• Sonuç bulunamadı

4. KÜRESELLEŞME OLGUSU ve GELİŞİM SÜRECİ

4.4. Küreselleşmeyi Ortaya Çıkaran Faktörler

4.4.3. Ekonomik Faktörler

Ekonomide, liberalizasyon süreçlerinin hız kazanması ve yayılması ile birlikte ekonomik küreselleĢme kavramı ortaya çıkmıĢtır. Küresel ekonomi, “bir yandan mal ve hizmetlerin, diğer taraftan da bilgi ve sermayenin ülkeler arasında serbestçe dolaĢımı” olarak tanımlanmaktadır (Anonim 2004). Bu tanımdan da anlaĢılacağı gibi, ülkeler arasındaki sınırlar ortadan kalkmakta ve dünya tek bir pazar haline gelmektedir.

Küresel süreçte; ulusal ekonomiler arasındaki karĢılıklı bağlılık ve bağımlılık giderek artmakta; toplumlar arasında sermaye, finans, emek, mal ve iĢletme tekniklerinin değiĢimi çoğalmaktadır. Bu geliĢmeler bağlamında ekonomik açıdan küreselleĢme; sadece üretim ve yatırım süreçlerinin küreselleĢmesi anlamına gelmemekte, aynı zamanda finans piyasalarının da küreselleĢmesi anlamına gelmektedir (Yüksel 2001).

KüreselleĢme sürecinin ekonomik alandaki sonuçları; ticari küreselleĢme, üretimin küreselleĢmesi ve finansal piyasaların küreselleĢmesi olarak üçe ayrılmaktadır. Ancak, ekonomide küreselleĢmenin en yoğun olduğu alan finansal küreselleĢmedir. Finansal küreselleĢmeyi, “doğrudan yabancı yatırımlar” alanındaki hızlı küreselleĢme izlemektedir.

Ekonomilerin birbirleriyle bütünleĢmeleri açısından ticaret alanında da önemli geliĢmeler olmasına rağmen, bu alandaki geliĢme süreci finansal ve doğrudan yabancı yatırım alanındaki geliĢmeler kadar değildir. Bunun nedeni, ticaret alanında halen önemli sayılabilecek korumacılık eğilimlerinin olmasıdır (Karluk 2001).

4.4.3.1. Ticari Küreselleşme

Ticaret alanında küreselleĢme, ülkeler arasında mal ve hizmet akımları üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması veya azaltılması sürecini kapsar (Aydemir ve Kaya 2007).

Birbirlerinden uzak ülkelerde yaĢayan üreticiler ve tüketiciler ticari faaliyetler sayesinde iliĢki kurabilmektedirler. Böylece, ticari faaliyetler uluslararası iliĢkileri de arttırmaktadır. DıĢ ticaret, ülkeler arasındaki mal ve hizmet değiĢ tokuĢu anlamına gelir ki, sanayileĢmemiĢ ülkelerin hammaddeleri ve doğal kaynakları, sanayileĢmiĢ ülkelerin sınai malları ile değiĢtirilmektedir (EĢkinat 1998).

19. yüzyılın ortalarında en fazla ticaret yapan ülke Ġngiltere‟dir. Ancak 1900„lü yıllara gelindiğinde ABD ve diğer Avrupa ülkeleri, ticarette Ġngiltere‟yi yakalamıĢlardır. Büyük bunalıma kadar geçen süre içerisinde dünya ticareti Ġngiltere, Fransa, Almanya ve ABD‟nin

22

hakimiyetinde kalmıĢ ve bu dört ülke tarafından yönlendirilmiĢtir. I. ve II. Dünya SavaĢları arasındaki yıllarda, ülkeler içlerine kapanarak korumacı politikalara baĢvurmuĢlardır. Ġthalat kısıtlanırken, ihracatı destekleyen korumacı politikalar yürürlüğe girmiĢtir (EĢkinat 1998).

