• Sonuç bulunamadı

DÜŞÜK

1.7. Kültürel Realizm ve Kültürel İdealizm

Stratejik kültürün davranış üzerindeki etkisi ile ilgili dikkat edilmesi gereken ikinci ayrıntı ise; stratejik kültürün devletlerin stratejik tercihleri üzerinde gerçekten ölçülebilir bir etkisinin olabilmesi ancak bu etkisinin geniş topluluklar karşısında çok fazla değişmemesi ihtimalidir. Şekil 1’de gösterilen hemen hemen tüm devletlerin ortak bazı özellikleri ile belirlenmiş olan stratejik kültürün ana paradigmasının üç boyutunda bir devletin durumunu ele alalım. Bu durumda hemen hemen tüm devletler grubun doğasının grup uyumunu biçimlendirdiği sosyal grupların toplamıdır. Yine de grup kimliklerinin inşası grup içi-dışı gerilimlere de yol açmaktadır. Grup içi kimliğin

yoğunluk ya da sıklığındaki değişim ile grup dışı kimliğin değerinin düşüşündeki değişim kesin bir şekilde ilişkili olmalıdır. Bu yüzden grup içi kimlik güçlendiğinde grubun dışında kalanları aşağılamak ve onları potansiyel tehdit olarak tanımlamak daha da kolaylaşmaktadır. Bir devletin kimliği ne kadar güçlü ve seçkin olursa o derecede stratejik kültürün ana paradigmasının üç boyutuna yaklaşır. Devletlerin bu grup-içi kimlikleri paylaşma eğilimi devletleri reel politik özellik sergileyen stratejik kültürü paylaşmaya yöneltecektir (Johnston, 1995a:60).

Diğer taraftan grup-içi kimlikleri zayıf olan ya da diğer devletleri grup-içi değerleri paylaşan devletler olarak algılayan devletlerin ise ideal politik stratejik kültürden etkilenmeleri muhtemeldir. Bu demokratik devletlerin birbirleriyle neden savaşmadıkları daha çok demokratik olmayan devletlerle savaşma eğiliminde olduklarının bir açıklaması olarak görülebilir. Sosyal inşacı teori içinde değerlendirilen demokratik barış teorisine göre demokratik2 yönetim biçimine sahip devletler demokrasinin evrensel değerlerini paylaştıklarından dolayı daha az savaşçı geleneğe sahiptirler. Demokratik devletler daha çok demokratik olmayan devletlerle savaşma eğilimindedirler(Maoz ve Russett, 1993; Risse-Kappen, 2005).

Stratejik kültürün bu konuya bakış açısına göre ise liberal demokrasiler birbirlerini sıfır-toplamlı tehditler olarak görmezler. Liberal demokrasiler diğer demokrasilerin uzlaşı ve müzakereyi tercih edeceklerini öngörürler. Bu durum her iki taraf için de belirgin olduğundan stratejik kültürün ana paradigmasının sert reel politik düşüncesini savunmak mümkün değildir. Demokrasiler ayrı devletler olduğundan, anarşik ortamda yaşadıklarından ve zaman zaman nispi güçteki değişimlerle karşı karşıya olduklarından birbirlerini geniş bir grup-içi ya da toplumun üyeleri olarak görmektedirler. Öte yandan demokratik yönetime sahip olmayan devletler ise bu değerleri paylaşmazlar ve buna bağlı olarak grup dışında kalırlar. Bu durumda demokratik olmayan devletler şiddetin hedeflerini meşru hale getirirler (Johnston, 1995a:61).

Bu noktadan hareketle bazı çıkarımları yapmakta mümkündür. Birincisi devletlerin stratejik tercihlerinin belirlenmesinde yapısal şartların ikinci derecede önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Anarşi, demokratik devletlerarasında, demokrasiler ile demokrasi olmayanlar arasında ve demokratik olmayan devletler arsında sabit olan bir

durumdur. Dahası aktörler arasındaki çatışma miktarında demokratik ve demokratik olmayan çiftler arasında gözle görülür bir değişim vardır. Stratejik davranıştaki değişim stratejik tercih sınıflandırmasındaki değişimin bir sonucudur (Johnston, 1995a:61). Bu açıklamalardan iki çeşit stratejik kültürün varlığından söz etmek mümkündür. Birincisi demokratik güvenlik toplumlarındaki devletler tarafından benimsenen ideal

