• Sonuç bulunamadı

Küresel Oluşum ve Küresel Anlaşmalar 1. Küresel Oluşumlar

5. KÜRESELLEŞME SÜRECİNİN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

5.2.2. Küresel Oluşum ve Küresel Anlaşmalar 1. Küresel Oluşumlar

Türkiye, II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra dıĢa açılmanın gereği olarak Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü‟ne üye olmuĢtur. KüreselleĢmenin ortaya çıkmasında etkili olan bu kuruluĢlar, ülkemizin de küreselleĢme sürecine dahil olmasını sağlamıĢlardır. Bu bölümde, Türkiye‟nin DTÖ, IMF ve Dünya Bankası ile olan iliĢkileri ele alınacaktır.

5.2.2.1.1. GATT’an DTÖ’ye Kadar Türkiye İle Olan İlişkiler

Türkiye, 1951 yılında Ġngiltere‟nin Torguay kentinde yapılan Üçüncü Çok Taraflı Ticaret GörüĢmeleri sonucunda Ticaret ve Gümrük Tarifeleri Genel AnlaĢması (GATT) üyeliğine kabul edilmiĢtir. Daha sonra 21.12.1953 tarihli 6202 sayılı Kanun ile üyeliğe katılmıĢtır. Türkiye‟nin GATT‟a katılma nedenlerini Ģöyle sıralayabiliriz (Anonim 2000b).

1. Genel AnlaĢma, ulusal ekonomilerle uluslararası ticaret arasında uyumlu bir düzenin kurulmasına olanak tanımaktadır.

2. Tarife tavizleri yoluyla, Türkiye daha fazla ihracat olanağı sağlayacaktır.

3. Türkiye‟nin ticaret ortaklarının büyük çoğunluğunun GATT üyesi olması nedeniyle, GATT dıĢında kalmanın bu ülkeler pazarındaki rekabet Ģansının azalacak olmasıdır.

Eylül 1986‟da baĢlayan ve Nisan 1994‟e kadar süren Uruguay Round Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri sonucunda, müzakerelere katılan ülkeler sanayi ürünlerinde belli bir takvim çerçevesinde tarife indirimi taahhüdünde bulunmuĢlardır. Söz konusu indirim taahhütlerinin, geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkeler açısından değiĢik oranlarda ve farklı takvimlerle gerçekleĢtirilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Ülkemiz, geliĢmekte olan ülkeler statüsünde yer aldığından 37. Sayılı Taviz Listesindeki sanayi ürünlerinde ve bazı tekstil ürünlerinde ortalama %29 oranında tarife indirimi taahhüdünde bulunmuĢtur. Bu indirimler 1995-1999 tarihleri arasında 5 eĢit dilim halinde gerçekleĢtirilmiĢtir (Karaca 2009). Türkiye, GATT AnlaĢmasının 18.B maddesinden yararlanarak, uzun bir süre dıĢ ticarette GATT‟ın bazı kurallarına uymamıĢtır. AnlaĢmanın 18.B maddesi, geliĢmekte olan ülkelere miktar kısıtlamaları uygulamalarını ve bunu sürdürmelerine imkan tanımıĢtır. Bu imkanlar; içerisinde Türkiye‟nin de bulunduğu geliĢmekte olan ülkeler, geliĢmiĢ ülkelerin liberilizasyon

41

süreçlerinden faydalanmıĢ, ancak karĢılığında koruma oranlarını indirmemiĢtir (Karluk 1996).

Ġlgili bölümde açıklandığı gibi, 1 Ocak 1995 tarihinde GATT, yerini kurumsal bir yapı olan DTÖ‟ne (Dünya Ticaret Örgütü) bırakmıĢtır. Bundan dolayı Türkiye, DTÖ‟ne 26 Mart 1995 tarihinde üye olmuĢ ve yükümlülükleri 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren geçerli kılınmıĢtır (Anonim 2007b).

5.2.2.1.2. Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Olan İlişkiler

Türkiye, Uluslararası Para Fonu‟na (IMF) 14 ġubat 1947 tarihinde 5016 sayılı yasayla üye olmuĢtur. Türkiye‟yi, IMF ile iliĢkilerinde Hazine MüsteĢarlığı temsil etmekte olup, IMF yönetim kurulunda; Belçika, Avusturya, Lüksemburg, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya Cumhuriyeti, Belarus, Kazakistan ve Slovenya ile aynı grup içerisinde yer almaktadır. Bu grubun IMF‟deki oy gücü, ABD, Almanya, Japonya, Fransa ve Ġngiltere‟den sonra 6. sıradadır. Türkiye‟nin ödemeler dengesi sorunlarıyla karĢılaĢması veya bu tür sorunlara yol açabilecek makro ekonomik dengesizlikler içine girmesi durumunda IMF‟nin imkânlarından yararlanabilecektir. Bu imkanlar; rezerv dilimi pozisyonu, stand-by düzenlemesine bağlı olarak kredi dilimlerinin kullanım imkânı, GeniĢletilmiĢ Fon Kolaylığı, telafi edici ve olağanüstü finansman kolaylığı (CCFF) ve geçici imkânlar arasında yer alan petrol kolaylığıdır (Anonim 2009g).

Türkiye, IMF ile ilk stand-by anlaĢmasını 1958 yılında imzalamıĢ olup, 2007 yılına gelinceye kadar toplam 20 stand-by anlaĢması imzalanmıĢtır. Bu geçen süre içerisinde Türkiye, ekonomik bunalıma girdiği her aĢamada IMF‟nin imkânlarından yararlanmıĢtır.

Ancak 1986-1993 arası dönemde IMF‟den hiçbir destek almamıĢ, diğer yandan cari iĢlemler fazlası vererek ekonomisini yönetmeyi baĢarmıĢtır (Anonim 2009g). Kasım 2000 ve ġubat 2001 ekonomik krizlerinin yaĢandığı dönemde ise, krizden kurtulmak amacıyla IMF‟nin öngördüğü tüm koĢulları içeren istikrar programı kabul edilmiĢtir. Bu istikrar programı ile, 2001 Tarih 4634 Sayılı ġeker Kanunu çıkartılmıĢtır (Karluk 2006).

4634 sayılı ġeker Kanunun amacı “yurt içi talebin yurt içi üretimle karĢılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye‟de Ģeker rejimini Ģeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma pazarlama Ģart ve yöntemlerini düzenlemektir”. ġeker Yasası uyarınca 2002 yılından itibaren Ģeker pancarı fiyatları Ģeker fabrikası iĢleten gerçek ve tüzel kiĢiler ile üreticiler veya temsilcileri arasında belirlenmektedir. Bu Yasa ile üretimin, her yıl belirlenecek kotalar dahilinde yönlendirilmesi, niĢasta tabanlı tatlandırıcıların da kota uygulaması içerisinde yer alması sağlanmıĢtır (Karluk 2006). Avrupa Birliği'nde, niĢasta bazlı Ģekerlere uygulanan kota %2 iken, yeni ġeker Kanunu ile Türkiye'de bu kota AB' nin çok

42

üzerinde %10 olarak belirlenmiĢtir. Ayrıca, Bakanlar Kurulu‟na da, bu kotayı %50 artırma ve eksiltme yetkisi verilmiĢtir. NiĢasta kökenli Ģekerler için ġeker Kurulu tarafından belirlenen kota, Bakanlar Kurulu‟nca 2002/2003 ve 2003/2004 pazarlama yıllarında %15 artırılırken (Serin 2004), 2008-2009 pazarlama yılında ise %25 artırılmıĢtır (Anonim 2009h). NiĢasta bazlı Ģeker kotalarının artırılması sonucu pancar kotaları daraltılmıĢtır. Bu durumdan hem pancar üreticileri hem de pancar ekicileri kooperatifleri olumsuz yönde etkilenmiĢtir (Serin 2004). Yalnızca Ģeker sektörü olumsuz etkilenmemiĢ, Ģeker sektörünün girdi olduğu hayvancılık sektörü de olumsuz etkilemiĢtir. Yeni Yasa, çiftçi ve dolayısıyla kooperatifleri zarara uğratırken, tatlandırıcı üretimi yapan yabancı firmaların kârlı çıkmasına neden olmuĢtur.

5.2.2.1.3. Dünya Bankası İle Olan İlişkiler

Türkiye, Dünya Bankası üyeliğine 19 ġubat 1947 tarih ve 5016 sayılı Kanun ile katılmıĢ olup, Dünya Bankasındaki sermaye ve oy gücü %0,5 düzeyindedir. Bunun yanında, Dünya Bankasının bünyesinde bulunan çeĢitli kuruluĢlara da üye olmuĢtur: 1956 yılında Uluslararası Mali ĠĢbirliği‟ne katılmıĢ ve toplam sermaye içindeki payı %0,6; 1960 yılında Uluslararası Kalkınma Birliği‟ne katılmıĢ ve toplam sermaye içindeki payı %0,9 (bu fondan kredi kullanmamaktadır); 1988 yılında Çok Taraflı Yatırımlar Garanti Ajansı‟na katılmıĢ ve toplam sermaye içerisindeki payı %0,4 ve 1987 yılında Uluslararası Yatırım AnlaĢmazlıkları Çözüm Merkezi‟ne katılmıĢtır (Güran ve Aktürk 2001).

2001 yılında Türkiye ile Dünya Bankası arasında Tarım reformu programının finansmanı için, Ġkraz AnlaĢması imzalanmıĢtır. Bu anlaĢma doğrultusunda yürütülmekte olan ARIP projesi kapsamında, 2004 yılı itibariyle kırsal kalkınma projeleri uygulamaya konmuĢtur (Anonim 2009ı). ARĠP projesinin kırsal kalkınma alt bileĢenlerinden biri olan,

“Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Güçlendirilmesi Projesi”ne (IRFO) iliĢkin Protokol, Ağustos 2005 tarihinde Tarım Bakanlığı ve “Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Ortak GiriĢimi”

(TAKOG) arasında imzalanmıĢtır. Projenin yürütücülüğü TAKOG tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir (Ġnan 2008). Projenin öngörülen toplam bütçesi 10.6 milyon ABD Doları olup, bunun 8.5 milyon ABD Dolarlık kısmı Dünya Bankasından karĢılanmıĢtır. Projenin amacı (Anonim 2006c);

- Mevcut tarımsal kooperatifler ve diğer çiftçi örgütleri ile iĢbirliği yaparak bağımsız ve verimli çiftçi örgütlerinin geliĢimini desteklemek,

- Yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde çiftçi ve kırsal alanda yaĢayan nüfusa hizmet verebilecek nitelikte güçlü çiftçi örgütlerini oluĢturmak,

43

- Çiftçi örgütlerinin güçlendirilmesi için mevzuat ve denetim alt yapılarının geliĢtirilmesine destek ve katkıların sağlanması.

Böylece, çiftçilerde örgüt bilincinin yerleĢerek kırsal alanda yaĢayanların refah düzeyleri artmıĢ olacaktır. Ayrıca, kooperatiflerin güçlendirilmesi sonucu küresel Ģirketlerle rekabet olanakları artacaktır.

5.2.2.2. Küresel Anlaşmalar

Türkiye‟de, DTÖ KuruluĢ AnlaĢması ve EK‟leri 26 Ocak 1995 tarih ve 4067 sayılı Kanun uyarınca, 95/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak 31.12.1994 tarihi itibariyle uygulamaya konmuĢtur. Böylece ülkemiz bu tarihten itibaren, diğer üye ülkeler için öngörülen tüm yükümlülükleri üstlenmiĢ bulunmaktadır (Yüksel 2001).

5.2.2.2.1. Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)

Türkiye‟nin, Hizmet Ticareti Genel AnlaĢması (GATS) kapsamına sunmuĢ olduğu taahhüt listesi dört bölümden oluĢmaktadır. Ġlk bölümde, üstlenilen taahhütlerin hangi sektör ve alt sektörlere ait olduğu, ikinci bölümde pazara giriĢ kısıtlamaları, üçüncü bölümde milli muamele koĢulları ve dördüncü bölümde ek taahhütler yer almaktadır. Türkiye‟nin taahhütler listesindeki kapsama oranı yaklaĢık %46.6 olup, geliĢmekte olan ülkeler ortalamasının %18 üzerindedir (Erol 2002).

5.2.2.2.2. Fikri Mülkiyet Patent ve Telif Hakkı Anlaşması (TRIPS)

Türkiye, fikri ve sınai mülkiyet haklarına iliĢkin bir çok yasal düzenlemeler gerçekleĢtirmiĢtir. Yeni yasalar; ulusal düzeyde Türk yatımcılarının ve Ģirketlerinin haklarının korunmasını mümkün kılarken, uluslararası düzeyde de yabancı ve lisans sahiplerine Türkiye‟de iĢ yaparken kendilerini güvende hissedebilecekleri bir koruma sağlamaktadır (Yüksel 2001). Bunun yanında, Türkiye‟nin Fikri Mülkiyet Patent ve Telif Hakkı AnlaĢması‟nı (TRIPS) kabul etmesi ile uluslararası piyasalarda güvenilirliği artacağından doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını da güçlendirecektir (Karluk 2006).

5.2.2.2.3. Tarım Anlaşması (AOA)

Türkiye, “Uruguay Round” müzakereleri sonucu oluĢturulan ve imzalanan Tarım AnlaĢması‟na taraf olmuĢ ve AnlaĢma 25 ġubat 1995 tarihli Resmi Gazete‟de yayınlanarak yürürlüğe girmiĢtir (Anonim 2009i). Ülkemiz, DTÖ tarım anlaĢması çerçevesinde pazara giriĢ, ihracat sübvansiyonları ve iç destekler konusunda indirim taahhüdünde bulunmuĢtur.

44

Türkiye, DTÖ tarafından geliĢmekte olan ülkeler kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle, söz konusu indirimleri daha uzun vadede gerçekleĢtirme avantajına sahiptir (Orçun 2000).

Türkiye‟de iç destek harcamaları yoluyla yapılan yardım miktarı, üretim değerinin %10‟unun altında kaldığı için “de minimis” kapsamına girmektedir. Bu nedenle, Türkiye yurtiçi desteklerde herhangi bir indirim taahhüdünde bulunmamaktadır (Karluk 2007).

Türkiye‟de küçük ve dağınık iĢletmeler, düĢük toprak verimliliği, yetersiz teknoloji gibi tarımsal altyapı eksikliği söz konusudur. Bu alt yapının tamamlanması gerekmektedir.

Ancak bu kadarıyla, DTÖ‟nün Tarım AnlaĢmasıyla çözmeğe çalıĢtığının üstesinden gelmek olanaksızdır (Akder 2000). Bu yüzden öncelikle, tarımsal alt yapı sorunlarının, devlet ve kooperatiflerin iĢbirliği ile giderilmesine çalıĢılmalıdır.