II. Dünya SavaĢından sonra ortaya çıkan dünya ticaretini serbestleĢtirme eğilimleri, GATT çerçevesinde gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırılarak uluslararası ticaretin evrensel boyutlarda serbestleĢtirilmesi çalıĢmaları ile baĢlatılmıĢtır. Gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırılması sonucu, iletiĢim ve taĢımacılık teknolojisindeki hızlı ilerlemelerin de desteği ile dünya ticaret hacminde oldukça önemli artıĢlar meydana gelmiĢtir (Seyidoğlu 2003).

Bir yandan ticaretin küreselleĢmesi bir yandan da teknolojinin geliĢmesi, kooperatiflerin de ticaret hacmini arttırmıĢtır. Örneğin; ABD‟nin Kaliforniya Eyaleti'ndeki

“Sunkist Growers Inc.” adlı meyve üreticileri satıĢ kooperatifi birliği, narenciyenin %75‟ini toplamakta ve satıĢını gerçekleĢtirmektedir. Sunkist, son yıllarda standart ambalaj Ģeklini değiĢtirerek, hem ülke içindeki hem de yurt dıĢındaki satıĢlarını arttırmıĢtır. Birliğin önemli derecede ihracat yaptığı ülkeler; Japonya ve Avrupa ülkeleri (Hollanda, Belçika, Ġsviçre, Ġngiltere vb.)‟dir (Mülayim 2006). Uruguay‟da kooperatifler toplam süt üretiminin %90‟ınını, balın %34‟ünü ve buğdayın %30‟unu üretmekte olup, bu ürünlerin %60‟ı, 40‟tan fazla ülkeye ihraç edilmektedir (Anonim 2008b).

4.4.3.2. Üretimin Küreselleşmesi

Üretimin küreselleĢmesi; Çok uluslu Ģirketlerin (ÇUġ), sınır ötesi sabit sermaye yatırımı, sınır ötesi baĢka iĢletmelerle iĢtirakler kurması, fason imalat anlaĢmaları veya baĢka yöntemlerle mal ve hizmet üretim faaliyetlerini kendi ülkeleri dıĢına yaymalarıdır (Anonim 1995a). Üretimin küreselleĢmesi ile ÇUġ‟lerin ve bu Ģirketlerle ilgili doğrudan yabancı yatırımların önemi artmıĢtır (Yüksel 2001).

Çok uluslu Ģirketler, doğrudan yabancı yatırımlara giriĢen ve üretim faaliyetlerini birden fazla ülkede gerçekleĢtiren Ģirketlerdir (EĢkinat 1998). Bu Ģirketlerin kendi ülkelerinde bir ana merkezi olup, bu ana merkeze bağlı çeĢitli ülkelerde faaliyet gösteren Ģubeleri bulunmaktadır (Desai 2008). ġubeler genellikle merkez Ģirketin elindeki teknoloji, ticari sırlar, yönetim bilgileri, ticaret unvanı ve diğer kolaylıklardan yararlanmaktadırlar. Bunun karĢılığında elde ettikleri kârları (tamamını veya bir kısmını), hammaddeleri, yarı iĢlenmiĢ veya mamul malları yurtdıĢındaki merkeze transfer etmektedirler (Seyidoğlu 2003). Üretim alanı olarak bütün dünyayı hedefleyen ÇUġ‟ler, üretim faaliyetlerini hammadde maliyeti, ara malı maliyeti, iĢgücü maliyeti ve dıĢsal maliyetler açısından cazip gördükleri ülkelere doğru kaydırmaktadırlar. Bu yöneliĢte özellikle iĢ gücü maliyetinin düĢüklüğü ve dıĢsal maliyetler

23

önemli rol oynamaktadır (Aydemir ve Kaya 2007). ÇUġ‟ler 1990‟ların baĢında dünya üretiminin üçte birini gerçekleĢtirirken, bugün neredeyse yarısını üretebilmektedirler. Bu nedenle ÇUġ‟ler imalatta, hizmetlerde ve finansta dünya ekonomisinin çekirdeğini oluĢturmaktadırlar (Rıaın 2000).

Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (DYY); bir Ģirketin, üretimini kurulu bulunduğu ülkenin sınırlarının ötesine yaymak üzere ana merkezinin dıĢındaki ülkelerde üretim tesisi kurması veya mevcut üretim tesislerini satın almasıdır (Seyidoğlu 2003). Çok uluslu Ģirket ve doğrudan yabancı yatırım tanımlarından da anlaĢılacağı gibi, ÇUġ‟ler ile DYY‟lar arasında sıkı bir iliĢki vardır.

Çok uluslu Ģirketler tarafından gerçekleĢtirilen DYY‟ların sektörel olarak dağılımı zamanla değiĢme göstermiĢtir. 1950'lerde birincil metalarda ve tabii kaynak-yoğun sektörlerde iken, günümüzde daha çok hizmet sektöründe ve teknoloji-imalatta yoğunlaĢmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımların hizmetlerde yoğunlaĢmasının sebebi, hizmetlerin çoğunun ihraç edilememesidir. Bu alanda, Ģirketler yeni yabancı piyasalara nüfuz edebilmek için doğrudan yatırım yapmak mecburiyetindedirler. Genellikle hizmet sektöründe doğrudan yabancı yatırımlar az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerden daha çok, geliĢmiĢ ülkelere doğru yönelmektedir (Anonim 1995b). Dünya‟da yapılan tüm yabancı sermaye yatırımlarının %80‟i geliĢmiĢ ülkeler olan ABD, Japonya, Almanya, Ġngiltere ve Fransa tarafından gerçekleĢmektedir (Kaymakçı 2007a).

4.4.3.3. Mali Küreselleşme

Finansal küreselleĢme; “ulusal finans piyasalarını ayıran sınırların ortadan kalkması, finans piyasalarının çeĢitli kontrol ve sınırlamalardan arındırılarak uluslararası rekabete açılması, piyasaların konvertibiliteye sahip olmaları, kurların dalgalanmaya bırakılması, uluslararası sermaye akımlarının artması ve yatırım fonları ve yatırım ortaklıkları gibi yeni kurumsal yatırımların finans piyasalarındaki rollerinin artması”dır (Aydemir ve Kaya 2007).

Finansal küreselleĢmenin temelinde; geliĢmiĢ ülkelerin, uluslararası finansal faaliyetleri kendi ülkelerine çekmek için uyguladıkları serbestleĢtirme politikaları, serbest kur politikalarının benimsenmesi, finansal araçların çeĢitliliğindeki hızlı artıĢ ve teknolojideki geliĢme gibi politik, kurumsal ve teknik etkenler bulunmaktadır (Özkan 2003).

Finansal küreselleĢme ile ilgili geliĢmeler, 1971'deki Bretton Woods sisteminin çökmesi ile baĢlamıĢtır. 1980'li yıllara gelindiğinde, uluslararası finans piyasalarında büyük değiĢiklikler yaĢanmıĢ ve uluslararası iĢlemlerin çeĢitliliğinde ve hacminde hızlı bir büyüme

24

olmuĢtur. Böylece, finansal hizmetler en hızlı geliĢen sektörlerden biri haline gelmiĢtir (Anonim 1995a).

1980 sonrası dönemde ise, mali küreselleĢme yaĢanmaya baĢlamıĢ ve küreselleĢme kavramı da özellikle mali liberalleĢme ile birlikte yaygınlık kazanmıĢtır. Ancak, küreselleĢme finansal açıdan dünya piyasalarına entegre olmuĢ birçok ülkede krizlere yol açmıĢtır; Avrupa Döviz Kuru Mekanizması (ERM) Krizi, Meksika Krizi, Asya Krizi, Rusya Krizi, Brezilya Krizi, Türkiye Krizi (Seyidoğlu 2003) ve 2007 yılında baĢlayıp 2008‟de patlak veren ABD kaynaklı Ġpotek (Mortgage) krizidir. Bu krizler küresel nitelikli olup, bir ülkede baĢlayan kriz diğer ülkeleri de etkisi altına almaktadır.