politik, diğeri ise demokratik güvenlik toplumu dışında kalan devletlerin benimsediği reel politik. Bu iki çeşit stratejik kültür devletlerin davranışlarının belirlenmesinde ana

parametreleri oluşturmaktadır. Bu faktörler birim-seviye boyutunun değişkenliğinde ayrışan birçok devlet tarafından paylaşılmaktadır. Son olarak devlet kimlikleri yapıdan ziyade stratejik kültür ve stratejik davranıştan kaynaklanmakta ise devletin eylemler hakkındaki öncelikleri daha çok devlet-seviyesinde inşa edilmiştir. Bu durumda reel

politik ve ideal politik davranışların uluslararası yapıda (anarşi) ve iç siyasi yapıda

(rejim tipi) bağımsız olduklarında kökende düşünsel olduğunu akla getirir. Eğer bu davranış tipleri sistemin yapının bağımsız elemanları ise stratejik tercihin yapıya karşı çıkar temelli modelinden bahsedilemez. Stratejik tercihin yapısal-realist modelleri, demokratik barış teorisinin savunduğu gibi anarşik yapı ve nispi gücün ideal politik tercihler üzerine etkisinin az olduğundan ve reel politik düşüncenin savunduğu gibi reel politik tercihler üzerindeki etkisinin yapay olduğundan, düşünsel modeller için geçersiz önermeleri olumlu hale getirmez (Johnston, 1995a:62).

İkinci uyarı özellikle birinci kuşak stratejik kültür çalışanlarına ve yapısalcı realistlere yönelmektedir. Araştırmada devletlerin farklı güç dağılımları ve farklı devlet içi sistemler karşısında grup içi kimliklerin yoğunluğunun ölçümünde ilk adım stratejik kültürün ideal politik ya da reel politik öğelerinin var olup olmadığına bakmaktır. Daha sonraki adım ise devletlerin etkileşiminde bu iki değişkeni bağdaştırmaktır. Bu nedenle ikinci uyarı stratejik kültürlerin devletlerin tarihsel gelişimlerinde benzersiz farklılıkları yansıttığından dolayı önemli olduğu ve yapıların çoğunlukla stratejik tercihteki değişimden oluştuğundan dolayı stratejik kültürlerin önemli olmadığı önermesine de karşı çıkmaktadır (Johnston, 1995a:62-63).

Sonuç olarak; uluslararası ilişkiler disiplininin de küreselleşme sürecinin de etkisi ile birlikte 1980’li yıllardan itibaren kültür, kimlik gibi kavramlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu yeni normların etkisi ile birlikte klasik uluslararası ilişkiler teorilerinin

yanında sosyal ortamı, karşılıklı etkileşimi ve uluslararası örgütleri önemseyen bir eğilim ortaya çıkarmışlardır. Bu dönemle birlikte yeni bir kavram olarak stratejik kültür kuramı devletlerin davranışlarını araştırmaktadır. Stratejik kültür uluslararası ilişkilerde ve stratejik çalışmalarda fikirler, görüşler ve davranışlar arasında yakın bir ilişki olup olmadığının anlaşılmasına yarayan bir araç olarak görülebilir.

Bu bağlamda Alastair Johnston’un kuşaklararası bakış altında incelediği çalışmasında stratejik kültür çalışmalarının teorik ve metodolojik ayrıntılarına yer vermektedir. Johnston’un kurama ilişkin en çok vurgu yaptığı konu stratejik kültür ile davranış arasındaki ilişkidir. Johnston stratejik kültürün davranışı etkileyip etkilemediği sorusunun önemini açıklamakta ve stratejik kültür incelemelerinin en çok bu alana yoğunlaşması gerektiğini savunmaktadır.

Stratejik kültür teorisi her ne kadar uluslararası ilişkiler ve uluslararası güvenlik çalışmalarında kullanılmaya başlansa da halen tam olarak teorize edilmiş değildir. Bu teori eksikliğinden dolayı çoğu ampirik stratejik kültür çalışması engellenmiştir. Bunun sonucu olarak stratejik kültürün gücünün tanımlanmasında bazısı aşırıcı belirginci (determinist) bazısı ise stratejik kültürün davranış üzerinde fazla etkisi olmadığı yönünde çıkarımında bulunduğu literatürde birçok farklı sonuç bulunmaktadır.

BÖLÜM 2: TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKA STRATEJİSİ: