu, a.g.e, s.5.

30 Yonca Gürol, Yeni Dünya Düzeninde Lider-Yönetici ve Rolleri, Beta Yayınları, İstanbul, 2011,

Kapitalizmin bütünleşik piyasa koşulları da küreselleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, işletmecilik, kamu yönetimi ve toplumsal yaşamın her alanında yaşanan gelişmelerin birbirine bağlanması ve bu doğrultuda büyüyerek küreselleşen yapının makro-mikro düzlemde eşit derecede etki etmesi dünyanın küresel anlamda bir köy olduğunu hissettirmektedir. Sürecin bu noktaya gelmesinde bilişim teknolojilerinin ciddi etkileri vardır.

Günümüzde ekonomik, sosyal, siyasal, bilimsel ve teknoloji gibi birçok alan da hızlı değişimler ve etkileşimler yaşanmaktadır. Bu değişim ve etkileşimler dünyada adına zaman ve mekânın daralması denilen küreselleşme olgusunu daha belirgin bir hale getirmektedir. Birçok başka kavram gibi küreselleşme kavramının da belirli bir tanımı yoktur. Bununla birlikte küreselleşme kavramının da bir şeyleri temsil ettiği bir gerçektir. Ancak buradaki sorun yalnızca kavramın ne anlama geldiğinden ibaret değil, aynı zamanda küreselleşmenin nasıl bir şey olduğuyla da ilgilidir. Ontoloji ve epistemoloji hakkındaki bilgilerimiz çerçevesinde, olgular ya da gerçeklerle o gerçeklerden zihinsel bir soyutlama sonucu elde edilen kavramların birbirlerine özdeş olmadıklarını da bilmekteyiz. Yine de küreselleşme kavramının, tarihsel süreç içerisinde meydana gelen bir takım olgu ve değişimlerle doğrudan bir ilişki içerisinde olduğu da göz ardı edilemez. Globalisation veya Türkçedeki ifadesiyle küreselleşme özellikle 1980’lerden itibaren en sık kullanılan anahtar terimlerden biridir. M. McLuhan’ın Medyayı Anlamak adlı eserinden sonra meşhur olan küreselleşme kavramı, ekonomik, sosyal, psikolojik, politik ve hatta felsefi olarak birçok farklı perspektiften anlamlandırılabilir31.

Yaşanan değişim ve etkileşimler küreselleşme olgusunun belirginleşmesini sağlamaktadır. Fakat küreselleşmenin bu önemli işlevine rağmen genel geçer bir tanımlaması henüz yapılamamıştır. Bu durum küreselleşmenin ne anlama geldiğinin

ortaya konulmasından ziyade nasıl ortaya konulacağı sorunsalına dayanmaktadır. Ontolojik ve epistemolojik bir çözümleme ile ortaya konulan olgular ile gerçekler arasında bir ilişki kurmak gerekir. Fakat olgular ile gerçekler arasında zihinsel bir soyutlama yapıldığında elde edilen kavramların birbirlerine özdeş olmadıkları ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşmeyi ulusal sınırların yok olması, dünyanın adeta tek pazar haline gelmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Küreselleşme sonucunda, dünya üzerinde ürünlerin (mal ve hizmetlerin) sermayenin, teknoloji ve standartların serbest dolaşımı ve yaygınlaşması olabildiğince hızlanmıştır. Küreselleşen dünyanın ortaya çıkardığı en önemli olgu; rekabet olgusudur. Artık eskisi gibi şirketlerin yalnızca iç piyasadaki şirketlerle de kıyasıya bir rekabete girmeleri adeta kaçınılmaz olmaktadır. Bir anlamda, artık dünya liginde oynamak, başka bir deyişle küresel pazarlarda rekabet etmek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır32.

Günümüzde dünya piyasalarının küresel yeniden yapılanma süreci yaşanmaktadır. Bu yapılanma nedeni ile varlıklarını koruyabilmek için artık iş örgütleri kendi ülkelerinin dışındaki yabancı piyasalarda da rekabet etmek zorunda kalmaktadırlar. 1970’li yıllarda, bir ürünü belirli bir ülkede üretmek, bir diğerinden montajını yapmak veya ambalajlamak ve dünya çapında birkaç ülkede pazarlamasını yaparak satmak oldukça gerçek dışı hayal iken, küresel üretim, küresel dağıtım ve pazarlama faaliyetleri günümüzün yaygın uygulamaları haline gelmişlerdir. Örneğin; Nestle ve General Mills, aralarında bir antlaşma imzalayarak, Cheerios ve Golden Graham tahıllarının ABD’de elde edilmesinin ardından, paketlenmesi ve pazarlaması için gemiler ile Nestle’nin Fransa, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerdeki fabrikalarına taşınmaktadır. Farklı ülkelerden iş örgütlerinin sık sık stratejik ortaklıklar yolu ile bir birliktelik yarattıklarını görülmektedir33. Geçmiş yıllarda ticaretin boyutunu ülke

32 Y. Koralp, Küreselleşme Eğilimleri ve Bu Eğilimler Karşısında Türkiye’nin Durumu, Anadolu

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Eskişehir, 1996, s.17.

sınırları içinde hayal ederken; günümüzde iktisadi faaliyetler parçalar halinde üretilirken, her farklı parça ayrı ülkelerde yapılmaktadır. Bir ürünün üretimi farklı ülkede ambalajlanması başka ülkede yapılmaktadır.

Küreselleşme akımıyla birlikte gelişen küresel şirketlerin, hükümranlığı devletle paylaşması yeni ekonomik, politik ve sosyal sorunlar doğurmaktadır. Günümüzde liberal ekonomi ve liberal politika ve demokrasinin birbirlerini desteklediğine inanılmakta ve liberal politika ve demokrasinin yayılmasına çaba gösterilmekte ancak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin insanlara tanıdığı ekonomik ve kültürel haklar göz ardı edilmektedir34.

İçinde yaşadığımız çağa damgasını vuran küreselleşme olgusu, yeni dünya düzensizliği olarak da tanımlanmaktadır35. Küreselleşme; dünya zeminine farklı bir dizayn getirmektedir. Ulusal sınırların varlığı ve bu sınırların kendi iç kurallarının olduğu ve her ulusal sınırın farklı kurallar doğrultusunda bölgeselleştiği geçmişin en net gerçeği olarak kabul edilmekteydi. Oysa yeni dünya düzeni olarak da adlandırabileceğimiz küreselleşme, eskinin teamül ve kurallarının yeni bir boyut kazanması ile ilk bakışta kuralsızlığın ve düzensizliğin yansıması olarak algılansa da yeni bir forma bürünmenin durumsallığı olmuştur. Derinlemesine yapılan inceleme ve gözlemler daha karmaşık bir sistemin karşımızda durduğunu bize göstermektedir ki bu karmaşıklık, kapitalizmin yeni kurallarının kuralsızlık biçiminde görüngüleşmesini ortaya koymaktadır.

34 Özer Ertuna, a.g.e, s.156-157.

35 F.E. Jones, Understanding Organizations: A Sociological Perspective, Palgrave-Macmillan,